ARNOLD, Sir Thomas Walker (1864-1930)

İslâm medeniyeti ve sanat tarihi üzerine yayınları bulunan İngiliz müsteşrik Arnold’un İntişar-ı İslam eseri başlangıçtan XX. yüzyıla kadar İslâm’ın yayılış tarihini müspet bir bakışla ele almaktadır. Bu tarafsızlıktaki asıl maksat, kitabı, Müslümanlar arasında Hıristiyanlığı yaymaya çalışan misyonerlere hedef aldıkları Müslüman kitlelerin ruhunun tarihi derinliklerini göstermektir. Müslümanların lehine olsun diye yazılmamıştır.  İslam’ın yayılışına katkı sağlayan etkenleri gerçeklere uygun bir şekilde yazma zorunluluğundan kaynaklanmıştır.

Arnold, İslam’ın sağlam inanç esaslarına sahip bulunmasının bu dinin yayılışında   en önemli faktör olduğunu, diğer din mensuplarına büyük müsamaha gösterildiğini ve Müslümanlığı benimsemeleri için kendilerine asla baskı yapılmadığını belirtmekte ve müsteşriklerin İslâmiyet aleyhine birçok iddialarına cevap vermektedir.  Kitap, İngiliz emperyalizminin en önemli sömürgesi olan ve misyonerlerin umutsuz bir vakaya dönüşen Hıristiyanlığı yayma için gayret ettikleri Hindistan’da 1892 yılında yayınlanmıştır.  Arnold’un gözden geçirerek yaptığı yeni ilâvelerle 1913 yılında tekrar neşredilen bu eser daha sonra New York, Londra ve Lahor’da defalarca basılmıştır.

Kitabın birinci baskısının takdim kısmında kitap, bir dinin yayılışını değil misyoner çalışmalarının bir biyografisi olduğu belirtiliyor. Birinci bölümde altı büyük din misyonerli misyonersiz dinler olarak ikiye ayrılıyor. Misyonerli olan yani bütün insanlara hitap eden tebliğci dinler Hıristiyanlık, İslam ve Budizm, Misyonersiz dinler ise Musevilik, Brahman ve Zerdüslük olduğu belirtilir.

Hz. Peygamberin hayatı, bir mümin için hareket noktası olunca İslam tebliğcileri onun hayatını en ince ayrıntısına kadar bilip Müslümanlara bir ideal olarak anlatılmıştır. Bu da Müslüman ruhun gelişmesine önemli katkılar sağlamıştır.

Hz. Peygamber devrinde bir devlet başkanına, kabile reislerine İslamiyet’i kabul davetnameleri gönderilmiştir. İslam’ı kabul etmeyenlere karşı hiçbir şekilde zora başvurulmamıştır.

İslam ırklara, kıtalar, coğrafyalar üstü, cihanşümul bir dindir. Bilal-i Habeşi, Afrikalı Habeşistan’ın meyvesidir. Süheyp Rumdur. O da Rum’un, Hz. Selmani Farisi ise İran’ın ilk meyvesidir.

Hz. Peygamber’den önce hiçbir amire itaat etmemiş olan Arabistan yarımadası Hz. Peygamberin öncülüğünde bir siyasi birlik haline geldi. Sürekli birbirleriyle savaşan Arapların şimdiye kadar hiçbir vakit olmayan ilahi bir barış hüküm sürer oldu.

İslam’da bütün müminlerin eşit sayılması ve bütün Müslümanların müşterek bir kardeşlikleri bulunması Arapların kabile hayatına baştan başa zıttı.  İslam Arap yarımadasında çok büyük bir devrimdir. Cahiliye devrinde Araplar iddialarını ecdadının şöhretine bina edilmiş olan şahsi düşünceleri üzerine vaaz eder ve bunu bir kuvvet saikı ile ruhunun zevk duyduğu sonu gelmeyen o kan gütme davalarını sürdürür giderdi. Hz. Muhammed’in tebligatındaki esas hükümler Arapların o zamana kadar pek kıymetli şeylere bir protesto mahiyetinde idi.

Arnold, Hıristiyan tarihçilerin kılıcı, Müslüman propagandalarının aleti olarak telaki etmeleri, İslam mürşitlerinin faaliyetlerini karanlıkta bıraktığını belirterek tenkit etmektedir.

Hz. Ömer döneminde gayrimüslimlere karşı uygulanan anlayış modern toplumlarda bile görülmez. Kudüs burada yaşayan halka verilen bir amanname karşılığında alınmıştır. Emirü’l Mü’minin hasta olsun, sıhhatte bulunsun halkın can ve mallarının korunacağını garanti eder. Aynı zamanda ibadet yerlerine haçlarına ve dinlerine dokunulmayacağını temin eder. Halkın kiliseleri tahrip edilmeyeceği gibi mesken haline de getirilmeyecektir.  Eskiden sahip oldukları haklar aynen muhafaza edilecektir. Ne malik oldukları şeylere bir halel gelecek ve ne de mezhepleri mevzuunda onlara bir baskı yapılacaktır. İçlerinde hiç kimse hiçbir şekilde zarar görmeyecektir.

Hz. Ömer Kudüsü teslim aldıktan sonra patrikle birlikte mukaddes yerleri ziyaret eyledi. Basubadelmevtte bulundukları sırada patrik Hz. Ömer’e cemile olmak üzere namaz kılmasını teklif ettiyse de Hz Ömer bu teklifi sakıncalı buldu. Ve bundan çekinme sebebi olarak da namaz kıldığını maiyetinde olanlar görünce orasını bir Müslüman mescidi olmuş gibi sayabileceklerini söyledi.

Yine Hz. Ömer döneminde Suriye’de gayri müslimlerden alınan cizye, oranın savaş bölgesi olması dolayısıyla vergiyi ödeyen halka iade edilmiştir. İslam komutanı Ebu Ubeyde Suriye’deki valilere gönderdiği mektupta gayri müslim halktan alınan cizye vergisinin iade edilmesini bu vergilerin karşılığında gayri müslimleri koruyacaktık. Fakat şimdiki durumda bu himayeyi sağlama kudretimiz dışına çıkmakta olduğundan alınan bütün paraları geri veriyoruz.

İslam mazlum milletlerin kurtuluş dinidir. İslam, Hint yarımadasında, İspanya’da ayaklar altında ezilen köleler, esirler tarafından coşkuyla kabul edilmiştir.

Avrupa’da Arnavutlar arasında İslam uzun bir tarihi akış içerisinde kabul edilmiştir. Arnavutların İslam’ı kabulünde Katolik kilisesinin onlara 2. sınıf muamelesi yapması, papazların oldukça cahil oluşu, karşılarına çıkan Müslüman alimlerin ise oldukça donanımlı bulunmaları önemli rol oynamıştır.

Boşnakların İslam’ı kabul etmesini kolaylaştıran mensup oldukları Buğomil mezhebinin birçok özelliğinin İslam’la uyuşmasıdır.  Buğomiller Meryem’e tapınmayı, vaftiz müessesesini ve her türlü rahiplik şeklini red ederlerdi. Dini bir alemet olan Haç’ı sevmezler tazvirlerin ve azizlerin karşılarında durup tapınmayı putperestlik sayarlardı.

Buğomiller mezheplerinden dolayı Katolik kilisesinin baskısı altındaydılar XXII. Papa Bosna Prensi Necip Stefan’a gönderdiği mektupta dinsiz olarak damgaladığı Buğomil’lerin vücutlarının ortadan kaldırılmasını istiyordu.

Bosna’da Buğomillilerin çektiği sıkıntı dayanılması imkansız bir dereceye varmıştı ki artık bundan kurtulmak için Türkler’den yardım istemişlerdi; çünkü Bosna kralı ve rahipleri saldırıları misli görülmemiş aşırı bir dereceye vardırmışlardı.  Bunlardan kırk bini Bosna’dan kaçarak komşu memleketlere sığınmışlardı. Kaçamayanlar ise zincire vurularak Roma’ya gönderilmişlerdi. II Mehmet (Fatih) Bosna’yı feth ettiği zaman   Bugomilliler şehrin anahtarını Osmanlılara vermişlerdi. Katolik baskısından kurtulan halk İslam’ı kabul etti.

İslam’ın yayılış nedeninin ruhunu ortaya koyan Tarihçi Arnold hakkında TDV İslam Ansiklopedisi hakkında verilen bilgi:

19 Nisan 1864’te doğdu. Lise öğrenimini Cambridge’de Magdalene College’da gördü. 1888-1898 yılları arasında Hindistan’da Aligarh’da Mohammadan Anglo-Oriental College’da felsefe öğretmenliği yaptı. 1898-1904 yıllarında Lahor’da Government College’da felsefe profesörü olarak ders verdi. 1904’te İngiltere’ye dönerek 1909’a kadar India Office’te yardımcı kütüphanecilik yaptı. 1909-1920 yılları arasında İngiltere’de Hindistan’dan gelen öğrencilere öğretim danışmanı olarak çalıştı. The Encyclopaedia of Islam’ın birinci neşrinin ilk İngiliz editörü de olan Arnold, 1921’de Londra Üniversitesi’nde Arap ve İslâm araştırmaları profesörlüğüne getirildi ve ölümüne kadar bu görevde kaldı. Aynı yıl kendisine “Sir” unvanı verildi. 9 Haziran 1930’da öldü.

Yorum Yapın

Navigate