TÜRKİYE’NİN NATO ÇIKMAZI

Mustafa Temizer

Tehlike Nedir?

Tehlike, etrafındakilerin mandacılığı kabul edelim telkinlerine rağmen; her türlü mandacılığı kabul etmeyerek “Milleti yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır diyen Gazi Mustafa Kemalin önderliğinde Batı ve Rus emperyalizmine karşı verdiğimiz kurtuluş mücadelesinden sonra mandacı zihniyetin devlete hakim olması. Bizim ortağı olduğumuz NATO’da bizim sözümüzün geçmeyişi… NATO’da ABD’nin ne kadar sözü geçiyorsa, keza İngiltere’nin, Almanya’nın ne kadar sözü geçiyorsa NATO’nun 2. Büyük ordusuna sahip Türkiye’nin de onlar kadar sözü geçmelidir. Türkiye, NATO’nun sahipliğine soyunanların, NATO’ya hakim benim diyenlerin insafsızlığını engellemeli; hiçbir şekilde NATO vesayetini, NATO mandacılığını dayatanlara pabuç bırakmamalıdır.  

Millet olarak o yıllardan beri aldatılıyoruz. Hem de bizden olan, bizim adımıza hareket edenler tarafından. Hala da aldanıyoruz. Asıl tehlike aldanmaktır.

NATO’nun değişmeyen prensipleri var. Bunlardan biri de; “İttifak, Avrupa’da ABD’nin konvansiyonel ve nükleer askeri varlığını zaruri sayar.” prensibidir.

Türkiye’de 21 tane ABD-NATO üssü var. NATO’nun Türkiye’deki en eski üssü olan İzmir’e, yetkililerin ”NATO’nun Libya’da ne işi var ya!” çıkışına rağmen 11 Ağustos 2004’de Napoli’deki Landsouhteast NATO karargahı İzmir’e taşındı. 1 Ocak 2006’da da ABD’nin 16. hava filosu, Almanya’nın Ramstein hava üssünden alınarak buraya yerleştirildi. Adana İncirlik; Nükleer bombaların yer aldığı, ABD’nin harek’at üssü.

 

Türkiye Adeta Atom Bombası Deposu

Türkiye’de 28 tane daha dinleme (role) istasyonu, atom ve atom bombası deposu var. Türkiye adeta atom bombası deposu…

Ankara Balgat’da Amerikan hava kuvvetleri için atom deposu

Malatya Erhaç’ta Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası deposu

Adana İncirlik’te Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası deposu,

Kocaeli Köseköy’de NATO’nun atom bombası deposu

Balıkesir’de Amerikan hava kuvvetleri için atom deposu

Lüleburgaz’da Amerikan kara kuvvetleri için Atom deposu

Kocaeli Karamürsel’de Amerikan hava kuvvetleri için atom bombası deposu

Bir de 1 Mart Tezkeresi geçseydi ne olacağını düşünebiliyor muyuz?..

 

Yapılan Yanlışlar

Son yıllarda gördüğümüz, keskin manevralar ile hareket edilen dış politikanın millî, akılcı, Türk Milleti’nin menfaatlerine uygun, sonuç alan bir dış politika olduğunu iddia etmek mümkün değildir.

Tüm komşularıyla, bölgemizde etkin olma çabasındaki tüm güçlerle kavga anlamsızdır. Kişisel hırslar sebebiyle ters düşmenin alternatifi; karaktersiz ve bilinçsiz şekilde batı liderlerinin önünde el pençe divan durmak da değildir. Her iki tutum da binlerce yıllık Türk dış politikasına yakışmaz.

Onurlu, milli dış politika tek bir kişinin zamansız, yersiz, kontrolsüz çıkışlar yaparak, söylemlerini sürekli değiştirerek, inkar ederek yürütülemeyecek kadar ağır, ciddi ve sorumluluk gerektiren bir vazifedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devletine yakışan başkalarının ortaya koyduğu senaryolarda yer almak değildir. Washington’un senaryosunun taşeronu olmak yerine Moskova’dan emir almaya başlamanın övünülecek bir yanı yoktur.

İktidarın izlediği yanlış politika sebebiyle ülkemizin bütün dünya ile irtibatı kopmuş, herkesle kavgalı hale getirilmiştir. Türkiye, oy kaygısı ile yapılan hamasi kavgalar yüzünden önce tüm dünya ile kavga eden sonrasında ise akıl almaz tavizler veren bir ülke haline geti­rilmiştir. Türk Milleti’nin itibarı ile oynamaya kimsenin hakkı yoktur.

İç politikada izlenen menfaatperest uygulamalar yüzünden Türkiye, Fetullah Gülen denen bir meczubun bile operasyon yapabileceği bir ülke haline getirildi.

Türkiye’nin sorunlarının başka bir devlet yöneticisinin yardımı ile çözüleceğini zannetmek kadar büyük bir gaflet olamaz. Dünya beşten büyüktür deyip beşin içinde yer alan ABD Başkanı Trump ve Rusya Başkanı Putin ile ülkemizin bir bölgesindeki meseleyi halletmeye çalışmak kadar büyük bir garabet olamaz. Bu ülkenin hiçbir sorunu, yana yakıla gidilip ABD Başkanı ile Rusya başkanı konuşulmaz. Türkiye hükümeti asla biz Güneydoğu’da şunu, bunu yaparız diyemez. Biz Türk Milleti’ni temsil eden bir kişinin düştüğü bu durumdan utanç duyarız.

Türk illerinin işgal edildiği, İslâm beldelerinin yerle bir edildiği ortamda, bu coğrafyayı yıkanlardan, kan gölüne çevirenlerden medet ummak en iyimser tanımla akla aykırı hareket etmektir.

 

Rusya’yla da ABD’yle de İşbirliği Yapmalı Ama Mahkum ve Bağımlı Olmamalı…

Türk Milleti büyük davasına hizmet etmek için yeniden ve tam anlamıyla bağımsız olmak zorundadır. Ekonomik, askeri, siyasi bağımsızlığını elde etmek için doğru bir denge politikası gütmek zorundadır. Türkiye hiçbir devletle savaşmamalı. Birine kendini bağlamaktan sakınmalı. Rusya ile ABD ile elbette işbirliği yapmalı ve dost olmalı ama mahkum ve bağımlı olmamalı. Vesayet altına girmemeli. Sultan II. Abdülhamid Han Türk siyasetinin altın kuralı olması gereken bir tarihi ve değişmez kuralı beyan ediyor. Dengeli çok yönlü siyaset uygulanması gerektiğini söylüyor. Ve bir savaştan kaçınmak gerektiğini söylüyor. Çıkacak bir savaşın Cihan savaşına dönüşeceği ve bunun imparatorluğun sonu olacağını belirtiyor ve sebep olacağı faciadan sakındırıyor. Ama ders alan var mı?..

İmparatorluk bir Alman eyaleti haline getiriliyor. Cihan devletinin asırlık çalışmalarını yerle bir edenlere “Birbirine düşman bu güçleri bir araya getirmeyi nasıl becerdiniz. Nasıl bir hata yaptınız?” diyor. İmparatorluğun parçalanmasını görmeden vefat ediyor.

Türkiye kendi Ortadoğu tezini ve dayanaklarını açık şekilde ortaya koymalıdır. Sadece kırmızı çizgiler ortaya koymak yeterli değildir. Kırmızı çizgi diye tanımlanan başkalarının yapmasını istemediğiniz eylemler listesidir. Önemli olan başkalarının ne yapacağı değil Türkiye’nin ne yapması gerektiği ve ne yapacağıdır. Biz Türk Milleti’nin evlatlarıyız. Yeryüzüne adaleti yaymak için yemin eden bir milletiz. Türkiye, kendi yaşam alanlarındaki tüm sorunların çözümünde etkin garantör ülke olmalıdır.

 

Çözüm

Bugün, milletimizin, Türkiye’nin, bölgemizin içinde bulunduğu yangından kurtarılması için, namuslu insanlara, onların gayretine, desteğine, imkânlarına ihtiyacımız var. Türkiye’yi bu çıkmaz sokaktan çıkarmak için aziz milletin yardımına ihtiyacımız var. Bu çileli ve ağır yük tek başına bir grubun kaldırabileceği bir yük değildir. Biz doğrunun, doğruların ve hakkın mutlaka başarılı olacağına inanıyoruz. Ve doğruları savunmaya adaleti, hakkı savunmaya ne olursa olsun, ne denirse densin, başımıza ne gelirse gelsin devam edeceğiz.

Allah’a şükürler olsun ki şu ana kadar hayırdan başka bir şey gelmedi. Korkutulmaya çalışıldık, önümüz kesilmeye çalışıldı ama bu dava için çektiklerimiz de bizim için onurdur.

Gayret ve çabamız Türkiye’nin, siyaseti ibadet temizliği ve hassasiyetiyle yapanların yönettiği bir ülke haline gelmesini sağlamaktır.

Çözüm, elli yıldan beri milleti uyaran ehliyetli, liyakatli Millet Partisi kadroları üncülüğünde her alanda Yeniden Milli Mücadeledir. Milli kadroların iktidar olmasıdır. ‘Milli Devlet’, ‘Milli Politika’dır. Bizim, hiçbir grubun iltifatına ihtiyacımız yok. Bizim muhatabımız Türk Milleti’dir. Bu yüzden çağrılarımız Aziz Türk Milleti’nedir. Sizedir. (Bayrak, 1293 Başyazıdan)

Yorum Yapın

Navigate