Peygamber Anlayışındaki Zehirli Telkinlere Dikkat

Kur’an-ı Kerimde peygamberlerin dünyaya gönderilmesinin sebebi; Hak yoldan saparak azgınlaşan, Rabbin emir ve yasaklarına isyan ederek tevhit inancından uzaklaşarak kulluk vazifelerini unutan insanları Rabbin yoluna davet etmektir. Peygamberlerin hepsi, kendilerinden sonra insanların Allah’a karşı bahaneleri kalmasın diye müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmişlerdir.

Rabbimiz (cc) buyuruyor:

“Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, “Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin” diye vahyetmişizdir.” (Enbiya 25)

“Biz her bir peygamberi, Allah’ın izniyle, ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik.” (Nisa 64)

“O halde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.” (Enfal 1)

“Kendi elleriyle yaptıkları (günahlar) yüzünden başlarına bir felâket geldiği zaman: ‘Ey Rabbimiz, bize bir elçi göndersen de ona uyup mü’minlerden olsaydık’ diyecek olmasalardı (seni göndermezdik. Bu bahanelerine fırsat vermemek için seni gönderdik)” (Kasas 47)

“Biz peygamberleri, sadece müjdeleyiciler ve uyarıp korkutucular olarak göndermekteyiz, inkâr edenler ise hakkı bâtılla gidermek için mücâdele ediyorlar. (Onlar) âyetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri alaya alıyorlar.” (Kehf 56)

Peygambere iman etmeyen Allah’a iman etmemiştir

 Kişinin Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etmesi yalnız başına sahih bir iman için yeterli değildir. Allah inancı ile birlikte Peygamber inancına da sahip olmak gerekmektedir. Allah’a inandığını söylediği hâlde peygamberi kabul etmeyen kişi esasen Yüce Yaratıcı’nın, dünyaya ve beşer hayatına müdahalesini reddetmektedir. Günümüzdeki anlamı ile deist bir inanç anlayışına sahip olmaktadır.

 Peygamberler arasında ayrım yapılmaz

 Rabbimiz (cc) buyuruyor:

“Şüphesiz, Allah’ı ve peygamberlerini inkar edenler, Allah’a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler, “(Peygamberlerin) kimine inanırız, kimini inkar ederiz” diyenler ve böylece bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isteyenler var ya; işte onlar gerçekten kafirlerdir. Biz de kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.

“Allah’a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükafatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Nisa 150-152)

“Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” (Bakara 285)

Son Peygamber Efendimiz Muhammed (SAV) dir

Hz. Adem (as) dan itibaren her topluma kendi içlerinden ve kendi dilleri ile konuşan peygamberler gönderilmiştir.  Kur’an-ı Kerimde bunlardan yalnız 25 peygamberin adı geçmektedir. Son peygamber de Efendimiz Muhammed (SAV) dir. Bundan sonra da peygamber gelmeyecektir.

“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resülü ve nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Ahzab 40)

Hz. Peygamber’in konumunu, misyonunu doğru bir şekilde anlamak için müracaat edilecek tek kaynak Kur’an-ı kerimdir. Peygamberimizi tanıtan, hayatını değişik yönlerden ele alan çok değişik eserler vardır. Bunların içerisine doğru bilgiler yanında hurafeler veya israiliyat bilgilerinin karışma ihtimali de vardır. Bundan dolayı peygamberimiz ile ilgili yazılan bu eserleri toptancı bir anlayış ile yok sayarak dışlamak yerine bunları muhtemel doğrular olarak ele almamız gerekmektedir. Mutlak doğru olan, şek ve şüphe olmayan tek kitap Kur’an’dır. Rabbimizin bize Kur’an’da tanıttığı şekilde peygamberimizi tanırsak akidemizi sağlam temellere oturtmuş oluruz.

“Nasıl ki bize Kur’an’ı Hz. Peygamber öğretmişse, Hz. Peygamber’i de Kur’an öğretmektedir. Kur’an’ı Hz. Peygamber’in aracılığına başvurmadan anlamaya çalışmak nasıl Kur’an’ı yanlış anlamaya yol açıyorsa, Hz. Peygamber’i Kur’an’ın aracılığına başvurmadan anlamaya çalışmak da, Hz. Peygamber’i yanlış anlamaya yol açacaktır. Bu ikisi et ve tırnak, tohum ve toprak kadar birbirine bağlıdır.”  (1)

Kur’an Peygamberleri tanıtırken özellikle onların kendi toplumlarının içerisinden çıktıklarını ve beşeri özelliklere sahip olduklarını bildirmiştir. Peygamberler de diğer insanlar gibi evlenmişler, çoluk çocuk sahibi olmuşlar, hastalanmışlar, sevinmişler, üzülmüşlerdir… Kısacası insanın yaptığı tüm faaliyetleri gerçekleştirmişlerdir. Diğer insanlardan farkları vahiy almalarıdır. Yani vahiy alan bir beşerdirler. Toprağın altından maden olarak kömür de çıkmaktadır elmas da. İkisi de taş olmasına rağmen değerleri farklıdır.

“İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah dilediğini doğru yola iletir.” (Bakara 213)

Bu ayetten şu da anlaşılıyor ki her peygamber, zamanında gönderildiği insanlar arasında üzerinde görüş ayrılığı olan Allah’ın emrini açıklayarak ayrılıkları ortadan kaldırmış ve tevhidi öğretmiştir. Bu konuda açık nasla ve kesin deliler getirmiştir. Bu nedenle müminlerin ve alimlerin görevi, hakkında nas olan bir konuda görüş ayrılığı çıkarmak değil; nasların hüküm getirmediği hukuki olaylarda açıklanmayan delillerden hak ve gerçekleri araştırmakla görüş ayrılıklarını ortadan kaldıracak hükümleri çıkarabilmek ve böylece “icmâ-ı ümmet”in yollarını ilmen ortaya koymaktır. Kısacası, kişisel görüş ayrılıkları olmasaydı, insanlar hakime, hükme ve ceza hükümlerine muhtaç olmayacaklardı.” (Elmalı C. 2. S.)

Hz. Peygamber çeşitli ayetlerde şöyle tanıtılmıştır:

Peygamber diğer insanlar gibi bir insandır 

“De ki: “Ben, yalnızca sizin gibi bir insanım. Şu var ki bana, ilâhınızın, sadece bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim rabbine kavuşmayı bekliyorsa dünya ve âhirete yararlı iş yapsın ve rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.” (Kehf 110)

“Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Al-i Imran 164)

Kur’an Hz. Peygamberin beşer olmasını özellikle belirttiği gibi Rasulullah (SAV) de hadislerinde kendisi ile ilgili beşer ve kul tabirlerini sürekli olarak vurgulamıştır.

“Ben ancak bir beşerim. Sizler de muhakeme olmak için yanıma geliyorsunuz. Olabilir ki, sizden biriniz diğerine nazaran delillerini daha güzel anlatır. Ben de duyduğuma göre hüküm veririm. Her kime kardeşinin aleyhinde bir şey verirsem onu almasın. Çünkü bununla ona ateşten bir parça veriyorum.” (Müslim)

“Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı insanüstü vasıflarla övdükleri gibi siz de beni övmeyin. Ben sadece Allah’ın bir kuluyum; benim için O’nun kulu ve resulü deyin” (Buhârî)

Hz. Peygamber tebliğ görevini tam yapmıştır

Tüm Peygamberler gibi Hz. peygamber (sav) de Allah (cc) tarafından kendisine verilen görevi hiçbir insan ayrımı yapmadan, gizlemeden, tebliğ esnasında karşılaştıkları tüm engellemelere, sıkıntılara, tehditlere rağmen yerine getirmiştir. Tebliğ esnasında kendisine gelen vahye ne ilave yapmıştır ne de çıkarma da bulunmuştur ne de belli insanlara sır olarak söyleyerek belli bölümleri gizlemiştir.  Kur’an-ı Kerimde 29 surenin başında bulunan hurufu mukatta harfleri bir mana ifade etmemesine rağmen vahiy olarak geldiği şekilde ilgili surelerin başında yer almıştır.

“Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.” (Mâide 67)

“Bu, sana, kendisiyle (insanları) uyarman için ve mü’minlere öğüt olarak indirilmiş bir kitaptır. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.” (A’raf 2)

“Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir.” (Maide 99)

“Onlara vadettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da senin görevin sadece tebliğ etmektir. Hesap görmek ise bize aittir.” (Ra’d 40)

“De ki: “Sizin, Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylere ibadet etmem bana kesinlikle yasaklandı. Ben sizin arzularınıza uymam. (Uyarsam) o takdirde sapmış olurum, hidayete erenlerden olmam.”

De ki: “Şüphesiz ben, Rabbimden (gelen) kesin bir belge üzereyim. Siz ise onu yalanladınız. Sizin acele istediğiniz azap benim elimde değil. Hüküm yalnızca Allah’a aittir. O, hakkı anlatır. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır.”

De ki: “Sizin acele istediğiniz azap şayet benim elimde olsaydı, benimle sizin aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu.” Allah, zalimleri daha iyi bilir.” (En’am 56-58)

“Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.” (Bakara 120)

“Âyetlerimiz kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda, (öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, “Ya (bize) bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” dediler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım.” (Yunus 15)

“Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzab 45-46)

“Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Sebe 28)

“Bu Kur’an bana, hem sizi hem de ulaştığı herkesi onunla uyarmam için vahyedildi.” (En’am 19)

“Kur’an’ı gönderen Allah (CC), O’nu indirdiği peygamberine sadece Kur’an ayetlerinin okunması, nefisleri tezkiye etmek, kitap ve hikmeti öğretmek görevini vermemiş; bu göreve bağlı olarak gönderilen hakikatın yaşantıdaki şekli, yani pratiğinin gösterilmesini de emretmiştir. Bu da peygamberin yaşantısında ortaya çıkmıştır.

Şöyle ki; Allah (cc), kullarına bildirmek istediği bütün hükümleri peygamber ile tebliğ etmiş, yine Allah (cc), insanlardan temizlemek istediği, küfrün pisliklerini peygamberin eli ile ortadan kaldırmıştır. Bütün bunlar peygamber vasıtası ile gerçekleştirilmiştir. Allah (cc) dileseydi bunları başka şekilde de yapabilirdi fakat O insanlara bir insanı örnek olarak göndermiş ve büyük lütufta bulunmuştur.” (2)

Hz. Peygamber ilahi mesajın açıklamasını yapmıştır

“Hz. Peygamber’in görevi sadece ilâhi mesajı insanlara tebliğ etmekten ibaret değildir. Eğer peygamberlik görevinin sadece tebliğden ibaret olduğu düşünülürse, bu tebliğata muhatap olanlar, kendilerine tebliğ olunan Allah’ın ayetlerini gerektiği şekilde anlayıp onlarla amel edebilirler mi? Yoksa bu ayetlerin hepsini olmasa bile, bir kısmını kendilerine açıklayacak ve yapılması gerekenleri öğretecek bir kimseye ihtiyaç hasıl olacak mıdır? Hz. Peygamberin görevi sadece bir takım bilgileri aktarmak olmayıp, aynı zamanda bunların pratik yönlerini ve uygulama şekillerini insanlara somut olarak göstermektir.

İnsanlara ulaştırılan tebliğden amaç, ilâhî mesajın doğru bir şekilde anlaşılması ve hayata geçirilmesidir. Kur’an, ana esaslar itibariyle öz ve kısa olduğu için Sünnet, onu tefsir ederek mücmelini tafsil, mutlakını takyid, umumi lafızlarını tahsis etmektedir. Kur’an’ı açıklayan sahih hadisler hesaba katılmaksızın Kur’an’ı tefsir etmeye kalkışmak doğru değildir. Dolayısıyla salt postacı ve aktarıcı konumunda kalmayan, Kur’an’ın içeriğini insanlara anlatan ve bunları öğreten Hz. Peygamber’in öncelikli vazifelerinden birisi de, Kur’an’ı beyan olduğu bilinmektedir. Kur’an-ı Kerim’i ayrıntılı bir şekilde insanlar arasında en iyi bilen ve en iyi anlayan kuşkusuz Hz. Peygamber’dir.” (3)

“O peygamberleri apaçık delillerle ve kutsal metinlerle gönderdik. İnsanlara indirdiklerimizi kendilerine açıklaman için ve (ola ki üzerinde) düşünürler diye sana da uyarıcı kitabı indirdik.”  (Nahl 44)

“Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik.”  (Nahl 64)

“Ben cinleri ve insanları ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım” (Zariyat 56) şeklinde buyrulan ayette insanların mükellef tutulduğu ibadetlerin ayrıntıları ve uygulamaları fiili olarak Hz. Peygamber tarafından bizzat gösterilmiştir. Hz. Peygamber’in uygulamalarını esas almadan ibadetleri yerine getirmemiz ve dolayısıyla Allah’a karşı görevimizi tam olarak yapmış olmamız mümkün değildir. Örneğin hadiste namazın nasıl kılınacağı konusunda “Ben nasıl namaz kılıyorsam, siz de öylece benden gördüğünüz gibi kılınız” (Buhari) şeklinde buyrulmaktadır. Aynı şekilde Hac ibadetinin de, kendisinin yaptığı gibi yapılması istenmektedir.” (4)

Hz. Peygamber çeşitli ayetlerde şöyle tanıtılmıştır:

Allah’ın izni olmadan fayda sağlayamaz zarar gideremez, gaybı bilemez

“De ki: «Ben, Allah’ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.»” (A’raf 188)

Peygamber mü’minler için rol modeldir

“Andolsun, Allah’ın Resülünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 21)

İletişim çağında birçok insan kendisine rol model olarak sanatçılardan, sporculardan, siyasetçilerden… birilerini örnek alarak onların yaşam tarzlarını kendi hayatlarına uyarlamaya çalışmaktadırlar. İman eden ve Allah’ı çok zikreden mü’minler için her zaman için örnek alınacak rol model Allah Rasulü Muhammed (sav) dir.

Allah’ın izni olmadan Peygamber mucize gösteremez

“Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez. Her ecelin (vadenin) bir yazısı vardır. (Ra‘d 38)

Peygamber kaba ve katı yürekli değildir

“Sen onlara sırf Allah’ın lutfu sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever.” (Âl-i İmrân 159)

Peygamber ilâhî yardımla desteklenmiştir

“Seni oyuna getirmeye kalkışırlarsa kuşkusuz Allah sana yeter; yardımıyla ve müminlerle seni destekleyen O’dur. “ (Enfâl 62)

“Senin geçmiş gelecek bütün günahını Allah’ın bağışlaması, sana nimetini eksiksiz vermesi, seni dosdoğru yolda yürütmesi ve Allah’ın sana güçlü bir şekilde yardım etmesi için sana apaçık bir fetih ihsan ettik.” (Feth 1-3)

Peygamber ilâhî gözetim ve koruma altındadır

“Sen rabbinin hükmünü sabırla bekle, kuşkusuz sen bizim gözetim ve korumamız altındasın. Her kalktığında rabbini hamd ile tesbih et.” (Tûr 48)

Peygamberin hidayete, dosdoğru yola erdirildiğine

“Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin. Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz” (Zuhruf 43-44)

Peygamber müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderildi

“Doğrusu biz seni Hak (Kur’an) ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemliklerden sorumlu değilsin. (Bakara 119)

“Şüphesiz biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.” (Fâtır 24)

Allah ve melekler peygambere salât eder

“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.

Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.” (Ahzâb 56-57)

Peygambere Allah’ın salât etmesi, rahmet etmesi; meleklerin salât etmesi, şanının yüceltilmesini dilemeleri; mü’minlerin salât etmesi ise, dua etmeleri anlamını ifade eder.

Allah’ı incitme ifadesi mecâzî bir kullanımdır. Allah’ın hoşnut olmayacağı işler yapmak, Allah’a uygun düşmeyecek nitelemelerde bulunmak demektir.

Peygamber müminlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir

“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir. (Tevbe 128)

O’nunla kavga edenin cehennem ateşine atılacağı ikâzı

“Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resülüne karşı gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (Ahzab 36)

Peygamber ile konuşurken sesi yükseltmek amelleri boşa götürür

“Ey iman edenler! Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider.” (Hucurat 1-3)

Peygambere iman edin ki doğru yolu bulasınız

“Peygamber, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (A’raf 157)

Peygamberi dışlayan bir anlayış belli bir süre sonra Kur’an’ı da dışlayacaktır

“Aralarında hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, mü’minlerin söyleyeceği söz ancak, “işittik ve iman ettik” demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

Kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar başarıyı elde edenlerin ta kendileridir.” (Nur 51-52)

 

Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin.

Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr 7)

 

Ayeti Kerimelerde Peygamber Efendimize itaat açık bir şekilde emredildiği halde, son zamanlarda Peygamber efendimizin bir beşer olduğu ısrarla vurgulanarak, sanki Kur’an’dan başka bir şeyler tebliğ ederek dine ilaveler yapmış gibi bir anlayış yaygınlaştırılmak istenmektedir.  O’nun yaşantısı bir kenara bırakılarak, dışlanarak Kur’an bize yeter mantığı ile Müslümanlara telkinler yapılmaktadır. Bu telkinler Peygamber Efendimizi Allah ile insanlar arasında bir postacı konumuna getirmektedir. Bu zararlı ve zehirli telkinlerle zihinlerinde meydana getirilecek tahribatlara karşı Müslümanlar uyanık olmalıdırlar. Kur’an ilkelerinin hayatımızın her alanında yaşanması, beşeri ve sosyal ilişkilerimize vahyin yön vermesi ancak Peygamber Efendimizin iyi anlaşılması ve örnek alınması ile mümkündür. Peygamberi dışlayan bir anlayış belli bir süre sonra Kur’an’ı da dışlayacaktır. 

  1. Doç.Dr. Saffet Sancaklı, Sünneti doğru anlamak, s. 16
  2. Mevdudi, İslami Kavramlar, S. 87
  3. Doç.Dr. Saffet Sancaklı, Sünneti doğru anlamak, s. 38-39
  4. Doç.Dr. Saffet Sancaklı, Sünneti doğru anlamak, s. 41

 

1 Comment

  1. Fahrettin fahri Reply

    Allah razı olsun daha güzel nasıl anlatılabilir di ki…bizlere düşen samimiyetle inanıp amel etmektir. Allah elbette dinini kitabını koruyacaktır. Bize düşen islamı insanlığa rahmet kılma çalışmalarıdır. Akifin deyişi ile çağın idrakine islamı sunmalıyız. Kısır döngülerle değil. Kaleminize kuvvet

Reply To Fahrettin fahri Cancel Reply

Navigate