“İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır.” sözü uyarınca, önce insana ulaşmak, onunla tanışmak gerekir. Allah bizleri tanışmak için kavim kavim ve değişik beldelerde yaratmış, güzel ve latif melekeler vermiştir. Bazen bir bakışla gönüller kazandırmış, tatlı dil ve güler yüzle insanları fethettirmiştir.
Nice acımasız ve vahşileşmiş insanlar güzel ve doğru söz ve davranışlarla inkılaba uğramış, en merhametli en şefkatli insan olmuştur. Önemli olan Hakka inanmak, inandığın gibi yaşamak, samimi olmak, Allah rızası için yapmak, şahsi işimizde helalinden kazanmak, toplum için ise onun yararına fedakâr olmak, karşılık beklememek gerekir. Nizamül Mülk’ün yöneticilere dediği gibi “Toplumu yönetirken bir külfetle karşılaşırsanız önce siz omuz verirsiniz, gücünüz yetmezse halka başvurursunuz. Bir nimetle karşılaşırsanız önce halka dağıtır kalanını siz paylaşırsınız.”
Peygamberimiz’in (s.a.s) buyruğu üzere biz bir çobanız, nerede bir sıkıntı varsa onu çözmeye çalışmalıyız. Bugün yeryüzünde Müslümanlara yapılmadık yok duyulmadık çok. O vakit nasıl rahat uyur ve yaşarız.
Bunların hepsinin çaresi var. Yeter ki biz samimiyetle gayret edelim. Elimizde ne varsa onunla mücadele edelim. Azdı, küçüktü demeyelim. Küçüğü büyülten, büyüğü küçülten yalnız Allah’tır. Dilerse damlayı derya, deryayı çöl eder.
Müslüman küfrün gücünden de imkanından da korkmaz. O imkana dayanıyorsa sen de Allah’a dayan. Tembel, pısırık ve gafil olma, Allah’tan ayrılma, “mücadele et zafer senindir.”
Müslüman örnek insandır. Yatarken, uyurken, otururken, bakarken, konuşurken… O İslâm’ın şekillenmiş halidir. O bakınca dostu sevindirir, düşmanı korkutur.
Allah bize hiç olmazsa “iyiliği emreden kötülüğü nehyeden bir grup olmamızı buyuruyor. Öyleyse bizlerin asıl hedefinin bu olduğunu bilip yeryüzünde ve ülkemizdeki kardeşlerimiz karşısında kanadı kırık tavuk, millet düşmanları karşısında kınından sıyrılan kılıç gibi olmak zorundayız.
Halkımıza inip istikrarlı bir şekilde anlatmalıyız. Bugün elimizde fevkalade imkân olmayabilir. Kaynağı belli olmayan kasa kasa paralar, emrivaki program yapan televizyonlar olmayabilir. Dilimizle ve elimizde olan gazete, dergi, kitapla halka inmeliyiz. Onlar kadirşinastır, inansın yeter, hiçbir güç tanımaz. Onlar bizim her şeyimiz olur; elimiz, kolumuz, yarımız, yaranımız olur.
Ama bunun bir usulü var: Allah’ın buyurduğu gibi varalım. Güven verelim, inanalım, sorumluluk verelim. Önce en yakınlardan başlayalım. Sonra onların vasıtasıyla gidelim. Atalarımızın dediği gibi “yerli tavşanı yerli tazı avlar” misali tanımadıklarımıza onların tanıdıklarıyla varalım. Abone yapalım, anlatalım, dinleyelim. Durumuna göre üye yapalım, görev verelim. Zaman zaman ziyaret edelim. Bu işi devamlı yapalım. Akşamları hep evde oturmayalım. Aynı arkadaşlarla mutat zamanda bir araya gelip kalmayalım. Aksi halde kendi kendimizi aldatırız. Haftada kendimize zaman ayırıp farklı kişilerle tanışalım.