ÇOCUK HAKLARI AÇISINDAN CİNSEL İSTİSMAR YASASI

Türkiye’nin çok önemli meseleleri bir kenara bırakılıp sanki unutturuldu ve bir yasa tasarısı ile bir anda herkes meşgul edildi. Kabul etmek lazım ki bunu düşünenler bu konuda çok başarılılar. Türkiye’nin FETO ile mücadelesi ne oldu? Amerika bizi aldattı ihanet etti bu iş bitti m? Türk Silahlı Kuvvetlerinden bu kadar adam atıldı yerine kimler alındı? Yeni Anayasa dendi, başkanlık dendi bunlar nasıl bir şey ortaya konmadan anlaşılmadan bunlar unutturuldu ve bir anda “cinsel istismar”la ilgili yasa tasarısı Türkiye gündemine oturdu. Bizi de bu konuyu ele almaya yöneltti.      

Bu mağduriyetler 14 yıldır yok muydu nasıl oldu da bu konu şimdi bir anda ortaya çıktı gibi sorularını sorarken bir taraftan da bu konudaki görüşlerimizi belirtelim.

Kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılan “cinsel istismar veya mağduriyetlerin giderilmesi” önergesi meselesi maalesef sakin bir şekilde düşünülüp, enine boyuna ele alınmadan toptan ret veya koşulsuz evet anlayışı ile ele alınmakta, çok önemli bir konu polemik konusu haline getirilmiştir. Bu durum toplumdaki uzlaşma kültürünü, istişareyi farklı yaklaşımları hoş görmeyi ortadan kaldırıyor. Olay bir kavgaya dönüşüyor.

Toplum bir konuyu araştırmak, farklı bakış açılarını dinleyip kendi mantık süzgecinden geçirerek bir sonuç çıkarma yoluna gitmiyor. Bunun yerine kendi siyasi görüşünden veya anlayışından olan kişiler gibi düşünme yolunu seçiyor. Oysaki her insanın, her yöneticinin her konuda isabet etmesi mümkün değildir yanılabilir. Anlayış böyle olunca yanlış olan görüşlerin düzeltilme imkânı ortadan kalkıyor. Veyahut ta bunun tersi olan farklı siyasi görüş ne yaparsa, ne söylerse tu kaka karşı çıkılıyor. Toplum olarak ileri ve mutlu hedeflere varmak için ifrat ve tefritten uzaklaşıp itidali orta yolu bulmalıyız. Doğruya doğru yanlışa da yanlış diyebilmeliyiz. Buna da en çok siyasiler ve toplum önderleri dikkat etmelidir.

Meclise verilen önergede ;” cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16 Kasım 2016 ya kadar işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi durumunda Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki koşullara bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmişse cezanın infazının ertelenmesine imkan veren düzenleme yapılmaktadır.” ifadesi yer almıştır.

Konuyu değerlendirirken çaresizlik yaşayan anne ve çocukların salt hüzünlü konuşmalarından ya da sayın başbakanımızın “ Bir defaya mahsus 3000 mağdur ailenin mağduriyeti giderilecek, aynı suçlar bundan sonra işlenirse asla affedilmeyecek” sözünden hareket edersek gerçeği asla göremeyiz.

Bu uygulamanın doğuracağı sonuçları hukukçularımız, Diyanet İşlerimiz, İlahiyat fakültelerimiz, sosyologlar, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları tartışmadan vatandaşa mağduriyet üzerinden tartıştırırsak hiçbir yere varamayacağımız gibi konuyu herkes istediği tarafa çeker iş içinden çıkılmaz hale gelir.  Hükümet bu konuyu kendi yetkili kurullarında bile önceden müzakere etmiş olsa bazı yanlışların önüne geçilmiş olurdu. Ama sistem nasıl işliyor ülkemizde? Bir konuda cumhurbaşkanı bir görüş belirtmişse (yanlış ta olsa )başbakan da bakanlarda taraftar da o görüşü savunmak zorunda. Vardır bir bildiği mantığı. Türkiye bir FETO faciası yaşamışsa bu anlayışın sonucu değil mi?

Gelelim önergenin ne anlama geldiğine veya ne anladığımıza.

 

 

Gelelim önergenin ne anlama geldiğine veya ne anladığımıza. Önergeyi verenler ne diyor? ”küçük yaşta şu veya bu sebeple evlenip çocukları olan, babalar hapishanede çocuklar ve anne dışarda perişan 3 bin aile var bunların mağduriyetlerini bir defaya mahsus ortadan kaldıracağız.”

Gerekçe; bu şekilde evlenen veya evlendirilenler yasaları bilmedikleri için böyle bir suçu işlemişler. Ama bundan sonra böyle bir suç işleyen olursa asla affedilmeyecek gereken cezaya çarptırılacaklar.

*Yasaları bilmemek cezanın affı için bir sebep sayılabilir mi?

 

SAPLA SAMANI NASIL AYIRACAĞIZ?

İster istemez şu soruları sormamız gerekmiyor mu? Küçük yaşta evlenmek zorunda kalmış her kız çocuğu gerçekten severek ve isteyerek mi evlenmiştir?

*Zorla kaçırılıp tecavüze uğradıktan istemeyerek zorla evlendirilenler yok mu?

*Başlık parası için küçük yaştaki çocukların kendinden yaşça büyüklerle evlendirilenler yok mu? *Mecburen evlenmiş, çocukları olmuş sahipsiz anneler, başka çıkar yolları olmadığı için mecburen severek evlendik demediler mi?

*Küçük yaşta severek evlenmiş üstelik mutlu bir yaşamları olan hangi anne, iyi ki küçük yaşta evlenmişim diyor?

*Erken yaşta evlenmeyi tavsiye eden bir anneye rastlayan var mı? Neden 13-14 yaşındaki bir kız çocuğu evden birine kaçmak zorunda kalıyor? Onu evden kaçmaya zorlayan sebepler nelerdir? Bunun sorumluları aile, okul, toplum devlet değil midir?

*Bir fiil suçsa bu milattan önce milattan sonra diye ayrılabilir mi? Bugün 3 bin olan mağdur sayısının yarın 30 bin olmayacağının garantisi var mı? O zaman ne yapacağız?

İSTİSMARA UĞRAYAN ENGELLİLER

Adalet bakanlığı kendi verilerine bakarsa en çok cinsel istismara uğrayanların zihinsel engeli bireyler olduğunu görecektir. Bunlara da rıza ile kabul ettim diye söyletilmişse içerdeki sapık dışarı mı çıkacak? Bu işler yaptım oldu demekle olmuyor. Cezaevlerinde kalacak yer kalmadığı için yer açmaya çalışıyorsak bu konuya daha kalıcı çözümleri hep birlikte bulabiliriz

Gelin siyasi ön yargıları bir kenara bırakıp, 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl, 20 yıl geriye giderek istatistiklere bir bakalım; geleceğimiz dediğimiz gençliğimiz çocuklarımız nereye doğru gidiyor? Madde bağımlılığı, cinsel istismar, çocuk kaçakçılığı, organ mafyası, boşanmalar, hırsızlık, işsizlik hangi oranda hangi hızla ilerliyor? Neden bunların önüne geçemiyoruz? Bu gidişatın sonu nereye varacak? Başta devlet yetkilileri olmak üzere her vatandaşın sorumluluğu yok mu? İmam-Hatip okullarının sayısını artırmak bu ahlaki, manevi ve ruhsal çöküşü durdurmaya çare olacak mı? Yollar, köprüler, barajlar eyvallah ama yukarda saydığım tehlikeler karşısında çözüm aramayacak mıyız?

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi‘ni 20 Kasım 1989’da oy birliği ile kabul etmiştir. 191 ülke tarafından kabul edilerek en fazla desteklenen sözleşme olmuş, sadece ABD ve Somali imzalamamıştır. Türkiye de bu sözleşmeye imza koyan ülkeler arasındadır.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde,  çocuğun erken yaşta evlendirilmemesi ile ilgili, soyadı hakkının korunmasıyla ilgili, ailesinin olmasıyla ilgili, istismarın önlenmesiyle ilgili, maddeler var. Sözleşmenin 34. maddesi taraf devletleri çocukların her türlü cinsel istismar ve tacizden korunması konusunda zorunlu tutmaktadır.

Yapılacak her türlü düzenlemede esas olarak da çocuk yararını gözetmek gerekiyor. Bunu yaparken insani ve evrensel değerlerin de devreye girmesi gerekiyor. Bugün hükümetin anlayışla biz insani değerleri, evrensel değerleri ihmal etmiş olduğumuz gibi İslami değerlerimiz de yara alıyor. Yani ortada bir biçimde 18 yaşın altında öyle ya da böyle evlenen evlendirilenlere hoş görüyle bakılması gerektiğine ilişkin bir anlayışı söylemeye çalışıyor hükümet. Buna sözüm ona hoca kılıklı insanlar da dar kafalarıyla çanak tutuyorlar. Bu anlayışı hiçbir akıl hiçbir vicdan kabul etmez edemez. Bilerek veya bilmeyerek insanların İslam üzerinde şüpheler meydana getirmekten başka bir işe yaramaz.

ÇOCUK TEMELLİ DÜŞÜNMEK

Sonuçta çocuk çocuktur. Siz burada meseleye, çocuğun hakları açısından bakmazsanız, çocuk istismarı her zaman var olacaktır. Bunun hazırlayıcısı olan yanlış, insani ve İslami olmayan, kamu vicdanının kabul etmeyeceği anlayışların değişmesi gerekiyor. Burada büyük sorumluluk hükümete düşüyor. Ama hükümet burada farklı bir anlayış içinde gözüküyor. O yüzden yapılması gereken çocuk temelli düşünüp kararları buna göre almaktır.

1 Comment

  1. Elinize sağlık. Hükümetin bu v.b. oldu-bitti leri az değil. Yine benzer bir durumla karşı karşıyayız. Kaş yapalım derken göz çıkarmaya zemin oluşyuruyoruz gibi..

Yorum Yapın

Navigate