İbadetlerimiz, hayat anlayışımızda gerekli İnkılabı sağlıyor mu?

Hac, hacılar üzerinde gerekli inkılabı sağlamıyorsa mebrur hac hayal olur

Dünyanın değişik ülkelerinden milyonlarca Müslüman Kâbe’yi tavaf ederek, Arafat vakfesini yaparak, şeytan taşlayarak, kurbanlarını keserek hac ibadetini yerine getirmenin mutluluğu ile ülkelerine döndüler.

Rabbimizin davetine uyarak hac görevini yerine getiren mü’minler;  

“Allah’ım! Davetine uydum. Emrine boyun eğdim. Senin hiçbir ortağın yoktur. Davetine icabet ederek huzuruna geldim. Hamd sana mahsustur. Nimet ve mülk senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur” Lebbeyk nidaları ile Allah’ın davetine icabet ettiklerini Beytullah’ta hem fiili hem de sözlü olarak beyan etmişlerdir.

Mü’min olan her kişi hacı olsun veya olmasın tam bir teslimiyetle iman etmelidir. İmanını şirkten arındırmalı, geleneklerden ve taklitten uzak olarak imanını tahkik noktasına getirmelidir. İman nimeti ile birlikte Rabbimizin verdiği maddi zenginliklere sahip olan mü’min, yapmış olduğu hac ibadeti sonrası hac öncesi yaşantısını haccın kazandırdığı manevi atmosfer ile birlikte imanını zirve noktasına çıkarmalıdır. Kişiye hacı olmak, yalnızca ‘Hacı’ unvanı kazandırmamalıdır. Bir hayat tarzı olarak hayatının her alanında sözleri ve eylemlerine etki etmesi ile imanî bir şahsiyet kazandırmalıdır. Hacca gitme imkanı bulamayanlara da hacılarımız gerçek bir mü’minin nasıl olması gerektiği hususunda yaşantılarıyla örnek olmalıdır.

Haccın Müminlere kazandırdıkları

Hacı olmaya niyetlenen mümin; hac ibadeti ile birlikte imânî ve ahlâkî bir takım özellikler kazanır. Hacda hiçbir şeye zarar vermemek esas olduğundan özellikle bitki ve hayvan türünden canlılara karşı gösterilmesi gereken özen hacdan sonra da kişiye çevresiyle ilişkilerinde son derece dikkatli davranma alışkanlığını kazandırır.

Haccı gereği gibi yerine getirmek için dikkat ettiği; öfkesine hakim olmak, kimseyi incitmemek, sabırlı ve güler yüzlü olmak, yalan söylememek, sözünde durmak, dürüst olmak, ihtiyacı olanların yardımına koşmak gibi ahlaki davranışların hayatının her anında olması için gayret göstermesini sağlar.

Hacceden kişi ibadetlerde cemaat olmanın hazzını ve feyzini alarak manevi kazançlar elde eder.  Hacdan döndükten sonra da ibadetlerinde cemaate devam etmenin mutluluğunu yaşar.

Hac, dili ve rengi farklı çeşitli uluslara mensup Müslümanların bir araya gelerek buluşmalarını, sosyal ve kültürel farklılıklara rağmen İslam kardeşliğinin gereği tanışıp kaynaşmalarına da vesile olmaktadır. Hacı olan mü’min her zamankinden daha çok “Mü’minler kardeştir” Kur’an ilkesinden hareket ederek her nerede olursa olsun kardeşlik hukukuna riayet eder.

Telefonun şarjı bitince konuşabilmek için nasıl hemen şarj aleti ile telefonumuzu şarj ediyorsak insanın manevi şarj olacağı yer de hacdır. Manen şarj olan, imani ve ahlaki özellikler kazanan hacımız bu özelliklerini hac dönüşünden sonra da hayatına aksettirmelidir.

Hacılar yaşantılarının muhasebesini yapmalıdırlar

Özelde ülkemizde genelde dünyada milyonlarca hacı kardeşimiz var. Bu hacı kardeşlerimiz hac öncesi ve sonrası ile yaşantılarının bir muhasebesini yapmalıdırlar.

Hac öncesi ve sonrası hayata bakış açılarında bir değişme olmuş mudur? Hacda kazanılan manevi güzellikler hayatlarında, fikirlerinde tevhid inancına uygun inkılabı gerçekleştirmiş midir?

Rabbimiz Kur’an’da; hakkı ve sabrı tavsiye etmeyi, salih amel işlemeyi, emri bil maruf nehyi anil münker yapmayı, yalan söylememeyi, iftira atmamayı, adil olmamızı… emrediyor. Hac öncesi veya sonrası hacılarımız emredildiklerinin yüzde kaçını yerine getirebilmektedirler?

Milyonlarca hacı bulundukları bölgelerde görevlerini tam olarak yerine getirseler Müslümanların çoğunlukta olduğu ve İslam ülkesi olarak adlandırılan toplumlarda ahlaki çözülme, manevi değerlerden uzaklaşma yaşanır mı?

Müslümanların kendi aralarında yaşadıkları iç savaşlar, komşu İslam ülkeleri arasında silahlı çatışmalar olur mu?

Hac, hacılar üzerinde gerekli inkılabı sağlamıyorsa mebrur hac hayal olur

Soruları çoğaltmak mümkün. Milyonlarca hacıya sahip olan ülkelerde ahlaki ve manevi çözülme yaşanıyorsa, Müslümanların kendi arasındaki savaşlar sebebiyle Müslümanların kan ve gözyaşları dökülüyor, Müslümanlar evlerini, yurtlarını, ailelerini kaybediyorsa, birlik olacakları yerde değişik isimler altında bin bir parçaya bölünüyorlarsa inancın hayata aktarılmasında, yaşanmasında bir problem var demektir. Hacda hacılarımız, Allah’ım! Davetine uydum. Emrine boyun eğdim. Davetine icabet ederek huzuruna geldim diye niyazda bulunacak fakat hac mekanından ayrılır ayrılmaz Allah’ın emirlerini unutarak gayri İslami ne kadar anlayış varsa onların gereğine göre hareket edecek. Bu verilen söz ile eylemin uyuşmaması demektir. Sözde iman eylemde ise isyan demektir.

Dünya nüfusunun 7,5 milyara ulaştığı günümüzde hemen hemen dünyanın her yerinde ve her ülkesinde Müslümanlara rastlamak mümkün. Dünyanın en büyük dini grubunu oluşturan Hristiyan nüfusu 2,3 milyar iken 1.8 milyar kişinin Müslüman olduğunu görüyoruz. Bu da toplam nüfus içerisinde %24’e tekabül etmektedir. Dünya nüfusunun dörtte biri Müslüman olmasına rağmen ve bu nüfusun büyük kısmı da hac ibadetini yapmasına rağmen Müslümanların dünya üzerinde siyasi ve ekonomik etkinliklerine baktığımız zaman nüfusları ile aynı orantıda etkin olmadıklarını görüyoruz. Bu da Müslümanların yapmış oldukları İbadetlerin hayat anlayışlarında, yaşantılarında gerekli inkılabı meydana getirmediğinin bir sonucudur. Müslümanlar imanlarını ve imanlarının gereklerini yerine getirirken amellerini ve imanlarını yeniden gözden geçirmelidirler.

İnancımızın eylemlerimiz ile uyumlu olarak ferdi ve toplumsal inkılabı gerçekleştirebilmesi için hac ibadetini turistik bir gezi ve belli ritüellerin yerine getirildiği şekli ibadet anlayışından kurtarmak gerekir. Bunun için hacı adaylarını bilinçlendirmeye dönük programlar yapılmalıdır.

Hac, hacılar üzerinde gerekli inkılabı sağlamıyorsa mebrur bir hac beklentisi hayalden öteye geçmeyecektir.

Haccımızın mebrur bir hac olması için uyanmak, haccın ruhunu anlamak temennisi ile…

Yorum Yapın

Navigate