İstişare; var olan veya ileride olabilecek bir problemin çözümü için danışmak, fikir almak; nasihat ist demektir. Görüş alışverişinde bulunan topluluğa da Şura denir.
Günümüzde, Yönetim Kurulu olmayan ve istişare yapılmadan iş yapılan en küçük kurum bile yoktur.. İstişare; çok çeşitli sorunların açıklığa kavuşturulması n da en pratik, en kolay sorun çözme yolu haline gelmiştir. İstişare, toplu halde yaşamak zorunda olan insanın ferdi ve en küçük sosyal yapı olan aileden, en büyük organizasyon olan devlet sisteminde sorun çözmenin en güvenilir metodu olarak, binlerce yıldır var olagelmiştir. Öyle ki, artık zamanımızda, Danışmanlık Şirketleri çok büyük ve milletler arası çözüm üreten kurumlar haline gelmiş; ferdi, ailevi, ilmi, siyasi, kültürel, askeri, ekonomi, sosyal, psikolojik alanlarda hizmetlerini giderek artırmaktadırlar.
“ Bir problemin çözümünde ferdi görüş ve düşünceler yanılsa bile “ŞURA” nın görüşü asla yanılmaz.” (Tirmizi)
SÜTTEN KESİLECEK ÇOCUK BİLE, İSTİŞARE KONUSUDUR
“ Eğer baba ve ana, birbirleriyle görüşüp razı olarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur.” (Bakara : 233) ”
Ana ve baba birlikte görüşürlerken, şüphesiz yavrularının yararını gözetirler. Böylece birleşip de, razı oldular mı, artık yanlış yapma ihtimali çok az olur(…) Fakat, birbirlerine danışmazlar ise veya bu karar, birinin rızası olmadan alınmış ise, günah olur.” (Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Cilt: 2, Sh: 175-176)
Uhud Savaşında Müminlerin kısmen bozulması, dağılması, dağlara çekilmesi ve sonrasında “ Peygamberimizin (s.a.s) şanına, hukuk ve görevine ilişkin olarak yumuşak bir üslup ile şu ayet gönderiliyor:
“ Sırf Allah’tan bir rahmet iledir ki onlara yumuşak davrandın. Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın, elbette ki etrafından dağılıp gitmiş olacaklardı. O halde kusurlarını bağışla; günahları için bağışlama dile; VE İŞ KONUSUNDA ONLARIN GÖRÜŞLERİNİ AL; kesin kararını verdiğin zamanda artık Allah’a tevekkül et, çünkü Allah tevekkül edenleri sever.”(Al-i İmran: 159) “
Bu açıdan da Peygamberi istişare, bir eğitim sırrını ve bir rehberlik hizmetini içermektedir. Rivayet edilir ki, “ İş konusunda onlarla istişare et.” Emri indiği zaman Resulullah şöyle buyurmuştur. “ Biliniz ki Allah ve Resulü elbette ki istişareye ihtiyaç duymazlar. Fakat Yüce Allah bunu benim ümmetime bir rahmet kıldı, onlardan herkim istişare ederse doğrudan yoksun olmaz, herkim terk ederse hatadan kurtulamaz.” Diğer bir hadiste ise “ İstişare eden bir toplum, kesinlikle işlerin en doğrusuna muvaffak olur.” Buyurmuştur. “…İşleri aralarında danışma “ Şura “ iledir.”( Şura : 38,)
İşleri, buyrukları, baskı ile değil aralarında danışıkla, birbirlerinin görüşüne başvuraraktır. Kendi işlerine, kendileri sahiptir.. Aralarında dayanışmasız, topluluksuz, ayrı ayrı da değil, toplanıp sözü bir etmesini bilirler. Başvurunun şekli de görüş/oy yeteneği olan genel toplumun görüşlerini temsil edebilecek, problemleri çözebilecek kişilerin toplanıp görüşmesiyledir.”( Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, C:2, Sh: 545, 547, 549; Cilt:7, Sh:277)
SEBE KAVMİNDE ŞURA( M.Ö. 950-115 )
Sebe M.Ö 950-115 yılları arasında yaşamış bir Arap Kavmidir. Hz. Süleyman, Saba Melikesi Belkıs’a besmele ile başlayan tehdit dolu bir mektup gönderir. Melike’nin bu tehdit karşısındaki tutumunu, Kur’an-ı Kerim de Yüce Allah şöyle ifade ediyor:” Ey ulular, beyler, dedi, bana, bu işim konusunda bir görüş bildirin, siz yanımda olmaksızın ben hiçbir konuda kesin karar vermiş değilim! “( Neml :32)
Kadın mektubu alınca, memleketin düşünce ve görüşlerine danışılan kurulu olan bir meclise sundu; “ Şimdiye kadar devlet işlerinden hiçbirinde keyfi davranmadım, sizin görüşünüzü almadan hiçbirini kendiliğimden uygulamaya koymadım, her ne emir verdimse sizlerin de hazır bulunmasıyla ve düşüncelerinizi alarak verdim. Onun için bu mektup işinde de sizin görüşünüzle kuvvet almak istiyorum.” Denilmesinden, bunların önemli işleri görüşmek hususunda toplanması alışılmış olan bir kurul olduğu anlaşılıyor. Bu kurulun, her biri on bin kişiyi temsil etmek üzere üç yüz on iki kişi olduğu da aktarılmıştır. Bu ayetin zahiri, bir meşrutiyet/ bir Parlamento geleneği olduğunu anlatmaktadır.” ( Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili,Cilt:6, Sh: 329,331,332,333)
İSTİŞARE EDEN PİŞMAN OLMAZ
Daha 10 yaşında iken annesi tarafından Hz. Peygamber ( s.a.s ) in emrine verilen Hz. Enes, Resulullah’ın istişareye ne kadar çok önem verdiğini şöyle ifade ediyor: “ Arkadaşları ile istişarede Hz. Peygamber kadar ileri giden bir başkasını görmedim.” Diyor. ( Tirmizi ) İbni Abbas, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’i Hz.Peygamber (s.a.s)in iki veziri olarak değerlendirmektedir. Peygamber Efendimiz: “ Ebubekir ve Ömer istişare sırasında bir meselede ittifak edip birleştiler mi asla itiraz etmem.” Buyurmaktadır. ( Haysemi )
Hz. Peygamber (s.a.s )in Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’ den başka danışmanları da olmuştur. İstişare edilecek konu veya problem kimi veya kimleri ilgilendiriyorsa kadın-erkek, genç-ihtiyar ayırmadan onların fikirlerini almış, gereğine inandığı ve faydalı gördüğü herkesle istişarede bulunmuştur. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’( r.a )den sonra özellikle Hz.Osman, Hz. Ali, Talha, Zübeyr, Useyd İbnu Hudayr, Sa’d İbnu Muaz ve Sa’d İbnu Ubade, Muaz İbnu Cebel sıkça istişare ettiği kimselerdir.” ( Haysemi )
Allah Resulü buyuruyor ki: “ Allah’u Teala ikisi sema ehlinden: Cebrail ve Mikail ve ikisi de arz ehlinden: Ebubekir ve Ömer, olmak üzere dört vezirle beni takviye etti.” (Tirmizi) Yine Resulullah buyuruyor ki: “ Allah, bir lider (emir)hakkında hayır murad ederse kendisine dürüst bir vezir nasip eder…Allah onun için hayır murad etmezse kendisine kötü bir vezir musallat eder de unuttuğu şeylerde hatırlatmada, hatırladığı şeylerde de yardımda bulunmaz.”( Ebu Davut)
Hz. Peygamber (s.a.s )in, istişarenin önemine dikkat çekmek, hem de sosyal hayata ve buna bağlı olarak ekonomi, siyasi, kültürel etkinliklere getireceği uyum, huzur, başarı ve mutluluk içinde:” Ümeranız hayırlılarınızdan, zenginleriniz de cömertlerinizden olur ve işlerinizde aranızda istişare ile yürürse yerin üstü sizin için yerin altından daha hayırlıdır.” Diye buyurmaktadır.(İb-ni Kesir) Yine başka bir hadiste: “ Akıllara sorun, doğru yolu bulursunuz, (emrime) asi gelmeyin, pişman olursunuz.” Demektedir.( İb-ni Hacer)
ÖMER VE İSTİŞARE
Hz. Ömer, ortaya çıkan veya çıkabilecek sorunların çözümünde, herhangi bir konu ile ilgili birbirinden ayrı ayrı çalışan dört tane istişare gurubu kurmuş, dört guruba aynı konuyu tartıştırarak sonuçları alır, o sonuçları tekrar değerlendirip ona göre karar verdiği rivayet edilmektedir. Hz. Ömer, istişaresiz hemen hemen hiçbir şey yapmazmış.
Hz. Ömer’in, istişare meclislerine gençleri de alıp, fikir ve düşüncelerini rahatça söylemeleri hususunda teşviklerde bulunduğu, asker ve askeri komutanlıkların yanına danışmanlar tayin ettiği de bilinmektedir.
İb-ni Hacer’in aktardığı rivayete göre: “ İstişareye son derce ehemmiyet veren Hz.Ömer(r.a) in zaman zaman, akıl ve faziletçe üstün okuma yazma bilen bir kadın olan Şifa Bintu Abdillah’a da müracaat ettiğini ve hatta onun reyini başkalarının reyine tercih edip, uyduğunu.” Belirtilir.
Said İbni-Müseyyeb, Hz. Ömer(r.a) ile Hz. Osman(r.a) arasında geçen tartışmalı bir istişare sonucunu şöyle ifade ediyor :“Ömer İbni-Hattab ve Osman İbni Affan aralarındaki bir mesele için bir nizaya girerlerdi ki, onları seyreden birisi :” Artık bunlar bir daha bir araya gelmezler derdi. Ancak, en güzel ve en tatlı bir şekilde ayrılırlardı.” Bundan da anlaşılıyor ki, şurayı oluşturan komisyon arasında ve istişare esnasında faklı fikir ve düşünceler rahatça tartışılmakta, münakaşa edilmekte, bu sebeple de farklı fikir ve düşünceler nedeni ile arada dargınlık, kırgınlık, küskünlük olmamakta; bu da şuranın özelliklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
“ BİR MİLLET, İSTİŞARE YAPTIĞI SÜRECE ZİLLETE DÜŞMEZ”
Peygamber Efendimiz(s.a.s) : “ Bir millet, istişare yaptığı sürece zillete düşmez.” Buyurmuştur.( Buhari) İstişare ve istişarenin önemini, atalarımız çok veciz şekillerde ifade etmişlerdir.” Soran dağlar aşar, sormayan düz yolda şaşar.”, “ “El, elden üstündür.”, “ Akıl, akıldan üstündür.”, “ Ulu sözü dinleyen, ulu dağlar aşar.” Kaşgarlı Mahmut: “ Geniş elbise parçalanmaz, danışmakla gelen bilgi bozuk ve kötü çıkmaz.” Demiştir.
İstişareye önem verilmemesi, uluların sözüne itibar edilmemesinin dramatik sonuçlarını, Yıldırım Bayezid ve Timur arasında 28 Temmuz 1402 tarihinde yapılan Ankara Savaşında görebiliriz. “ 1.Bayezid, adına yaraşır süratiyle geldiği Çubuk Ovası’nda, Timur’un ordusunu, atları besiye bırakılmış, askerleri dinlenmeye çekilmiş, dağınık ve emniyetsiz bir şekilde karşısında bulur. Tüm vezirleri, Paşaları ve Oğulları hemen saldırıp imha hareketine girişmeyi istemişse de tarihi hatasını yaptı. “ Bırakın Tatar Ordusu toplansın, adet üzre savaşalım” dedi ve konakladı. Daha önce Timur ile anlaşmış olan Menteşeoğulları, Germiyanoğulları, Saruhanoğulları Beyleri ve kuvvetleri, ihanet ederek karşı tarafa geçtiler. 1.Bayezid’in vezirleri de büyük oğlu; Emir Süleyman’ı, Osmanlı Devleti’nin devamı için savaş alanından kaçırdılar. Mehmet Çelebi ve Mustafa Çelebi de savaş alanını terk ettiler…Bayezid elinde kalan en sadık 10.000 kişilik askeriyle… Timur-Tatar Ordusuna müthiş zararlar verdirdi. Ordusundan kaçanları savaş alanına geri getirebilmek için, merkezinde bulunduğu kuvvetinin, yanındaki Paşaların “ Çıkamayınız akşama kadar dayanırız, gece olunca da geri çekiliriz” uyarılarına rağmen çıktı ve Tatar askerine yakalandı, esir düştü.” ( Yılmaz Öztuna, Ankara Muharebeleri, İstanbul )
İSTİŞARENİN FAYDALARI
“ Şura”nın, her şeyden önce bilimsel bir düşünce yöntemi ile doğruyu araması, ortaya çıkan ilahi iradeye bağlanması ve cüzi iradelerini, kendi temennilerini, ortaya koymak için değil, hakkın hükmünü ortaya çıkarıp belirlemek için harcaması gerekir.”( Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Cilt:2, Sh:545)
Şura ortamı, katılımcılar arasında karşılıklı saygı, sevgi, itimat ve güveni tesis eder. Görüşü alınan kişiler problem çözüm önerilerini, ideallerini ve yeteneklerini ortaya çıkarmaktan memnun, mesut olurlar. İstişare sayesinde fertler, üstlerine karşı, iç dünyalarında olabilecek endişe, şüphe, önyargı, korku ve vesvese gibi duygulardan arınırlar. Şura’ya dahil edilen kişiler gönlünü ve zihnini yanlış telakkilerden temizleyerek, kendisinin bir değer olduğunun farkına varır. Kendisine değer verildiğini bilen şahıs bu arzuyla daha çok itaat eder, amirlerine daha çok bağlanır. Saygı, sevgi ve karşılıklı anlayış giderek artarak, dengeli, uyumlu ve başarılı bir çalışma ortamı oluşur. İstişare uyuşukluğu, tembelliği, korkaklığı ve çekingenliği giderir. Organizasyonun ortaya koyduğu hedefe ulaşılmasında fikir serbestliğini, barışı, anlaşmayı, kaynaşmayı, paylaşmayı, beraber çalışmayı sağlar. İstişare, organizasyonda yer alan fertlerde daha çok çalışma ve başarma isteği uyandırır. İstişare hareket ve bereket getirir. Fertlerde başarma isteği, daha çok artar.
İnsanlar bilmediklerini, Allah’ın iradesine tabi olmuş, Allah’tan korkan, şartlar ne olursa olsun doğru söyleyen, söylemleri ve davranışları ile örnek olan, adil, emin, güvenilir ve dürüst olan bilenlere sormak zorundadırlar. “ Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.”(Nahl :43)
“..Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.”(Yusuf : 76)