KUR’AN’DA VELÎ KAVRAMI

Ali RIZA 

Sözlükte “bir şeye çok yakın olmak, bir kimseyle yan yana bulunmak” anlamındaki vely ile “birinin işini üstlenmek, bir ülkeyi yönetmek, yardım etmek, seven, sevilen, arkadaş, dost” manalarındaki velâyet (vilâyet) kökünden türeyen velî “yardımcı, dost” demektir.   

Veli (el-Veli), “Yarattığı varlıkların tüm ihtiyaçlarını karşılayan, onları koruyup gözetleyen, seven ve işlerini idare eden.” anlamında Allah’ın isimlerinden biridir.

Kur’ân-ı Kerîm’de yirmiyi aşkın ayette Allah’a nisbet edilerek O’nun müminlerin dostu, koruyucusu olduğu bildirilmektedir. Velî kelimesinin çoğulu evliyadır. Evliya kelimesi Türkçe’de tekil anlamda da kullanılır. Kur’an’da aynı kökten türeyen “mevlâ” kelimesi “…Sen bizim Mevlâmızsın…” Bakara 286. ayetinde de belirtildiği gibi Yüce Allah’a nisbet edilmiştir.

Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’de velî kelimesi, tekil veya çoğul olarak kırk sekiz ayette Allah’ın, kendisine inanıp buyruğunca yaşayan kullarına sevgisini, himaye ve yardımını, bu anlamda Allah ile insan arasındaki sevgi bağını ifade etmek üzere kullanılmıştır.

Kur’an’a göre her Müslüman evliyadır, yani Allah dostudur. Veli, Allah dostu anlamında olduğuna göre, kendi dostu­nun kim olduğunu en iyi bilen Yüce Allah’tır. O, bu ko­nuda şöyle buyurur:

“İyi biliniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlardır. Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır.” (Yunus, 62-64)

Bu ayete göre Allah ile müminler arasında sıcak bir ilişki vardır. Müminler Allah’a gönülden inanıp bağlanmakta, O’nu dost bilmekte; Allah da onları sevmekte, yollarını aydınlatan kitabı göndermek suretiyle doğru yolu bulup o yolda yürümelerini sağlamaktadır. Allah ile müminler arasında böyle bir sevgi bağı gerçekleşmiş, bu mazhariyete ulaşmış olanlar kültürümüzde “Allah dostları” diye adlandırılmıştır.  Yunus suresi 63. ayetinde ise Allah dostlarının özelliği kısaca iman ve takva kelimeleriyle özetlenmektedir. Demek ki, inanıp takva ehli olanlar Allah’ın ve­lisidir. Takva ehli olanların kimler ol­duğu da Bakara suresinin baş tara­fında bildirilmiştir.

“Onlar gayba inanan, namaz kılan, kendi­le­rine verilen rı­zıktan yerli yerince harcayan, Hz. Muhammed’e ve on­dan önceki elçilere indirilen­e inanan, ahireti kesinkes kabul eden kimse­ler­dir.” (Bakara, 2-4)

Müttaki (takva sahibi) ve takva dilimizde de kullanılan Arapça asıllı kelimelerdendir. Müttakiler kelimesinin lügat manası, “sakınılması gereken şeylerden sakınanlar” demektir. Kur’an’da ve özellikle bu ayette geçen takvanın manası onu takip eden ayetlerde açıklanmıştır. Buna göre takva sahibi kimselerde şu beş vasıf vardır: Gayba iman etmek, namazı doğru ve devamlı kılmak, Allah’ın verdiklerinden bir kısmını O’nun rızası için harcamak, Kur’an’a olduğu gibi diğer peygamberlere gönderilen kitaplara da inanmak ve ahiret konusunda kesin inanç sahibi olmak. Bu vasıfları kendinde gerçekleştirmiş olan mümin takva sahibidir, müttakidir. Şu halde Allah’a iman eden ve takva bilinciyle yaşayan her Müslüman Allah dostudur. Allah dostlarının gerek dünya hayatında gerekse âhirette kendileri için müjde değeri taşıyan bütün iyi ve güzel şeyleri elde etmesi ayette “en büyük kazanç” şeklinde nitelenmiştir.

“Allah, iman edenlerin velîsidir” (Bakara, 257)

“Allah da mü’minlerin dostudur.” (Âl-i İmrân, 68)

“Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir.” (Mâide, 55)

“Çünkü benim velim, Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren Allah’dır. O, bütün salihlere velilik eder.” (A‘râf, 196)

Bu ayetlerde ise müminlerin Yüce Allah’a olan sevgi ve bağlılıklarıyla O’nun kendisine inanıp bağlanan iyi kullarına (sâlihîn) olan sevgisi, koruyuculuğu ve lutufkârlığı dile getirilmektedir.

“O’nun dışında yalvarıp yakardıklarınız ise ne size yardım edebilirler, hatta ne de kendilerine yardımları dokunur. Hidayete ulaşma hususunda onlara yalvarsanız sizi duymazlar, sana bakıyorlar zannedersin, oysa görmezler.” (Araf, 197-198) ayetlerinde ise; birtakım nesneleri tanrılık vasıflarıyla niteleyip putlaştırarak bunlardan medet ummalarının ne kadar saçma olduğunu vurgulamaktadır.  Müşrikler ve din konusunda müşriklere benzer bir yol izleyen her dönemdeki insanlar için yeni bir uyarı anlamı taşımaktadır.

“Yoksa onlar Allah’tan başka dostlar mı edindiler? Hâlbuki gerçek dost Allah’tır.” (Şûrâ, 9)

Dostluk karşılıklı olur. Müminler Allah’ın velisi olduğu gibi Allah da müminlerin velisidir. Sonuç olarak yukarıdaki ayetleri incelediğimiz zaman Yüce Allah müminlere dünyada yardım ettiğini, dost olduğunu, âhirette de mükâfatlarını bizzat vereceğini söylemiştir. Allah, imana bağlı velâyet çerçevesine kendisini de dâhil etmektedir. Dolayısıyla bu ayetlere göre her Müslüman kolayca veli, dost, Allah dostu tanıma girer.    Bu müminler için büyük bir şeref, güven kaynağı ve heyecan vesilesidir. Velisi Allah olan bir müminin elbette yolu aydınlık olur.  Kalbi huzurlu, zihni berrak, aklı karışıklıktan uzak olur.

Ayrıca Müminler birbirlerinin velisidirler.

Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe, 71)

Şeytan da kendini veli bilenlerin velisidir. Kur’an’da Allah’ın evliyasından bahsedildiği gibi şeytanın evliyasından da bahsedilir. Veli, dost demek olduğunu söylemiştik.  Karşıtı ise düş­mandır. Kimileri de şeytanı veli edinir.

“Kim Allah’ı bırakıp da şey­tanı da veli (dost) edinirse doğrusu açık bir biçimde kaybetmiş olur.” (Nisa, 119)

“Allah’a and olsun ki, biz senden önceki toplu­luklara da elçiler­ göndermiştik. Ama şeytan onların yaptıkları işleri kendilerine güzel gös­termişti. O, bugün de onların ve­lisidir. Onlar için acıklı bir azap var­dır.” (Nahl, 63)

“Şeytanları inanmayanların evli­yası kıldık.” (Araf, 27)

“Onlar Allah’ın berisinden şeytanları kendi­le­rine evliya edindi­ler. Zannediyorlar ki, doğru yol­dadırlar.” (Araf, 30)

“O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz, benden korkun” (Âl-i İmrân, 175)

Kâfirler de kâfirlerin evliyasıdır;

İnkâr edenler de birbirlerinin velileridir. (Enfâl 73).

Dostluğun derece­leri olur. Öyle insanlar vardır ki, Allah’a iyi bir kul olmak için elinden geleni yapar; ma­lını, canını ve her şeyini onun yo­luna koyar. Tabii ki, Al­lah’ın böylelerine olan dostluğu fazla olur.

“Sana vahyettiğimiz Kitap ger­çeğin ta kendi­sidir. Kendin­den ön­ceki­leri de doğrulamaktadır. Allah kullarından, kesinkes haberdardır ve on­ları görmektedir. Sonra bu Kitap’ı kullarımız için­den seçtikle­ri­mize bırak­tık. Onlar­dan kimi kendini yanlışa sü­rük­ler, kimi orta yolu tut­turur, kimi de Al­lah’ın iz­niyle hayırlarda öne geçmek için yarı­şır. İşte fazi­letin büyüğü budur.” (Fatır, 31-32)

 

Yorum Yapın

Navigate