SOSYAL ÇÜRÜMÜŞLÜK  ve  AHLAKİ YOZLAŞMA

Bilindiği gibi toplumu aile ve fertler oluşturmaktadır. Toplumu içten içe kemiren adeta yok oluşa giden yıkılışı    yani sosyal çürümüşlük hat safhaya çıkmak üzeredir. Bunu yazılı, sözlü ve görüntülü medyada görmek mümkündür.Haber bültenlerini , Gazete sayfalarını bu sosyal buhranlar ;sıkıntılar, cinayetler, intiharlar ve  boşanmalar günlük olarak kaplamaktadır. Zinanın serbest bırakılıp artması,faizin devam etmsi,adaletsizliğin yaygın hale gelmesi,gelir dağılımının eşit olmaması,yalan ve daleveranın artması,vergilerin yüksek olması lüks ve israfın artması…..gibi sebepler sosyal çürümüşlüğü hatta kokuşmuşluğu artırmaktadır.

Şimdiye kadar İslam dinini öğretenler  ,çoğunlukla din adamlarımız, toplum önderleri ve aile, dinin sadece” ibadet ve ahlak” boyutları üzerinde yoğunlaştılar.Bunun,  bugün yetmediğini gördük. Yani İslam dininin sosyal boyutu, ekonomik boyutu, savaş boyutu, hukuk boyutu, diplomatik boyutu ve kontrollü gelişme ve değişme boyutları üzerinde fazla durulmadı. Artık bu şifreler üzerinde durmak, dikkat çekmek, araştırmak ve yoğunlaşmak gerekmektedir. Bugün ki sosyal çözünme, çürüme, kargaşa toplumda adeta potansiyel hale geldi ve arttı. Sosyal bünyede yerleşen bu mikrop her tarafı sarıp toplumu yaşanmaz hale sürüklemektedir. Toplumdaki bu sosyal patlamalar uzun bir birikimin, çözülmeyen problemlerin sonucudur. İntiharlar ve cinayetler artmış, evden kaçışlar normal hale gelmiş, hırsızlık önüne geçilemez bir hal almış, karşılıklı güven kalmamış, töre cinayetleri, namus infazları, kadına şiddet ve aile içi geçimsizlik, boşanmalar, gizli birkaç kadınla evlenmeler, anne babaların ayrı yaşamaları ve aynı ailede aile fertlerinin birbirleriyle irtibatsız olmaları gözle görülür şekilde artış göstermektedir.  Adam kayırma, yolsuzluk, soygun, işe fesat karıştırma, limitsiz ve hesapsız kredi kartlarıyla borçlanma sosyal çürümeyi tetiklemektedir. Telefonlar, Facebook, Twitter ve Messenger iletişim araçları adeta bu sosyal çözünmeye hizmet etmektedir. Toplumda adalet duygusunun zayıflaması sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın aranır olması ve hele bölücülüğün azgınlaşması bu sosyal yaraya tuz ve biber eken diğer etkenler olmaktadır. Trafikte bile insanlar birbirlerine sabır gösterememekte geçiş hakkı senindi benimdi diyerek tartışmayı büyütmekte hatta çekip birbirlerini vurmaktadırlar. Şimdi buradan herkesi bu konular üzerinde durmaya araştırma yapmaya ve çözümler üretmeye çağırıyorum. Bu sosyal çürümüşlüğü ortadan kaldırmak, hiç olmazsa asgariye indirmek mümkündür. Bu sosyal yaranın çözümünde milli hafızamızda kayıtlı olan merhamet, vicdan, acıma, saygı  ve yüce İslam dini, vazgeçilmez ve öğretilmesi gereken en önemli konulardır.Selamlaşmayı artırmalıyız. Bunun sosyal ve ekonomik boyutunu çok iyi hesap edip başta Diyanet işleri başkanlığı, din adamlarımız olmak üzere üniversitelerimizi, ilim adamlarımızı sosyolog ve psikologları bu konular üzerinde yoğunlaşmaya bu sosyal yaraya çare aramaya çağırıyorum. Millet olarak, milli hafızamıza bir bakıp orda olanları milli terbiye olarak her kademe ve yaştaki insana bu kuralları öğretmeliyiz. Bu yaranın tedavi edilmesi hepimiz için manevi bir cihat olacaktır. Üniversite kürsüsü ve cami kürsüsü bu konulara geniş yer vermeli ve toplumu aydınlatmalıdır. Milli hafızanın yeniden dirilişine acil ihtiyaç vardır. Bizden yazması ve çabası, takdiri Allah’tan.

 

 

 

 

Yorum Yapın

Navigate