HİBRİT SAVAŞ KARAY TÜRKLERİNİN TARİHİ

 

Bir görüşe göre, Avrupa’da yaşayan Rabinilik ve Karay Musevilerinin tamamı Hz. İbrahim (Avraam), Yakup (Yaakov)’un ve İshak (Yitshak)’ın torunlarının soyundan meydana gelmiştir. Bu soy ağacı tüm Musevileri kapsamaktadır. Karaimlerin düşünce yapısı bir Yahudi mezhebi olan saduceens (Sadukiler)’e kadar uzanmaktadır.

Karay Türklerinin Hazar imparatorluğu içinde yer alan farklı bir Musevi Türk kavmi olduğundan tarihi kaynaklara göre Karay Türklerinin incelenmesi konusu Hazar Devleti ile alakalıdır. Kırımda yaşayan Kıpçak Türklerinin gelenekleri, dilleri, folkloru Eski Ahit konuları ile birleşerek Karaim kültürünü oluşturmuştur. Karais de denilen Kırım Karaimleri Hunların ve Hazar kabile birliklerinin meydana getirdiği, Karaimlerin eski ırklarının atalarıdırlar. Karaimler, Hazar kabileleri Sarmat-Alan ile kısmen Gothların karışımından asimile olmuş kavimdirler. 10. Yüzyılda Hazar imparatorluğunun çöküşü ile Karaimler Kırımda toplanmaya başlamışlardır. 13. Yüzyıl başlarında Moğol İstilasından korunmak üzere Karaim kabileleri Kıpçaklarla beraber olmuşlardır. Karaimler 14. Yüzyıldan önceki dönemde Kırım’a yerleşmişlerdir.

  1. Yüzyılın ikinci yarısında Iraktaki Yahudi cemaatinin başkanı İshak Harkavi ölmüş. Başkanın kardeşi Anan Ben David’in yeni başkan seçilmesi gerekirken, Yahudi Rabbani cemaati küçük kardeşi Hananiha’yı başkan yapmışlar. Bu duruma itiraz eden Anan Abbasi halifesine şikâyette bulunmuş. Abbasi halifesi Hanina’yı hapse attırmış, Anan başkan olmuş.

Yahudilerin Talmutçu din anlayışına karşı çıktığını, kötü bir niyeti olmadığını göstererek halifeye kendini affettiren Anan yeni din anlayışını Yahudi toplumunda yaymaya başlamıştır.  Yahudi dünyasında ortaya çıkan yeni mezhep görüşünün savunucusu olarak Anan, Talmudist’lere karşı bir hareket başlatmış. Ananiyye diye adlandırılan hareketin ve yeni görüşün taraftar topladığı görülmüştür.

Anan Ben David Rabbani anlayışına karşı çıktığı için Yahudilerin zulüm ve baskılarına maruz kalmış. Halife Mansur’a sığınan Anan Bağdat’tan Kudüs’e göç etmiştir. 9. Yüzyıla gelindiğinde Ananiyye görüşü Tevratı okuyan (Karai) grubu olarak ilk defa İran’da Karai adıyla yayılmaya başladı.         Suriyedeki Karailerin bir kısmı 10. Yüzyıldan itibaren Bizans topraklarına göç etmeye başladılar. Bizanslıların 1099 yılında Kudüs’ü işgal etmeleri ve Karailere zulmetmeleri sonucunda Karailerin çoğu Mısır ve Kuzey Afrika bölgelerine göç ettiler.

  1. Yüzyıla gelindiğinde Karailer İspanya’da yayılmaya başladı. İspanyadaki Yahudilere yapılan baskı ve işkenceler karşısında diğer Yahudilerle birlikte Karailer de bu ülkeyi terk ettiler.
  2. Yüzyılda Kırım ve Macaristan’dan çok sayıda Karaimler İstanbul’a göç etmişlerdir. İstanbul’a gelen Karaimler Karaköy, Eminönü, Hasköy, Üsküdar, Balat ve Fener bölgelerinde cemaat olarak yaşamışlardır.

 

KARAYLARDA DİN VE KÜLTÜR

 

Hazar Devletinin Museviliği neden kabul ettiğine dair bir bilgiye ulaşılamamıştır. Hazarlarda düşünce ve din özgürlüğü sayesinde misyonerlerin çalışması oranında dinler toplum içinde yayılma göstermiştir.

Karayların, Kırım Hanlığına bağlı bir kavim olarak kendilerine ait yerel yönetimleri vardı.

Bir kişinin Karay Türklerinden sayılması için, Yahudi geleneğine uygun olarak, ana ve baba tarafı Karay olması gerekiyordu. Litvanya’da yaşayan Yahudilere Aşkenazi Yahudileri, Osmanlı’da yaşayan Yahudilere Safarad Yahudileri denmekteydi. Aşkenazi ya da Safarad Yahudi’siyle evlenenlerin çocukları “iki din birleşmez” gerekçesiyle Karay sayılmıyordu. Karaylar kendi aralarında evlenerek, günümüze kadar dil, din, örf ve adetlerini korumuşlardır. Türkiye’de yaşayan Karaylar İstanbul’da Karaköy’e yerleşmişlerdir.

Haham Hacı Saray Şapşal (Litvanya Karaim Din Kurulu Başkanı) 2. Dünya savaşı sırasında Alman Nazilere Karayimlerin Yahudi ırkına mensup olmadıklarına, sadece inanç yönünden bağlı olduklarına ikna etmeyi başarmıştır. Böylece Nazilerin müdahalesinden korunmuşlardır. Savaştan sonra Kırım tatarlarının hemen hemen hepsi sürgün edilirken, Karaimlerin bir kısmı Kırımda kalmış, diğerleri Leningrad ve Moskova’ya yerleşmişlerdir.

Karaylar ibadetlerini Kenesa denilen mabetlerinde yaparlardı. Karay adı Kitab-ı Mukaddeste (Eski Ahit) “Tevrat okuyan” manasından gelmektedir. Eski Ahit Karay dininin temelidir. Talmud’ta eski ahitle (on emir) ilgili bilgi bulunmamaktadır. “On Emir”i esas alan Karay dini diğer Musevilerden farklıdırlar. Kendine has özellikleri olan Karayim dinin kurulması ve gelişmesinde İslam’ın büyük rolü olmuştur. Abdest almaya benzer şekilde ellerini ve yüzlerinin yıkamaktaydılar. Dualarında “Rab Yehova” değil, Alla ya da Tengri derlerdi. Ayinlerinde kavimlerine “Ey İsrailoğulları” diye hitap etmezler, “Ay Karayoğlu” derlerdi. Kenesa’larına girerken ayakkabılarını çıkartırlardı. Ellerini açarak, ayakta veya oturarak dua ederler, yüzlerini sıvazlayarak bitirirlerdi. Dualarını Karay Türkçesi ile yaparlardı. Musevi olmaları yanında Hz. İsa ve Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabul ederlerdi. Tatar ve Kırımçak soyları ile akraba olan Karay topluluğu, dil, kültür, folklor, yemek gibi geleneksel oluşumlarında, Kırgız, Tatar, Kazak, Nogay, Karaçay boyları ile benzerlikleri vardır.

 

KARAYLARIN SONU

 

Hazar imparatorluğunun 11. yüzyılında yıkılması ile Karaylar da dağıldılar. 1030 yılında Peçeneklerin ağır darbesi ile sarsılan Hazarlar Ruslarla savaş halinde idiler. Ruslara karşı savunmalarını hazırlayan hazarların deniz kuvvetleri yoktu. Zayıf noktadan vuran Bizansların donanma gücü 1095 yılından sonra Rus ittifakı neticesinde Hazar imparatorluğu parçalanmıştır.

Hazarların Yahudi Haskala inancına benzeyen gelenek ve kültürlerinde vatan ve devlet duyguları ve kültürleri yeteri kadar gelişmemiştir. Vatan savunması, güçlü devlet olma, güvenlik ve asker yetiştirme konularında zayıf kalmışlardır. Haskala hayatı toplumun, vatansız ve devletsiz yaşama biçimi olarak kutsal değerler içinde vatan ve devlet duygusunun olmadığı bir toplum hayatıdır. Kendilerine has devlet töresi ve dini inanışları nedeni ile taklitçi zihniyet ile devletine sahip çıkacak bir millet olmayı sağlayamamışlardır. Batıl bir dini inanışın müntesiplerini hayata bağlama azminden yoksun olarak yok olmaya mahkûm olmuşlardır. Bunun sonucu olarak ekonomide geri kalmaları, yeteri kadar savunma gücünü sağlayamamaları neticesinde dış müdahaleye karşı dayanamamışlardır. Ülkenin sınırları denizle çevrili olmasına rağmen bir deniz güçleri yoktu. Karay milletini diri tutacak, hayata bağlayacak ideallerden yoksun olan bu milleti diri tutacak,  yaşama azmini güçlendirecek manevi değerleri kalmamıştır.

Hazarların yıkılışı ile Karaylar üç gruba ayrılmışlardır. Bir grup Kırımda kalırken, bir grup da Orta Avrupa (Galiçya) ya gitmişlerdir. Diğer bir grup da Litvanya (Trakai) ya göçmüşlerdir. Vatan edinme ve vatan sevgisinin olmayışı ve vatan savunmasının zayıflığı, Karayların sıkıştıklarında muhtelif yerlere göç etmek sonucunu doğurmuştur. Böylece bir Türk kavmi zaman içinde tarihi bir kalıntıya dönüşmek gibi kara talihin kurbanı olmuştur.

Osmanlı Devletinin 1361 yılında, I. Murat zamanında Edirne’yi fethetmesiyle buraya yerleşmiş olan Karaylar ile tanışılmıştır.

1453 Fetih’ten sonra İstanbul’a yerleşen Karaylar mutlu bir hayat yaşamışlardır. Daha sonraları İspanya’dan, Litvanya’dan ve Kiev’den İstanbul’a göçler olmuştur. İstanbul Karayları Galata, Balat, Hasköy ve Karaköy (Karayköy) bölgelerine yerleşerek dünyanın en kalabalık Karay cemaatini oluşturmuşlardır. 10. Ve 12. Yüzyıllar Karayların en mutlu yılları olmuştur. Haçlıların Anadolu topraklarından geçen seferlerine de muhatap olan Karaylar bu dönemde zayıflamaya başlamışlardır.

Rusya’da 1927 Bolşevik ihtilalı ile birlikte Yahudi cemaatine baskılar artmıştır. Yahudilere karşı uygulanan politikadan Karay cemaati de nasibini almıştır. Baskı politikası ile hayatları kararan, Polonya, Litvanya ve Kırımda yaşayan Karaylar göç ederek Batı ve Orta Avrupa ülkelerine, Amerika’ya sığınmışlardır. Çok sayıda Karaylıların ikici dünya savaşı sonrası Sibirya’ya ve değişik yerlere sürüldüğü görülmüştür. Karay nüfusunun % 90 ı dağılmış, geri kalanlar Litvanya’ya yerleşmişlerdir. Karay cemaatinden son kalanlar Litvanya’nın Trakai kasabasında yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Trakai kasabasında kalan Karayların bu gün ki sayıları 65 civarındadır.

Yeni nesil Karaylar, Karay Türkçesini bilmemektedirler. Ancak yaşlı kişiler kendi aralarında Türkçe konuşabilmektedirler. Zamanla asimile olan Karay toplulukları erimiş ve kaybolmuşlardır. Bu gün Hindistan, Çin, Mançurya, İspanya, İran, Irak, Suriye ile Kuzey Afrika ülkelerinde Karay cemaatleri kalmamıştır. 600 yıllık Tatar Karay topluluğu yok olmuştur.               (Devam edecek)

Yorum Yapın

Navigate