Diyanet ve Siyasiler Samimiyet Sınavında  

Diyanet İşleri Başkanı (DİB) Prof. Dr. Ali Erbaş, 24 Nisan 2020 Cuma günü Hacı Bayram Camii’nde temsili Cuma namazında okuduğu hutbede, koronavirüs kıranına değinerek şöyle diyor

“Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir, bunun hikmeti. Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru ve nikahsız hayatın islamî literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu Hiv virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim.”

Ali Erbaş’ın hutbesindeki, Lûtîlik ve eşcinsellikle ilgili sözleri üzerine Ankara Barosu yönetiminin yaptığı açıklama kamuoyunda sert eleştirilere sebep oldu. Siyasilerden sivil toplum kuruluşlarına, basın yayın kuruluşlarından sosyal medya hesaplarına kadar her tarafta lehte ve aleyhte sert açıklamalar yapıldı.

Diyanet İşleri Başkanının gündeme getirdiği ve İslam’ın yasakladığı bir haramı savunmak mümkün değildir. Maalesef üsluptaki ve zamanlamasındaki yanlış doğru sözün celladı olmuştur. Başkanın bahsettiği ve Lut kavminin işlediği fiillerin İstanbul sözleşmesi ile tanınması 11 Mayıs 2011’de imzalanmış, 14 Mayıs 2012’de onaylanmış ve 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girmiştir. O tarihten bu tarafa İstanbul sözleşmesi devamlı eleştirilmesine rağmen Diyanetin bu konuda sözleşmeye imza atanlara karşı İslam’ın hükümlerini zamanında hatırlatmaması ve uyarmaması diyanetin eleştirilmesine sebep olmuştur. Bu konu temsili olarak kılınan bir Cuma namazında değil camilerde cemaatle Cuma namazının kılındığı 2011 yılında yapılmalıydı. Buna imza atanlar o tarihlerde Kur’an içeriği ile uyarılamaz mıydı? Diyanet şimdiye kadar neden sessiz kaldı da açıklama yapmak için bu Ramazan ayını seçti?

Ramazan vesilesi ile madem Kur’an hakikatleri gündeme getirilecek bu uygulamaya kimse karşı çıkamaz. Bu güzel açıklamalar yalnız ramazan ayında değil devamlı yapılmalıdır. Mesela; hırsızlık, dolandırıcılık, adaletsizlik, devlet malına el uzatma, devlet malını talan etme… gibi konularda gündeme daha canlı olarak getirilerek kamuyu aydınlatılmalıdır.

İstanbul sözleşmesinin imzalandığı dönemden bu tarafa Ak Partiye yakın olan yazarlardan ve muhafazakâr çevrelerden de sert eleştiriler gelmişti ama her nedense iktidar bunlardan hiçbirini duymazdan görmezden geldi. İstanbul sözleşmesi sanki Ak Parti iktidarından önce yapılmış gibi bir algı oluşturuluyor. İktidar ve mecliste bulunan siyasiler samimilerse İstanbul sözleşmesinin iptali için harekete geçmelidirler. Öğrenci seviye belirleme imtihanlarında bilindiği gibi dört yanlış bir doğruyu götürür.  Ahlaki konularda yönetim kademelerinin yapacağı bir yanlış bir toplumu götürür. Siyasiler samimiyet sınavında.

Hatırlatma: Nispet (î)si ile kullanılan Lûtîlik, Lût’a ait demektir. Ahlâksızlık Hz.Lût’a değil, kavmine aittir. Peygambere nispet edilemez! Paylaşımlarda bu konuya dikkat  etmek gerekir.

Yorum Yapın

Navigate