Gençlerimizi Ve Ordu’muzu Nasıl Kaybettik?
Fethullahçı grup Türkiye’nin en disiplinli kurumu göz bebeğimiz gibi korumamız gerek TSK’da nasıl etkin oldu? Çocuklarımızı, gençlerimizi nasıl kaybettik?
Fethullahçı savcılar, hâkimler, Yüksek Yargı üyelerinden o makamlara bileğinin hakkıyla gelmeyenler kimlerin yardımıyla, ‘yürü kulum’ demesiyle geldiler? Kime hizmet için kaç kişinin hakkını yediler? Canını yaktılar? Ve kime hizmet için ‘adalet’imizi katlettiler?
15 Temmuz’un kazananı, Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP iktidarı, TSK, Emniyet, TBMM, medya, millet ve Türkiye; kaybedeni Fethullah ve arkasındaki güçler gibi görünse de asıl kaybedenin TSK olduğu açık… Peki Fethullah grubu bu güce kuvvete nasıl erişmişti?
Türkiye’nin Zayıf Karnı!..
Fethullah’ın önü ANAP kurucularından Mehmet Keçeciler’in bir tv. programında da dediği gibi ABD’nin isteği ile rahmetli Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde açıldı. ABD ve Özal rahmetli tarafından “Yürü kulum” diyerek önü içerde ve dışarıda açılan FETÖ, 1980’li yıllardan sonraki Cumhurbaşkanlarının ve iktidarların yıkama, yağlama, destek ve cilalayıp parlatmaları ile bugünlere geldi. Türkiye Cumhurbaşkanlarının ve iktidarların koruma ve desteğini sadece Türkiye’de değil Türk devletlerinde alan FETÖ’nün önünde kim durabilirdi ki! FETÖ’ye kimler destek olmadı ki? Cumhurbaşkanlarını ve iktidarları arkasına alınca kamu kurumları bunlara açıldı, dolup taştı…
Ahtapot Kuşatması…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı Gül’ün, Genelkurmay Başkanı’nın, Kuvvet Komutanlarının en yakınındakiler, devletin zirvesindekilerin en mahrem bilgilerine sahip olanlar meğer daha 15 Temmuz 2016’ya kadar Fethulllahçı imiş… Ve meğer bizim söylememiz zor ama Genelkurmay Başkanı Akar’ı rehin alıp boğazına kemer takacak; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat ifadesi ile ‘Erdoğan’ı alabilecek’ hatta ‘öldürebilecek’ kadar alçalan bu kişilik yoksunları kendi gerçek kimliklerini gizleyerek, takkiye yaparak, tiyatro oynayarak, devlet erkanı çevresinde konumlanmış ve devleti bir ahtapot gibi sarmışlarmış!..
Eleştirmek Ne Mümkün!..
Fethullah grubunu eleştirmek ne mümkün! Sadece eleştiri -hakaret değil, küfür değil eleştiriyazısından dolayı dostlarımdan aldığım tepkileri aradan geçen onca yıla rağmen hala sindiremiyorum… Bilge Edibali, 1990’lı yıllarda partimizin İstanbul İl Başkanlığı’nda yapılan bir toplantıda “Fethullah’ın okullarına çocuklarımızı göndermememizi, Zaman ve yayın grubuna ait yayınları eleştirisel gözle değerlendirmemizi, abone olmamamızı” söylemişti… 2000’li yıllarda, İstanbul’da Akgün Otel’deki iftar yemeğindeki konuşmasında Bilge Edibali, yine Fethullah grubunun bazı yanlışlarına dikkat çekince, yemeğe katılan davetli dostlarımızdan konuyu anlayamayarak konuşmadan rahatsızlıklarını belirtenler çıkmıştı…
İtirafın Ortaya Koyduğu Gerçek:40 Yıllık Gecikme
Son birkaç yıldan beridir ve bugün dostlarımız itiraf ediyorlar ve şöyle diyorlar, bize: “Siz diyordunuz da biz size inanmıyorduk! Çünkü güçlü değildiniz ve yetkili görmüyorduk!..” Cumhurbaşkanlarından, başbakanlar ve bakanlara kadar hemen herkesi yanıltan takiyyeci örgüt bu işte…
Dünyanın Merkezinde Konuşlu Türkiye’nin Âli Menfaatleri, Devlet Ve Ordumuz
Dünyanın merkezinde, Üç kıtanın ortasında bir yarımadada konuşlu Türkiye’nin âli menfaatlerini korumak ve kollamak için güçlü bir devlete, güçlü bir orduya, müttefiklere ve rahmetli 2. Abdülhamit’in yaptığı gibi dâhiyane ‘denge politikasına ihtiyacımız açık. Ama görünen o ki yanlışlarımız sonucu etrafımızda dostumuz kalmamıştır. ABD ile bozulan ilişkilerimizi düzeltmek için bin dereden su getirmemize rağmen hala ayar tutturamadık, sorun Suriye’de PYD/PKK krizi ile sürmeye devam ediyor. Rusya ile aramıza uçak girdi, İsrail ile ‘One munit’ Mavi Marmara, Suriye ile ‘Şam’da Cuma namazı’, İran’la mezhep, Almanya’yla da…
‘15 Temmuz Demokrasi Bayramı’ Bizi Sarhoş Etmesin!..Aklı Başında Birileri…
Ordumuzun üzerine düşen kara lekeyi silmek hiç de kolay olmayacak… TSK içine sızmış hainlerin 15 Temmuz gecesi verdikleri yenilgi fotoğrafları da medyada ısıtılıp ısıtılıp, tekrar tekrar ‘15 Temmuz Demokrasi Bayramı’nın zafer reklam aracı olarak; ’15 Temmuz, yeni Kurtuluş Savaşı’, Yeni Türkiye’nin kuruluş tarihi’ reklamı olarak dosta düşmana sunuluyor. Bu algı operasyonları sonucu bazı insanlardan, “Bu mu TSK?”, “Yavrumu buraya mı göndereceğim?” saçmalıklarını işitiyoruz. Aklı başında birileri, Kurumlarımızı yıpratan, moralini bozan, milletin gözünden düşüren bu tür yanlışlı- ğa dur denmesi için yetkili mercileri uyarmalı. FETÖ’nün ve Türkiye düşmanlarının amaçlarından biri de TSK’yı sıfırlamak değil miydi? Buna yardımcı olmayı engellemeliyiz… Beyazıt ve Atatürk Havaalanı’na terör baskınları- na yönelik mahkeme kararı ile gelen yayın yasağı- nı TSK için de koymak TSK’yı korumak için güzel bir karar olmaz mı? Suçluları temizlerken kurumlarımızı yıkmayalım, koruyalım…
Cumhurbaşkanından Millete Kadar Herkes Görev Başına!..
NOT 1- Yaraları sarmak ve bir an önce rehabilite olmak gerek. Bunun için Cumhurbaşkanı, baş- bakan, iktidar, TBMM, muhalefet, medya, Adliye, TSK, MİT, STK ve de millete büyük görev düşü- yor… Yine Ordumuzun prestijini ayakaltı etmeyi bir an önce bırakmak, Ordu-Millet birlikteliğini sağ- lamlaştırmak gerekir. Başbakan Binali Yıldırım’ın, “TSK ayrı, darbeciler ayrı. TSK gözbebeğimizdir” gibi sözleri çok zayıf kalıyor. Bu zayıflığı ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan giderebilir, Ordu’yu cidden onore ederek ve de darbeyi fırsat bilerek Ordu’dan intikam almak peşinde koşan bazı aklı evvelleri ciddi biçime uyararak!..
NOT 2- Ordu, Emniyet, MİT, Adliye, MEB ve di- ğer kamu kurum ve kuruluşları devletin, dolayısıyla milletindir. Burada çalışanlar insanlar liyakat, ehliyet esasına göre işe alınmalı; samimiyet, hak, hukuk, hakkaniyet içinde çalışmaları sağlanmalı; milletin ve devletin memuru-hizmetkârı olarak kalmalıdırlar. ‘Olsun da benim adamım olsun’ anlayışı liyakatin yerine geçerse kıyamete ateş ta- şınmış olur. Bu kamu kurum ve kuruluşlarını komitecilerin, cemaatlerin, kliklerin, fanatiklerin, partizanların ve partilerin tasallutundan kurtarmalıyız…
NOT 3- İşin bir ‘cadı avı’na dönüşmemesi (kurunun yanında yaşın da yanmaması) için hassas davranılmalı. Durum iyice netleşmeli. Yargılama adil olmalı, bir intikam savaşına, linç kampanyası- na dönüştürülmemeli. Fitne ve fesada yol açacak, mazlumlar oluşturarak küslükler sebep olup millet arasında ayrılıklara sebep olabilecek uygulamalardan kaçınılmalı… Adalet, adalet, adalet!…
NOT 4- Suçluları cezalandıracağız derken, insan hak ve hürriyetlerinden ve de demokratik hukuk devletinden asla taviz verilmemeli… Bu vesileyle şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyoruz…
1 Comment
harika tesbitler ..kaleminiz kırılmasın ..