MODERN ESARETİN ADI: MODA     

Milletin iradesiyle iş başına gelip toplumu yönetme iddiasında olanların “es” geçtiği öyle meseleler var ki, fark edip de üstesinden geldiğinde o iktidarı gerçek anlamda muktedir yapar. Aksi takdirde toplumu eviremeyen, hayatın akışını çeviremeyen hedefsiz ve ufuksuz çıkışları bekleyen son, siyasi mezarlığı boylamaktır.

Moda, bir Truva atıdır. Önce zihinleri işgal eder sonra ülkeleri.  Sanayi devrimi ve Fransız İhtilâli ile Batı’dan kopup gelen bu kasırga, bütün insanlığın zihnini kuşatarak, Batı sömürgeciliğinin öncü birliği olmuştur. Ne yazık ki bu işgale karşı ne bir direniş ne bir tavır görülmüştür. Gelişen bu ekonomik ve siyasi güç karşısında mağlupların bulduğu çare, “Modaya Uymak” olmuştur.

“Kıyafet, sahip olunan dünya görüşünün aynasıdır.” Geleneksel kıyafette insan mensubu olduğu değerlerin emrine amade iken, modernizmin dayattığı kıyafette, ahlaki kuralların yerini yozlaştırıcı tavır almıştır.”  Hiçbir değer yargısı tanımayan bu yozlaştırıcı tavır, cemiyetin bünyesine bir kurt gibi girip, şahsiyetini hastalıklı hale getirmiştir. Adı Türk, ruhu Müslüman olan hiçbir insanın, bu emperyalist tarakta bezinin olmaması gerekir.

Modernite zihinleri işgal edip, gönülleri hegemonyası altına alan sosyal bir mengenedir. Kıskacından kurtulanlara “Kahraman” demek azdır bile. Yakalandığımız öyle bir hastalıktır ki, giyimimizden kuşamımıza, evimizden barkımıza kadar her alanda hayatımıza müdahale edip, bizi yönetmek ister. Herkesi tek tipleştirerek cemiyeti kitleleştirir.  “Çünkü modern dünyanın en büyük otoritesi kitledir.“ Artık kimse kitleye rağmen bir şey yapacak güçte değildir. Fert, cemiyetini kaybetmiş, sistemin bir parçası olmuştur. İtiraz edemez, akledemez ve düşünemez.

Kadın, bu savaşta beyaz bayrağı ilkönce kaldıran insandır. “Beğenilme” güdüsü yüzünden kimse onu bu savaşta bırakın direnmeyi, itiraz etmeye bile razı edemez. O,  “güzel” olmanın derdindedir. Güzelliğin ölçüsü de bellidir: Modernitenin belirlediği tarza uygun davranmak… Onun kullandığı kozmetiği kullanmak, onun tasarladığı elbiseyi giymek, onun benimsediği felsefeye uymak… Moda böyle emreder: “Güzelliğe sahip olmak doğuştan gelen bir özellik değildir. Kozmetik ürünlerini kullanmak ve gösterilen rol modellere benzemeye çalışmak güzel olmak için yeterli bir sebeptir.

Moda, bir statü de vaat eder takipçisine. Ait olduğu cemiyetin dışına çıkıp toplumda kendine yeni bir yer ve kimlik edinme çabası olarak ortaya çıkan bu zihniyet değişikliği aslında modern bir esarettir. İnsan artık “Moda”nın kılavuzluğunda yeni bir dünyaya doğru yelken açmıştır. Bu teslimiyetçi anlayış bütün toplumu kuşatarak hâkim medeniyetin medyunu haline getirir. “Ekonomik ve siyasi olarak güçlüyse vardır bir kerameti” tarzında sayıklamalar, ferdin teslim bayrağını çektiğinin resmidir.  Bu yeni bir şey değildir. Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet’in temellerine yapılacak arkeolojik kazılarda bu tavrın izlerine sıkça rastlanacaktır.

İşte kendi gerçeğinin farkında olmayanların düştüğü hazin tablo… Küresel kapitalizmin bir kol faaliyeti olan moda, farkında olmadan insanlığı uluslararası tekstil ve kozmetik firmalarının esiri haline getirmiştir. En muhafazakâr insanların eş ve çocuklarını bile kendine müptela eden, “Yeni Moda” kışkırtmasıyla tüketim çılgını yapan hep bu sömürgeci zihniyettir.

Sonuç olarak, hangi sosyal mesele olursa olsun, hayata sunacak bir “değer”in yoksa “gelene ağam, gidene paşam” dersin. Bir iddiası olanların ve insanlığa sunacak bir “değer”i bulunanların bir tarzı da olmalıdır. Dün bu istilaya set çekecek bir giyim kuşam tarzıyla karşılaşmadığı içindir ki Batılı moda anlayışı, elini kolunu sallayarak gelip hayatımıza çöreklenmiştir. Ardından gelsin Batılı gibi yaşama, Batılı gibi düşünme ve Batılı gibi inanma…

Ey Millet Evladı! Batı’nın sömürgeci kapitalist zihniyetinin eseri olan ve sosyal hayatımızı kıskacı altına alan tüm ayrıntıları görmeden hiçbir iktidar muktedir olamaz. Göğüsteki iman, kalpteki samimiyet bir toplumun varlığını ve bekasını korumaya yetmez. İllaki feraset, hikmet ve bunu yönetecek bir siyaset lazım! Uyan ve gerçeği gör!

 (Moda: 17. Yüzyılda Avrupa’da başlayan ve daha sonra tüm dünyayı etkisi altına alan bir toplumsal yaşam ve örgütlenme biçimi)

 

Yorum Yapın

Navigate