Muhteşem Türkiye Mücadelemiz Devam Ediyor!

Ey Allah’ım,
Bu Topluluğu
Muzaffer Kıl!

Türkiye sıkıntılı zamanlardan geçiyor. “Biz buradayız!” diyen, çalışmalara katılan tüm kardeşlerimiz, Türkiye’yi düştüğü felaketten kurtarmak için elinden gelen gayreti gösterenler bizim cihat arkadaşlarımızdır.

Akıllara Hazreti Peygamber’in Bedir’de ettiği dua geliyor. “Allah’ım, bu topluluğu muzaffer kıl, yoksa sana ibadet eden kimse bulunmayacak.”  Ben de diyorum ki “Ey Allah’ım, bu topluluğu muzaffer kıl.”

Bu topluluk; İslâm’ı hakkı ile anlatan, öğrenen, bütün güçlüklerini ortadan kaldıran, tertemiz İslâm’ı, İslâm’ın şeriati’ni apaçık ortaya koyan, onda asırların meydana getirmiş olduğu miskinliği ortadan kaldırma gayretinde olan, İslâm hürriyetini ortaya koyan, yani Rönesans diyenlerin ocağıdır. Bu topluluk; âlimler kadrosunu yetiştirecek, o âlimlerin yetişmesi için gereken muhiti oluşturacaktır.

Önümüze Koyulan
Engeller Mazeret Olamaz

Birileri, kavramların içini boşaltıp, onları istismar ederek milletin uyanmasını, gençlerin, insanımızın bu davayı anlamasına engel oluyorlar. Bu engellemeler bizim için birer mazeret olamaz. Siz bu engel ve mazeretleri aşacak irade ve güçte insanlarsınız. Şu ana kadar çok badireleri, sıkıntıları aşıp geldik. Şükürler olsun Allah da bizimle beraberdir. Allah, doğrunun kopartılmasına izin vermez. Ancak bilmek gerekir ki, içerisine düştüğümüz sıkıntılar  da imtihandır. İmtihansız dünya olmaz. Bu dünya imtihan için var edildi.

Murakabe Nedir,
Kuralları Nelerdir?

1- Murakabe Ancak İlgili Ortamda, Sükunet İçinde Yapılır

O duayı ben yapıyorum, siz de yapın. Bu topluluk, İslâm dünyasında, Türk dünyasında rehberlik etmeye layıktır. Bu topluluk çok özeldir. Bu ifade, gururla kibirle –Allah korusun- ortaya koyulmamıştır. Söylediklerimiz; ortaya koyduğumuz faaliyetler, görevimiz  göz önünde bulundurularak söyleniyor. Bu topluluk, İslâm davasına hizmetleri ve mücadelesi ölçüsünde büyüktür. Çünkü bu topluluğun davası büyüktür, yücedir. Eksiklerimiz, yanlışlarımız olabilir. Ancak yanlışları herkesin ortasında ifşa etmenin gereği yoktur. Gereğini yapacağız, murakabe edeceğiz. Murakabe işi içten olur, sessiz olur.

2- İnsan Ancak Kendi Elleri İle Yaptıklarının Karşılığını Alacaktır. Murakabe; Çalışmanın Çalışmaların Devamını Sağlamak Amacıyla Yapılır

Kalplere yazmak lâzım “Ve en leyse lil insâni illâ mâ se’a.” İnsan için ancak kendi elleri ile çalıştığının karşılığı vardır. Allah, insanoğlu için çalışma kanununu koymuştur. Çalışmazsak başaramayız.

3- Murakabe Moral Bozucu, Dağıtıcı Bir Hal Almamalıdır

Murakabe, moral bozgununa sevk etmek değildir. Aksine sıkıntıları, eksikleri görmek ve onları tashih etmek için ilk adımı atmaktır. Biz bugüne kadar hep hatalarını tespit eden, düzelten bir topluluk olduğumuz için başımıza gelen her badireden daha güçlenmiş olarak çıktık.

Bu Topluluk Başına Gelen Her Musibetten Güçlenerek Çıkmıştır

Türkiye’de bizim kadar belaya, musibete maruz kalmış topluluk azdır. Türkiye’nin geçirdiği bütün dönemlerde sıkıntılarla ilk biz karşılaştık. Siz değil miydiniz Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde yargılanan? Hatırlayın o günleri…

Bizim kanlı ihtilallerle, askerî devrimlerle nasıl alakamız olabilir. Her türlü darbenin karşısında ilk duran biz olduğumuz halde bir dönem bu ithamlarla da mücadele ettik.

Gerçek Değişim; İnkılâp Nedir?

Rasulullah yeryüzünde en büyük inkılâbı merhameti ile en güzel şekliyle yaptı. Allah, Hazreti Peygambere din verdi, devlet verdi. Hz. İsa, müjdeleyen peygamberdir. Kendinden sonra gelecek olanın müjdesini vermekle görevliydi. Bugünkü İncil’de bile bunun bakiyeleri var.

Biz “reformcu” değiliz, ıslahatçıyız. Bütün peygamberler gibi ıslahatçıyız. Peygamberlerin genel vazifesi ıslahattır.

Türkiye Ne Halde,
İktidarın Yanlışları Nelerdir?

Türkiye’nin meselelerinin çözümü laf söylemek değildir.  İnsanların iktidardan beklediği icraattır. Yurt dışında konuşup anlaşıp, Türkiye’ye dönünce de efelik taslamak doğru değildir. Dünya liderleri ile laf dalaşını, sözde efeliği sorumluluğu olmayan insanlar yapar. Cumhurbaşkanlığı makamı devlet adamlığının gereklerini yerine getirmeyi mecbur kılar.

Daha önceki yıllarda, Davos’ta suni bir kriz izledik. “Bir dakika” dendi. Ne sonuç elde ettik? İslâm dünyasının meseleleri bu denli basit mi? Sonuç ne oldu? İsrail ile İslâm dünyasının meselesi bitti mi? Filistin’deki insanların gasp edilmiş hakları geri kazanıldı mı? Hukukun gereği adil şekilde tesis edildi mi? Ortadoğu’da, İslâm dünyasında akan kan durdu mu?

Türk-İslâm Dünyasının Meseleleri Birbirinden Ayırılamaz

Filistin davası tüm Müslümanlar için son derece önemlidir. Ancak bizim başka millî davalarımız da var. Diğer önemli davalarımızı unutmamak gerekir. Bizim kardeşlerimizin yaşadığı bir yer daha var. Karabağ… Azerbaycan’ın beşte biri Ermeni işgali altında. Meselemiz Karabağ’dır, Doğu Türkistan’dır. Dünyanın çeşitli yerlerinde Türkler, Müslümanlar var. Bizim meselemiz Dünya’nın neresinde bir Müslüman, bir Türk ıstırap içindeyse onun derdiyle dertlenmek, dertlenmekle kalmayıp derman olmaktır. Türkiye, Türk ve İslâm Dünyasının meselelerinde çözüm üreten, yol gösteren ülke olmak zorundadır. Mesele sadece Filistin meselesi değildir. Hakkıyla iman edip doğudaki Müslüman’ın batıdaki Müslüman’ın derdiyle dertlenmesidir.

Uluslararası İlişkilerde
İktidar Çözüm Üretmek
Yerine Belâ Çekiyor

Ağanın kahyası alacakları toplayamamış. “Sen bu işi beceremiyorsun!” der ve paraları toplasın diye yeni bir kahya tutar. Yeni kahya alacaklıları dolaşmış. Her vardığı alacaklı, “Paramız yok git, sonra gel!” demiş, hakaret edip kahyayı geri çevirmiş.

Yeni kahya, hesap vermek için ağasının yanına gitmiş. “Ağam! Her birine gittim, para vermediler, sana da hakaret ettiler…” demiş.

Ağa da; “Be adam ben seni para getir diye gönderdim, sen hakaret getiriyorsun!” der.

Millet, iktidarı, kaybettiklerini geri alsın diye görevlendirdi. Ama 17 yılın sonunda iktidarın içine düştüğü hal de “yeni kahyanın” yaptığı gibidir. İktidar meseleleri çözebiliyorsa iktidardır. Trump şöyle yaptı, böyle yaptı. İktidarın görevi gerekirse Trump’ı da düzeltmektir. Türk Milleti’nin menfaatine olan anlaşmaları elde etmek ve ülkeye getirmektir. Siyaset budur.  Siyaset söz düellosuna girmek değildir. Siyaset demek “laf işi” değil, “yapma” işidir. Demek ki siyaset mümkünü yapma, sonuç alma işidir.

İnsanların hoşuna gidecek şekilde; “Şöyle dedim, böyle dedim, şöyle astım böyle kestim.” Demek Türk Milletinin itibarını düşürmek ve iki ülke ilişkilerinde düşmanlık tohumu ekmektir. Böyle bir  uluslararası diplomasi Türkiye’ye yakışmıyor.

Bize Düşen Davet Etmektir

Yapılan bunca hatadan sonra bu iktidar demokratik yöntemlerle gitmeli artık. Zaten gitme yolu gözüktü. Fakat bu iktidarın şansı, karşısında bir tahterevallinin olmuş olmasıdır. Halk Partisi gibi iktidara kredi sağlayan bir muhalefet var, bir grup var. Bizim aradan sıyrılıp çıkarak milletin mukadderatına hâkim olmamız lazım.

İçinde yaşadığımız şartları görünce bizim yerimizde durmamız mümkün değil. Her bir arkadaşımızın bulunduğu muhitte itibarı var. İtibarı olan kişi için, iş yarı yarıya tamamlanmıştır. Yakınlarınız üzerinde sahip olduğunuz itibarı dava için kullanın. Muhatabınız sizin “Teşkilatımıza siz de katılın…” davetinizi ya kabul eder ya reddeder. Her ikisi de olabilir. Ama bu şekilde davaya davette kaybeden olmaz. Peygamberimiz zengin birine İslâm’ı anlatılırken fakir bir âmâ gelmiş, peygamberimiz yeterince ilgilenmeyince ayet geliyor. Demek ki herkese güler yüzle davayı anlatmamız lazım. Davaya katılmayı ister kabul etsinler isterseler etmesinler, biz muhataplarımıza  bir hakikati anlatıyoruz. Biz insanlara bu dünyayı ve ahireti kazanmanın yolunu anlatıyoruz.

Yaptığımız şeyin adı “emri bil maruf nehyi anil münker.”dir. “İyiliği emredip kötülükten men etme” mücadelesi kesildiği zaman “kızıl bir afet” denen toplumun felaketi baş gösterir. Sizin yaptığınız çalışmalar bu ümmet için, bu millet için kurtuluş sürecidir. Buna “Bela gerdanlık” denir. Yani belayı, musibeti paratoner gibi savmaktır. Paratoner yıldırımı savar, hatta sağar. Bu teşkilatın üstlendiği de budur. Bunu yapmaz iseniz bu milletin, bu ümmetin başına belâ gelir. Yaptığınız iş budur. Allah gayretinizi arttırsın. Hz. Peygamberin Bedir’deki duasını yapıyoruz. Allah bu topluluğu yolundan ayırmasın ve başarı versin.

Bizim Önümüzü Kesenler Kimler?

Şöyle bir söz var; “‘daha iyi’, ‘iyi’nin düşmanı olurmuş”.  “İyi”nin düşmanı “kötü”den çok “daha iyi” olurmuş. “Benim yerimi alacak, ben tükeneceğim, kaybolacağım!” düşüncesiyle insanlar, daha iyi olanlara engel olmak ister. Egoizm ya da nefsaniyet…

Ne diyorlardı bazı gruplar, “Siyasetten Allah’a sığınırım.” Ayıp! Kim Allah’ın kelamına ilave yapabilir? Sen kimsin? İşte bu şekilde, Cihadı kötüleyip insanları rahmani siyasetten uzaklaştıranlar sürekli bu teşkilata engel oldu.  Milletin manevi duygularını istismar edip para topladı bunlar. Ağlayıp sızlayarak, daha bir çok süfli, bayağı yöntemle  insanların duygularını sömürdüler. Dini kullananlar insanları kendi yapılarına dahil ettiler, milletin kurtuluş mücadelesinin önünü kestiler. Bu teşkilatın köklerini besleyen manevi değerlere saygılı, mazbut insanların zihinleri bulandırılıp, maddi manevi varlığı sömürülünce, insanlar nasıl teşkilatına kavuşacaktı…

Hristiyan kilisesi cemaatinden adam mı alacağız? Elbette bu teşkilat, millî ve manevi değerlerine bağlı, mütedeyyin topluluktan, aklı başında olan, milleti için mücadele etmeyi göze alanları toplayaktır. Bu milletin zihnini bulandırıp sömürenlerin vebali, günahı çok çok büyük.

Bu tür din istismarcılarının nelere yol açtığını çok yakın zamanda, 15 Temmuz denen felakette gördük. “Ne istediniz de vermedim.” Diyordu iktidar. Bunlar beraber kuzu sarması idi. Allah bunların birliğini yok etti. Türk milletine, İslâm milletine en büyük hayrı böylece oluştu. Bu istismarcılar iktidarın sırtında o şekilde devam ederlerdi. Allah bu milleti daha büyük belalardan kordu.

Ancak Davasına Azimle ve Yılmadan Hizmet Eden, Hakk’ta ve Hayır’da Sabreden Kazanır

İdeolojisine hizmet etmek isteyen insan, tüm müşkülata rağmen, başarı sağlanana kadar tüm sıkıntıları çekmeyi göze almalıdır. İstikrarlı ve sürekli çalışmaların başarıya ulaşması kuralı batıl ideolojilerin nasıl üstün halde bulunabildiğinin yegane izahıdır. Özü itibariyle insan fıtratına aykırılığı, yok oluşunun teminatı olan tahrif edilmiş inançların mensupları dahi azim ve kararlılıkla sonuç alırlar. Mücadeleyi ancak son kertesine kadar mücadeleyi bırakmayan taraf kazanacaktır. Buna örnek olarak tahrif edilmiş Hıristiyanlık inancı ve onun Kilise yapılanması gösterilebilir. Misyoner olarak tanımlanan  “misyon sahibi”, “görev adamları” ne şekilde olursa olsun kendi inançlarını dünyada hakim kılmaya çabalar.

Bu çabanın bir eseri olarak Katolik kilisesi üçüncü milenyumda Asya kıtasını Hıristiyanlaştırma hayalindedir. Katolik Kilisesi’nin, Asya’ya gönderdiği misyonerler Çin’de kıyıma uğrar. “Ne yapacağız” diye Papalıkta müzakere başlar. Verilen karar ibret verici, “Onlar kesmekten bıkasıya kadar biz misyoner göndermeye devam etmeliyiz.”

Aynı “vazgeçmeme” kanununu kendi tarihimizde de görmek mümkündür. Rus komutanları ile bir vesile ile karşı karşıya gelince Rus generali, Osmanlı paşasına soru sorar; “Siz girdiğiniz savaşlarda başarılı oluyorsunuz. Biz başarılı olamıyoruz, neden?” Demiş. Paşa, bir misalle anlatayım demiş. Uzat parmağını, aç ağzını demiş ve parmaklarını ısırmaya başlamışlar, karşılıklı ısırıyorlar, kan akıyor, can acıyor… Nihayet Rus generali acıya dayanamaz, bırakır. Osmanlı paşası tebessüm eder; “Sen bırakmasaydın ben bırakacaktım.” der.

Mücadele’nin zafer ile sonuçlanmasını sağlayan asıl etmen sabırdır. Hayır’da, Hakk’ta sabredecek ve başarıya ulaşacaksınız. “‘Zafer sabırdadır.” Buyuruluyor hadisi şerifte.

Çalışmak, çalışmak, çalışmak…

Bir eksiğimiz var; o da Türkiye’nin tümünde teşkilatlanmak. Oyalanmayalım, bütün illerimizdeki eksiklikleri evvela tamamlayacağız ve Türkiye’nin tümünde teşkilatlanacağız. Çünkü teşkilatlanmamanın vebali var.

Avusturya seyahatine gittiğimizde yeni Müslüman olmuş bir zat ile karşılaşmıştık. Kendisi dedi ki; “Ey Müslümanlar, sizden alacağımız çok şey var. Aklınızı başınıza alın, benim gibi insanların Cehenneme gitmesine neden mani olmuyorsunuz? Niye az çalışıyorsunuz?  Şu Kur’an’ı bir anlatsanız, İslâm’ı anlatsanız, niye anlatmıyorsunuz?” Bunu yeni Müslüman olmuş bir papazdan vaizden dinlemek, insanı gerçekten mahcup ediyor. İslâmla şereflenmeyi bekleyen milyonlarca insanın var olduğunu bilip onlara ulaşmak için daha çok ve daha iyi çalışmamız lazım.

Çözüm ne? Çözüm, Allah’ın izniyle sizsiniz. Akif ne diyor ‘Ey iki eli böğründe duran şaşkın adam kalk.’ Yani çalış, çabala. Her toplantıda sorumuz; “Kaç kişi kazandık?” olmalıdır. Sadece çalışmayacağız, çalıştıracağız. Toplantıları haftada bir yapıyorsanız her gün yapın.

Millet Partisi’nin Oy Oranı Yüzde Kaç Olsa Türkiye’nin Dengesi Değişir?

Tüm dengeleri değiştirmek için sadece %3 yeter. Bu mütevazı rakam hayırlı bir yolun açılışıdır. Demek ki hedefimiz %3’tür. Asgarisi, başlangıcı budur.  Bazıları diyor ki; “Bu topluluk %3’e ulaşsın iktidar olur” diyor.

Size aktaracağım güvercin hikayesini unutmayın: Oturduğumuz evin balkonunda bir güvercin yuva yapmış, civciv çıkarmış. Yavru büyüdü, kanatları tüylendi, telekleri çıktı. Annesi belli bir süre sonra yavrusunu uçmaya teşvik ediyor. Yavru hiç oralı olmadı, uçmak niyetinde değil, yuvadaki halinden memnun. Korkuyor uçmaktan. Kanat güçlenmiş, tüyler tamamlanmış. Bir kanat çırpsa uçacak. Annesi başı ile ittiriyor, kaçıyor. Etrafında dolanıyor kaçıyor. Nihayet zor bela balkondan itebildi. Ve uçuş gerçekleşti.

Türk toplum ve insanını, şerefli mazisi, eşsiz tarih birikimi ve devasa manevi değerlerine layık; yüce, ileri ve mutlu bir hayat tarzına kavuşturmak için Allah çalışmalarınızı hayırlı, bereketli, semereli kılsın.

Türk Dünyası, İslam Dünyası, insanlık ve Muhteşem Türkiye için bu davaya gönül verenlerin tarihi ve dini sorumluluklarından dolayı her zamankinden daha fazla çalışmaları gerekmektedir.

Gayret bizden, takdir ve tevfik Allah’tandır.

1 Comment

  1. Kadir akdağ Reply

    Türkiye siyaseti dar boğazdadır insanlar cumhur ve millet ittifaklarıyla sıkıştırılmaktadır Türk milletini bu halden kurtaracak Allahın izniyle Millet Partisi ve Muhteşem Türkiye sevdalılarıdır.

Reply To Kadir akdağ Cancel Reply

Navigate