Zamanın “Ebu Zer”leri

Ebu Zer El Ğıfari; Müslüman olmadan önce Allah’a ibadet eden, Hz. Peygamberin İslam’a davetini duyunca Mekke’ye gelip ilk Müslümanların beşincisi olan, Kabe’de Müslümanlığını açıkça ilan edince Kureyşlilerden dayak yiyen, Hz. Peygamber tarafından kavmine gönderilen, kavminden bir çoklarının Müslüman olmasını sağlayan, hicretin altıncı yılında Medine’ye hicret ederek Suffe ehliyle beraber mescitte kalmaya, Hz. Peygamberin hizmetinde bulunmaya başlayan, Hz. Peygamberin “Gök kubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebu Zer’den daha doğru sözlü kimse yoktur.” Övgüsünü mazhar olan bir sahabe.

Ebu Zer, Mekke’nin fethinde, Huneyn Savaşında bulunuyor. Hz. Peygamber vefat ettiği son hastalığı sırasında kendisini çağırtarak onu özlemle kucaklıyor. Hz. Peygamberden sonra Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’e biat ediyor. Kudüs ve Mısır’ın fetihlerine katılıyor. Hz. Osman döneminde de Ankara yakınlarındaki Ammuriye’ye kadar gelen orduya iştirak ediyor.

Ebu Zer, Şam bölgesinde yaşarken fetihlere katılıyor. Gördüğü eksiklikleri dile getiriyor.  Muaviye’nin ganimetlere Allah’ın malı diyerek ganimetleri istediği gibi kullanmasını eleştiriyor. Ganimetlerin Müslümanların malı olduğunu söylüyor.

Hz. Peygamberin, toplumsal doyum olmadan bireysel doyumların huzursuzluk getireceğini kendi uygulamalarında gösterdiğini, ganimetleri her kesime ulaştırıldığını, geliri adil dağıttığını, herkesi kolladığını hatırlatıyor.

Muaviye’nin Şam’da yaptırdığı sarayın Müslümanların malından yapıldıysa haram; kendi malından yaptıysa israf olduğunu her gittiği yerde söylüyor. (….Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve «İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı»! denilecek.) ayetlerini (Tevbe 34-35) okuyor. Muaviye’nin içki ticareti yaptığı kervanlarını görünce “ateş taşıyan kervan” şeklindeki ifadeleri Muaviye ve çevresini rahatsız ediyor.

Muaviye maddi ihsanlarda bulunmak suretiyle Ebu Zer’i susturmak, halkın nezdinde itibarsızlaştırmak için tuzaklar kuruyor ama hiçbir şeyden korkusu olmayan Ebu Zer geri adım atmıyor.

Olayların ve tartışmaların büyümesi üzerine Muaviye halifeye haber göndererek Ebu Zer’in ”fitne çıkardığını, halkı kışkırttığını” belirtiyor.

Halife Hz. Osman, Ebu Zer’i Medine’ye çağırıyor. Ebu Zer, yanlışlıkları dile getiriyor. Halifeye fikirlerini anlatırken aynı ayetleri okumaya devam ediyor. Bürokrasiyi ele geçirip hazineyi adeta yağmalayan yakınlarını da eleştiriyor.

Bu durum halifeyi rahatsız edince “Halife ayeti okumaktan da mı men ediyor? Vallahi halifeyi memnun etme pahasına Allah’ı kızdırmam.” diyor.

İlk Müslümanlardan olup her türlü işkencelere katlanan, Hz. Peygamberin övgüsünü mazhar olan Ebu Zer ”fitneyi seven adam” suçlamasıyla ailesiyle birlikte istemediği bir yere (Rebeze’ye) sürgüne gönderiliyor. Vefatı öncesi “Muaviye ve Osman’a yaptığım nasihatler beni buralara düşürdü diyor.

Sorun neydi? Sistem Kureyş aristokrasisini besliyor, yeni Müslüman olan topluluklar mağdur ediliyordu.

Hz. Osman döneminde idari kadroları ele geçiren aristokrat Kureyşlilerin yağmacı anlayışı sonucu yiyici bir güruhu ortaya çıkarmıştı. Bunlar mülk biriktirme yarışına girmişti. Bu durum Ebu Zer gibi bazı sahabeleri rahatsız etmişti. Onlar da ganimetlerin adil dağıtılmadığı konusunda seslerini yükseltmişlerdi.

Ebu Zer, tehlikeyi görerek İslam’ın böyle bir anlayışa izin vermediğini haykırıyor. Müslümanların Şam bölgesindeki kapitalist bir yapı olan Bizans kültürünü benimseyip bu kültür içinde erimelerine kızıyordu. Derdi Buydu. Ancak halife başta olmak üzere çevresi bunu göremedi, belki de görmek istemedi.

Dün sorun neyse bugün de o değil mi? Bugünün Ebu Zer’leri yok mu? Her türlü yıldırma ve engellemeye maruz kalan, seçimlere sokulmayan, İsmi diğer partiler tarafından çeşitli şekillerde kullanılıp istismar edilen, her şeye rağmen; hiçbir şeyden korkmayan, elli yıldan beri çizgisinden zerre kadar sapmayan, yanlışlara ve yanlış yapanlara karşı “Milletim Uyan!” çağrısıyla milleti ve yöneticileri uyaran, tüm sorunlara Kur’an ve sünnet ışığında çözüm önerilerinde bulunan, tek çarenin “İslam Rönesansı” olduğunu söyleyen Yeniden Milli Mücadeleciler, Millet Partisi Genel Başkanı Aykut Edibali ve ekibi zamanın Ebu Zer’leri değil mi?..[1]

[1]– Kaynak: Müslümanların Engizisyonu -1  Editör: Mehmet Azimli

 

Yorum Yapın

Navigate