SURİYE’DE İÇ SAVAŞIN MAĞDURU: TÜRKMENLER

İsmail Cengiz

Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı

GENEL BİLGİ

Osmanlı’nın yıkılması sonrası batılı ülkelerin işgaline maruz kaldıktan sonra işgal sırasında ve sonrasında ortaya çıkarılmış bir ülke olan Suriye ya da resmî adıyla Suriye Arap Cumhuriyeti, 185.180 km². yüzölçümüyle yaklaşık 23 milyon nüfusa sahip tek partinin (Baas) egemen olduğu Başkanlık sistemi ile yönetilen bir ülke iken, günümüzde iç savaş batağında paramparça olmuş bir bölgeye dönüşmüştür.  Etnik bakımdan birçok yapıya (Araplar, Türkmenler, Kürtler, Çerkesler, Çeçenler, Arnavutlar, Ermeniler, Asurlar, Süryaniler) sahip olan Suriye, çok yapılı kültüre sahip olup, birçok inanç mensubunu bünyesinde barındırmaktadır. Sünni, Şii ve Dürzi grupların olduğu Müslümanlık içerisinde de farklı inanç-mezhep grupları yer almaktadır: Sünnilerin içinde Hanefi lik ve Şafi lik; Şiilik içerisinde ise Caferilik, İsmailik, Nusayrilik ve Mürşidilik bulunmaktadır.
TÜRKMENLERİN SURİYE’DE YAŞADIKLARI YERLER

Suriye’de, genellikle nüfusun yoğun olduğu yerleşim bölgelerinde yer alan Türkmenler; Anadolu’dan Hicaz’a doğru yol alan hat üzerine serpiştirilmiş halde bulunurlar. En yoğun oldukları ve en çok Türkçe’nin konuşulduğu bölge, Halep’tir. Türkiye ile Kilis ve Gaziantep illerinin karşısına denk gelen yaklaşık 110 km.’lik bir şeritte yoğun bir şekilde 253 köyde yaşayan Türkmenlerin Halep’in dışında, Çobanbey, ardından Hama-Humus-Tartus hattında 80’e yakın yerleşim merkezinde ikamet ettikleri bilinmektedir.

En çok Türk varlığının bilindiği üçüncü hat, Lazkiye denilen diğer bir adı ile Bayır-Bucak bölgesidir. Hatay’ın Yayladağ ilçesine sınır olan bu bölgenin 50 km. derinliğinde yaklaşık 72 Türkmen yerleşim yeri bulunmaktadır.

Ayrıca Suriye’ye yerleşen ilk Türkmenler aynı zamanda Türkmenlerin ilk yerleşim yerini de yurt edinmiş olan Rakka Türkmenleridir. Bu bölgemizdeki kötü hava şartlarından dolayı her ne kadar Türkmenler göç etmiş olsa da o günden bugüne kadar bölgedeki yaklaşık 20 Türkmen yerleşim yerinde varlıklarını devam ettirmişlerdir.

Son olarak, İsrail işgali altında bulunan Golan da bir Türkmen yurdudur. Bu bölgeden Türkmenler savaş sırasında ani bir şekilde sürgün edilip Şam’ın varoşlarında yerleşmişlerdir. Golan ve güney bölgesinde tespit edilen köy sayısı 25’ten az olmamakla birlikte bilinmeyen birçok Türkmen ailesi de şehirlerde yaşamaktadırlar. Şam şehir merkezinde yaşayan ve birçoğu Araplaşan Türkmen ailelerin olduğu bilinmektedir.

Suriye genelinde kırsal bölgelerde 500’e yakın köyde toplu olarak yaşayan Türkmenlerin sayısının 3 milyon kişi olduğu tahmin edilmektedir.

Yasaklara, baskılara ve imkansızlıklara rağmen özellikle kırsal kesimlerde milli kimliğini koruyan Türkmenlerin yarısının Türk dilini konuştukları, şehirlerdeki Türkmenlerin ise daha çok Arap dili ile anlaştıkları bilinmektedir. Bunun sebebi de, ülkede Türkçe eğitim ve öğrenim imkanlarının olmayışı, aksine Türkçe’ye karşı, Türk kültürüne karşı rejimin baskıcı uygulamaları olmuştur. Ancak 2000-2010 yıllarında Türkiye ile ilişkilerin gelişmesi sonrasında, Türkçe’nin en çok rağbet gören, Arapça’dan sonra en çok konuşulan dil olduğu görülmüştür ki, bu baskının olmaması halinde, bütün Türkmenlerin Türkçe konuşabildiğinin veya anladığının bir göstergesidir. Ayrıca bölgede çok sayıda Arap, Ermeni ve Çerkes’in de Türkçe konuştuğu veya anladığı ortaya çıkmıştır.

Bu tespit ve değerlendirmelerden yola çıkıldığında 5 yıldır devam eden Suriye iç savaşı sonrasında en çok toprağına bağlı bir yaşam süren Türkmenlerin her bakımdan mağdur olduğu söyleyebiliriz. Zira rejim karşıtı gösterilerin, şiddetli çatışmaların dolayısıyla yoğun bombardımanların yaşandığı bölgeler, Türkmenlerin yoğun olarak yaşadıkları topraklar olmuştur. Halep–Lazkiye–Rakka–Çobanbey hattı üzerinde yaşanan şiddetli çatışmalarda en çok zarar gören Türkmenler olmuş; tarlaları ve evleri harap, ürünleri ve hayvanları ise talan edilmiş, birçoğunun da göç etmesine, binlerce Türkmen’in de ölmesine neden olmuştur. Binlerce masum Türkmen genci ise, topraklarını terk etmeyerek rejim güçleriyle savaş halinde olmuş, neticede binlercesi de şehit düşmüştür. Lazkiye (Bayır-Bucak) bölgesinde evlerini topraklarını terk etmeyen on binlerce Türkmen ailesi ise Esad rejiminin ve özellikle Nusayrilerin şiddet ve psikolojik baskısı altında adeta bir cehennem hayatı yaşamaya mecbur bırakılmışlardır. Suriyeli Arap gençleri ise, topraklarını savunmadan kaçarak ülkemize göç etmişler, kamplara sığınmışlar ve kendi topraklarındaki iç savaşı sadece seyretmişlerdir. Bölgede hiç bir siyasi, askeri varlığı bulunmayan Kürtler ise bu iç savaştan kazançlı çıkmış, Amerika ve Batı’nın silahlı desteğiyle bölgesel askeri bir güç haline dönüşmüştür. Bu manzara, savaşın en mağdur tarafının Türkmenler olduğunu göstermektedir.

Nitekim Suriye’de yaşayan 3 milyon Türkmen’in sadece % 10’luk kısmının Türkiye’ye göç etmesi, diğerlerinin ise Suriye topraklarında kalarak direnmeye devam etmeleri, soydaşlarımızın hem mağduriyetini hem de toprağa bağlılıklarını gözler önüne sermektedir.

TÜRKMENLERE SAHİP ÇIKILMALIDIR

Özellikle İŞİD/DEAŞ işgali altındaki bölgelerden Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan ve kampların dışında şehirlerde ikamet eden Türkmenlerin kaçak statüsünde olmaları, çalışmalarının yasal ve güvence altında olmaması, dolayısıyla kötü şartlarda düşük ücretlerle çalışmaya mecbur kalmaları gibi sebeplerle mağduriyetlerinin devam etmesi, vatan diye sığındıkları Türkiye’de “yabancı muamelesi”ne tabi tutulmaları, kimlik ve benzeri belgeleri olmadığı için öğrencilerin misafir statüsünde alındıkları okullarda karne ve diploma verilmemesi gibi sebepler; diğer Türkmenlerin toplu olarak Türkiye’ye göç etmelerine engel olmuştur.

Tarık Sulo Cevizci’nin ifadesi ile; Rejim karşıtı devrimin tam merkezinde yer alan Türkmenler, Araplar ve Kürtler kadar elde edilen kazanımlardan yararlanmamışlardır. Aksine savaşın en acı sonucu yıkım, talan, yokluk ve göç Türkmenlerin kaderi olmuştur.

Genel olarak devletin, belediyelerin, yardımsever hayır kurumları ve milliyetçi STK’ların yardım ve destekleri ile ayakta kalan Türkmenlerin gördükleri hizmet ve alakaya rağmen gelecekle ilgili kaygılarının giderilmediğini belirtebiliriz. Araplara sahip çıkılmıştır… Kürtlere sahip çıkılmıştır. Araplara, Kürtlere, Ermeni ve Süryanilere sahip çıkan “Batılı Güçler ve İslam ülkeleri” Türkmenlere ise asla destek olmamışlardır. Sadece Türkiye’nin sınırlı destek ve şefkati ile ayakta kalarak moral bulmaya çalışan Türkmenlerin en büyük arzusu; çocuklarına iyi bir gelecek hazırlamak ve harap olmuş evlerini tekrar yaşanabilir hale getirerek topraklarına geri dönmektir.

Sınırımızın hemen öte yakasında silah ve cephane ile desteklenecek Türkmenlerin varlığı ve oluşturulacak PYD benzeri “Türkmen Milis Gücü” Türkiye’nin de sınır güvenliğini garanti altına alacaktır. En önemlisi Türkiye; “bölgede öncelikli söz sahibi ülke benim” demek istiyorsa milli çıkarları gereği duruma müdahale etmek zo-runda-dır; yani Türkmenlerin her bakımdan devletin desteği ve ilgisi ile örgütlenmeleri sağlanmalı ve gelecek kaygıları giderilmelidir… 1000 yıldır vatan bildikleri topraklarda bekleyen ve beklerken de anavatan Türkiye’yi asla sık-boğaz etmemiş olan Türkmenlerin huzur içinde yaşam sürmelerini sağlamak Türkiye’nin asli ve milli görevidir.
TEDBİRLER

Türkmen liderlerinin de ifade ettikleri üzere;

“Türkmenlerin açık ve net bir şekilde bir “ülkü”ye bir “vizyon”a ihtiyacı vardır. Bu ülkü ya da vizyon salt duygusal, tarihsel temelli olmamalıdır. Mevcut durum, dinamikler, uluslararası ve bölgesel dengeler, Türkiye’nin duruşu ile temellendirilmeli ve mutlaka “lokal motifler” içermelidir.”

“Kamplarda yaşayan Türkmenlere yönelik köye dönüş programları başlatılmalıdır; örgütlü yaşam bilinçlendirmesi, yerel yönetimler anlayışını yerleştirme, geleneklerimiz ve kültürümüzü yaygınlaştırma vb. gibi konularda programlar uygulanmalıdır.”

“Suriye Türkmenlerinin tarihte yaşadığı acılar karşısında varlığını ve bekasını koruyan ecdatlarındaki şuurun aynısını taşıyan, aynı bilinç ve heyecana sahip, donanımlı, sabırlı evlatlarının var olduğu göz ardı edilmemelidir.”

“Suriye’nin üniter yapısının bozulması durumunda, Türkmenlerin milli kimliğinin tehlike altına girmesini önlemek amacıyla, Suriye Türkmenlerinin de, ata yadigarı topraklarında kendi varlığını ve istikbalini koruyan ‘alternatif stratejileri’ olması gerekmektedir.” Türkmenlerin örf adetlerinin, milli kimliklerinin, edebiyatlarının, dillerinin yeni oluşturulacak Suriye yönetiminde koruma altına alınması hem Türkiye’nin hem de Türkmenlerin en doğal hakkıdır.
MİSÂK-I MİLLÎ

Astana görüşmelerinde görüldüğü üzere, dayatmaya çalışılan anayasa taslağında; Suriye’de federal bir yapının oluşturulması hedeflenmekte olup, bu çerçevede kısa vadede Kürtlere kültürel özerklik verilmek istenmekte, orta vadede ise bölgede Kuzey Irak benzeri PYD güdümünde Kürdistan Bölgesel Devleti’nin kurulması amaçlanmaktadır. Amerika’nın bu projesine Rusya da destek vermekte, en azından karşı çıkmamaktadır. Rusya olsun, Amerika olsun, her iki gücün arkasındaki İngiltere ve İsrail olsun bu güçlerin hiç biri de bölgede Türkmenlerin mevcudiyetini, kaygılarını ve gelecek beklentilerini dikkate almamaktadır.

Abdurrahman Mustafa’nın da ifadesiyle; “Hama, Humus, Bayırbucak ve Şam’da etnik temizliğe maruz kalan Türkmenlerin, Halep ve Rakka Türkmenleri ile birlikte Suriye’de bir statü kazanmalarının tek bir yolu vardır. O da, anavatanımızın Fırat Kalkanı bölgesine Türkmen vasfını tekrar kazandırmasıdır. Bu yapılmadığı taktirde Türkmenlerin etnik kimlikleri, 100 yıl önce Fransız mandası döneminde olduğu gibi, günümüzün mandacıları tarafından da ellerinden alınmış olacaktır.”

Unutulmasın ki, Misâk-ı Millî; “Türk çoğunluğuna dayalı bir Türk vatanını hedeflemiştir. Sınırları ise muayyen değildir. Türk’ün gücüyle bağlantılıdır.”

İşte bu güç sınırın öte yakasında mevcuttur. Suriye’nin kuzeyinde, 1000 yıldır vatanlaştırdığımız topraklarda 3 milyon Türkmenin varlığı unutulmamalıdır. Fırat Kalkanı sonrası Türkiye’nin sergileyeceği kararlı tutum, Türkmenlerin geleceğini belirleyecektir.

Suriye’de olsun, Irak’ta olsun, İran’da olsun huzur içindeki soydaşlarımızın mevcudiyeti ise, Türkiye’yi küresel actör haline getirecektir.

Yorum Yapın

Navigate