Milletimi ve Tüm Milletleri Emperyalizme Karşı Uyanmaya ve Direnmeye Çağrı
Emperyalizmin beyni SİYONİZM, özellikle İslam coğrafyasını, kurduğu paravan örgütler ve yetiştirdiği liderler eliyle kontrol ediyor. Ayrıca; Vatikan, Hıristiyan ve Yahudi Dünyası, Masonlar; İslami ayrışma oluşturmak için Arabistan’da Vahhabilik, Hindistan’da Kadıyanilik, Irak’ta Kesnizani, Pakistan’da Tahir-ül Kadri, Mısır’da Selefilik, Türkiye’de FETÖ gibi akımları, özellikle İslam coğrafyasındaki her tür oryantalist çalışmaları, misyonerleri, ayrıştırıcı hareketleri yıllardır destekliyor.
Bilim, bilgi ve teknoloji, sosyoloji ve psikoloji bilimi ne yazık ki dünyanın hiçbir devrinde günümüzdeki kadar EMPERYALİST EMELLERE ALET EDİLMEMİŞTİR.
Bugün, emperyalizmin ekonomik, kültürel saldırıları karşısında tüm milletler, milli heyecan hatlarını, milli direncini çok iyi beslemek zorunda. Yoksa insanlık, milletler kapitalizmin bu zulmünden kurtulamayacaktır.
Anadolu’ya seslenmek isterim ki; Çanakkale’nin, İstiklal Savaşı’nın karşılığı bu sınırlar değildir. Çünkü Çanakkale Savaşı’nda sadece Anadolu yoktu. İslam coğrafyası vardı. Adeta İslam coğrafyasının savaşı olan Çanakkale’de dökülen kanın, verilen canın bedeli ekonomide, kültürde, teknolojide hala alınamamıştır. Ama Hiroşima’nın karşılığını Japonya, 2. Dünya Savaşı’nın karşılığını Almanya almıştır. Biz hala beklemedeyiz.
Umutların ve imkanların tükendiği bir dönemde, Anadolu’da İstiklal mücadelesini askeri alanda kazandık ve düşmanı Anadolu’dan kovduk. Ama yurdumuzu terk eden haçlı sürüleri, bu coğrafyaya “SİVİL İŞGAL ORDULARI” olarak geri döndü. Batı, bugün çok iyi biliyor ki bu coğrafya “var” olursa, kendisi yok olacak. Onlar için, özellikle Anadolu, asla kendi haline bırakılmayacak çok önemli bir coğrafya.
“Türk milleti, muhakkak ve sürekli kontrol altında tutulmalıdır.” İşte Batı’nın bize giydirdiği DELİ GÖMLEĞİNİN amacı buydu. Batı ve ABD’nin SİVİL İŞGAL ORDULARI; Cumhuriyet kurulduktan sonra dolaylı-dolaysız; Cumhuriyet’in ilk ekonomik, sosyal hamlelerini boşa çıkarmış, atılımları engellemiş, ÜLKENİN YÖNETİCİLERİNİ MİLLETİN KUTSALLARIYLA SAVAŞIR HALE GETİRMİŞTİR.
Anadolu yaralarını sararken, sivil işgal orduları devletin kurumlarına sızdı, kurumları kendi medeni anlayışlarına, kültürlerine, stratejilerine göre şekillendirdi. Bu aziz milletin yerli ve milli kültürüyle, kimliğiyle, mukaddesatıyla gizlenerek savaştı.
Düşman, Anadolu’da kaybettiklerini ülke “İstiklal”ini kazandıktan sonra, gizli-açık anlaşmalarla kat kat geri aldı. Lord Curzon’un İsmet İnönü’ye dediği gibi.
Bu milletin çocukları, Batı kültürüne göre formatlandı. Aydınların, yöneticilerin, eğitimin;tarihle, milletle olan bağlantısı koparıldı. Türküler, hoyratlar, sazlar, halaylar konservatuvarlardan, radyodan kovuldu. Ama tüm saldırılara rağmen millet, kültürünü yaşattı ve direndi.
İstiklal Savaşı’nın emanetleri, tapuları olan Çanakkale Yarımadası, şehitlikler, Nusret Mayın Gemisi, Seyit Onbaşılar binlerce şehit ve gazi çabuk unutuldu. Ama bugün, Maraş’ın İstiklal kahramanları; Sütçü İmamlar, Abdal Halil Ağalar, Aslan Beyler, Katırcı Ökkeşler, düşmanın silah deposu yansın diye evini yakan Karakız Muhittin, İngiliz generalinin karşısında ayağa kalkmayan Aşıklıoğlu Hüseyin; teröristlerin ortasında kalıp, onlarla beni de öldürün, diyen asil yürekli komutan; 15 Temmuz’da gözünü kırpmadan tankın altına yatan yiğitler, uçaklar kalkmasın diye tarlasını yakan kahramanlar unutulmayacak. Dost, düşman şunu bilsin ki ARTIK TARİH VE ZAFERLER “NİNNİ”YE DÖNÜŞMEYECEK.
İnsanlığı köleleştirmek isteyen ahtapot karakterli emperyalist küresel sermayeye karşı; tüm milletleri uyarmak, uyandırmak, şuurlandırmak, dünyada bir direnç cephesi oluşturmak BU AZİZ MİLLETİN KUTSAL GÖREVİDİR. Bu görevin, milletlerin istiklal mücadelesinin BAŞLANGIÇ HATTI DA MARAŞ’TIR. 12 Şubat’ta Maraş’ta başlayan milli, asil, sivil direnç hattı bugün bölgemizin, milletlerin ve insanlığın tek ümididir.
İnanç değerleri ne olursa olsun, milletleri milli kimlikleriyle ayağa kaldırmak, onlara liderlik yapmak TARİHİN BU MİLLETE, ÖZELLİKLE DE İSTİKLAL ŞEHRİ KAHRAMANMARAŞ’A YÜKLEDİĞİ BİR KUTSAL GÖREVDİR.
Milletlere; coğrafyalarına, kültürlerine, zenginlik kaynaklarına sahip çıkma; ürettiğini tüketme, tükettiğini üretme bilinci verilmeli. Dolayısıyla ülkelerin, küresel sermayenin bir tüketim alanı olması önlenmeli. Milli bağımsızlığın can düşmanı olan emperyalizmin ZİHİNSEL ve EKONOMİK KÖLELEŞTİRME saldırıları karşısında milletler; MİLLİ DİRENÇ HATLARI’nın MUKAVEMETİNİ güçlendirmeli, aralarında çok üst düzeyde güç birliği yapmalı ve ARTIK AHLAKİ KAYGISI OLMAYAN, MERHAMETSİZ EMPERYALİZMİN SALDIRILARINA “DUR” demeli.
YENİ ÇAĞ; MİLLETLERİN BAĞIMSIZ VE BAĞLANTISIZ YAŞADIĞI, HAKKIN VE ADALETİN HAKİM OLDUĞU BİR ALTIN ÇAĞ OLACAKTIR.