EKONOMİK YÖNLERİ İLE ŞEHİR HASTANELERİ

Şehir hastaneleri; salgın ile gündeme oturan ve son yılların en önemli konularından birisidir. Konu çok önemli olduğu kadar çok farklı ve bilinmesi gereken detayları bulunmaktadır.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ifadesi ile “Sadece hastane değil, çok sayıda hastanenin olduğu “hastane şehirleridir”. Seksenli yıllardan buyana özel hastaneler açılmaya başlandı. Son yıllarda şehirlerimizde görülen değişikliklerin başında yeni yapılan “çok büyük özel hastaneler” geliyor. Ticarileşen sağlık anlayışına alışmaya başlamışken ve bir taraftan da özel hastane, devlet hastanesi tartışması devam ederken, “alışveriş merkezi ile iç içe hastane” uygulaması başladı. Kamu Özel İş birliği Modeli denilen, devletin ilk anda hiç ödeme yapmadan, yıllık kira denilen taksitler şeklinde ödenerek tesis sahibi olunması, aynı zamanda bu hastanelerin, özel hastane, ticari işletmeler, devlet hastanesi iç içe olması tabiatıyla konunun çok tartışılmasına neden olmaktadır. Bugüne kadar yapılan “yüksek kira ödemeleri” ve bu ödemeler ile çok sayıda hastane yapılabileceğini savunan uzmanların beyanları da konunun önemini artırıyor.

TİCARİLEŞEN HASTANELER

Uygun maliyetler ile modern sağlık tesislerine sahip olalım, sağlık alanındaki yeni teknolojileri ülkemize getirelim, yatak sayılarını artıralım derken, şimdiye kadar ödenen kira taksitlerinin çok yüksek olması, özel hastane, işyerleri ve devlet hastanesi anlayışını; Tabip Odaları açıklamaları, Sağlık Sendikaları açıklamaları ve Sayıştay Raporları, konuyu daha tartışmalı hale getirdi. Özellikle bu hastanelerin yapım ve işletme sözleşmelerine; kolay ulaşılamaması, bazı nüshaları arasında farklar olması, mevcut mevzuata ters yönlerinin olması, sözleşmelerde belirsiz, açık olmayan noktaların olması, sözleşmelerin Türk Lirası değil de döviz ile yapılması, hastaneleri yapan firmaların borçlarına kefil olunması, firmalara borç bulma, yani kredi bulma garantisi verilmesi, doluluk garantisi verildi iddiaları, hastanelerin laboratuvar, radyoloji, yemekhane gibi bazı bölümlerinin özel hastane gibi işletilmesi, fark ücretleri alınması, hastane inşaatlarını yurt dışı bağlantıları olan belli firmaların alması, bu firmalara büyük teşvik ve vergi muafiyetleri verilmesi gibi birçok sebepten dolayı şehir hastanelerinin araştırılmasına ve sorgulanmasına neden oluyor. Ticarileşen hastaneye sıra bile gelmiyor. Görünen, son yıllarda özel hastaneler yaygınlaştı, çok memnun olunmasa bile kabullenildi. Konumuz olan şehir hastaneleri için ise, dövize bağlı kira taksitlerinin son aylarda sürekli artan döviz kuru nedeni ile hemen hemen iki katına çıkan ödemeleri bütçeye ağır yük getirecek “kara delikler” oluşturacak iddiaları ve endişesini artmaktadır.

Kuşkusuz şehir hastaneleri ülkemize sağlık alanında olduğu gibi diğer yan konularda da büyük katkı sağlayacaktır. Öncelikle şehirlerimiz yeni, temiz, modern hastanelere kavuştu. Hastanelerin ortalama bina yaşı 13 yıla indi. Adeta sağlık yerine hastalık üreten eski, dar, havasız, mikrop üreten eski hastanelerden kurtulduk. Eski hastaneler depreme dayanıklı değildi. Yeni hastanelerde yeni sağlık cihazları kullanılıyor, nitelikli yatak sayıları arttı. Sağlık birimleri bir araya toplandı. Hizmet kalitesi artırılmaya çalışılıyor. Bu sitemi savunanlara göre çok daha katkıları var. Şehir Hastaneleri, son ayların salgın dönemi düşünüldüğünde gerçekten cankurtaran olmuştur. Bu yönü ile düşünüldüğünde maliyetin bile önemi yoktur. Eğer, bir sene önce salgın için genelge yayınlayan hükümet bunu planlayarak yaptı ise isabet etmiştir.

YAPILAN SÖZLEŞMELER

Muhakkak her değişikliğin olumlu veya olumsuz yönleri bulunur. Şehir hastanelerinin de çok faydalı yönleri olduğu gibi bazı yönlerden olumsuzlukları vardır. Özellikle, uygun maliyetli model olarak gösterilirken, kurların yükselmesi ve inşaatı yapan ve işleten firmalara kefil olunması devlete ağır yükler getirme riski bulunması yeni hastanelerin olumsuz yönleridir. Konuyu olumsuz gören taraflar ile tek taraflı bakıp riskleri görmeyen taraf da bulunuyor. Bunun bir nedeni de sözleşmelerin iyi ve ihalelerin açık yapılmamasıdır. Sözleşmelere dahil olmayan çok önemli detaylar da var. Mesela yapılan sözleşme de ihtilaf halinde yabancı mahkemeler yani tahkim yasası kabul edilmiştir. Yine sözleşmede, 2018 Sağlık bakanlığı denetim raporuna göre; inşaatı ve işletmelerini yapan firmalara tek taraflı tazminat hükmü getirilmiştir. Yani firmalar yaptığı ve yapamadığı durumlarda hiçbir tazminat ödemeyecekken, devletin tazminata tabi olmasıdır.

2019 yılı raporu yayınlanmadığı için en son yayınlanan 2018 Sayıştay Raporuna dayanarak, şehir hastanelerinin maliyet ve işletme yönlerini vermeye çalışalım.

ŞEHİR HASTANELERİNİN MALİYETLERİ

Şehir hastaneleri, kamu özel işletme modeli denen, devletin yapım masrafı ödemeden, yapan firmalara kira ödemesi, daha doğrusu yıllık taksitler halinde 25 yılda ödeyeceği ve 25 yılı sonunda devlete teslim edileceği bir sistem ve işletme modelidir. Bu model yabancı ülkelerde de uygulanmaktadır. Ancak İngiltere gibi ülkelerde terk edilmeye başlanan bir modeldir. Ülkemizde niçin bu model seçilmiştir? Bu sistem iyice araştırılmış mıdır? Bunu zaman gösterecektir. Uygun maliyet ile sağlık sistemini yenilemek doğrudur. Ancak Sayıştay raporlarına göre ve bazı araştırmacılara göre hastaneler için son üç yılda ödenen kira ödemeleri ile çok sayıda hastane yapmak mümkündür. Başkent Üniversitesinden Profesör Uğur Emek’ e göre bir şehir hastanesinin kirası ile 1200 yataklı 19 hastane yapılabilir. Bu iddiaya göre bu model uygun değildir. Nitekim Sayıştay Raporlarına göre de yapılan sözleşmelerden çıkan sonuca göre de modelin eksik ve ülke çıkarlarına ters yönleri çoktur. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da bunu itiraf etmiş bulunuyor. Hükumetten de bu sistemden dönüp yeni yapılacak hastanelerin bütçe imkanları ile yapılacağını duyumları alınmaktadır.

 

HASTANELERE DOLULUK GARANİSİ VERİLDİ Mİ?

Sayıştay raporlarına göre tespit edilen ve Sağlık Bakanlığı’ndan cevap istenen doluluk garantisi ne demek? Sağlık Bakanı Koca, önce bunu kabul etmezken, sonradan “sadece hizmet alımı yapılan bölümlere % 70 doluluk “garantisi verildiğini kabul ederek, bundan sonra hastanelerin bir kısmının bütçe imkanları ile yapılacağını açıkladı. Anlaşıldığına göre bazı bölümlerde doluluk garantisi verilmiş.

Yapılan sözleşmelere ticari sır gözüyle bakılıp bilgi alınamamasından bu ödemelerin hangi hastaneye ne kadar olduğu belli değildir.

BU KADAR ÇOK ŞEHİR HASTANESİ GEREKLİ Mİ?

Şehir hastaneleri; son salgın için, bazı ülkelerde olduğu gibi önceden planlanıp tedbir amaçlı düşünüldü ise; isabet edilmiştir. Değil ise niye arka arkaya şehir hastaneleri yapıldı? Ödeme sonradan yapılacak derken kaba bir maliyet anlayışı ile bile daha yüksek maliyet çıkacağı hesaplanamadı mı? Planlama kuruluşlarından gereken bilgi alınmadı ve araştırma yaptırılmadı mı?

Sayıştay raporlarının değindiği bir önemli konu da yapılan bu hastanelerin ne kadarı 25 yılın sonunda devlete teslim edilecek? Tamamı devlete ait olacak mı? Şu anda açılan hastanelerin hangi bölümleri özel hastane gibi işletiliyor hangi bölümleri devlet hastanesi belli değil. Son yıllarda artan özel hastanelerin fark ücretleri dar gelirli vatandaşlarımız açısından önem arz etmektedir. Özel hastane gibi işletilip ücretlerin bir kısmını hastalardan bir kısmını devletten alan birimlerde çalışan personel ve doktorların ücretlerini kim ödemektedir? Yapılan hastanelerin büyük bölümü ve ek binaları ticari işletilmekte olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölümler de devlete teslim edilecek midir? Edilecekse şehrin çok uzağında olan muhtemelen karlı işletilmesi ve kiraya bile verilmesi zor olan bu tesislere devlet açısından yatırım yapmak doğru mudur?

Tüm akla gelen bu sorular özellikle Sağlık bakanlığı 2018 yılı denetleme raporlarında dile getirilen bulgulardandır.

SAYIŞTAY RAPORLARINDA BAŞKA NELER VAR?

  • Şehir hastanelerinin yapımı devlet ve kamu ihale kanununa tabi tutulmamıştır.
  • Hastane yönetimi iki başlıdır. Başhekim ile işletme yöneticisi arasında yetki ve sorumluluk belirsizlikleri bulunmaktadır.
  • Hastaneleri yapan firmalar ile anlaşmazlık durumunda yabancı mahkemeler yani Uluslararası Tahkim Kurulunun yetkili kılınması ulusal çıkarlara ters gelebilir.
  • Hastane arsaları inşaatı yapan firmalara ücretsiz verilmiş ve bunun için imar yasalarında değişiklikler yapılarak orman özellikli araziler, bataklık gibi alanlara imar izni verilmiştir.
  • Hastane yapımı ve işletme sözleşmeleri döviz kuru üzerinden yapılmıştır. Nihayet olduğu gibi kurun iki katına çıkması devlete ağır yük çıkaracaktır.
  • Hastane ihalelerini belirli firmalar almıştır.
  • İhaleyi alan firmalara normal olmayan vergi muafiyeti ve teşvikler verilmiştir.
  • İhaleyi alan firmaların borçlarına kefil olunmuş ve kredi bulma konusunda garanti verilmiştir.
  • İhaleyi alan firma yapım ve işletme sırasında hiçbir tazminata muhatap olmazken, devlet gereken durumlarda tazminat ödeyecektir.
  • Taşınmazların sigortalama masrafları devlet tarafından ödenirken, sigorta şirketlerinden alınacak olan gelirler firmalara ödenecek olması uygun değildir.
  • Sözleşmelere ait damga vergileri, sözleşmede olmamasına rağmen bazı hastaneler de devlet tarafından ödenmiştir.
  • İşletme uygulama projeleri her hastanede bilinmemektedir. Bölümlerin hangilerinin ticari, hangileri özel işletme ve hangisinin devlet tarafından işletilen alanlar olduğunun bilinmemesi uygun değildir.
  • İşletmelerdeki bölümler içi içedir. Elektrik gibi diğer genel giderlerin nasıl ödeneceği belli değildir.
  • Aynı şekilde çalışan personel ve doktorların ücretlerinin nasıl ve kim tarafından ödeneceği açık değildir.
  • İşletmeye açılan ancak sözleşmede olduğu halde açılışta tamamlamayan Heliport alanı gibi alanlar için firmalardan tazminat alınmamakta olması ulusal çıkarlara uymamaktadır.
  • Sözleşmelerde olan “aşı takip sistemleri “ yetersiz ve aşıların kullanma tarihleri geçtiği görülmüştür.
  • Sözleşmede olmasına rağmen demirbaş, tıbbi cihaz ve ekipmanlar da eksiklikler vardır.

Yorum Yapın

Navigate