Döviz bozdurma kampanyası yerine dövize olan ihtiyac ortadan kaldırılmalı

 

Döviz ateşinin yükselmesi ve piyasalarda yaşanan tedirginlik ekonomimiz sağlam temellere mi oturuyor yoksa kaygan bir zeminde yer tutunma çabasında mı sorularını gündeme getirdi. İktidar cenahına bakarsanız endişelenecek bir şey yok. Muhalefete göre ise freni boşalmış araba gibi uçurumdan yuvarlanmak üzereyiz.     

Her bilim dalının kendine göre kuralar vardır. Ekonominin de kendi içerisinde kuralları vardır. Gelir gider dengesi açık veriyorsa, alacaklarımız borçlarımızı karşılamıyorsa, devamlı borçlanarak delikleri yamamaya kalkıyorsak, alacaklıların bir gün kapımıza dayanmasından normal bir şey olamaz. Dışarıdan aldığımız kredileri taşa toprağa yatırırsak, betonlaşmada kullanıp rekabet gücümüzü artıracak tekonoloji ile ilgilenmezsek hep yalancı baharı yaşarız. Ödünç para ile yaşanan refah, ödeme vadesi gelince ödeme tutarı elimizde yoksa yerini sıkıntılara bırakır. Ödünç gelen refahın sürekli olacağı kimseyi rehavete sevk etmemelidir.

ABD seçimleri sonrası Trump’un kazanması, AB ile yaşanan tartışmalar, Suriye ve Irak’a yapılan askeri operasyonlar, içerde yaşanan olaylar, yatırımcıların güvenli liman arayışları ve sermayenin yurt dışına kaçışı, yatırımcıların ülkeyi terk edişi ister istemez paramızın diğer para birimleri karşısında değer kaybetmesine sebep olmaktadır.

Paramız neden değer kaybediyor? Dışarda esen bir rüzgar sonrası gelen öksürükler neden bizleri zatürriye yapıyor? Nerede hata yaptık? Sorularını sorup gerçekçi cevaplar arama yerine işin kolayına kaçarak bizim ekonomimiz sağlam AB çöküyor, Amerikan ekonomisi iflasın eşiğinde yaklaşımları ile pembe tablolar çizersek bir gün alnımıza kara yazmaları bağlamak zorunda kalırız.

Döviz yerine TL tercihi devletten başlamalı

Sosyal medyada özellikle son günlerde dövizleri bozduralım kampanyaları yapılmaktadır. Hükümetten ve ekonomiden sorumlu bakanlardan bu yönde bir çağrı yok. Dövize yatırım yapanlar varlığına varlık katarken döviz borcu olanlar ise borçlarını daha da artırmışlardır. Döviz bozdurma kampanyası yerine dövize olan ihtiyacın ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu da devlet kontrolünde ve öncülüğünde yapılmalıdır. Ama devlet olarak ihaleleri döviz ile yaparsanız bu kampanyalar ancak geçici olarak kendimizi tatmin etmekten öteye geçmeyecektir.

Devlet tarafından yapılan kamu ihaleleri para birimi olarak TL yerine döviz ile yapılmaktaydı. TL’nin değerini korumasını sağlamak ve dolara karşı talebi azaltmak için bundan sonra ihalelerin TL ile yapılacağının açıklanması yerinde bir karardır. Son on yılda dövize endeksli yapılan ihaleler ve sonrası için verilen devlet garantisi gelecekte büyük bedellerin üstelik döviz üzerinden ödememize sebep olacaktır. Geleceğimize ipotek koyacak yüzde yüz devlet garantili yatırım ihaleleri tekrar gözden geçirilmelidir.

Osman Gazi ve Yavuz selim Köprüleri projelerine 23 milyar dolarlık taahhüt döviz cinsinden verildi. Temmuz ayından bu tarafa kur farkından dolayı bu iki projeye ödenecek tutar 17 milyar TL civarında.

Hürriyet Gazetesinde Uğur Gürses Osman Gazi Köprüsünün faturasını köşesinde şöyle yazmış;

Osmangazi Faturası

“En sıcak örnek  Osman Gazi Köprüsü’nün iş ve sözleşme modeli. Dolara endeksli; hem ABD’deki enflasyona göre, hem de doların TL’nin değerine göre artıyor. Osman Gazi Köprüsü geçiş ücreti malum 88.75 TL olarak belirlenmişti. Oysa sözleşmeye göre işletmeciye kamu kasasından taahhüt edilen ödeme 35 dolar üzerinden. Temmuz itibariyle bu bedelin TL karşılığı 120 TL idi. Yani, 40 binlik geçiş garantisi çerçevesinde, kamu kesesinden çıkacak olan; geçmeyen her araç için 120 TL, geçen için de 31 TL fark demekti.  Dolar kuru 2.90’dan 3.45’e gelince, ödenecek bedel 142.5 TL’ye, işletmeciye ödenecek fark da 53 TL’ye çıktı. Özetle; kur yüzde 19 artarken, devletin cebinden çıkacak fark yüzde 73 artmış oldu. Yılbaşında sözleşmeye göre ödeme kabaca 40 dolara çıktığında da, geçiş ücreti 88.75 TL’de kaldığı sürece; geçenlerin ücret farkı olarak ilave 74 TL, geçmeyenler için de 162 TL ödeme yapılacak. İşte dövizle yapılan YİD projesinden vergi mükelleflerinin cebinden çıkacak para bu; her geçen için, bir geçiş ücreti kadar bedel. 200 TL’ye koşan bu ücret de, öngörülen geçiş sayılarını sağlayacak makul ve rasyonel bir geçiş bedeli değil. En başından ne kadar hesapsız bir proje olduğunun da göstergesi.” (1)

Gönlümüze hoş gelecek hamasi konuşmalarla pembe tablolar çizmek yerine, gerçeklerle yüzleşmek ve ekonomimizi sağlam temellere oturtmak için devletin tepesinden en alt kesime kadar yeni bir yapılanmaya ihtiyaç vardır.

  • Uğur Gürses, 29.11.2016, Hürriyet Gazetesi

 

 

 

1 Comment

Reply To Arir Durusu Cancel Reply

Navigate