CORONAVİRÜS ÜRETİLDİ Mİ? DURUM NE OLACAK?

Evlerinizde oturmuş, hastalığa yakalanmamaya çalışıyorsunuz. Hayatınız çok değişti. Bazı şeyler, alışkanlıklar unutulmaya yüz tuttu. Yaza kadar bir çare bulunur diye umut ediyorsunuz. Henüz koronavirüse karşı bir çözüm bulunamadı. Aşılar deneme safhasında. Bekliyorsunuz… Sadece kış olduğu için değil, gerçekten karanlık zamanlarda yaşıyorsunuz. Geleceğinizi göremiyor, ne olup bittiğinin, neler olacağının öngörüsünde bulunamıyorsunuz. Endişeleriniz daha çok kendiniz, aileniz ve sevdiklerinizle ilgili. Ama şu anda sadece insan hayatı değil, devletlerin varlığı ve temel özgürlüklerimiz de tehlikede

Coronavirüs büyük bir virüs ailesinin ismi;  son üyesi COVID-19, öngörülmesi zor bir şekilde hızla yayılan bir virüs. Henüz ilacı veya aşısı olmadığı için hastalığın yayılmasını geciktirerek zaman ve bağışıklık kazanmaya çalışıyoruz. Virüs gerçek ama elde bir örneği yok. Virüsün gerçek bir resmini gördünüz mü? Öte yandan, koronavirüsün kanıtı da yok, yani virüsün orijini nedir? Viral parçacıklar mı, hücre döküntüleri mi, saf mı bozulmuş mu, hangi tür parçacık? Saf olmayan bir virüs izole edilemez ve RNA özellikleri belirlenemez. Yapılmakta olan klinik deneyler, virüs RNA’sının hastalığın nedeni olduğunu gösteren kanıtlar da sunmuyor.

Aklımıza şu soru geliyor. Bu virüs neden ortaya çıktı, işin içinde kimler var? Burada pek çok komplo teorisi ortaya çıkıyor. Dezenformasyon yani maksatlı olarak sahte bilgi yaymak gibi görülür. Pek çoğu da bu amaca hizmet eder. Dezenformasyonun babası Rus Vladimir Volkof’tur. 2018’de Ruslar, ABD’ye karşı değişik dezenformasyon program başlattılar.  Şimdi de CIA tarafından üretilen virüsün Çin’e karşı kullanıldığı hikâyesi sosyal medyada sürekli işleniyor.

         COVID-19’un kimin çıkardığı ile ilgili görüşlere bir bakalım. ABD’nin Çin’e karşı bir ekonomik savaş için virüsü kullandığı hikâye ediliyor ama Rusya iddiaları kabul etmiyor. Amerikalı yorumcu Josh Bernstein Demokrat Parti ve medikal derin devletin Çin hükümeti ile işbirliği yaparak coronavirüs ile Trump devirmeye çalıştıklarını iddia etti.

         Çin’deki Küresel Gen Enstitüsü (BGI6) ekibinin Çinlilerin genetik bilgilerini ABD’ye sattığı iddia ediliyor. Bazı makaleler ise virüsün Ekim 2019’da Wuhan’da yapılan Dünya Ordu Oyunlarına gelen ABD atletleri tarafından yayıldığını, bu askerlerin biyo-savaş operatörleri olduğu iddia ediliyor. Bu kişilerin Wuhan’daki Deniz Ürünleri Toptancı Pazarına çok yakın bir yerde kaldıkları söyleniyor.

John Hopkins Üniversitesi 18 Ekim 2019’da yani Çin’in Wuhan şehrinde coronavirüs çıkmadan iki ay önce Johns Hopkins Üniversitesi’nde Event 201 Coronavirüs bilgisayar simülasyonu oynandı. Bu programın sponsoru Dünya Ekonomik Formu ile Bill ve Melinde Gates Vakfı idi.

13 Şubat 2020 tarihinde Japon TV Ashai News, COVID-19’un ABD’de çıkmış olabileceğini iddia etti. Habere göre, ABD’de gripten ölen 14 bin kişini çoğunun Coronavirüs ile ilgili olabileceği söylendi. ABD ise ancak 12 Mart tarihinde bazı vakaların Coronavirüs ile ilgili olabileceğini açıkladı.

Arap medyası ise coronavirüsün ABD tarafından aşı satmak için üretildiği ve Çin’e karşı ekonomik ve psikolojik savaşı bir parçası olduğundan emin gözüküyor. . İran, coronavirüsün ülkeyi vurmasını ABD’nin intikam aldığı şeklinde yorumluyor. İran medyasına göre, ABD bu virüs ile hem Çin hem de İran’a karşı bir ekonomik savaş başlattı.

Küresel sermayenin biyolojik savaş alanındaki geçmişi ile ilgili bir özet yapmak istiyoruz. ABD ve Avrupa içine dağılmış, başını Rockefeller ve Rothschilds gibi ailelerin çektiği zengin iş adamlarının oluşturduğu milliyetsiz çıkar ağı. 

  1. yüzyıldan beri Küresel Sermaye kastının hedefi, sürekli babadan oğula geçen bir oligark grubu altında tek bir dünya hükümeti yaratmaktı. Bu düzende orta sınıf olmayacak, sadece yöneticiler ve hizmetçiler bulunacaktı. Böyle bir dünya için bir milyar nüfus yeterli idi. Kurallara uyanlar yaşamakla mükâfatlandırılacak, uymayanlar ise ya aç bırakılacak ya da yasadışı ilan edilerek, en sonunda yok edilmek için hedef alınacaktı. Bu ağın önde gelen isimlerinden Bill Gates 2010’da şöyle demişti; Dünyanın nüfusu bugün 6.8 milyardır ve 2030’da 9 milyar civarına ulaşacaktır. Eğer yeni aşılar üretir, yeniden üretim sağlık hizmetleri ile birlikte bu nüfusu %10-15 azaltabiliriz.

Küresel Sermaye kastı, 20. yüzyılın başlangıcında Rockefeller, Carnegie ve Ford Vakıfları filantropi( hayırseverlik) yolu ile bu çalışmalara finanse yolu ile öncülük ettiler. MacArthur Vakfı ile Bill ve Melinda Gates Vakfı, bu büyük vakıflar arasına katıldılar. Hayırseverlik amacı ile kurulmuş vakıflar, vergiden muaftır ve böylece zenginler vergi vermek yerine bir kısım parasını -Benim param! diyerek, istediği her (eğitim, din, bilim, kültür vb.) alanda kendine göre projeler için kullanmaktadır. Bu da kullanılmaktadır. Örneğin Bill Gates, gelirlerinin çoğunu Microsof’dan değil bu tür işlerden elde etmektedir.

1920‟lerden itibaren „negatif soybilim‟ çalışmaları ile arka planda istenmeyen ırk ya da nüfusun yok edilmesi hedefleniyordu. Bunun ilk uygulaması Hitler tarafından Yahudiler üzerinde yapılırken, 1939‟daki Negro Projesi‟nde ise hedef siyahlardı. Savaştan sonra Hitler‟in soybilim alanındaki bilim adamları ABD‟ye getirilerek, Rockefeller Vakfı içinde çalışmalarına devam ettiler.                             

              1946 yılında Nelson Rockefeller ve eski ABD Tarım Bakanı ve Hi-Bred Seed şirketinin kurucusu Henry Wallace‟in Meksika‟ya yaptığı bir geziden sonra Yeşil Devrim (Green Revolution) projesine karar verildi. Yeşil Devrim‟in amacı; “fazla nüfusu” eriteceği idi. Yeşil Devrim işinde Rockefeller Vakfı ile Ford Vakfı el ele idi ama ABD dış politikasını desteklemek için Kalkınma Ajansı (USAID18) ve CIA ile işbirliği yaptılar. 

           1970’ler de  “genetik” bilimi dâhilinde genliği değiştirilmiş gıdalar (GMO19) ile tekrar nüfus kontrolüne geçildi. Moleküler biyoloji ve genler ile ilgili çalışmalar Rockefeller Vakfı‟nın yarattığı bir alandır. Nüfus azaltması ve GMO‟lar büyük bir stratejinin parçasıdır ve dünya nüfusunda önemli bir azaltmayı hedeflemektedir. Rockefeller Vakfı‟nın büyük stratejisi içinde, bitkiler ve hayvanların genetiği ile ilgili araştırmalar iç içe devam etti. Yiyecek tedariği artık aile çiftlikleri yerine çokuluslu şirketlerin işi olmalı idi. 1970‟lerde Henry Kissinger, “Petrolü kontrol ederek ülkeyi kontrol edersiniz, yiyeceği kontrol ederek nüfusu (insan sayısını) kontrol edersiniz” diyordu ve onunla birlikte küresel nüfusun azaltılması ve gıda kontrolü ABD stratejisi oldu.

. İngilizler çiçek hastalığı bulaştırılmış battaniyeleri kullanıyorlardı. Amerika’ya göç eden İngilizler bu battaniyeleri Kızılderili nüfusunu yok etmek için kullandılar. Ülkelerin gen haritaları ortaya çıkarılıyor. Nüfus azaltma projesi, 1960 ve 1980‟lerde Henry Kissinger tarafından dile getirilmeye başlandı. Bugün kendisi Rockefeller ve onların Bildelberg Cemiyeti’nin sözcülüğünü yapıyor. Rockefeller Vakfı, Nüfus Konseyi, Dünya Bankası, BM Kalkınma Programı (UNDP), Ford Vakfı ve diğerleri Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile birlikte 20 yıl boyunca, tetanos ve diğer aşıları kullanarak üremeyi önleyici aşı üzerinde çalıştılar.

     1970‟lerden sonra BM örgütleri ile birlikte insanlar üzerinde denenen aşılar ile çeşitli deneyler yapıldı. 1978-1981 yılları arasında ABD hükümeti tarafından homoseksüellere uygulanan Hepatit B aşısı sonrası HIV mikrobu yayıldı. Afrika’da nerede ne kadar maden varsa o kadar HIV/AIDS ve iç savaş oldu. Bu hastalıklardan Batının çokuluslu madencilik, ilaç ve gıda şirketleri hep karlı çıktı. İlaç şirketlerinin başında Pfizer, Merck & Co, Novartis Glaxo SmithKline, Amgen, Astra Zenecai Ely Lilly, Abbott sayılabilir. 

        2000 yılından itibaren ise hedef biyolojik savaşı kazanmaktır. Bugün ABD‟de 300‟denfazla bilimsel kuruluş içinde 12.000 kişi biyolojik savaşta kullanılacak patojenler üzerinde çalışıyor. Bu kirli oyunun içine, WHO gibi BM organları, çeşitli araştırma kurumları, biyo- savaş laboratuarları dahil edilmiş. 

COVID-19’a giden yol..

Bill Gates, 18 Ekim 2015’de Vancouver’da yaptığı konuşmada, Batı Afrika’da ortaya çıkan Ebola‟nın 10 binden fazla kişinin canını aldığını, bir sonrakinin daha kötü olacağını hatta 10 milyon kişiyi öldürebileceğini söylemişti. Moderna ve CureVac gibi şirketler COVID-19 gibi salgın hastalıklara karşı ilaç ve aşı geliştirmek için yıllardır Gates Vakfı’ndan fon alıyor. 2017‟da yapılan Davos Dünya Ekonomik Forumu esnasında Bill Gates’in salgın hastalık senaryolarına odaklandığını görüyoruz. Önce Netflix için bir video hazırladı ve hayali bir senaryo anlattı

COVİD-19 öncesine bakalım:

 ABD-Maryland‟taki Fort Derick biyo-silahlar laboratuarı. Burası coronavirüsü için 2015’de patent başvurusunda bulunmuş ve 2018’de almış. Ancak, aniden Ağustos 2019’da güvenli olmadığı için kapatılmış çünkü pek çok patojenin kaybolduğu anlaşılmış. 18 Ekim 2019’de yani Çin’in Wuhan şehrinde coronavirüs çıkmadan iki ay önce, Johns Hopkins Üniversitesi’nde Event 201 Coronavirüs bilgisayar simülasyonu oynandı. Bu programın sponsoru Dünya Ekonomik Forumu ile Bill ve Melinda Gates Vakfı idi. Senaryo, alınacak tedbirler üzerine ama virüsün adı; CAPS24 yani Coronavirus Akciğer Sendromu. Senaryoya göre, Brezilya’da bir domuz çiftliğinden yola çıkan Coronavirüsü önce hava yolu ile Portekiz’e sonra ABD ve Çin’e ulaşıyor.

– 2017‟den beri Çin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin başkanı olan Prof. George Fu Gao da var. Kendisi yarasadan geçen virus ekolojisi ve moleküler biyoloji konusunda uzman.

– CIA Direktör Yardımcısı Avril Haines ve ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) başkanı emekli amiral Stephen C. Redd.

– Adı skandallara karışan Johnson &Johnson’ın (J&J) başkan yardımcısı AdrianThomas. J&J; Ebola, HIV gibi bulaşıcı hastalıklara karşı aşı geliştiriyor.

– Başka bir isim Lufthansa’dan Martin Knuchel. Lutfhansa, COVID-19 ortaya çıkar çıkmaz bütün uçuşları durdurdu.

– Bill Gates ve Dünya  Ekonomik Forumu’na katılan ekibi.

Baltimore’daki Johns Hopkins Medikal Merkezi’nde yapılan bilgisayar similasyonundan iki hafta sonra Wuhan’da ilk COVID-19 görüldü. Bunları tesadüfle izah etmek mümkün değil.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 12 Mart 2020 tarhinde COVID-19‟un pandemik (salgın) hastalık olduğunu ilan etti. Ancak, salgın hastalık halinde enfeksiyon sonucu ölümlerin %12‟den fazla olması beklenir. Trump’tan, dünyayı nüfusu azaltarak kontrol etmek isteyen tek dünya düzeni kastından. Bu karar, yıllardır hazırlanıyordu ve Ocak 2020‟de Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda (WEF) kapalı kapılar ardında şekillendi. Bu kapıların arkasında Bill Gates, Aşı Geliştiren Eczacılar Birliği (GAVI27), Rockefellers, Rothschilds ve diğerleri vardı. Bill Gates zaten yıllardır on yılda on milyon insanı öldürecek bir virüsün duyurusunu sözde insanlığı uyarmak adına yıllardır yapıyordu. Karar, ID2020 gündemini uygulamaktı.  Birkaç yıl sürecek başka bir süreç. Bu aşı belki gelecek nesilleri de vuracak, beyinlere zarar verecek, kadınların doğurganlığını önleyecek ama amaç nüfusu azaltmak. Belki birkaç yılda daha bu virüsün nerden geldiğini bilemeyeceğiz ama bu virüsü üretebilecek seviyede teknolojiye sahip biyo-savaş labarotuvarları sadece ABD, İngiltere, İsrail, Kanada ve Avustralya’da var.

         Biyolojik savaşı neresindeyiz?

          Biyolojik silahlar; insanların hastalanması ve ölmesi için üretilen ve yayılan virüsler, bakteriler, mantar ve diğer toksinlerdir. Biyolojik savaş, asıl savaşın bir parçası olan mikroplarla savaştır. Halbuki 1972 yılında 179 ülkenin imzaladığı Biyolojik Silahlar Konvansiyonu’na göre bu tür silahların geliştirilmesi, üretilmesi, stoklandırılması ya da bir şekilde edinilmesi yasaklandı. Ancak, konvansiyon ülkelere savunma araştırmaları yapma imkânı veriyor yani virüse karşı virus üretmek. Bazı ülkelerin resmi olmasa da sadece korunma değil saldırı amaçlı biyolojik ve kimyasal silahlar geliştirdiği yaygın kanaat. ABD, 1972 yılındaki Biyolojik ve Toksin Silahları Konvansiyonu’ndan 2001 yılında çekildi.

1928 yılında çıkan İspanyol virüsü yaklaşık 17-50 milyon kişinin ölümün neden olmuştu ve virüs ABD’de üretilmişti. 2009’da ortaya çıkan H1N1 Kuş Gribi de 300 bin kişiyi öldürdü ve ABD üretimi. Tıpkı HIV AIDS gibi. Görüldüğü gibi Kaptan Amerika bu oyunları seviyor. Kendi coğrafyasının korunaklı olduğunu düşünüyor. Amerikalıların Vietnam’da kullandığı biyolojik portakal maddesi doğal habitatı yok ediyor gözükse de uzun vadede kanser, doğumda sakatlıklar gibi pek çok araza yol açtı. COVID-19 ise iyi bir biyolojik silah değil, başlangıçta çok kuvvetli ama uzun vadede etkili değil. Yatakta kalarak normal bir grip gibi atlatmanız mümkün. Biyosavaşta kullanılabilecek beş tip virüsün hepsi ABD kökenli. Japon ve Tayvanlı epidemoloji ve farmakoloji uzmanları yeni Coronavirüs’ün de orijin olarak ABD’de üretildiğini iddia ediyor.

MERS, Haziran 2012‟de Suudi Arabistanlı bir hastada ortaya çıkmış, Nisan 2013’de Ürdün’e taşınmıştı. COVID-19’un ne bir deniz ürünleri pazarında ne de Wuhan’da türediği doğrudur. Muhtemelen başka bir ülkede üretildi ve Çin’e getirildi. ABD tarafından üretilmesi muhtemel çünkü sadece ABD, bu virüsün gövdesinin  dallarına sahip. Bu virüsün orijinali ABD Maryland’taki Fort Detrick askeri biyo-savaş laboratuarın da idi.

Ukrayna’da ABD’nin beş biyo-savaş laboratuarı var. ABD’nin Gürcistan, Ukrayna Moldova, Ermenistan ve Azerbaycan’da biyolojik silah üreten yeni biyolojik laboraturalar kurduğunun farkıdamıyız? Bu laboratuarların Karadeniz ve Kafkasları çevreliyor olması dikkate değer değil mi? Coronavirüsün ilk hedefinin ABD’nin baş düşmanı Çin olduğu kesin, sonraki de şaşırtmadı; İran. Peki, niçin İtalya? Çin ile Kuşak ve Yol projesini resmi olarak imzalayan ilk Avrupa ülkesi İtalya olduğu için olabilir mi? Çin salgın hastalıklara yabancı değil. 20. yüzyılda iki büyük grip salgını yaşadılar; 1957’deki Asya gibi ve 1968’deki Hong Kong gribi. İki salgın dünya genelinde üç milyon ölüme yol açtı. Çinliler geçen sonbahar, ABD’nin dronelar ile zehir yayarak Çin’de milyonlarca domuzu öldürdüğü düşünüyor. İşin ilginç yanı Batıya gelen tıbbi tedavi ürünleri ve cihazların %80‟i Çin’den geliyor ve özellikle antibiyotikte bu bağımlılık %90’a çıkıyor.

Aşı ne zaman bulunacak?

Aşı ile ilgili çalışmalar yeni başladı ve işler yolunda gitse bile yaygın şekilde kullanılabilir hale gelmesi 12-18 ay sürebilir39. Aşı denemelerinde denekler enfekte olmayacak çünkü aşıda coronavirüsün kendisi olmayacak. Dünya genelinde bir düzine araştırma grubu COVID-19‟a karşı aşı geliştirmeye çalışıyor. . Şu anda kronik hastalığı olmayan ve virüsü yakalanmamış gönüllüler aranıyor. Her birine her klinik ziyareti için 100 dolar ödenecek.

İsrail’deki Migal Research Institute ise coronavirüs aşısını geliştirdiklerini iddia etti. Enstitiü CEO’su David Zigon, dört yıldır coronavirüs aşısı için tavuklar üzerinde çalışma yaptıklarını ve insanda kullanımı için birkaç genetik değişikliğin yeterli olacağını söyledi. Birkaç ay içinde insanlar için deneme sürecinden sonra onay için beklenecek. Bundan sonra satış için pazarlıklar başlayacak.

Avustralya’daki Queensland Üniversitesi araştırmacıları coronavirüsü aşısı konusunda hızlı bir ilerleme kaydettiklerini açıkladılar. Ebola, Mers coronavirus ve nipah konusunda da benzer teknolojiyi kullandıklarını söylüyor. Ancak henüz klinik testleri yapılmadı ve ancak bu testlerden seri üretime geçilebilir.

Büyük ilaç şirketleri de aşı geliştirme peşinde. Ebola’ya karşı ilaç geliştiren biyo-teknik devi Gilead Sciences GILD, önümüzdeki ay coronavirüs ile ilgili denemeleri incelemeye başlayacak. Aşılar üzerinde çalışan Novavax NVAX ve Moderna MRNA ise yakında ilk safhaya başlıyor. İlaç yapımcısı ve SARS konusunda tecrübeli Sanofi SNY ise aşı işine girmeye karar verdi. Diğer ilaç yapımcıları Glaxo Smithkline GSK ve Johnson & Johnson JNJ aşı konusunda çalışıyor.

Coronavirüsünün ortaya çıktığı Çin, dünya aktif eczacılık ürünlerinin yani ilaç üretmekte kullanılan maddelerin %40 ‘ını sağlıyordu. Bunlar içinde antibiyotik ve ağrı kesiciler gibi temel tıbbı ürünler var. ABD ve Avrupa’ya ilaç ihracatı sınırlı hale geldi. Bunun anlamı şu Çin eğer ilaç malzemesi göndermezse ABD, coronavirüs denizi olabilir.

Sonuç: 

İnsanlık tarihinin çok önemli bir evresindeyiz. Zaten 2035 yılından sonra başka bir dünyada çipli insan modeli (insan 2.0) ile yaşayacağımızı, Dördüncü Sanayi Devrimi ile birlikte ortalığı robotların saracağını biliyorduk ama COVİD-19 başka bir katalizör. Bizi bekleyen büyük dönüşüm, tek dünya devleti kurma peşindeki elitlerin pandemi salgını planları ile iç içe geçiyor. Daha açıkçası koronavirüs; güçlü finansal çıkarları olan elitlerin ve hırsız politikacıların tüm dünyayı işsizlik, iflas ve ümitsizlik ortamına sürükleyerek tek dünya hükümeti kurma amaçlarına giden yolda bir giriş hikâyesi ve sadece başlangıç; “büyük başlangıç”.

COVİD-19 ile başlayan dönem, büyük planın ilk adımı. Kırılmış ve bölünmüş, ekonomisi çökmüş ve korku içinde bir dünyaya hükmetmek istiyorlar. 

Joe Biden, küresel sermayenin adamı olarak ABD’nin başına geçiyor. Irak’ın işgal edilmesinde ABD toplumunu kandıranların başında Biden geliyordu. Biden, sosyal bölücü, ırkçı ve şeytani Büyük Başlangıç için seçilmiş adam. Dünya Ekonomik Forumu’nun Büyük Başlangıç kurallarını önce ülkesinde hayata geçirecek, sonra uluslararası alanda dayatacak. Çünkü Biden, gerçek bir başkan olma özelliğine sahip değil. Lobilerin ve derin devletin adamı olarak, tarihi bir misyona kukla olmak üzere başkan seçildi.

Muhtemelen üç nesil sonra bugünlerimiz tarih öncesi, son özgür insan nesli olarak anılacak. Bilim, bilgi ve anlamak için insanlara liderlik eder ama bu sefer büyük bir yalana hizmet etmesi için büyük para tarafından esir alınmış durumda. Bu yıllardır hazırlanan büyük bir komplonun parçası. Zenginlerin tek dünya hükümeti için insanlığı yok edecek büyük bir planın başlangıç aşamasındayız. Ellerinde olan medya ile yaratılan korku dünyasında evlerimize hapsedildik ve bizi götürecekleri sahte geleceğe inanmak ve razı olmak için bekliyoruz.

Dünyada her gün 26 bin kişi açlıktan, 3 bin çocuğun ise Malarya’dan öldüğünü, sağlık sigortası olmadığı için her yıl ölüme terk edilen on binlerce insan? Yine ABD’nin ambargo koyduğu ülkelerdeki yüzlerce insanın öldüğünün farkında mıyız?  Gerçek şu ki COVID-19 ile bir savaş halidir. Bu salgın renk, milliyet ve din ayırmıyor. Sonu nereye varacak şu anda bilen yok.

Özetleyen: İbrahim AYAN

Kaynaklar:

 Bu yazı Prof Dr. Sait Yılmaz’ın  yazılrından yararlanılmıştır.

 

 

 

Yorum Yapın

Navigate