POLİTİK PSİKOLOJİ PENCERESİNDEN MENFİ LİDERLİĞE BİR BAKIŞ

Kalbi eğri olanın istikameti doğru olmaz. Uçlarda gezinmeyi marifet zanneden bunca ‘militan bilgiç’ in sığ siyasi ve ahlaki analizlerinden devasa ölçekte müspet neticeler elde etmek ne mümkün! Siyasetin hikemiyatı büsbütün yitince hikmetin iki temeli olan bilgelik sevgisi ile sağlam hüküm bildirgesi de güme gitmektedir. Siyasi ahlaka olan şiddetli muhtaciyet hikemi bir dilin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bugün köklü bir muhakeme için önce fikir haysiyetini yükseltmeli sonra milletin müstesna manevra kabiliyetini ilim ve irfanla buluşturarak geleceğe yürümelidir.

“Megalomani büyüklük hezeyanıdır. Kişinin kendisine gerçeklerle uyuşmayan üstün nitelikler yakıştırmasıdır.” Bu derin ruhsal hastalığın tarihteki en tipik örneğini “Ben sizin en yüce rabbinizim” diyen Firavun’ da görürüz. “Bütün servetim bana bilgim sayesinde verildi” diyen Karun’un bu kibirli beyanı tüm ruhi erozyonun bir sistem krizine nasıl dönüştüğüne dair çok ince ipuçları verir. Bugün ise kendisinin büyük ve eşsiz bilgelik sergilediğini ifade edip Türkiye ekonomisini yok etmekle tehdit eden Trump bu ruhi hezeyanın en canlı misalidir. İster “mistik hezeyan” isterse “büyüklük hezeyanı” olsun siyasal ve sosyal bir karizma kazanma adına abartılan her sözün her davranışın altında ciddi bir ruhi dengesizliğin var olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Alman İmparatoru II. Wilhelm savaş ilanı dolayısıyla Alman ordusuna şöyle seslenmiştir: “Unutmayınız ki Alman ırkı, Tanrı’nın seçkin ırkıdır. Alman ırkının imparatoru olmam onuruna, Tanrı’nın ruhu benim üzerime inmiştir. Ben Tanrı’nın kılıcıyım. Bana inanmayanların vay haline!” Bir tür Mesih ilanı olan buna benzer bol hezeyanlı sözlerin psikolojik arka planı anlaşılmadan kitlelerin mahvına sebep olan sosyal çürümenin önü alınamaz. Siyasi ve itikadi hezeyanlar bünyeye hızla yayılan bir virüs gibidir. Hele de bu kronik hezeyanlar liderlik düzeyinde gücün her türlü imkânlarından yararlanarak dile getirildiğinde ruhi hastalıklara elverişli kişiliklere daha kolaylıkla sirayet edici olur. Zira Alman İmparatoru II. Wilhelm’in yukarıda zikrettiğimiz konuşmasını kendinden geçercesine alkışlayanlar arasında Adolf Hitler’de vardı. Hitler kendisini oldukça etkileyen bu hastalıklı söylemin ardından ölene kadar yürüyecek, siyasi gücünü pekiştirmek için “Benim tarihi bir misyonum var. Ben bu misyonu gerçekleştireceğim. Çünkü Tanrı bu misyonu yerine getirme görevini bana verdi. Benimle beraber olmayanlar ezilecektir.” demekten çekinmeyecekti. II. Wilhelm’in hastalıklı bir zihin yapısıyla türettiği dünya egemenliği düşünü devralan Hitler bu karanlık ruhla milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet verecekti.

Kur’an’ın işaret ettiği yüreği bin bir hastalıkla meflûç olmuş siyasi önderlerin felaketle sonuçlanmış ibretlik halleri üzerinde yeterince düşünülseydi “İslam’a sarsılmaz dostluk bağlarıyla bağlı olduğunu” ilan eden II. Wilhelm’in bazı ahmak Müslüman öncüler üzerinde bir tesir gücü oluşturabilmesi mümkün olabilir miydi? Dün Hitler’den medet uman Kudüs Müftüsü’nün zavallı durumu neyse bugün de ülkesinin koruyuculuğunu adeta Trump’a emanet ederek bir küre etrafında buluşup kılıç dansı yapacak kadar derin bir muhabbet gösterilerinde bulunan Arap liderlerin durumu da odur. Müslümanlar güçlü bir şura liderliğinde ittifak edemedikleri vakit sahneye tarihin her döneminde olduğu gibi onların kutsallarını kullanmak isteyen gayr-ı müslim liderler çıkacaktır. Ankara’da Erdoğan, Putin ve Ruhani Suriye meselesini görüşmek üzere bir araya geldiğinde Putin, Ali İmran Suresinin 102. Ayetiyle zirvedeki liderlere hem Müslüman gücünün darmadağınıklığına dair bir gönderme yapıyor hem de bu dağınıklığı toparlayacak gücün kendi liderliğinde olduğunu ima ediyordu. Kim bilir kaç Müslümanın kalbinden geçmiştir Putin’in gizli bir Müslüman olma ihtimali. Bu masum sanının bile bir bilinçaltı işgali olduğunu şimdi kaç yiğit kendine itiraf edebilir? Geçmişte bir yandan Yahudilere Filistin’de özerklik ararken diğer yandan da Müslümanların gerçek dostu olduğunu sürekli dile getiren II. Wilhelm’in gizli Müslüman olduğu ilan edilmemiş miydi? Hitler’in de Mussolini’ nin de el atından gizli bir Müslüman olduğunun ilan edildiği psikolojik etki süreçlerinden arta kalan izler henüz silinmedi. Müslümanların gücünden yararlanma stratejisi psikolojik etki alanları genişletilerek bugün hem Trump hem de Putin tarafından ustalıkla kullanılmaktadır. Biri Evangelizmin izinde bir “Amerikan Rüyası” nı diğeri ise “Büyük Avrasya” planını gerçekleştirmek için çok sıkı bir şekilde çalışmaktan geri durmamaktadır.

Firavun’ un megalomanik sözü onu nasıl ruhi ve maddi bir boğulmaya sürüklediyse Trump ve benzerlerinin akıbeti de bundan farklı bir şey olmayacaktır. Nasıl ki Hitler’in “Dünya İmparatorluğu” düşü onun apacı sonu olmuşsa Trump’ ın da “Amerikan Rüyası” onun en büyük kâbusu olacaktır. Nemrutvari egolarını kutsayanların varacakları yer kendi yaktıklarını zulüm ateşinde her saat her dakika kavrulmak olacaktır. Çünkü onların kalplerinde hiçbir zaman erişemeyecekleri büyüklük hevesi vardır. Bu hevesi körükleyen siyasal gelişmeler görünürde kendi lehlerine işliyor olsa da yakın bir gelecekte hem kendi şahıslarının hem de temsil ettikleri uluslarının aleyhine döneceği kesindir.

Siyaset kurt kapanı gibidir. Gün gün değişen yol çizgilerine inat hiç değişmeyen bir hakikate yürüme becerisidir. Mü’min eylem adamı münafık söylem insanıdır. Münafığın derdi saltanat Mü’min’ in derdi hakikattir. Derdi hakikat olan hak erlerinin siyasi ferasetini yükseltmenin bir yolu da “Politik Psikoloji” ye dair esaslı bir bilinçlendirme yapmaktır.

Liderliğin tek adamlığa indirgendiği bir karanlık çağda mitolojiden değil gerçek bir ideolojiden beslenen dengeli ve dengeleyici bir bir liderlik örnekliğine tüm dünyanın ihtiyacı vardır. Doğu Türkistan’a nefes aldırmayan “Bir yol bir kuşak” projesiyle Asya’dan Avrupa’ya sömürü kolonileri kurmayı amaçlayan bir Şi Cinping ile Türkiye ortak bir vizyonu nasıl paylaşabilir? Seçilmiş halk düşüncesi ve efsanesinden yola çıkan Siyonistlerin ilk sahibi olmadıkları Filistin topraklarının tek sahibi kalabilmek adına her türlü çirkeflikle devlet terörizmine hız kesmeden nasıl devam ettikleri ortada değil midir? İster Doğudan ister Batıdan gelsin tüm istila düşüncelerinin altında karanlık fikirler ve o fikirlere hayat verme derdine düşmüş hasta ruhlu kişiler vardır. Dini, mitolojiye dönüştüren Siyonist sömürgecilik ile dinsizliği topluma dayatmayı öngören ateist sömürgecilik tamamen durdurulmadan gerçek bir dünya barışına doğru yol almak mümkün değildir. Seçilmiş halk ve seçilmiş kul vehmiyle ideolojik zemin bulan tüm mitolojik inançlar kadar hiçbir kutsala saygısı olmayan tanrıtanımaz kurallar da siyasal kaosların ana sebebi hükmündedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yapın

Navigate