GİRESUN DAĞLARI ŞEHRE İNDİ

 

Giresun ve ilçelerinde yaşanan sel felaketi nedeniyle yöre halkımızın ve ülkemizin başı sağ olsun. Rabbim benzeri felaketleri bir daha göstermesin inşallah.

“Son Dakika: Giresun’da meydana gelen sel felaketinde 9 vatandaşımız hayatını kaybederken kayıp olan 7 vatandaşımızın da arama çalışmaları devam ediyor. Selde mahsur kalan 153 kişi de kurtarıldı.”

Beklenmedik yüksek sağanak, metre kareye yaklaşık 100 kg’lık yağış bırakırken, sel felaketi kaçınılmaz oldu. Yoğun yağışın getirdiği sel, dağlarda ve derelerde bulunan serbest kayaçları (taş, çakıl, mıcır, kum silt v.b.) önüne katarak, yerleşim yerlerini de tehdit ederek ve önüne ne gelirse sürükleyerek, Karadeniz tarihin en büyük ve en acı sel felaketlerinden birini yaşattı.

Rabbim beterinden korusun. Her beterin beteri varıdır. Her beter yeni beterleri önlemek içinde bir başlangıç olmalı. Karadeniz bölgesi bu olayları sürekli ardı arkası gelmez şekilde yaşıyor. Bundan sonra bu acıları minimize etmeliyiz.

Bunun yaşanmaması için, devlet kurum ve kuruluşları ile, yörenin litolojisini bilenler bir araya gelmeli. Muhalefeti ile iktidarı bir olarak, muhalefet ve birlik zamanını iyi tefrik ederek, makus talih gibi görünen veya düşünülen bu tür faciaların artık yaşanmaması için, teknik tedbir ve çözüm yollarında birleşmeli ve kalıcı çözüm yolları ortaya konmalı. (Unutmayalım ki ülkemizde, iktidar partisinin belediye başkanı ile muhalefet partisi belediye başkanlarının uygulamaları farklı değildir. O nedenle suçlamaları bir tarafa bırakalım.)

Allah’ın lütfu yağışı bu kadar yoğun olan bölgemizde bu olaylar bir başlangıç da değil, son da olmayacak. “03 Kasım 1976 tarihinde Karadeniz Teknik Üniversitesi, Orman Mühendisliği bölümüne kayıt yaptırmaya giderken, Ünye-Fatsa arasında meydana gelen bir heyelan nedeniyle, kayıt için verilen 3 günlük sürede Trabzon’a ulaşamadığım için, Orman Mühendisliğine kaydolma hakkımı kaybettim.”

Bu acı hatıralar bir tarafa, olayın bugün (23.08.2020) itibari ile, değişik gerekçeleri ortaya konmaya çalışılıyor. Yoğun yağış, kapakları açılan HES barajları v.b.. Gerekçesi ne olursa olsun, yaşanan her olay, yeni sağlıklı bir hayatın başlangıcı olmalı.

Bugünden tezi yok, ilk ve son olmayan bu felaketlerin sonucu minimize edilebilir. Yıllarca o bölgede HES’lere danışmanlık yapmış birisi olarak, dağların ulaşılabilir en yüksek noktasından başlamak üzere yeterli barajlar, göletler, Allah’ın lütfu dağlarda selleri önleyen örtü tabakası ile daha fazla oynanmaması, (HES barajların danışmanlık yaptığım yıllarda idi. Yaklaşık 2,5 sene aynı bölgeye gittim geldim. HES’in sosyal tesisi karşısında İlk gittiğimde gördüğüm ormanı, sonunda uğradığım tesisin karşısındaki ormanlık bölge yok olup, fındıklık olmuş), heyelan bölgesini yöre halkı çok çok iyi biliyor, buralara iksalar yapılması, dere yatakları ile oynanmaması, dere yataklarına ve heyelan bölgelerinde inşaatlara izin verilmemesi, v.b. hayati önemli tedbirler alınmalıdır.

T.C’nin bildiğim tarihlerinden itibaren, “hatır için (senin için) çiğ eti yerim derlerdi.” Bugün, bu etin ne çiği kaldı ne pişmişi. Ülkenin kaderini etkileyen, toplum yaşamını olumsuz yönlendiren ve kapanması mümkün olmayan yaralar açan, kayırmacılık politikasına son verirsek, Allah’ın rızasına, kulun arzusuna, adaletin ve barışın beklentisine uymuş oluruz. Böylece sürekli yenileri ile karşılaştığımız acıları ülkesi olmaktan kurtuluruz inşallah. Bu yaşananların mütemmimini konuşmak fuzuli.

23.08.2020 Haberleri dinliyorum, haberlerde konuşanların, taraf olarak konuştuklarını dinliyor ve görüyorum. Bu tartışmalar ve suçlamalar bir tarafa bırakılmalı. Yukarıdaki acı gerçekler hayata geçirilmeli.

Rabbim yöneticilerimize basiret ve feraset versin, beterinden korusun, bir daha göstermesin inşallah.

 

 

Yorum Yapın

Navigate