KAHRAMANMARAŞ’TAN ANADOLU’YA, ANADOLU’DAN DÜNYAYA SESLENİŞ

 

Milletimi ve Tüm Milletleri Emperyalizme Karşı Uyanmaya ve Direnmeye Çağrı (1)

             İki yüz yıldır Batı, insanlığın üzerine bir kabus gibi çökmüştür. Adeta insanlık Batı’ya mahkûm edilmiştir. Katil Batı; milletlerin üzerinde kurduğu kültürel, psikolojik, ekonomik, siyasi, teknolojik, askeri baskı ve zihin işgaliyle bir türlü milletleri her alanda “kendi olma” ve “kendine yeter hale gelme” noktasına yaklaştırmıyor.

Bugün “küreselleşme” adı altında emperyalizm, küresel güçler; milletlerin milli kimliğine ve milli ekonomik kaynaklarına dolaylı dolaysız el koyuyor. Milletler adına suni, kurgulanmış kültür, tarih, bilgi, teknoloji, strateji, siyaset ve “akıl” üretiyor. Milletlerin kutsallarıyla savaşıyor. İnsanlığı ruhsuzlaştırıyor.

Emperyalizm; öyle ki bir yanlışın hatırına doksan dokuz doğruyu söyleyebiliyor. Düşüncede, felsefede tezi ve antitezi; siyasette iktidarı da muhalefeti de kendisi oluşturabiliyor. Sözgelimi Rusya ve Çin’de kominist, sosyalist; Almanya ve İtalya’da nasyonalist; Arabistan’da, Mısır’da Müslüman; Amerika’da kapitalist, Fransa’da hümanist… Çağa ve ülkeye göre renkten renge giren, hem dünya savaşlarını çıkaran hem de Nato, BM gibi örgütleri kurup, barış güvercini kesilen bir ahtapot.

Çok acı bir gerçek ki kürsel sermaye,  emperyalizm bilimle, ‘araştırma’yla, teknolojiyle hele de ‘eğitim’le milletlerin mukaddeslerini kullanarak çok güzel maskeleniyor.

Emperyalizm, gizli diplomasi, Siyonizm, küresel sermaye, milletleri; kurgulanmış ihtilaflarla, savaşlarla önce ayrıştırıyor, sonra vuruşturuyor; sonra da ‘barış’tırıp kültürel saldırılarıyla sersemletiyor. İnsanlığı;kurgulanmış hastalıklarla, tüketimle, yapay ihtiyaçlarla, geçim kaygısıyla; güya bilimsel, felsefi, ekonomik, sosyal teorilerle, kavramlarla uğraştırıyor.

Milletler; küresel sermayenin kontrolündeki BORÇLANMAYA DAYALI uluslararası finans sistemiyle; bankalarla, İMF ve Dünya Bankası gibi finans kurumlarıyla, merkez bankalarıyla, küresel sermayeden karşılığı olmayan parayı satın alarak sömürülüyor.  Özellikle merkez bankalarıyla ülkelerin mali yapısı kontrol ediliyor.

Küresel sermayeye ve onun kontrol ettiği gizli diplomasiye teslim olmayan, milli ve yerli çizgiye yaklaşan Amerika’da Abraham Lincoln, John F.Kennedy, İran’da Musaddık, Adnan Menderes, Özal, Pakistan’da Butto, Ziya-ül-Hak gibi liderler direnmenin bedelini canlarıyla ödemiştir.

Bir avuç kapitalist, Siyonist çete her türlü banka, para, borsa, döviz, altın oyunlarıyla insanlığa zulmediyor, insanlığa kıyameti yaşatıyor.

Bugün, otuz insanın servetinin dört milyar insanın servetine denk olması insanlığın kıyameti değil de nedir? Böyle bir dünyada milletlerin istiklalinden ve istikbalinden söz edebilir miyiz?

Dünya; ahlakı, acıma duygusu, merhameti olmayan,bilgi ve teknoloji ile canavarlaşan Batı medeniyetinin, kültürünün silahsız saldırısı ve işgali altında. İnsanlık; tabiatına uymayan ahlaki bir çözülmeyle, bunalımla, zihinsel köleleştirilmeyle, mankurtlaştırılmayla, ekonomik esaretle karşı karşıya. Batı; insanlığın kalbine, beynine fitne tohumları ekiyor, milletlerin inanç ve kültür dokusunu bozup; kalplerdeki “milliyet, vatan aidiyet” sevgisini yiyor. İnsanlığı tektipleştiriyor, sürüleştiriyor ve böylece ülkeleri daha kolay sömürüyor.

Bugün, insanlık adına; can, mal, akıl, nesil, gıda, ilaç emniyetinden, milletlerin istiklalinden söz edebilir miyiz?

Dünya insanlığı; cani, batıl, acımasız, merhametsiz; her şeyi sömürmeye, bozmaya ayarlı, ahlaki kaygısı olmayan Batı Medeniyeti’ne terk edilemez.

Batı, bu gücüyle Osmanlı gibi “Vistül Nehri’nde Osmanlı akıncılarının atları su içmedikçe Lehlilere hürriyet yoktur.” “İstanbul’da Kardinal külahı göreceğime, Osmanlı sarığını görmeyi tercih ederim” sözlerini milletlere söyletememiştir.

“21. yüzyılda Türkiye topraklarını, İslam coğrafyasını silahsız haçlı seferleriyle geri alacağız. Şimdiye kadar kılıç çektik. Şimdi kılıçları kınına koyduk. Artık Müslümanlara Hıristiyanlığı, Yahudiliği sevdirme, Müslümanların kalplerini, zihinlerini İŞGAL etme vakti. Bugün özellikle Türkiye’de, İSLAM DÜNYASINDA tüm SİVİL İŞGAL ORDULARIMIZ seferber olmuş durumda.”

Bugün, birçok coğrafya da PierLermitler bunu diyor.

Bu hakikatlerden hareketle, bugün; Batı ve ABD emperyalizmine, Siyonist küresel soyguna, emperyalist işgallere direnmek, MİLLETLERİ UYARMAK VE UYANDIRMAK, İNSANLIK İÇİN BİR ONUR MÜCADELESİDİR.

İnsanlık, “bir damla petrol, bir damla kan” diyen; insanların, hayvanların, bitkilerin, ağaçların hastalanması; hatta ölmesi için laboratuvarlarda özel mikrop ve virüs üretecek kadar alçaklaşan Batı’dan, ölçüyü ve mizanı bozan siyonizmden birgün bu zulmün hesabını soracaktır. Allah’ın adaleti er geç tecelli edecektir.

Bugün İslam’ı; İslam’dan ve hayattan koparma; İslam’ı Protestanlaştırma faaliyetlerine karşı koymak, bu aziz millet ve tüm Müslümanlar için bir istiklal ve istikbal meselesidir.

Dün; Irak’ta Saddam, Libya’da Kaddafi, Mısır’da Mursi, Afganistan’da El-Kaide- Taliban, Suriye’de DEAŞ hedef değildi. Bugün de hiçbir terör örgütü Avrupa ve ABD için hedef değildir. Asıl hedef İslam coğrafyası ve İslam’dır.

Buna karşılık İslam Dünyası da yüzyıllardır zelil ve rezil halde. Bu kadar uyku, uyuşukluk yetmedi ki hala Müslümanlar darmadağınık ve ilimden, irfandan, hikmetten, bilgiden, teknolojiden, araştırmadan; stratejik, sorgulayıcı analist, metodolojik düşünceden çok uzak.

Dünden bugüne; İslam dünyası, Türk dünyası ve milletler; dünyadaki bu hokkabazlığı, emperyalist sömürüyü, zihin ve ruh işgallerini fark etmesin diye beyinler, özellikle de aydınlar mankurlaştırılıyor, robotlaştırılıyor.

Bugün dünyada emperyalizme direnç gösterecek Türkiye’nin dışında şuurlu bir coğrafya yok. Küresel sermaye, Siyonizm, her tür emperyalizm rakipsiz bir dünyada at oynatıyor. Emperyalizmi ve yapılanmasını, emperyalizmin mücadele tarzını bilmeden, milletlerin onunla mücadelesi mümkün değildir.

Emperyalizmle çok akıllı, stratejik bir mücadele hattı oluşturulmadan milletlere asla rahat yoktur.

Bunun en büyük nedeni milletlerin; cehaleti, tembelliği, Batı karşısındaki aşağılık duygusu, sinmişliği, korkaklığı, ürettiğini tüketir, tükettiğini üretir hale gelmemesidir.

 

 

            

 

Yorum Yapın

Navigate