Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte internetin kullanımının yaygınlaşmasına kadar geçen zaman zarfında bilgi savaşı etkiliydi. Bu dönemde elde edilen her türlü bilgi savaş aracı olarak kullanılma amacını içeriyordu. Dezenformasyon, yani bilginin kasıtlı ve yanlış olarak düşmanı yok etmek için yayılmasının etkin olarak kullanımına, I. Dünya Savaşı esnasında yapılan psikolojik harekâtta sıklıkla rastlarız.
Aslında dezenformasyonun, bilginin yanlış, eksik, yanlı, yalan anlatımına Dünyada insanın mevcudiyetiyle birlikte başladığını söyleyebiliriz. Hz. Adem’in oğulları Habil ve Kabil’in aralarında çıkan çatışma ölümle sonuçlanır. Bu çatışmanın yalan olarak aktarıldığını semavi dinlerden öğreniriz. Artık dünyada bilgi çatışmaları konusunda gelinen son aşama ise çatışmanın tamamen sonlandırılması insan tabiatına aykırı olduğu için, çatışma sürecinin yönlendirilmesidir. Rakip kabul edilen devletlere maskimum zarar verecek, minimum maliyetli bilgi optium bilgi yönetim süreçleri üzerinde çalışılıyor. Günümüzde bulutlar üzerinden, sosyal siteler üzerinden bilgiler depolanabilmekte.
Mevcut Bilgi İşletimlerinin Gerçeği Tam Olarak Kavrayamayışı
Ama esas sorun yerde yürüyen karıncanın ayak seslerinin dinlenebildiği, yandaki komşunuzun ne yediğinin kızılötesi kameralarla görülebildiği veya kara deliklerin gözlemlenebildiği zamanımızda hala “big data” büyük bilgi ambarlarının yorumlanmasında, sürekli ve aktif olarak kullanılmasında sıkıntı çekiliyor. KNIME vb. programlarla “meta data” büyük bilgi amabarlarının, narkotikten kanser araştırmalarına kadar pek çok alanda faydalı olarak kullanımlarını biliyoruz. Yine de hala insanın aklından ve gönlünden tam olarak ne geçtiğini bilemiyoruz. Bir insanın günlük, senelik sürekli davranışlarının takip edilip, analiz edilerek bir sonraki olası davranışının kestirilmeye çalışılmasından bahsetmiyorum. İnsanın zihninin ve gönlünün tamamen okunabilmesinin, vereceği kararın ne olacağının bilinmesinin mümkün olup olmadığı sorusunu kastediyorum. Bu mümkün değildir. Çünkü biz Kur’an-ı Kerim’den biliyoruz ki “kalplerde olanı hakkıyla bilen ancak Allah’tır”.
Belirsizlik Okyanusunda Nasıl Seyahat Edilir?
Belirsizlik anında karar verme sistemleri üzerinde yapılan çalışmaların, özellikle insanın uzaydaki yolculuğu esnasında hayati olacağı malumdur. NASA Mars’ta kurmaya çalıştığı koloni için bu bilgi sürecinin nasıl yönetileceğini bulmaya çalışıyor. Bununla beraber teknoloji, Moore Kanuna göre sürekli olarak hızla gelişse de yapılacak yapay zekalı makinalar sadece bilgi okyanusunda seyahat eden gemi gibi olacabilecektir. Çünkü sadece dünyanın, insanın yaradılışının hatta kainatın yaradılışının her an, tüm bilgilerinin sahip olunması ve yorumunu ezelini ve ebedini bilen, yalnız bir tek olan Allah’tır. İnsan yanlızca “De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave etsek (denizlere deniz katsak); Rabbimin sözleri tükenmeden önce denizler tükenirdi.” (1) ayet-i kerimesini idrak ederek bilgi okyanusunda seyahat edebilecektir.
Bilgi Edinmenin Amacı
Peyagamberimiz(SAV) “Ey Allahım faydasız bilgiden sana sığınırım.” buyuruyor. Bilgi öğrenmenin bir amacı olmalı. Niçin, neye hizmet etmek üzere öğrendiğimiz önemlidir. Bu sorunun cevabı ancak Allah’ın rızası olabilir. Allah’ın rızasını kazanmak üzere emin olduğunuz amel-i salihten herhangi birisini yerine getirmek üzere olur. Yoksa modern psikolojide eleştirilmekle birlikte hala geçerli olan kendini gerçekleştirme “self esteem” basamağına geçerek kendinizi, zeki, bilgili hissetmek için olursa bu sahip olacağınız bilginiz boş bir kibirden başka bir şey olmaz. Çünkü Allah’ın(CC) “Alim” sıfatı herşeyi bilen, bilgisi olan, işin aslını bilen bilen anlamındaki sıfatı ancak zatına mahsustur.
Bilgi Edinme Stratejisi
Bilgiyi öğrenmenin bir maliyeti de vardır. Bu maliyeti iyi değerlendirip sizin için gerçekten de öğrenmeye değiyorsa, bu bilgiye sahip olduğunuz zaman büyük bir gücünüz olacağına kanaat getirirseniz o bilgiyi öğrenmeye başlamanız faydalı olacaktır. Bilgiyi öğrenmenin en önemli maliyeti ise zaman maliyetidir. Zaman, Kur’an’da üzerine and içilen önemli bir varlıktır. Asr Suresi’nde buyurulduğu gibi (2) hüsrandan, büyük zarardan ancak Allah’ın rızasını ummarak o bilgiyi öğrenenler kurtulabilecektir. İşte bilgi elde etme startejisi, elinizdeki imkanı nasıl ve ne kadar, hangi zaman zarfında kullanacağınıza bağlı olarak şekillenecektir. Bu aynı zamanda ilmi öğrenen, bilgi edinen beyinin bir tür sigortasıdır. Çünkü, saf, temiz, halis duyguların beyin üzerinde koruyucu etkisi vardır. Beyin, mutlu, huzurlu iken sağladığı endorfin, oksitosin vb. hormonlar ile kendi kendine doping yaparak bilgiyi öğrenmenin verdiği yorgunluktan, stresten kurtulabilmektedir. Aksine, öfke, kin, nefret, haset ile edinilmeye çalışılan bilgi belli bir seviyeye kadar yine de doping etkisi yapsa da belli bir maksimum seviyeye ulaştıktan sonra beyin üzerinde yıkıcı etkisini oluşturmaktadır.
Faydalı bilginin en önemli özelliği ise, insanlara faydalı olan bilgi olmasıdır. Dikkat ediniz burada amaç, insanlığın hayrı, salahı, kurtuluşudur. Bu, sadece Müslümanlar için değil, tüm insanların hayrına olacak bilgidir. İlimin amacı Maide Suresi’nde buyrulduğu gibi “… Kim bir insanın hayatını kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibi olur. Kim de bir insanı öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. …” (3) bütün insanların hayrınadır. Düşünmek ve hareket etmek gerekir. Kim bilir belki öğrendiğiniz ve öğreteceğiniz bilgi, hali hazırda Müslüman olmayan ama Müslüman olma potansiyeli olan ve mevcut pek çok insandan daha hayırlı bir insana yardımcı olabilir. O yardımcı olduğunuz kişi de başkalarına… Bunu Batı’da “Butterfly effect” diye anlayacak olanlar vardır.
Dinamik Analiz Metodu
Bilgiyi öğrenirken hangi kaynaklardan öğrendiğiniz de önemlidir. Kullandığınız kaynağın yazarının bağlı bulunuduğu düşünce kurumları, siyasi görüşü, dini eğilimleri öğrenmek istediğiniz bilgi denizinden hangi kabı kullanarak bilgi aldığını da gösterecektir. “İlim Mümin’in yitiğidir.” hadisinden yola çıkarsak, her türlü bilgi amel-i salih sınırları dahilinde kullanılabilir. Osmanlı Devleti’nin gelişimini engelleyen, hatta çöküşünü hızlandıran yanlış bir yorum şudur: “Kafire benzeyen kafirdendir” hadisi bilinçli ve/veya bilinçsiz olarak yanlış yorumlanmıştır. İslam Dünyası’nın geri kalmasına sebep olmuştur. Bilgi bir araçtır. Nasıl ve niye kullandığınız size bağlıdır. Elinize alacağınız bir neşteri bilginiz ve niyetiniz varsa hayat kurtarmak için kullanabileceğiniz gibi Karındeşen Jack gibi insan öldürmek için de kullanabilirsiniz…
Bilgi Öğrenme Süreci
Biz yine bu süreci Peygamberimizin(sas) bize öğrettiği hadislerle biliyoruz ki “İlim beşikten mezara kadardır”. Gerçekten de modern bilim artık bebeklerin zekâlarının kendilerine verilen eğitim ve öğretime göre hızla gelişebildiğini göstermektedir. Hani sık sık duyduğumuz bir söz vardır: “Şimdiki çocuklar çok zeki”. Evet doğrudur. Her geçen gün de çocuklar çok daha zeki hale gelmeye başladılar. Çünkü öğrenme kapasitesi, hacmi çok erken yaşlara çekilmiş bulunuyor. Çocukların beyinleri bebekken bile bilgi bombardımanına maruz kalıyor. Bu muazzam kelime aynı zamanda bir o kadar da tehlikelidir. İnsan beyni her an sürekli olarak ciltlerce kitap bilgisi edinse bile diyelim 60 senelik ömrünün sonunda bile beyninin çoğunun kullanmadan ölüyormuş.
Bilgi Öğrenme Algoritması
Aynı zamanda “bilgi zehirlidir” sözünde de hakikat payı bulunuyor. Sahip olduğunuz bilgiyi nasıl sevk ve idare edeceğinizi bilmezseniz, sizi öğrendiğiniz bilgi zehirleyebilir. Bilginin beyinde meydana getirdiği etkinin algoritmasının esas iki kolu faydalı veya faydasız bilgi olmasına bağlı olarak dallanmaktadır.
İnsan öğrendiği, anladığı bilginin büyüsüne kapılarak, kendi zekâsını çok üstün görerek sürekli öğrenme ama asla öğretmeme hastalığına da yakalanabilir. Buna modern psikolojide “sürekli öğrencilik” sendromu diyorlar ki bu durum asla İslam’ın öğretisinde tavsiye edilen durum değildir.
Eğer elde ettiğiniz bilgi, gündelik boş lakırdıdan, rastgele bilgiden oluşuyorsa, bu bilginin işlenmesi daha zordur. Beyin tabir-i caizse çöplükte altın aramaya çalışır. Bu iş, profesyonel olarak yapılabilir. Ama hazırlıksız, donamımsız beyinler için öldürücü virüslerle doludur. Beyin tonlarca çer çöp bilginin işlenmesi sürecinde yorulur, paralize mantıkla çalışmaya başlar. Bu tehlike zaman kaybı tehlikesinden daha beterdir. Allah korusun ölümle bile sonuçlanabilir. Peybamber Efendimizin “ya hayır söyle yahut sus” hadisi bu tür gereksiz, zaralı bilginin yayılmasına istemeden katkıda bulunan Müslümanlar için ihtar niteliğindedir.
Bilginin insanı zehirlemesi; öğrendiklerinin insanı tehlikeler karşısında hipnotize ederek atalete sevk edebilmesidir. İnsan öğrendiği her bir bilginin ağırlığını taşıyamayarak, zaten elinin kolunun bağlı olduğunu, hiçbir şey yapamayacağını zannetmeye başlayabilir. Bu da gayet tehlikelidir. Bir Müslümanın kıyamet koparken bile yapacağı hayırlı bir iş mutlaka vardır.
………..
- Kehf/ 18; 109
- Asr/ 103; 1-3
- Maide/ 5; 32