Yüzyıllar boyunca Hıristiyan kilise rejimi tarafından zulüm, işkence ve ölüm ile tehdit edilen Yahudiler için güvenlik birinci sorun haline gelmişti. Hayatını kurtarmak isteyenler için kurtuluş yolu sürgün olmuştur. Son olarak M.S. 70 yılında Filistin’den sürülen Yahudiler yaklaşık 2.000 yıl vatansız ve dağınık olarak çeşitli milletlerle birlikte yaşamışlardır. 17. Yüzyıllarında kilise hakimiyeti ile idare edilen Avrupa’da hakim olan kilisenin dini ve mezhebi ne ise siyasi iktidardaki kralların din ve mezhebi de aynı idi. Başka din ve mezhepte olanlar engizisyon mahkemelerinde yargılanarak, din değiştirmeye zorlanırlardı. Dinlerini değiştirmeyenler sokaklarda çarmıha gerilerek ölüme terk edilir, ya da giyotin ile idam edilirdi.
Avrupa’daki Rönesans hareketleri ile kilise hakimiyetinin yıkılması mukadder olmuştur. 1789 Fransız ihtilalı arkasından Amerikan Bağımsızlık bildirgesi Yahudilerin toparlanmasına vesile olmuştur. Avrupa ve Amerika’da cereyan eden siyasi olaylarda dönme Yahudilerin önemli rolleri olmuştur.
Yahudi tarihinde milliyetçilik olarak adlandırılan ilk hareketin başlatıcısı Theodor Herzl’dir. Theodor Herzl ile başlayan Yahudi hareketlerinde milliyetçilik duygusundan ziyade güvenli bir hayat arayışı ön plana çıkmıştır. 1896 yılında Theodor Herzl “Yahudi Devleti” kitabını neşrederek Yahudilerin bir araya gelmeleri konusunda çalışmalar ve toplantılar yapmaya başlamışlardır.
YAHUDİ PROTOKOLLERİ
1897 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde toplanan 197 kişilik Yahudi topluluğu 16 ülkenin delegeleri bir araya gelmiştir. Birinci Siyonist kongresi olarak yapılan toplantıya Theodor Herzl başkanlık yapıyordu. Toplantıda güvenli bir yurt edinme konusu tartışılarak, her yıl Siyonist kongresi yapılması kararlaştırıldı. Theodor Herzl’in ölümünden sonra gerçekleştirilen 7. Siyonist Kongresinde Yahudilerin vatan olarak Filistin topraklarında Yahudi Devletinin kurulmasına karar verildi. Filistin topraklarına yerleşmek ve devlet kurarak burada yaşamak fikri tüm Yahudiler tarafından benimsenmemiştir. Filistin ideali yerine birçok Yahudi bulunduğu ülkede zengin ve itibarlı bir hayat sürmeyi tercih etmekteydiler. Yahudi devleti fikri hararetle istenen bir hedef olmamıştır. Buna rağmen Theodor Herzl’in ölümüne kadar devlet olma fikri üzerinde çalışılmıştır.
Siyonist kongrelerinin 1897 yılı ilk toplantısı Yahudiler için yeni bir çağın başlangıcı olmuştur. Asırlardır başka milletlerin içinde, kendi dinlerini serbestçe yaşayamayan, bulundukları topluluğun dini, kültürü ve geleneklerini yaşamak mecburiyeti ile tutsak olduklarının algısı içinde bulunan Yahudiler için umut başlamıştır. Günlük hayatları değişik meslek, sanat ve makamlarda olan insanların gerçekte Siyonist rollerinin ne olduğu kongrelerde ortaya çıkmaktadır. Bütün bunlara rağmen Yahudiler bulundukları topluluklarda üstlendikleri seçkin görevler nedeni ile üstün mevkilerde yer almaktaydılar. Dünyada fakir fukara, ya da dilenen bir Yahudi’ye rastlanmamıştır. Yahudi protokollerinden öğrendiğimiz prensip şudur: “Bir ülkede iktidarı ele geçirmek için haklı olmak yetmez. Hak güçte gizlidir. Güçlü olursan haklısındır.”
Tevrat’ta vaat edildiği şekli ile bir vatan toprağında devlet kurmadan Yahudiliğin uygulanacağı hayat nizamını yaşamak mümkün olmayacaktır. Siyonist kongreleri ve sonunda yayınlanan protokoller dünyaya yayılımış olan Yahudilere yön vermekte ve komuta etmekteydi. 1900 lü yılların başından itibaren neşredilen protokoller kitap halinde basılıp Yahudiler arasında dağıtılmaktaydı. İbranice, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça vb. dillere çevrilip, matbaalarda bastırılan broşürler, gizli olarak dağıtılmaktaydı. Kural şudur: “Görünmeyen bir gücü kim devirebilir? Yahudi’nin gücü budur.”
Muharref Tevrat’ın emir ve hükümlerine göre Yahudi olmayan insanlar Yahudi’nin azatsız kölesidir. Dünya sadece Yahudilerindir. Yahudiliğin cihan hâkimiyeti nasıl olacaktır? Cihana hükmedecek Yahudi diktatörlüğünün nasıl olacağı Yahova tarafından Tevrat’ta belirlenmiştir. Yahudiliğin insanlığı kurtuluşa götürecek bir daveti yoktur. Tevrat yalnızca Yahudilerin kitabıdır. Diğer milletlerin din, inanç, kültür ve ideallerinin ortadan kaldırılıp, kökünden değiştirilip, köleleştirildiği, hayvan sürüleri haline getirildiği, cihan diktatörlüğü, Siyonizm’in hedefidir. Özgürlük ve yaşama hakkı yalnızca Yahudi’ye tanınmıştır. Yahudi’nin dışındaki bir kişi Tevrat’a inanamaz, Tevrat’a göre amel edemez. Tevrat’ı Tanrı Yehova sadece doğuştan Yahudi olan kişiye göndermiştir.
NEDEN FİLİSTİN?
Yahudilerin Filistin’e yerleşmek istemelerinin en önemli nedeni Kudüs’teki yıkılan Süleyman Mabedinin yeniden yapılmasıdır. Yahudilerin Süleyman Mabedine bakış açıları, diğer dinlerdeki Mabet anlayışından farklıdır. Yahudi inancında bazı ibadetlerin eda edildiği tek mekân Süleyman Mabedidir. Ahit sandığının saklanıp, muhafaza edileceği yer bu mabettir. Yahudiliğin din temelinde can damarını oluşturan Süleyman Mabedi dinin kendisi olmuştur. Yahudi erkeklerine yılda 3 defa mabedi ziyaret etmeleri dini bir zorunluluk olmuştur. Buna hac denmiştir. Birinci hac ziyaretine Pesah denilmektedir. Pesah bayramında kurban kesilmektedir. Kurban kanları evlerin kapılarına ve duvarlarına sürülmektedir. İkinci hac bayramı Pesahtan 7 hafta sonra yapılan Şavout bayramıdır. Hasat bayramı da denilen Şavout bayramının özel bir töreni olmamasına rağmen bir çiftçinin elde ettiği ürünü mabede sunması ile başlatılmaktadır. Şavout bayramının diğer adı “haftalar bayramı”dır. 3. Bayram şenliği ise Yahudilerin Mısır’dan çıkışları ve 40 yıl süren göçebe hayatları anısına yapılan Sukot bayramıdır. İbranicede çardak ya da çadır anlamına gelen Sukot ile göçebe anısının unutulmaması istenmiştir.
Yahudiler Hz. Musa tarafından yapılan ve adına Mişkan denilen çadırlarda toplanıp ibadet ederlerdi. Yahudiler kurbanlarını Mişkan’ın önünde keserlerdi. Daha sonra kurban ibadeti yalnızca Süleyman Mabedinde yapılmıştır. Mişkan dönemi yaklaşık 4 asır devam etmiştir. Daha sonra Hz. Davut’un Kudüs’ü fethetmesinden sonra, buraya büyük bir mabet yapmak istemiştir. Tanrı Davut’a izin vermemiş, ama oğlu Süleyman zamanında Tanrı’nın izni ile mabet yapılmaya başlanmış. Hz. Davut mabedin yapımına yardım etmiş. Gerekli malzeme ve işçilerle ustalar tedarik edilmiş. Sur kralı Hiram başkanlığında mabedin inşaatı devam etmiş. Dillere destan olan mabet 7 yılda tamamlanabilmiş. Mabette çalışan işçilerden hiç biri hastalanmamış ve ölmemiş. İnşatta kullanılan aletlerin hiç biri arızalanmamış. O dönemde dünyanın en büyük mabedi olarak tamamlanan mabette çalışan bütün işçiler ve ustaların işi bitince ölmüşler. Böylece aynı mabedin ikincisinin bir daha yapılması mümkün olamamış. (M.Ö. 957)
Süleyman Mabedi 370 yıl hizmet vermiştir. M.Ö. 587 yılında Babilliler tarafından Süleyman Mabedi yıkılmıştır. Böylece 1. Mabet dönemi sona ermiştir. Sağ kalan Yahudiler Babil’e sürgün edilmişlerdir. Yaklaşık yarım asır sonra Mabet yeniden yapılmıştır. Dört yıl süren inşaattan sonra bitirilen mabet ile 2. Mabet dönemi başlamıştır. 1. Mabet döneminden daha uzun hizmet veren 2. Mabet nihayet Romalılar tarafından M.S. 70 yılında yıkılmış ve bir daha yapılamamıştır. Mabette saklanan kutsal sandık kaybolmuş ve bir daha bulunamamıştır. Süleyman mabedinde yapılması şart olan kurban ibadeti terk edilmiştir. Bazı ibadet ve çalışmalar artık sinagoglarda yapılmaya başlanmıştır.
Süleyman Mabedi günümüzde Mescidi-i Aksa’ da Harem-i Şerif’in bulunduğu yer olduğu söylenmektedir. Mabedin inşa edildiği yerin Harem-i Şerif’in neresi olduğu konusunda görüş birliği bulunmamaktadır.
MS 70 yılı Yahudi tarihinin dönüm noktası olmuştur. Yahudiler için Filistin yaşanacak bir ülke olmaktan çıkmıştır. Kutsal mabet yıkıldıktan sonra, artık mabedi yapacak bir devlet ve güç kalmamıştır. Yahudiler kutsal inançlarını yüreklerine gömerek Filistin’den ayrılıp dünyanın dört bir tarafına dağılmışlardır. İbadetlerini ve geleneklerini sinagoglarda yapmaya başlamışlardır. Yaklaşık 2000 yıl süren vatansız ve devletsiz dönemdeki Yahudi tarihi içinde 1789 Fransız ihtilalı, Avrupa’da Marksizm’in gelişmesi ve Komünizm rejiminin tatbikatı, Kapitalizm, ihtilallar, 1. Dünya savaşı, 2. Dünya savaşı ve İsrail’in kuruluşu, muharref Tevrat hükümlerine göre dünyayı tek merkezden idare edecek rejimin kuruluşu çalışmaları ile şekillenen günümüzdeki olayları dinamik tahlil metoduna göre analiz etmek gerekecektir. (Devam edecek)