NATO OLAYINA NASIL BAKMALIYIZ?

Küreselleşen dünyada ülkeler birbirlerinin açıklarını aradıkları gibi haklarında ne düşündüklerini de çeşitli toplantılarda açıklıyorlar. Kurdukları ittifaklarla birbirlerine ülkelerini anlatma imkanı buluyorlar desek yanılmayız. 

NATO’nun Norveç’te Müşterek Harp Merkezi’nde düzenlediği “Trident Javelin-2017” tatbikatı bir siber tatbikat… Yani, katılımcı ülkelerin gönderdiği askerler oralarda dağda bayırda koşuşturup mermiler atmıyorlar. Her şey daha önce kurgulanmış senaryolar üzerinden bilgisayar ortamında gerçekleşiyor. Tatbikatın gerçekleştiği zaman dilimi ise 8-17 Kasım 2017, NATO bu siber tatbikatları yıllardır gerçekleştiriliyor.

Atatürk’e, düşman liderler arasında yer verilmesinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da sahte bir hesap kullanılarak ‘düşman ile işbirliği içerisinde’ gösterilmesinin yankıları ülkemizde, siyasi çevreler ve basınında yankılandı. Öyle bir hal aldı ki Norveç kepazeliğiyle birlikte bu olaya odaklanarak NATO’ya karşı kamuoyunda toptan bir hayırcı tepkisi yükseldi. “NATO’da kalalım”ı savunanlar vatan haini “çıkalım” diyenler de kahraman ilan edildi.

 

NATO’dan Çıkmak Millî Menfaatlerimize Ne Kadar Uygun?

Türkiye’nin içinde bulunduğu gerçek şartlar çerçevesinde NATO’dan çıkmak mı yoksa kalmak mı daha hayırlıdır?.. Olaya bu açıdan yaklaşanların tartışanların sayısı çok az. Türkiye şu anda “vur de vuralım, öl de ölelim” goygoyculuğu ile savruluyor. “NATO’dan çıkmak” millî menfaatlerimize ne kadar uygun?..(1)

Bu rezaleti ortaya çıkaran subaylarımızın hepsinin alnından teker teker öpelim. Ancaak!.. Gerçekten Türkiye’yi işgal senaryosu varsa; TSK karargâhında anlayacak kavrayacak, itiraz edecek tek bir Türk subayı yok muydu? Orada ilk defa gördüler diye bir şey söz konusu olabilir mi? Hazırlık evresinde senaryoyu Genelkurmay karargâhında inceleyen subaylarımıza hain mi diyeceğiz? Bilerek göz yumdular mı diyeceğiz. Böyle bir şey olabilir mi? Bir de, Erdoğan hakkında sahte hesap açan kişinin Türk kökenli bir Norveç subayı (söz konusu subay ordudan atıldı) olduğu ortaya çıktı. Bu Türkiye’den giden ve daha sonra Norveç vatandaşlığına geçen eski bir Türk subay ise durum daha da vahim demektir. Çünkü her ne olursa olsun NATO burada Genelkurmay’dan klerans (clearance) ister. Karanlık noktaları çok olan, zamanlaması Türkiye’de iktidarın kendi içinde bile hayretle karşılanan Atatürkçülük manevrası ile denk düşen bir olayla karşı karşıyayız.(2)

 

NATO İçinde Türkiye’nin Kişilikli Temsili ve Haklarının Savunulması Niçin Yapılmıyor?

Olaya farklı açılardan bakalım: NATO üyeliğinin, dış politikadaki dengelerin yerli yerine oturması bakımından da kritik bir işlevi var. Türkiye’nin NATO’daki eski daimi delegesi Büyükelçi Ümit Pamir, NATO üyesi olmasının Türkiye’ye; Suriye, Irak ve İran gibi bölge ülkeleri karşısında özgün bir ağırlık verdiğine dikkat çekiyor, “Şimdi biz NATO’ya karşı tutum aldıkça bölgede bize çekinerek bakan ülkeler eminim seviniyorlardır” diye konuşuyor.

Türkiye NATO’dan çıkarsa? Pamir, bu takdirde Türkiye’nin Rusya’nın gözündeki itibarının da azalacağını belirterek, “Bugünkü Türkiye olmazsınız. Ortadoğu ülkeleri de ‘Sen artık benim gibi oldun’ derler. Bizi sevmeyenler çok sevinir. Son tahlilde kartvizitinizde NATO üyesi ifadesi bulunması itibar sağlar.”(3)

NATO’nun kolektif bir savunma örgütü olarak kurulduğunu biliyoruz: Platformdan çekilirsek… “Kolektif savunmadan şimdi bir güvenlik örgütü olmaya doğru da bir evrilme var. Şimdi, ABD, Almanya gibi büyük NATO üyesi ülkelerle ilişkilerimiz kötü. Bunlar NATO’ya üye diye biz NATO’ya mı tepki koyalım? ABD, Almanya, Fransa gibi ülkeler Türkiye’nin millî menfaatlerine halel getirecek bir takım girişimlerde bulunuyorlarsa tepkimizi onlara koyalım. Bunları niçin söylüyorum, NATO öyle bir platform ki biz millî politikalarımızı 27 tane Avrupa ülkesine rahatça, serbestçe, eşit haklarla anlatabildiğimiz bir platform. Eğer biz bu platformdan çekilirsek, politikalarımızı bu ülkelere anlatabileceğimiz çok önemli bir platformu kaybetmiş olacağız. Ülkeler kendi tezlerini, politikalarını anlatmak için lobiciliğe milyonlarca lira aktarıyor. E, biz kendi politikalarımızı anlatmak için hazırda bulduğumuz bir platformu niye terk ediyoruz? Böyle bir platformu niye kaybediyoruz? Biz NATO Konseyinde varız diye, NATO Konseyinde Türkiye aleyhine bir tartışma yapılmıyor. Türkiye’yi bölme planları yapılmıyor. Türkiye’yi bölme tartışmaları yapılamıyor. Biz orayı terk ettiğimizin ikinci günü o platformda Yunanistan başı çeker, Amerika başı çeker Türkiye’yi bölme, yıkma tartışmaları başlar. Biz orada olduğumuzu için bu yapılamıyor. Bozcaada Yunan haritasına girer. NATO platformu ülkelerin millî menfaatlerini diğerlerine kabul ettirmek için siyasi mücadele ettikleri bir platform. Eğer biz orada olmazsak Yunanistan Ege’yi istediği gibi NATO haritalarında gösterebilir. Bozcaada’yı bile Yunanistan’ın bir adasıymış gibi gösterir. İzlandalı bilmez Bozcaada kime ait. Haritada gördüğü için ‘ha bu ada Yunanistan’ın’ der. Biz NATO’da olduğumuz müddetçe Yunanistan’ın veya diğer Türkiye’ye pekiyi duygular beslemeyen ülkelerin art niyetli politikalarına dur demeye de imkânımız oluyor.(4)

 

NATO’da Herkes Kadar Eşit Oy Hakkımız ve Veto Hakkımız Var! ‘Erik Dalı Gevrektir’ Diyemeyiz!

NATO, sadece NATO değildir. Küresel emperyalizmin önemli bir aygıtıdır. “Giderim ha!” diyerek oradan gidemezsiniz. Böyle bile düşünüyor olsanız bunun çok ayrıntılı bir diplomatik planlaması gerekir, diplomatların işidir.

Mevcut durumda NATO, Türkiye’nin güvenlik ihtiyacını karşılamaktadır. Bu açıkları dolduracak askeri ve siyasi planlamalar bir taraftan yapılırken diğer taraftan NATO ile ciddi bir müzakere açılmalıdır. NATO savunma kimliğinin oluşması toplantılarında stratejik bir fikir ortaya koymak yerine uzmanlarınız “erik dalı gevrektir” tadında konuşmalar yapmayacaklar. Ortaya bilgi ve projeler koyacaklar. NATO ile yaşadığımız sıkıntının temelinde biraz da bu var. Askeri ve siyasi toplantılarda eller dizinde “Fadime Abla” gibi orada oturup niye böyle oluyor soramayız. Orada herkes kadar eşit oy hakkımız ve veto hakkımız vardır. Bağımsız yepyeni bir stratejiye olan ihtiyaç ortadadır. Usulüne uygun olarak mesele tartışılmalıdır.(5)

 

NATO’nun Yeni Hedefi Yakın Kara ve Deniz Havzamızı, Nüfuz Alanımızı, Kültür Havzamızı İstikrarsızlaştırmak ve Denetim Altına Almaktır Ancak ABD ve Avrupa’nın Güvenliği İçin Türkiye Vazgeçilmezdir…

Soğuk savaş dönemi sonrasında Türkiye’nin her anlamda öncelikleri, etkileyen ve etkilenen dinamikleri değişmiştir. NATO’nın “cephe ülkesi” olarak SSCB’nin devasa konvansiyonel gücü karşısında vazgeçilemez bir üyeydi. Soğuk savaş sonrası dönemde Türkiye ile Atlantik ve ABD’nin çıkarları büyük ölçüde bu blokların tutarsız siyasi hesapları ile çelişmeye başladı bu Türkiye için bir yeni tehdit alanının oluşması demektir. Türk ordusu konsept ve mantalite olarak buna hazır değildi. Farkındadır ama hala hazır değildir. NATO’nun yeni hedefi yakın kara ve deniz havzamızı, nüfuz alanımızı, kültür havzamızı istikrarsızlaştırmak ve denetim altına almaktır.

Kıta Avrupa’sının ve dolayısıyla ABD’nin, Avrupa’nın kısa ve orta vadedeki tehditlere karşı güvenliği için Türkiye hala vazgeçilmez bir ülkedir. Bir defa bunu bileceksiniz. Avrupa’nın güvenliği Ural-Kafkas hattından Akdeniz’e kadar olan alanın istikrarına bağlıdır. Bu coğrafyanın kurucu siyasi ve askeri aklı Türkiye ve Rusya’dır. Yetkin bir askeri ve sivil diplomasi bunu NATO’ya anlatabilir müzakere edebilir.

Türkiye’nin coğrafi konumu, toplam millî güç unsurları, tarihsel ilişki ve ittifakları, kültür havzası ile olan dinamikleri, reel politik durumu tekil ve tek boyutlu bir dış politika uygulamasına engeldir. Atatürk dönemi Türk dış politikası bu tespit üzerine kurulmuştur. Türkiye’nin tek seçenekli bir Rusya, yönelimi en az koşulsuz NATO’culuk kadar risklidir. Türk dünyası, Türkiye, İran, Pakistan ekseni, Kuzey Müslümanlığı, Türkiye’nin Avrasya içerisindeki dengeleyici dinamikleridir. Bunlar ince ince, duygusallıktan uzak, gergef gibi bilimsel esaslarla işlenmelidir. Tek bir Avrasya ve Avrasyacılık yok. Türkiye kendi Avrasya perspektifini üretecek dinamikleri desteklemelidir.(6)

 

Avrupa Birliği, Atlantik, Ortadoğu, İslam Dünyası, Türk Dünyası, Rusya ve Çin İle İlişkilerini Mutlak Anlamda Birbiri Yerine Alternatif Olarak Sunmak Doğru Değildir.

Dış politikada dost düşman değil ihtiyaçlar ve çıkarlar vardır. Mutabakat sağladığınız blokla da ilişkilerinizin bozulabileceği senaryosu ve buna bağlı tedbirler hep zihninizin bir kenarında olmalıdır. NATO’lu yıllar boyunca bunu ıskaladık. Özellikle NATO üyesi ülkeler NATO gladyosunu tasfiye ederken biz geçiştirdik.

Müttefiklerimizle yakın coğrafyamızda ve nüfuz alanlarımızda çelişkilerimiz var, bunu not edelim. Soğuk savaş sonrasında şekillenen yeni Avrupa güvenlik mimarisinde Türkiye’ye yönelik tehdit ve asimetrik tedhiş karşısında NATO maalesef makul, zevahiri kurtaracak bir desteği bile sunmaktan imtina etmiştir.

Bunun karşısında siz ancak kendi milli güç unsurlarınızı ve potansiyellerinizi etkin bir biçimde planlayarak bu stratejik manevra ve mücadelede yer alabilirisiniz.

Türkiye, Avrupa Birliği, Atlantik, Ortadoğu, İslam Dünyası, Türk Dünyası, Rusya ve Çin ile ilişkilerini mutlak anlamda birbiri yerine alternatif olarak sunmak doğru değildir.

Türkiye stratejik perspektifini kendi kültür havzası ekseninde inşa ederek Batı dünyası ile geniş ve etkin bir işbirliği ağı kurabilir. Rusya ile de ilişkilerini derinleştirebilir. Atlantik ile de Hazar ve Orta Asya alanında işbirliği yapabilir. Burada kesişen ve çelişen alanları doğru tespit etmek gerekir.

Kendi kültür havzasında etkin bir Türkiye Batı ve dünya nezdinde daha saygın bir konuma yükselir.

Türkiye’nin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin soğuk savaş öncesi dönemde savunma ve güvenlik mimarisi ağırlıklı olarak NATO konseptine bağlı olarak şekillenmiştir. Türkiye bütün unsurları ile Batı sistemini içerisindeydi.

Türkiye’nin Ortadoğu Kafkasya ve Hazar Orta Asya, Akdeniz, Asya denkleminde Batı ve Atlantik ittifakı ile konuşabileceği jeopolitik referansları vardır.

Türkiye’nin Ortadoğu-Kafkasya ve Hazar-Orta Asya, Akdeniz-Asya denkleminde Batı ve Atlantik ittifakı ile konuşabileceği jeopolitik referansları nelerdir? Bunları siyasilerimizin cevap bulması gereken sorunların başındadır.

Türkiye Avrasya’nın kalbinde yer alıyor. Bu coğrafyaya güvenlik getirmesinin en önemli boyutunu NATO üyesi olması oluşturuyor. Türkiye’nin NATO üyesi olarak kalması aslında Rusya’nın da topyekün Avrupa güvenlik mimarisindeki yerini ve rolünü güçlendiriyor.

Bütün bunlardan sonra siyasilerin milli konularda daha hassas davranmaları ve Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını ve bekasını düşünerek adım atmalılar. Günlük siyasete bu konuları alet etmemelidirler. Saygılarımla.

 

………………..

Kaynaklar:

1- Ahmet Takan yeniçağ Sessiz kalmak

2- Hürriyet 360 derece İpek Özbay 22/11/2017

3- Ahmet Takan Yeniçağ

4- Kemal Üçüncü Oda tv

Yorum Yapın

Navigate