BÜYÜK PETRO’NUN VASİYETİ

Rus çarı 1. Petro’dan başka tarihte, hem ‘Büyük’ hem de ‘Deli’ olarak ad alan bir başka lider yoktur herhâlde. Petro sonrası Rusya tarihinde Deli Petro’yu en iyi anlayan, vasiyetine sadık kalan, belki de en önemli lider Putin olmuştur.

Putin geçenlerde bir, ‘Halka Sesleniş’ konuşmasında şunları açıklıyordu; ” Biz Suriye’de Rus halkının milli çıkarları için bulunuyoruz. Suriye’de terörist gruplara yönelik hava operasyonlarında yer alan Rus askerleri aslında Rusya için savaşıyorlar.”

Bazı tarihçeler Çar Petro’yu Rusya’yı dünyanın küresel bir gücü hâline getirdiği için, ‘Büyük Petro’, kimi tarihçilerde ulaşılamaz olarak görülen bir takım sivri fikirleri ( sıcak denizlere inme hayali gibi) nedeniyle de, ‘Deli Petro’ diye  adlandırdı onu.

Sıcak denizlere inme hayali nedeniyle Osmanlı’da Çar Petro’ya, ” Deli Petro” demiş, lâkin denizcilik ve gemicilik alanındaki başarıları sonrası Prut savaşında Osmanlı’nın karşısına büyük ve dayanıklı gemiler çıkardığını görünce de, ‘ Büyük Petro” demek zorunda kalmıştır.

Çar Deli Petro’ya kadar Rus düşünce sistemi kara hakimiyeti üzerine devam etmişti. Sonrasında Petro’nun denizciliğe ve gemiciliğe olan ilgisi, donanma kurması, Rusya’nın güneyinde tersaneler kurması, orduyu baştan aşağı yenilemesi, Rusya’yı Avrasya bölgesel kara gücünden, Avrupa deniz gücüne dönüştürmüştür.

‘Deli’ ya da ‘büyük’ Petro ölümünden sonra ki Rus liderlerine ve Rus toplumuna, tarihe ‘Büyük Petro’nun Vasiyeti’ olarak da geçen bir vasiyet bırakmıştır.

Esasen Petro’nun vasiyetnamesi Rusya’nın cihan egemenliği, hayali ve sevdasına şekil veren bir manifesto, bir formül mahiyetinde diyebiliriz.

Vasiyetnamenin temel mantığı ise, Rusya’nın hayat sahasının ancak sıcak denizlere hakim olmaktan geçtiği inancı üzerine oturmasıdır.

Bugün Putin Rusya’sının Suriye’yi bir üs seçmesini, Rus Çarı Deli Petro ve sonrası sıcak denizlere inme hayali ve idealinin bir planı, parçası olarak görmediği sürece, Türkiye’nin güney doğu politikaları sonuçsuz kalmaya mahkûmdur.

Devlet yöneticilerimiz kurnaz ve şeytan Putin’in

bilinç altını doğru okumalı ve çözümlemelidir.

Rusya’ya Suriye sorununda, ‘Garantör devlet’ statüsü hangi realiteler üzerine veriliyor anlamak kâbil değildir.

Tarihen sabittir ki,  Güney ve Orta Doğuda Osmanlı Türkiye’sinin dışında ne Amerika’nın, ne Rusya’nın, ne de bir başka Avrupa ülkesinin söz ve tasarruf hakkı yoktur.

Osmanlı’nın Ortadoğu’dan yaralı olarak çekilip Anadolu’da odaklandığı vakitte bir Fransız gazetesi bir tefrika yazısına şu başlığı atmıştı;

“Osmanlı Gitti Ortadoğu Bitti.”

“Yiğit düştüğü yerden kalkar” der atalarımız.

Tarihi emanetimiz olan Ortadoğu’nun kaderi ne,  asrın kapitalist ve muhterist tüccarı bencil Amerika’ya, ne Amerika’nin piyon ve peykleri haline gelen, bir türlü devlet olmayı beceremeyen, bedevi ruhlu, türedi petrol zengini Arap aşiretlerinin eline bırakılabilir

Ne de, Deli Petro’nun kurnaz halefi Putin Rusya’sının ve Makyavelist, dönek Avrupa’nın gönlüne ve insafına bırakılamaz.

Suriye özelinde, Ortadoğu genelinde bölgede huzuru getirecek, yaraları iyileştirecek, akan kanları durduracak güç Türkiye Cumhuriyet devletidir.

Milletiyle, mehmetçiğiyle evvel Allah, Türkiye Cumhuriyeti  Devleti bu kabiliyete ve potansiyele sahiptir. Tarihi ‘Barış Pınarı’ harekatı hebâ edilmemelidir.

Göstermelik sözde mutabakatların hile dişlileri arasında fırsatlarımızı, umutlarımızı ve geleceğimizi öğüttürmeyelim. Kötü niyetlerini istisnasız her defasında göstermiş, terör belâlarını başımıza sarmış  devletlerin parlak sözlerine, tatlı vaatlerine kanmayalım.

Büyük, köklü devletler bugünü değil, asırlar ötesini görür ve ona göre  tedbir alır, politika belirler.

Yumuşak karnımız da olan, Doğu ve Güney yanlarımızı, bölgelerimizi sağlama almamız, Türkiye Cumhuriyeti olarak bir cihan devleti olmamızın da garantisi olacaktır. Müstevli zihniyetli ve zihniyetli devletlerin içindeki korku budur.

Bölgenin gerçekleri ve Türk Milletinin kadim müktesabatı bu sonucu gerekli ve zorunlu kılıyor.

 

Yorum Yapın

Navigate