HAKARET SİYASETİ VE TEPİŞENLER

Siyaset Ve Mehmetçik

Siyasetin hedefi; hizmetinde bulunduğu milletin mutluluğunu temin için sorunlara çözümler üretmek, geleceğe ilişkin politikalar geliştirmek, şahsi menfaatlerini bir kenara koyarak canını dişine takıp, sorunlarla mücadele etmektir.

Siyaset millet için kendini feda etme sanatıdır; tıpkı cephede canını ortaya koyan Mehmetçik gibi. Mehmetçik cephede düşmanına karşı ikbali için, şahsı için bir şeyleri kurtarmanın hesabını yapmaz veya yapamazsa, üstelik gerektiğinde canından geçiyorsa siyaset adamı da aynını yapmalı ve aynı fedakârlığı göstermelidir.

Günümüzde birçok insanın andığı veya inandığı gibi siyaset kese ve kasa doldurma sanatı olsaydı, yüzlerce ve binlerce yıl yaşayan devletlerin pek çoğunun ya kurulmamış veya yaşamamış olması gerekirdi. Kadim devletlerin dünyayı idare eden ne politikaları ne de projeleri olurdu.

Eğer toplumun idaresine talip olanlar yani siyasetin Mehmetçiği olması gerekenler milletin fakirlik, kalkınma, istihdam, iç siyaset ve dış politika sorunları ile uğraşmaları gerektiği halde; politika üreterek hayata geçirmek için mücadele etmediler. Yapmaları gerekeni, yapamadıklarını milletten saklamak ve ikballerini korumak için birbirleri ile mücadeleye tutuşmuşsa milletin haline “vay” demekten, “vah” demekten öte yapılacak şey kalmamış demektir.

İyi Giden Ne Var?

Ülkemizde ekonomi, siyaset, üstelik son günlerde dış politika hiç de iyi gitmiyor. ABD’ye uzatılan bütün zeytin dallarına rağmen senato bastırdı, Trump istenilen yaptırımları uygulamak üzere gerekli talimatı verdi.

AB, Türkiye’ye yaptırım uygulamak üzere toplandı. Türkiye’ye ciddi anlamda yaptırımlar için karar çıkmadı. Türkiye için ciddi bir yaptırım kararı çıkmamakla birlikte kimse Türkiye’nin Akdeniz’de haklı olduğunu da söylemedi, hakkını teslim etmedi. Yine Fransa’nın ve Yunanistan’ın yanında durduklarını teyit ettiler.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında yapılan anlaşmada Türkiye’nin bütün yüksek perdeden beyanlarına rağmen; Ermenilere bırakılan topraklar Ermenistan’dan itibaren Lâçin koridoru vasıtası ile Karabağ’ın bağrında bıçak gibi dururken gerek Erdoğan’ın gerekse Aliyev’in gönlü ne kadar rahat? Bütün anlaşmalara rağmen Ermeniler dört Azerbaycan askerini daha şehit etti.

Gelecek günlerde Karabağ’ın bağrındaki bıçak kanatmaya devam ettiğinde, Azerbaycan ve Rusya karşı karşıya geldiğinde, Azerbaycan ve Türkiye nasıl davranacak? Lâçin Koridorunu kim kontrol ediyor? Rusya! Lâçin Koridorun da Türkiye’nin Rusya’ya benzer bir görevi var mı? Yok! Mehmetçik’in bölgede görevi ne? Gözlemci, yani gözlem noktalarından hariçte bir görevi yok! Sahada olan kim? Rusya!

Algı Sorun Çözmez

Haber kuşaklarında, açık oturumlarda TV. Kanallarında sunucular ve haber spikerleri; Avrupa’da ve diğer ülkelerdeki pandemi rakamlarını paylaşıyor, uzun uzun haber yapıyorlar. Bu ülkelerdeki hasta ve ölüm rakamlarını haber yaparak; “Bizim ülkemizin durumu bunlardan daha iyi, biz pandemi mücadelesinde bunlardan başarılıyız.” demeye getiriyorlar.                                                                                          Şeffaf bir bilgilenmenin olmadığı bu ortamda bile herkes biliyor ki bizim durumumuz kesinlikle bahsi geçen ülkelerden daha iyi bir durumda değil. Aşılama sorunu için bile biz halen gerekeni yapmış, yapabilmiş değiliz. Algı sorunları gizler, çözmez.

Pandemi sorunu her geçen gün insanlarımızın canını almaya devam ediyor. Yoğun bakımdaki ve pozitif çıkan hastaların sayısı her geçen gün artarak devam ediyor. İşsizlerin ve işini kaybedenlerin feryatları muhalif kanallarda göklere çıkıyor. Elbette bu feryatların tamamı haklı sebeplere dayanmıyor da olabilir ama gerçek payının da hiçte az olmadığı aşikâr.

Sorunları Kavga İle Çözme Sanatı(!)

Bütün bunlardan sonra ülkenin sorunlarını çözmesi gerekenler, sorunlara odaklanması gerekenler, üstelik birlikte istişare etmesi gerekenler ne yazık ki birbirleri ile kavga etmekle eski defterleri karıştırmakla meşguller.

Hep merak ederim; muhataplarınıza hakarete varan suçlamalarda bulunmak, ülkenin hangi sorununu çözüyor? Cevap verilmesi gereken sorulara saldırı ile cevap vermek, ülkenin hangi sorununu çözer? İnsanlar sizden diyalog ve ülkenin sorunlarını konuşmanızı isterken veya yapılan icraatları anlatmanızı isterken, hangi sebep kin ve kibir duvarı gibi geçmişi suçlayarak puan kazanmaya çalışarak aradaki bütün köprüleri atarsınız? İnanın sempatisini kaybetmiş bir devlet adamından daha itici bir şey olamaz. İnsanlar idarecilerini sevmek ister, sıcaklık bulmak ister. Bugün partilisi veya partisiz, Rahmetli Erbakan’ı hatırlayıp tebessüm etmeyen kaç vatandaş vardır? Rahmetli Süleyman Demirel’in şapkasını hatırlamayan, altı defa gidip yedi defa geldiği esprisini duymayan kaç insanımız vardır. Rahmetli Ecevit’in beyefendiliğini bugün takdir etmeyen kaç insanımız vardır. Bu örnekler bugünün siyaset adamlarına bir şey anlatmıyor mu?

İktidar ülkedeki sorunların tek suçlusunun muhalefet olduğu, ülkede iyi ve güzel yapılacak olan her şeyin dış güçler ile birlikte muhalefetin engel olduğunu, muhalefetin dış güçler ile iş birliği içinde olduğunu iddia ederek; yönetim başarısızlığını gizlemeye çalışıyor. Eğer ülkede hukuk dışılık varsa, ülkenin kaderi ve gelişmesi ile ilgili bir suç işleniyorsa, bu kim olursa olsun hukuku çalıştırır gereğini yaparsınız. Eğer ihanete dair elinizde bir şey yoksa yapacağınız bir şey de yoktur. “Madem iktidarsınız, mademki meclisin büyük çoğunluğu elinizdedir; suçluların hukuk önünde hesap vermesine niye sağlamıyorsunuz.” diye adama sormazlar mı?

Durumdan Vazife Çıkarmak!

Ülkede yapılmayanları ve yapılması gerekenleri anlatıp, çözüm yolları göstermeniz gerekirken; hangi sebeple insanların bulundukları konumla suçlamayı kullanarak muhalefet yapmak ve oy kazanmak gibi bir derdiniz olur? Ülkenin sorunlarını, sorunların çözümlerini hatta yapılması gerekenleri, yapacaklarınızı ve nasıl yapacağınızın planlarını halka anlatmak ve bir ahlak abidesi gibi durmak varken hatta ağız münakaşası yerine halkla konuşmak varken insanlar ne diye her ortaya atılan söze teşne olurlar; anlayabilir misiniz? Acı olanda; ülkenin geleceğine ilişkin herhangi bir öngörüsü yokken, bütün siyasetin iktidar düşmanlığı üzerine kurulmuş olmasıdır. Geleceğe dair temennilerden daha fazla bir diyeceğiniz yoksa yapacağınız da yoktur. O zaman ne diye iktidara talip oluyorsunuz? Bırakın milletin önünde gölge etmeyi de gerçekten ülkenin geleceğine dair hazırlığı olanlar gereğini yapsınlar.

İktidar Eskisi Siyaset Adamları

En çok hayret ettiğim şey de iktidar eskisi yeni kurulmuş iki siyasi partinin genel başkanları; Davutoğlu ve Babacan’ın milletin yüzüne nasıl baktıklarını ve söyleyecek sözlerinin varmış gibi yapmalarını anlayamıyorum. Senelerce içinde bulunduğunuz iktidar partisi sizi kullanmaktan vazgeçince partinizden ayrılıp yeni şeyler söylediğinizi iddia ediyorsunuz. Bu iki genel başkanın birisi senelerce bakanlık yapmış, birisi de bakanlık ve başbakanlık yapacak kadar, hatta “komşular ile sıfır sorun” diyerek ülkeyi, bölgemizde yalnız bırakacak politikaları üretmiş, suçlu olduğu halde. Bu kötü gidişte sizin payınız iktidardakilerden daha mı az? Sütten çıkmış ak kaşık mısınız? Bu kadar başarılı oldunuz da neden ülke bu halde?

İşin en acı tarafı ise iktidar eskisi partilerin televizyon ekranlarında boy göstermelerini temin eden medya patronları. Bu iktidar eskilerinde ne buluyor veya kim onların ekranlarda boy göstermesini istiyor? Kimse de “Siz neden hala konuşuyorsunuz?” demiyor, veballerini hatırlatmıyor.

Beyler, ister iktidarda olun isterse muhalefette, sizler tepişirken arada olan millete oluyor. Üstelik milletin sorunlarına çözümü olan insanların da ne yazık ki milletle buluşması büyük çabalar ortaya konularak engelleniyor. Orijinal olanların milletle buluşması engellenirken; eskimiş yeniler milletin beğenisine sunuluyor, kırk katır veya kırk satır hesabı.

 

 

 

 

Yorum Yapın

Navigate