ALDATANLAR VE ALDANANLAR

Aldatmak, kelime anlamı olarak; beklenmedik bir davranışla yanıltmak, hile yapmak, yalan söylemek, kötü yola sürüklemek, iğfal etmek, kandırmak, ihanet etmek v.b.gibi mânâlara gelmektedir. (TDK. Sözlük) Aldatmak fiili, âlemde ilk olarak kibri yüzünden Allah’ın rahmetinden kovulan şeytan tarafından işlenmiş bir eylemdir. Şeytan bu eylemi ile Âdem ile Havva’yı kandırmayı başarmış ve insanlığın ilk atası Âdem ile Havva’nın Cennet’ten kovulmasına sebep olmuştur. Hâlbuki Cenab-ı Allah tarafından Âdem ile Havva’nın tembih ile uyarılmasına rağmen, şeytanın türlü desiseleri ile kandırılmışlar, Allah’ın emrini bir anlık gafletle unutarak kendilerine yasaklanan ağacın meyvesinden yiyivermişlerdir.

Daha sonrası mâlüm. Allah’ın emrine uymamanın cezası olarak, Cennetten kovularak yeryüzüne atılmışlardır. Ondan sonrası yeryüzünün çilesi, kahrı, sabrı, imtihanı ve insanoğlu için kıyamete kadar sürecek inişli çıkışlı bir hayat mücadelesi.

Evet, şeytan aleyhillane Âdem babamızla, Havva anamızı kandırmış kandırmasına. Lakin kandırma usulü de bir o kadar dehşet ve hayret verici! Ne diyor İblis? “Ey Âdem ile Havva! Allah size Cennet’te o ağaca yaklaşmanızı neden yasakladı biliyor musunuz? Sizin ölümsüzleşerek ebedi olarak Cennette kalmamanız için. Hâlbuki o ağacın meyvesinden yerseniz, siz ilelebet melekleşerek ölümsüz olacaksınız ve Cennette kalacaksınız.

İnsan bu ya! Nefisle birlikte yaratılmış. Ebediyyen Cennette kalmak ve onun nimetlerinden ebedi yararlanmak elbette güzel şey ve nefsin pek hoşuna giden bir arzu. Ve bu arzu ile kanıvermişler, uyuvermişler nefis ve şeytana bir an için… Bu serüvende yaratılanlar içerisinde ilk kandıran şeytan (iblis) ve ilk kandırılan da insan (Âdem ile Havva) olmuştur.

Bu kıssa Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır: “Ve o zaman meleklere: Âdem’e (Âdem’den dolayı Allah’a) secde edin dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu.” “Dedik ki: Ey Âdem, sen ve eşin Cennet’te yerleşin, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyin fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa her ikiniz de kendilerine kötülük eden zalimlerden olursunuz.”“Bunun üzerine şeytan onların ayağını oradan kaydırdı, içinde bulundukları Cennet yurdundan çıkardı. Biz de: “Birbirinize düşman olarak inin, orada belirli bir vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir nasip vardır, dedik.”“Derken Âdem Rabbinden bir takım kelimeler aldı (onlarla tevbe etti. O’da) tevbesini kabul etti. Muhakkak O (Allah), tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.” (Bakara Suresi, ayet:34-35-36-37)

Yine başka ayetlerde şöyle de anlatılır: “Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi. Ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya (cennette) ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi” “Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.” “Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve Cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? Diye nida etti. (Araf Suresi, ayet:20-21-22) “…Şeytan, insanlara aldatmaktan başka bir şey vaat etmez.” (İsra Suresi, ayet:64)

Ebu Hureyre (R.A.)’den rivayet edildiğine göre, Rasulullah (S.A.V.) aldatmakla ilgili bir hadis-i şerifte şöyle buyurdu: “Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, İman 164, fiten 16) *

Aldatmak fiili, Allah ve Resulü ’nün sevmediği, yasakladığı çirkin bir fiildir. Aldatmak, savaş haricinde (düşmanı yanıltmak için ruhsat vardır) İslam Dini’nde haramdır, temeli yalana dayanır. Şeytan, Âdemoğullarını aldatmak, kandırmak, azdırmak ve Allah yolundan saptırmak için yemin etmiştir. Aldatmak, küfür ehlinin ve münafıkların sıfatlarındandır. Aldatan kişi aynı zamanda şeytanın huyu ile huylanmıştır. Çünkü aldatmak şeytanın en önemli karakteridir. Gerçekte aldatan da, aldanan da ziyandadır. Aldatan, aldattığı için mutlak cezasını görecektir. Aldanan da; cehaleti, akletmeyişi ve sair sebeplerle aldandığı için zaten ziyana düşmüştür. Aynı zamanda aldatan kişinin oyununa geldiği için, bu sebeple aldatanın vebaline de ortak olmuş olur. Bir misalle açıklarsak: Bir politikacının yalanlarına aldanan kişi ona oy verirse, o politikacı da devleti kötü yöneterek zulmederse, bu zulme, oy veren kişiler de ortak olmuş olurlar. Veya bir Müslüman bir din simsarının sözlerini araştırmadan soruşturmadan ayet hadis gibi kabullenirse ve onunla amel etmeye kalkarsa, gerçekte de bu amel İslam’da yoksa veya kendisine günah kazandırıyorsa bu kanan kişi de ziyana düşmüş olur.

Peki, aldatanlar kimlerdir? Bunları şöyle sınıflandırmak mümkündür: 1-Şeytanlar 2-Bazı Politikacılar 3-Suret-i Hak’tan görünen din adamları 4-Bazı tüccarlar, pazarcılar, esnaflar 5-Bazı erkekler ve kadınlar 6-Şeytanlaşmış insanlar 7-Bazı işverenler ve çalışanlar 8-Bazı devletler 9-Allah’tan korkmayanlar… Örnekler çoğaltılabilir.

Aldananları da sınıflandıracak olursak; bunlar da: 1-Cahiller 2-Gerçeği araştırmayanlar, sorgulamayanlar 3-Her şeye körü körüne inananlar 4-Karşısındaki kişinin özüne değil, sadece sözüne bakanlar v.b…

Yukarıda aldatmak ve aldanmakla ilgili maddeleri kısa örneklerle açıklamaya çalışalım:

1-Şeytanlar: Bu lanetlenmiş varlıklar, zaten kıyamete kadar Allah’tan mühlet almış ve insanları aldatmak, doğru yoldan saptırmak için yemin etmiş varlıklardır. Türlü vesveselerle, kandırma metotlarını kullanarak, insanları kötü yollara sokarak ve hatta münafık ve kâfir yapana dek uğraşırlar. Küfrü ve haramı insanlara süslü gösterirler. Nefsi zayıf olan, aklını kullanmayan zayıf imanlı kişiler bunlara çabucak kanarlar. Allah Teâlâ bu şeytanların şerrinden bütün müminleri, insanları korusun.

2-Bazı politikacılar: Bunlara gelince, şu kısa süreli dünya hayatında bir mevki, makam, koltuk ve menfaat kapmak için, halka öyle endazeli yalanlar söylerler ki, buna kendileri bile inanmazlar ve toplumu aldatarak onların oylarını alıp o devlet makamlarına otururlar. (Dürüst, Allah’tan korkan siyasetçileri tenzih ederiz.) Elbette devletler siyasetle yönetilir, lakin bu tip politikacılar Rahmani siyaset yerine şeytanî politikayı tercih ederler. Ülkeler böyle politikacılar yüzünden çok çekmiştir. Bazen böyle politikacılar Milletin kutsal değerlerini de, örneğin dîni kullanarak halkı aldatırlar.

3-Suret-i Hak’tan görünen din adamları: Tarikat ve cemaat adı altında kurularak, asıl amaçları Hak Dini saptırmak ve yanlış, sapık, hurafe itikatlar, bid’atlar sokarak halkın imanını bozmak için yola çıkan ve suret-i Hak’tan gözüken din adamları da vardır. Bunlar, şeyh, imam ve hoca kılığında din düşmanı emperyalist güçlerin desteği ile faaliyet gösterirler. Bu tipler daha ziyade ajanlık yapan misyonerlerdir. Arap Laurens’ler, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz, Fethullah Gülen gibiler ve daha nice Suret-i Hak’tan görünen sahte şeyhler bunlara örnektirler. Diğer batıl dinlerde de böylelerini görmek mümkündür. Örneğin, papazlar ve rahipler halkını aldatarak, menfaat karşılığında halka cennetten toprak ve cennetin anahtarlarını sattıkları gibi…(Dürüst, Hak için mücadele eden İslamî tarikat ve cemaatleri tenzih ederiz.)

4-Bazı tüccarlar, pazarcılar, esnaflar: Bunlar, daha çok kazanmak uğruna yalan söyleyerek, aldatarak hileli olan mallarını halka satarlar. Hatta inandırabilmek için bazen yeminler ederek, Allah’ı o kahrolası gayri meşru menfaatlerine şahit tutarlar. (Dürüst tüccarlarımızı, pazarcılarımızı, esnaflarımızı tenzih ederiz.)

Bazı pazarcılar: Buna misal olarak kısa bir anımı anlatayım. Bir gün sebze-meyve pazarına alışverişe çıkmıştım. Tabi ihtiyaca göre bir şeyler alacağız. Pazar yerinde dolaşırken gözüm çok güzel görünen domates tezgâhına ilişti. Satıcı,tezgâhı iyi dizayn etmiş. Domatesler alıcı tarafından bakıldığında çok güzel görünüyorlar. Neyse, iki kilo domates istedim. Satan kişi el çabukluğu ile ha bire domatesleri hızlı hızlı poşete dolduruyor. Bir an gözüm tezgâhın arka tarafına ilişti. Çürük, çarık domatesler var. Şüphelendim. Poşetteki domateslere bir baktım, yarısı çürük. -Hemşerim bu ne böyle dedim. Bir şu ön taraftaki domateslere bak, bir de senin poşete doldurduklarına bak! Adam, -bırak kardeşim, satmıyorum, git başka yerden al, diyerek benden üstün çıkmaya çalışmaz mı? Bu hadise bizzat benim şahit olduğum olay ve benim gibi demek ki böyle pazarcılar binlerce kendi halkını kandırıyorlar.

Bazı esnaflar: Bozuk tiynetli tüccarların halka hileli mal sattıkları gibi, bazı esnaflar da halkı kandırarak, mallarının gerçek halini gizleyerek, ellerindekini halka satmaya kalkıyorlar. Üzülerek söylemeliyim; bunu sorulduğunda “Müslüman’ım” diyen zavallı insanlar da yapıyorlar. Müslüman’a kandırmak yakışır mı? Sonra, kandırdığı insan kim? O da Müslüman! Müslüman, Müslüman’ı aldatır mı? Hatta Müslüman, hiçbir kimseyi aldatamaz, yalan söyleyemez. Lakin maalesef yukarıda saydığım örnekler kendi ülkemizde sıkça gördüğümüz hallere dönüştü. Yüce Dinimizin kutlu Peygamberi ümmetine ne buyuruyor: “Bizi aldatan, bizden değildir.” Peki, o zaman bu nasıl bir Müslümanlık!

5-Bazı erkekler ve kadınlar: Bazı erkekler, kadınlarına yalan söyleyerek onları aldattıkları gibi, bazı kadınlar da yalan söyleyerek kocalarını aldatıyorlar. Dünya üzerinde sıkça görülen bu tür aldatma olaylarının rakamları oldukça yüksek. Sonuç! Evliliklerin ve yuvaların yıkılmasına kadar giden bir kötü süreç.

6-Şeytanlaşmış insanlar: Bunlar adeta şeytanı dost ve yâren edinmiş ve onun huylarıyla bezenmiş olan şeytan tiynetli insanlardır. Bu tip insanlar, her türlü kötülüğü, şerri mübah görürler. Şeytanın karakterini meziyet edinmişlerdir.

7-Bazı işverenler ve çalışanlar: Bazı işverenler, “Vallahi kazanamıyorum, iflas edeceğim” gibi yalanlarla işçilerinin hakkını vermemek suretiyle kandırdıkları gibi, bazı çalışanlar da, işten kaytarmak, hileli çalışmak gibi hallerle işverenlerini kandırıyorlar. (Dürüst işveren ve çalışanları tenzih ederiz.)

8-Bazı devletler: Özellikle emperyalist sömürgeci devletler, “sizin ülkenize hürriyet, adalet, zenginlik, teknoloji getireceğiz” gibi yalanlarla küçük veya az gelişmiş zayıf ülkelerin insanlarını kandırarak; (özellikle Afrika ve Ortadoğu ülkeleri) oraların bütün zenginliklerini, halkını sömürüyorlar, soyup soğana çeviriyorlar. Ve oraya yerleştikten sonra da o yöre halkını kendilerine bir ırgat gibi kullanarak, adeta köleleştiriyorlar. Bunlara örnek olarak Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya Çin gibi daha nice emperyalist sömürgecileri gösterebiliriz.

İngilizler, Arapları; “Halifelik sizin hakkınız, Türkler sizden zorla halifeliği aldılar” gibi benzeri yalan ve fitne tohumları ile kandırarak, onları Osmanlı imparatorluğuna karşı kışkırtmışlar, sonuçta koskoca Osmanlı İmparatorluğunun parçalanıp yıkılışına sebep olmuşlardır. Bundan sonra da Arap dünyası, yangın yerine dönmüş ve adeta kan ağlamaktadır. Ayrıca bu zalim emperyalist devletler Müslümanları kandırarak; Işid, El Kaide gibi benzeri sözde İslami örgütleri kurarak, hem İslam’a zarar vermektedirler hem de bu örgütlere katılan kandırılmış zavallı Müslümanlar, sözde İslam adına cihat yapıyorum diyerek vahşet ve katliam yapmaktadırlar.

9-Allah’tan korkmayanlar: Bazen halk arasında “kork Allah’tan korkmayandan!” diye bir söz söylenir. Zaten Allah korkusu olmadığı için böyle zalimler, kandırmak, aldatmak şöyle dursun; neticede her türlü zulmü çok rahatlıkla yapabilen zalimlerdir. (Allah yukarıda saydıklarımızın ve daha nicelerinin şerrinden bütün Müslümanları ve insanlığı korusun.)

Peki, Aldananlar kimlerdir?

1-Cahiller: Okumayanlar, araştırmayanlar, ilim sahibi olmak istemeyenler, cahil kalmayı, öğrenmemeyi kendilerine meziyet edinenler, işte bunlar daima aldatılmaya, kandırılmaya müsait olan kişilerdir.

2-Gerçeği araştırmayanlar, sorgulamayanlar: Bu tip insanlar da olayların arka tarafına bakma zahmetine katlanmazlar. Sadece kendilerine söylenene ve gösterilene inanırlar. Gerçekleri, doğruları araştırmazlar. Sorgulamazlar, her duyduklarına inananlardır. Hâlbuki Allah Teâlâ Yüce Kitabında: “Size birisi bir haber getirdiğinde onu araştırın” buyurmaktadır. Ola ki, o haberi getiren kimse fâsık birisi olabilir.

3-Körü körüne inananlar: Bu tip insanlar, şeyhini, liderini, hocasını, putlaştırarak; onun adeta “La yusel, La yuhti” gibi hatasız, yanılgısız kimse olduklarına körü körüne inanan zavallılardır. Putlaştırdıkları fanilerin ağızlarından çıkana hâşâ bir ayet, hadis gibi itibar ederler ve inanırlar. “O söylüyorsa, doğru söylüyor” inancıyla hareket ederler. Bu aynı zamanda kulun şirke düşmesi anlamına da gelir. Çünkü Allah’tan başka hiçbir yaratık hatasız ve yanılgısız değildir.

4-Karşısındaki kişinin özüne değil, sadece sözüne bakanlar: Evet, halk arasında; “insan sözünden, hayvan yularından tutulur” diye bir atasözü vardır. Doğrudur, lakin acaba her insan bu kurala uygun hareket etmekte midir, bu tartışılır. Hele günümüzde insanın gözünün içine baka baka yalanı bir usta marifetiyle söyleyen, kandıran aldatıcılar bulunduğu müddetçe, böyle insan sıfatında görünenlerin sözlerine asla itibar edilmemelidir.

Netice olarak, ölçü bellidir. Ölçü Kur’an ve Sünnettir. Eğer kişiler, Kur’an ve Sünnet doğrultusunda yaşıyorlarsa,  sözleriyle amelleri birbiriyle örtüşüyorsa amenna! Böyle insanlar, özü-sözü bir olanlardır, doğru insanlardır ve itibar edilebilir. Lakin bilhassa günümüzde böyle özü ve sözü bir olan insanları görmek son derece azalmıştır. Bu adam doğru mu söylüyor, yalan mı söylüyor diye araştırılmalıdır, sorgulanmalıdır. Maalesef Müslümanlar günümüzde bunun sıkıntısını bir hayli çok yaşamaktadırlar. Araştırmayan, sorgulamayan bir toplum haline gelmişlerdir veya getirilmişlerdir. Hemen aldanıvermekte, kanıvermektedirler. Hâlbuki Cenab-ı Peygamber: “Bir Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz” buyurmaktadır. Müslüman akıllı olur, Müslüman uyanık olur, Müslüman dostunu, düşmanını iyi tanıyandır, Müslüman ilim sahibi olur.

Yıllardır kandırılan ve aldatılan milletimizi, Altmış küsur yıldır “Milletim Uyan” diyerek, halkı uyandırmak için yılmadan mücadele veren Yeniden Milli Mücadelecilere ve Millet Dostlarına selam olsun. Allah milletimizi ve tüm İslam âlemini aldanmayan ve aldatmayan insanlardan eylesin.

 

 

*(Aldatmak mefhumuyla ilgili daha pek çok ayet ve hadisler bulunmaktadır. Bkz, Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif kitapları)

 

 

Yorum Yapın

Navigate