YENİ İDEOLOJİ GELİYOR

Bilgi ve Bilişim giderek dünyanın uğruna en çok mücadele verdiği ve sonuç getirici yeni bir jeopolitik kaynağı olmuştur. Bilgiyi, günümüzün ve geleceğin yeni petrolü olarak adlandırmalar da bulunmaktadır. Bilgiye ve Bilişime dayalı yenilikler ekonomik hayatı ve sosyal yaşamı derinden etkilemektedir. Bilgi gücü ulusal çıkarları ve stratejileri etkilemektedir. Özetle bilgi gücü uluslararası güç dengelerinde değişikliklere neden olacaktır. Bilgiye ve Bilişime hakim olan bir yandan ekonomik zenginliğe kavuştuğu gibi diğer yönden muhatap aktörlerin politik, ekonomik ve kültürel iklimini de etkiler. 

Bilgi kavramında sadece muhasıma ait istihbari bilgiler değil, her türlü sosyal, kültürel, politik, ekonomik, teknolojik bilgiler ve tercihlerle birlikte, kişisel bilgi ve tercihlerin de dahil olduğu, insana ve insanlığa ait bütün verilerin büyük bilgi/veri paketi halinde işlenmesi olarak anlaşılmalıdır.  Bilişim ise söz konusu bu sınırsız bilgiye erişim ortamı olarak düşünülmelidir. Bilgi ve Bilişim hakimiyetinin sağladığı avantajlar onu stratejik bir değer haline getirmektedir. Bu nedenle bilgi ticareti, bilgi hırsızlığı, bilgi manipülasyonu ve bilgi korsanlığı ile birlikte bilgi diktatörlüğü de gelişmektedir. Medeniyetler, kültürler ve onların hayat verdiği ideolojiler toplumları ve bireyleri, temsil ettikleri değerlerle kendisine bağlamak ister ve diğer medeniyetlere üstün gelerek tüm insanlığa hakim olmak ister. Medeniyetlerin çatışma tarihi bunun örnekleri ile doludur.

Bilgi Diktatörlüğü

Bilgi ve Bilişim yeni bir ideolojik sistem doğurma yolundadır. Kapitalizm, Liberalizm, Sosyalizm gibi siyasal ideoloji ve sosyal sistemlerin yerini alacak olan bu ideoloji; insanlığın çok az sayıda insanın elinde hakimiyet altına alındığı diktatörlüğe uzanan bir rejime yönelmektedir. Bilgi ve bilişimde kat edilen mesafe ve devasa büyüklükteki veriyi toplayıp işleyen, bugünkü bilgisayarlarla milyonlarca yılda yapılabilecek işlemleri 200 saniye altında işleyebilen kuantum bilgisayarları ve yapay zekalar sayesinde yapılabilecekler dikkate alındığında; insanlığın “Bilgi Diktatörlüğü” rejimine doğru dolu dizgin gittiğini söylemek için kehanet değildir. 

Tarihçi/Yazar Yuval Noah Harari’nin Ocak 2019 Davos Zirvesinde (Dünya Ekonomik Forumu Zirvesi) yaptığı konuşmada çok ciddi emareler görülmektedir. Zira bu konuşmada; “insan biyolojisi, veri ve bilişim kapasitesinin” bir araya gelmesiyle insanlığa yakın gelecekte neler hazırlanmakta olduğunu görmek mümkün olmaktadır. Geleceğin konuşulduğu Davos Zirvesinde söz konusu konuşmacı ve konuya yer verilmesinin anlamı da ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.

  • Veri 21’inci yüzyılda yeni bir ürüne dönüşecek, tekstil, otomobil ya da silahlar değil bedenler ve zihinler geliştirilecek, yaşamın neye dönüşeceğini bilgiyi/veriyi yönetenler belirleyecek.
  • Bilgi dünyanın en önemli varlığı olacak, geçmişteki arazinin (tarımın) ve makinanın (sanayiin) önemini geride bırakacak, bilgi makinaların yerini alacak.
  • Bilginin kontrolü az sayıda insanın eline geçerse insanlık farklı türlere ayrılacak,
  • Bugün sadece bilgisayarlara değil, organizmalara da müdahale ediliyor, “hack” edilebiliyor. İnsanlığı “hack”lemek için bol veriye ihtiyaç olacak. Bugüne kadar kimse insanı “hack” etmek için ihtiyaç duyulan veri ve cihaza sahip değildi. Bugün iki paralel evrim sayesinde durum değişiyor.
  • Yapay zeka ile biyoloji ve beyin bilimi insanı çözmemizi sağlıyor, organizmanın aslında bir algoritmadan ibaret olduğunu gördük ve bu algoritmayı çözme yeteneğine kavuştuk. Biyokimyasal verileri elektromanyetik sinyallere çevirerek analiz edilmesini sağladık. Böylece yeterli  veri ve bilişim gücüyle bizi bizden daha iyi tanıyan yapılar ortaya koyabiliriz. 
  • İnsanlar internette dolaşırken, sosyal medyada vakit harcarken, video izlerken göz hareketleri, kalp atışları ve zihin aktiviteleri takip edilerek profillenebilecek, reklamlar eğilimlerimizi bilerek kişiselleştirecek, insan bunun farkında olmayacak ama bilgiyi yönetenler bilecek. 
  • 4 milyar yıllık organik yaşamdan inorganik yaşama sürükleniyoruz. Bu nedenle verinin kimin elinde olduğu daha önemli oluyor.
  • Bu sorun önümüzdeki birkaç 10 yıl içinde gündemimize gelecek. 200 yıl sonra bugünkü insanların yerine başka bir tür ortaya çıkacak.
  • Bilgi/veri dendiğinde ne satın alındığı, hangi linke tıklandığı düşünülüyor, ancak esas önemli olan biyolojik verilerdir. İnsan bedeni ve aklı hedeftir. İsrail Batı Şeria’da insanların her anlamda adımını kontrol ediyor. Çin, G. Kore ve ABD de öyle.
  • Yarın bir akıllı bileklik takmaya mecbur kalacağımız yapılarda işler daha da değişecek. Sokakta liderlerimizin posterini gördüğümüzde ne hissettiğimizi merkeze rapor edecek sistemden söz ediyorum.
  •  En büyük çelişki sağlık alanında yaşanacak. Mahremiyet ile iyi hizmet arasında tercih yapacağız. Daha iyi teşhis ve tedavi için bedenimizde ve beynimizde olan bitene yönelik yetkiler vereceğiz. Bazı durumlarda bu mecburi de olacak.
  • Bu çağ dijital diktatörlük çağıdır. Demokraside bilgi farklı kurumlara dağıtılır, diktatörlükte bilgi ve güç tek noktada toplanır.
  • Dijital diktatörlükler radikal elitleri ortaya çıkarır. Bu elitler insanın bedenine hükmetme yeteneği ile yaşamın geleceğine karar vermeye yönelebilir. 

Yukarıdaki ifadeler hayal ürünü değildir. Büyük bilgiyi/veriyi (Big Data) elde etme, işleme, iletişim, yapay zeka , gen teknolojileri, insan genine giriş çalışmaları sadece bileklik takmakla değil, genlere ulaşarak oradan insan bedeni ve beynindeki bilgilere ulaşıp, onu yönlendirme gayretlerinin olduğunu biliyoruz. Hedef insan beynini dolaysıyla insanlığı esir almaktır. İnsanlığa hükmedecek elit kadro tüm gücü elinde bulunduracak ve insanı yeniden formatlayarak dijital diktatörlüğünü tesis edecek.

Dünya Ekonomik Forumu-Davos Süreci

İsrailli bilim adamı Harari’nin Ocak 2019’da konuşma yaptığı Davos Süreci olarak da bilinen Dünya Ekonomik Forumu’nun 1971’den itibaren kurucusu olan ve başkanlığını yürüten ve şiddetli kapitalizm ideoloğu olan Klaus Schwab’ın da İsrail’in Ben Gorion Üniversitesinde dersler verdiği ayrıca dikkat çekicidir. Anılan şahıs Eylül 2020’de “Korona krizi şunu göstermiştir; küresel kapitalizmi yeniden tanımlamalıyız. Korona salgını döneminde işi bittiği sanılan liberalizm yeniden tanımlanmalıdır, aksi halde zor yoluyla değişiklikler gelecektir” demektedir. Bu son cümledeki zor yoluyla değişikliklerin nasıl olacağı açıkta kalmaktadır. İlginç olan aynı Dünya Ekonomik Forumu’nun Kasım 2011’deki bildirisinde “2030’a hoş geldiniz. Hiçbir şeyin sahibi değilim, mahremiyetim yok ve hayat hiç bu kadar iyi olmamıştı. Evim, arabam yok, elbiselerim yok, ürünler artık servis haline geldi ve bedavaya…” beyanında bulunmaktadır. Yani bu bildiriye göre 2030’da barınma, ulaşım, gıda, eşyalar ve iletişim bedava olacak.

Ne çarpıcı değil mi? Harari’nin önümüzdeki 10 yıllarda veri hakimiyeti sayesinde, elit bir grubun insanlığa hakim olacağına işaret etmesiyle nasıl da örtüşüyor. Burada konu insanlığa hazırlanan yeni ideolojidir. Dünya Ekonomik Forumu elitleri bu ideolojiyi “liberalizmin yeniden tanımlanması” olarak göstermekte ve “gereğinde zor yoluyla değişiklikten” bahsetmektedir.

Rockefeller Vakfı ve Bill Gates Dünya Ekonomik Forumunun iki önemli dostudur. Rockefeller Vakfı’nın Mayıs 2010’da yayınladığı “Lock Step” (Sıkı Önlemler) senaryosunun özeti aşağıdaki gibidir.

“2012’de çok etkili bir pandemi dünyayı saracak. Bu 2009’daki H1N1 domuz gribinden farklı olacak, çok bulaşıcı ve ölümcül. Yaban kazlarında yayılan salgın, 7 ayda dünyanın yüze 20’sine bulaşacak ve 8 milyon insan ölecek. Ekonomiler duracak, küresel insan ve mal dolaşımı bitecek, turizm kalmayacak, alışveriş merkezleri boşalacak. Hükümetler ve liderler çok sıkı önlemler alacak. Yüz maskeleri zorunlu tutulacak, tren ve otobüs terminallerinde vücut ısısı ölçümü yapılacak. Birey özgürlükleri kısıtlanacak, pandemi hafifledikten sonra bile sıkıyönetim tedbirleri sürecek. Tüm dünyadaki yönetimler demir yumruk düzenine geçecek”.

Tüm dünyadaki yönetimleri demir yumruk düzenine geçirecek bu senaryoya Bill Gates de Şubat 2011’de küresel ısınmaya dikkat çekerek, 2050’lerde karbon salınımının önlenmesi için dünyadaki insan nüfusunun azaltılmasından bahisle şunları söylemiştir: “Dünyanın nüfusu Şubat 2010’da 6.8 milyar ve yakın zamanda 9 milyara ulaşacak. Eğer yeni aşılar, sağlık sistemi ve üreme sağlığı hizmetlerinde çok iyi bir iş çıkarırsak, bu rakamı yüzde 10-15 oranında azaltabiliriz”.

Bill Gates’in nüfus azaltmada aşı kullanma önerisi ile yine aynı Bill Gates’in korona virüs aşısı geliştirme faaliyetleri içinde ve desteğinde olmasının nedeni daha iyi anlaşılmaktadır. Bu veya benzer aşı ve aşılarla aynı zamanda insanlara RNA geni transferi yapılarak, insan neslinin DNA’larının değiştirilmesinin amaçlandığı sıklıkla dile getirilmektedir. Gates’in sağlık sistemi ve üreme sağlığı üzerinde durması ile Harari’nin “en büyük çelişki sağlık sistemi alanında yaşanacak, daha iyi teşhis ve tedavi için bedenimizde ve beynimizde olan bitene yönelik yetkileri vereceğiz” ifadesi nasıl da örtüşmektedir.

Rockefeller Vakfı’nın 2010’daki Pandemi kehaneti, Bill Gates’in aşı ve sağlık sistemi üzerindeki merakı, Harari’nin insan biyolojisinin ve beyninin esir alınma senaryoları, Dünya Ekonomik Forumunun “yeni liberalizm” senaryoları yeni bir ideolojinin gelmekte olduğunun somut kanıtları olarak önümüzdedir. Ayrıca tüm bu senaryoların müelliflerinin Yahudi olması da tesadüfle izah edilemez.

Faşizmden, sosyalizme, kapitalizmden liberalizme insanlık tarihini etkisine alan tüm siyasal ve sosyal ideolojilerin kaynağı Batı medeniyeti ve onun içine yerleşmiş Yahudi entelektüeli olmuştur. Gelmekte olan yeni ideolojinin aynı kaynaklardan geliştirilmesi şaşırtıcı olmamalıdır. Ama önemli olan gelmekte olan tehdidi önceden görüp, kendi bilimsel kapasitemizi artırarak hazırlıklı olmaktır.

Yorum Yapın

Navigate