Türk-Rus ilişkileri, Türklerin Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’yu yurt edişlerinden itibaren hep önemli olmuştur. Osmanlı Devleti’nin Rusya ile olan ilişkileri özellikle 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması’ndan sonra tabiri caiz ise tepe taklak gitmiştir. Rusya’nın sıcak denizlere inme hayali, Rusya’nın Osmanlı’ya karşı farklı politikalar takip etmesine sebep olmuştur. Osmanlı tebasından Ermeniler ve Kürtler Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtılmıştır. Halbu ki Rusya kendi büyük elçilerinin yaptığı uyarıları[1] dikkate alabilseydi, Osmanlı ile ilişkilerine özen göstermenin, Osmanlı Devleti’nin varlığına saygı göstermenin kendi ülkelerinin menfaatine olduğunu görebilirdi.
Biz tarih tekerrür etmesin diyerek yakın dönemdeki Türk-Rus ilişkilerine bir bakalım. 2020’nin aralık ayının son haftasında Rusya Dış İşleri Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı birlikte basın açıklaması yaptılar. Dış işleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamaya göre, Rusya’nın ürettiği Covid 19 virsüne karşı aşının Türkiye’de üretilmesi için müzakereler sürüyor. Türkiye 2020 senesinde Rusya’dan gelen turistlerden de oldukça memnun kaldı.
Rusya ile diplomatik ilişkilerde birlikte hareket ediyor gibi görünsek de anlaşamadığımız birçok konu var. Libya konusunda da henüz bir anlaşmaya varılabilmiş değil. Rusya Halife Hafter’e destek olmaya devam ediyor. Türkiye ise Libya’nın meşru hükümeti Serrac Hükümeti’ne destek veriyor. Libya hükümeti de Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ekonomik menfaatlerini kabul eden anlaşmaya destek veriyor. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de doğalgaz arama faaliyetleri devam ederken Libya’nın verdiği destek Türkiye için önemli olduğu kadar Libya için de önemli… Ancak Verilen askeri eğitim desteğine Halife Hafter verdiği talimatla Türk ordusunu hedef gösteriyor. Rusya’dan ise Halife Hafter’in küstahalığına ilişkin bir açıklama gelmedi.
Rusya anlaşmalara sadık olmalı
Türkiye’nin Rusya ile hemfikir olmadığı bir başka konu ise Azerbaycan ve Ermensnistan anlaşması ile ilgili… Bildiğiniz gibi, Rusya, Azerbaycan -Ermenistan arasında imzaladığı anlaşma gereği “Barış Gücü” olarak Karabağ’a konuşlanmıştı. Anlaşmaya göre Dağlık Karabağ’daki temas hattı ve Laçin Koridoru’ndaki görevli sayısı 1960 ile sınırlı olacaktı. Ancak asker, memur, uzman teknisyen, hemşire ve inşaat çalışanı adı altında gönderilen Rus sayısı 5 bini aştı. Rusya modül karakollar kurdu. Bu modül karakolların her birinde 300 asker kalacaktı. Yine sayıları 10 bine yaklaşmış olacak[2].
Rusya Avrupa Ekonomi İlişkileri
Sovyetler Birliği’nin çöküşünden itibaren Rusya ekonomisinin temelini Avrupa’ya yaptığı enerji ihracatı oluşturuyor. Batı’nın 1989-91’deki ekonomik modeli, Sovyetlerin çözümsüz kalmasına sebep oldu. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra, Rusya ekonomik ve politik modelini destekleyen oligarşik kapitalizmi benimsediler. Orta Asya ve Doğu Avrupa’da devam eden ekonomik yardım COMECOM arasında karşılıklı çıkar ağları oluşturdu.
Rusya’nın son on yıl boyunca Avrupa’daki finansal ve politik ağları geniş çaplı ve başarılı olmaya devam etti. Son on yılda Rusya’nın 2013’teki seviyesinden küresel ticaret hacmi 210 milyar $’dan, 2014’te 730 milyar $’a ulaştı. Rusya’nın AB ile ticaret hacmi toplam ticaretinin %44.5’ine karşılık gelmektedir. Avrupa, Rus enerjisine ve finansal kaynaklarına bağlı olarak büyümektedir. 2008 yılında yaşanan küresel finansal kriz, Rusya’nın Avrupa hisselerinde yaptığı yatırımları arttırdı.
Doğu ve Orta Avrupa-Rusya Ekonomik İlişkisi
Doğu ve Orta Avrupa’da zayıflayan demokratik standartlar, otoriter rejimlerini güçlendirdi. GSMH’sı %12 civarında seyreden ülkeler Rusya’nın politik etkisine maruz kaldılar. Bulgaristan’da 2005-2014 yılları arasında Rusya’nın Bulgaristan GSMH’na etkisi %22 civarındaydı. Rusya’nın Sırbistan’daki ekonomik nüfuzu da her ne kadar Sırbistan GSMH’sı %12 üstünde olsa da benzerdir. Sırbistan’da Rusya’nın ekonomik nüfuzu, Belgrad’ın karar mekanizmasını güçlendirmektedir. Latvia’nın GSMH’sı da %12’nin üstündedir ve ekonomik kuşatmaya karşı korumasızdır. Yine de geçtiğimiz senelerde Rusya’nın politik etkisine karşı koyabilmişlerdir.
Rusya’nın bölgedeki ekonomik nüfuzunun küresel ekonomik krizden ve Rusya’nın Gürcistan’a askeri müdahalesinden önce 2004-2007 yılları arasında olduğunu gösteren göstergeler mevcuttur. Bununla birlikte 2007-2008 döneminde, küresel resesyonda Rusya’nın Orta ve doğu Avrupa’daki ekonomik nüfuzu güçlenmiştir. 2007’de Rusya Başbakanı Putin’in Münich Güvenlik Zirvesi’nde yaptığı konuşma Rusya’nın ABD ve Avrupa ile çatışmasının başlayacağının sinyallerini veriyordu. Rusya Orta ve Doğu Avrupa’daki ekonomik nüfuzu Avrupa’nın ekonomisinin stratejik sektörlerinin hâkimiyetinden kaynaklanmaktadır. Bölge orantısız olarak Rus petrol ve doğalgaz kanallarına bağlı olduğundan bölgede Moskova’nın ekonomik nüfuzunun ana kanalını oluşturmaktadır.
AB-Rusya- NATO Etkileşimi
Bütünleşik olmayan, politik olarak felç olmuş ve anti demokratik bir Avrupa NATO transatlantik normları, değerlerini, kurumlarını savunabilme kabiliyetini yıpratacaktır ve birliğin gelecekteki varlığını sonlandıracaktır. 2004 yılında NATO’nun ve AB’nin gelişmesi ile Orta ve doğu Avrupa ülkelerinin kendi demokratik ve ekonomik dönüşümlerini sağlayarak Euro-Atlantik kurumlara tam üye olabileceklerine dair kabul edilen görüşler vardı. 2009 yılında bir grup Orta ve doğu Avrupa lideri, ABD Başkanı Obama’ya Rusya ile olan ilişkileri konusunda uyarı mektubu gönderdiler.[3] Rusya’nın 2014’te Kırım’a gayri meşru olarak yaptığı askeri müdahale ve işgal üzerine Avrupa, Rusya’nın uluslararası hukuku ihlal eden eylemine topluca politik cevap verdi. NATO toplantısında ABD Başkanı Obama, Ukrayna’nın güvenliğinin Avrupa için olan öneminden bahsetti ve Putin’i sert bir şekilde uyardı.
NATO’da Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti’nin (VJTF) komutasını 2019 yılında Almanya, 2020 yılında Polonya yaptıktan sonra 31 Aralık 2020’de Türkiye aldı. Türk silahlı kuvvetleri bu bağlamda, 4.200 kişilik gücüyle destek vermiş oldu. Geri kalan 2.200 asker ise Arnavutluk, Macaristan, Karadağ, Letonya, Slovakya, İspanya, İngiltere ve ABD ordularına mensup askerlerden oluşuyor.[4] Bu durumda Türkiye’nin NATO’da artan önemi Rusya’ya da mesaj anlamına geliyor. Rusya’nın Azerbaycan’da bulunan askerlerimize karşı gerekli saygıyı ve özeni göstermesi gerekecek. Zira Türk askerine yapılabilecek olası bir Rus askeri müdahalesi VJTF Komutasında bulunan Türkiye’ye karşı yapılmış bir müdahale anlamına gelecek.
Karadeniz’deki Enerji Güvenliğimiz Önemli
Rusya ile ilişkilerimizde dikkatli olmamız gereken bir başka konu ise Karadeniz’de bulunan doğalgaz kaynaklarmızın enerji güvenliliğidir. Türkiye’nin Karadeniz’de doğalgaz bulmasından sonra, Avrupa’ya sevk edilecek enerji nakliyatıyla Rusya’nın Avrupa’daki enerji Pazar payı da azalacaktır. Rusya, Türkiye’nin enerji sevkiyatında meydana getireceği rekabeti olumlu karşılayıp karşılamayacağını göreceğiz.
[1] İlyas Kemaloğlu, Mihail Bashanov, Türkiye’de Ermeni Meselesi(Rus Genelkurmay Başkanlığı Belgeleri), s.47, Türk Tarih Kurumu, 2013
[2] Yeni Şafak, 1.02.2021
[3] Heather A.Conley, Rustan Stefanov, The Kremlın Playbook, Understandıng Russına Influence In Central And Eastern Europe Csıs, October 2016
[4] Cumhuriyet, 2.01.2021