Çuvaldız

Evveet değerli okurlar, yazarınız Çuvaldız bir ay sonra sizlerle. Eyvah, yine mi dediğinizi duyuyor, ama duymazlıktan geliyorum. Lakin duymamazlık edemeyeceğim, görmemezlikten gelemeyeceğim öyle şeyler oluyor ki işte ben de habire onları yazıp duruyorum.  Buyurun okumaya başlayın bu sefer radarlarıma takılıp sayfamı dolduran olayları…

Azerbaycan Can Lakin Kuruluyor Kürdistan

Ermenistan’ın önce Temmuz, daha sonra Eylül ayında Azerbaycan’a saldırısı ile başlayan savaşta ummadık taş baş yarmaya başlayınca, Ermenileri dün olduğu gibi bugün de sahaya sürenler devreye girip ateşi kestirdiler. 

Ateşi kestirdiler, zira Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarında ilerleyeceğini düşünen emperyalist güçler Azerbaycan’ın işgal altındaki illerini birer birer geri almaya başlamasıyla paniğe kapıldılar. 

Peki, Ermenistan durup dururken Azerbaycan’a niye saldırdı? Bu karar, ekonomisi güçsüz, ordusu yetersiz Ermenistan’ın kendisinin aldığı bir karar mıydı, yoksa işin içinde başka şeyler mi var?

Dikkatlerimiz her gün başka yönlere çekilirken geçen ay Rus savaş uçakları İdlib’e yoğun bir hava saldırısı ve bombardıman gerçekleştirdi. 

Rus Dışişleri ve Savunma Bakanlığı yetkililerine atfen Rus basın ve yayın organlarında yer alan bir haberde Rusya’nın İdlib’de ateşkesin bittiğini ilan ettiği ve bunu Türk tarafına bildirdiği ve TSK’nın İdlib’deki askeri varlığını azaltmasını istediği dile getirildi. 

Ayrıca bu haberde, rejim kuşatması altında kalan gözlem noktaları başta olmak üzere M-4 yolunun güneyindeki Türk askerinin kuzeye çekilmesi ve Halep-Lazkiye yolunun ticarete açılmasının talep edildiği de yer alıyordu. 

Buna karşın Türkiye’nin de İdlib’de azaltılması istenen askeri varlığı, boşaltılması istenen gözlem noktaları ve ağır silahların tahliyesi karşılığında Rusya’dan, Menbiç ve Tel Rıfat’ın kontrolümüze verilmesini, Fırat’ın doğusundaki bütün terör örgütü mensuplarının sınırdan uzaklaştırılması konusunda verilen sözlerin tutulmasını istediği ancak Rusların bunları kabul etmediği belirtiliyor.

Önce Doğu Akdeniz’le dikkatimizden kaçırılan Suriye şimdi de Azerbaycan’a Ermenistan saldırısı ile gözden kaçırılmak isteniyor. Peki, asıl gözden kaçırılmak istenilen ne?

Bu olaylarla asıl gözlerden kaçırılmak istenilen Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenilen sözde bir Kürt devleti.

BOP’a eşbaşkan olup ABD ve koalisyon güçlerini buyurun diye davet ettiğimiz Suriye’de ne yazık ki ABD kurmak istediği sözde Kürt Devletine her gün bir adım daha yaklaşıyor.

Biz Azerbaycan’la, Azerbaycan da Ermenistan’ı bağlamayan ateşkesle oyalanırken Irak’tan sonra Suriye’deki Kürdistan da kurulmak üzere. Azeri kardeşlerimize ateşi kestirerek otuz yıl boyunca sürdürdükleri oyalama taktiğinde yeni bir aşmaya geçen emperyal güçler, Suriye sınırımızda yeni bir çıbanbaşı oluşturmakla meşgul…

Navteks İlan Etmek Değil Nota Vermek Gerek

Doğu Akdeniz’de ve Ege’de Yunanla yaşadığımız gerilim nedeniyle neredeyse hemen her gün yeni bir navteks ilan edip duruyoruz. Navteks demek denizcilere duyuru demek, koordinatları belirtilen alanlarda atış eğitimi yapacağız biline demek.

Aynı şeyleri Yunanistan da bize söylüyor ve şu şu alanlarda ben atış eğitimi yapacağım siz de uzak durun diyor. Diyelim ki uyarılarımıza Yunanistan, Yunanistan’ın uyarılarına da biz uyduk. 

Bu durumda sorunlar çözülür mü? Sorun sadece Akdeniz’de ve Ege’de karasularımız ve münhasır ekonomik bölgelerimizde petrol veya gaz aramak mı? Bunlardan vaz geçersek sorun kalmaz mı?

 Lozan’a rağmen Ege’de silahlandırılan adaların yanında bir de işgal edilen adalarımız ve Ege’yi kendi tekelinde gören bir Yunan varken hayır!

Ege ve Akdeniz’de karşımızda sadece Yunan mı var? Dün olduğu gibi bugün de Yunan tek başımıza karşımıza çıkamaz. AB ülkeleri, stratejik müttefik diye bildiğimiz ABD, hatta Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan vb. gibi İslam ülkeleri bile kahpe Yunan’ın yanında.

Yunan’ın meydan okumalarına meydan okuma kabili açıklanan navteks ilanları, hiçbir şekilde ne işgal edilen adalarımızı geri almaya ne de Lozan’a aykırı olarak silahlandırılan on iki adadan Yunan askerinin çekilmesini sağlayacaktır.

Gerçi Erdoğan bunları hiç sorun etmemiş ve bu konuda hiçbir adım atmamıştır. Verilen demeçler, ilan edilen navteksler ve herhangi bir ön hazırlık ve araştırmayla yeterli potansiyeli olduğu ortaya dahi konulmayan sahalara apar topar araştırma gemilerini göndererek sanki ülkemizin yararlarını savunuyor rolünü oynamaktadır. Gönül ister ki bu adımlar sonuç versin ve Türkiye kazansın.

Lakin kazanan sadece Erdoğan. Yapılanlar, belki Erdoğan’ın hanesine bir artı olarak yazılır, ancak ülkemize bir şey kazandırmaz. Tek çare Yunan’a nota verip, gerekirse silahla adaları geri almaktır!

Yorum Yapın

Navigate