AKDENİZDE VE AZERBAYCAN VE ERMENİSTAN

İlerleme kaydedilmiş…

Akdeniz’de puslu hava yavaş yavaş dağılmaya başladı. Yunanistan Mısır, İsrail, Ürdün’le anlaşmasını imzaladı. Fransa büyük bir ihtimalle Yunanistan ile silah satışını el altından da olsa gerçekleştirdi. Türkiye, Yunanistan’a bağırıp çağırmalarına karşılık; “Gel sana bir şey vereceğim.” anlamına gelen diyalog çağırıları karşılık buldu ve bizden masada 19 kat toprağını büyüttüğü yetmezmiş gibi masaya gelirse neler aldığını zamanla öğreneceğiz. Çünkü NATO genel sekreteri görüşmelerde çok iyi bir ilerlemenin sağlandığını söyledi. Eğer Yunanistan bir şey verecek olsaydı o bizi masaya çağırırdı ama biz çağırdık ve ne verirsek yakında açığa çıkar ve öğreniriz.

Dünya beşten büyük

Aylardan sonra televizyonlar Rusya’nın İdlip’i vurduğunu duyurdu. (23.9.2020) günde Libya’da bir Rus helikopterinin düştüğü haberi geldi.  ABD, Yunanistan’ın yayınladığı haritanın kabul edilemez olduğunu açıkladı. Fransa, Türkiye ile diyalog yapılması gerektiğini Cumhurbaşkanı Macron aracılığı ile ilan etti ve Macron Erdoğan ile telefonla görüştü. Erdoğan ne hikmetse bu günlerde yine Dünya 5 den büyüktür demeye başladı. Bütün bunlardan ne çıkarmalıyız? Üstelik yazılı ve görsel basında birkaç gündür Macron ile Erdoğan’ın samimi pozları yayınlanmaya başlandı.

Sayın Erdoğan Yunanistan’ı masaya yaklaştırdıklarından bahsediyor. Aslında masaya gelmemesi gereken Türkiye olması gerektiği halde biz masaya herkesten önce varıp oturuyoruz ama Yunan heyeti yaklaşmakta zorlanıyor. Sevinsek mi üzülsek mi bilmem!

2004 Nisan Annan Planı çerçevesinde yapılan seçimlerde “Kıbrıs Eh be Annem” diyerek “Annan Planı’nı” % 65 oyla kabul ederken; o günlerde Kıbrıs Rum kesimi % 75 oyla ret etmişti. Ne de güzel etmişti. Yoksa Bu gün Kıbrıs diye bir meselemiz kalmayacak ve Kıbrıs’ın tamamını büyük oranda Rumlara kaptırmış olacaktık.

İki ucu pis değnek

Uzlaşmaz ve tartışmasız isteklerinin kabulünü isteyen Yunan- Rum ikilisi aslında bize yardım mı ediyor, düşmanlık mı ediyor tartışılır. İnsan vatandaş olarak merak ediyor. Biz ülkemizin hemen güneyinde Akdeniz’de mavi vatan içinde Yunanlılara ve Rumlara ne vereceğiz veya ne vermek istiyoruz da ısrarla masaya davet ediyoruz. Üstelik bir “istigşafi” görüşmeler lafı tutturmuş gidiyoruz. Hükümetin ne yaptığını millette bilse olmaz mı? Bütün bu insanlara yapılanın “ön görüşme” deseniz de herkes anlasa!

Şu bir gerçek ki, hükümet basiretsiz politikalar yüzünden etrafında dost bırakmadı. Kiminle görüşüp kiminle görüşmemesi gerektiğini şaşırdı. Tabir yerinde ise iki ucu pis değneğin neresinden tutacağını bilmiyor. Suriye’de girdiğimiz bataklıkta saplanıp kaldık! Akdeniz’de iç politikaya yönelik yüksek perdeden seslenmeler, politik yetersizlik sebebiyle Akdeniz’de geri adım attık. Bizimle birlikte hareket etmesi gereken İslam ülkeleri hem ekonomik ve siyasal olarak İsrail ve yandaşlarının yanında, yani ABD’nin emrinde ama bizim karşımızda.

Bizimle hareket edenler ve…

Bizimle birlikte olanlar terbiye ediliyor. Yani bizimle olmak isteyenlerde sıkıştırılıyor. Biz ise dik durarak Akdeniz’de faaliyetlerimize devam etmemiz gerekirken Oruç Reis gemisini Antalya limanına çekip, geri adım attık. Dik duruşumuzu bıraktık. Sonuç, sonuç belli! Büyük ihtimal kendi bölgemizde bile petrol ve gaz araması yapma ihtimalimiz zayıf.

Türkiye terörle mücadele adı altında dağı taşı bombalayarak terör bataklığının sineklerini öldürürken, dünya bizim olanları elimizden almakla meşgul.2,9 milyonluk Ermenistan kuzeydoğuda, İsrail güneyde ve Yunanistan ortakları ile birlikte Ege’de ve Akdeniz’de kanımıza ekmek doğramakla meşgul. Kaybolan adaların hesabını kimse sormuyor. Ülkemizin etrafında Lozan ile silahlandırılmaması gereken adalar silahlandırılmış ve ifade yerinde olursa silahlar bize çevrilmiş fakat bunlar çok fazla bir şey ifade etmiyor. Varsa PKK yoksa Fetö! Bunlar önemli mi? Elbette önemli ama esas olan milletin varlık ve bekasının yedi düvele karşı korunması.

Akdenizde neyimiz kaldı

Görünen o ki; Akdeniz’de Yunanistan, Mısır, Rum kesimi, İsrail, ABD ve Rusya’nın hâkimiyet ve enerji alanı haline gelecek. Türkiye bırakın uluslar arası hukuktan doğan haklarını meydana getirdiği fiili durumdan bile geri adım atarak üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen Yunanistan ve arkasındaki güçler tarafından kuşatılarak hareket kabiliyeti kısıtlanma ihtimali vardır.

Askeri olarak bulunduğumuz Libya’dan büyük ihtimalle Serrac’ın istifası ile Libya’daki konumumuz ne olacak meçhul. Suriye’de ise verdiğimiz şehitler ve yaptığımız masrafları kâr sayarak Mehmetçik’i büyük ihtimalle geri çekeceğiz. Bölgenin yükü bizim, nimetleri beynelmilel emperyalist sömürgeci güçlerin!

Azerbaycan ve Ermenistan

Ermenistan’ın son günlerde ateşkes ihlallerini yüzlerce kez ihlal ettiğini ve şehit olan Azerbaycanlı Türklerin olduğundan bahsediliyor. Üstelik PKK militanlarının Karabağ’a yerleştiklerini de basından öğreniyoruz. Kısacası Türkiye, Azerbaycan vasıtası ile de sıkıştırılıyor. Azerbaycan’a saldıranların Ermeni askerlerle birlikte PKK militanları olduğu, işgal bölgelerine militanların yerleştirildiği haberleri geliyor.

Üstelik Ermenistan arkasına kimleri almışsa(!) 27.09.2020 tarihinde top yekûn saldırıya geçti. Saldırı neticesinde Azerbaycan tarafından asker ve sivil kayıpların olduğu ve Bir Azerbaycan helikopterinin düştüğü duyuruldu. Azerbaycan ise Ermeni saldırısının püskürtüldüğünü ve bugün itibarıyla birçok işgal altındaki köyü kurtardığını bildirdi. Ne yazık ki Türk devletlerinden en küçük bir beyan yok. Rusya ve ABD ve AB taraflar derhal masaya oturmalı beyanatını verdi.

Bütün bunlardan sonra Azerbaycan savaş durumuna geçti, Ermenistan ise hem savaş durumuna geçti hem de seferberlik ilan etti. Allah hayırlara sebep kılsın. Türk Milletine yar ve yardımcı olsun İnşaallah. Türkiye dış işleri Azerbaycan Türk’ü nasıl isterse yanında olunacağını duyurdu. Ne yazık ki ana muhalefetten ve diğer muhalefet partilerinden bu konuda hiçbir açıklama yapılmadı

Hani derler ya akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş; yanlış politikaların cezasını bütün bir millet çeker ve buda yetmezse bizimle olan, gönlünü ve umudunu ve geleceğini bize Türkiye’ye bağlayan dostlarımız da çeker endişemiz var. Dileriz ve umarız biz yanılmış olalım ve her şey korktuğumuz gibi değil umduğumuz gibi olsun.

 

 

 

Yorum Yapın

Navigate