Defterdar Sarı Mehmet Paşa da “Nesâsyıhu’l-vüzera ve’l-ümera veya Kitab-ı Güldeste” adlı eserinde Devlet adamlarına verdiği öğütlerde ahlaki değerlerin ön planda tutulmasıyla ilgili nasihatlerde bulunmuştur. Hüseyin Ragıp Uğural tarafından sadeleştirilerek okuyucuların istifadesine sunulan eserde özetle şu bilgiler verilmiş*:
“Defterdar Sarı Mehmet Paşa, imparatorluğun gerileme döneminin başlangıcında çevresinde gördüklerini eleştirmek için sesini yükselttiği zaman Osmanlı Devleti’nin en parlak dönemindeki kudretli bünyesini düşünmekteydi. Eleştirdiği şey sistem değil onun yönetiliş tarzıdır. Kendi zamanının şartlarını hemen hemen 200 yıl öncesiyle karşılaştırmıştır. İleri sürdüğü öğütler devlette Suistimal veya fesat saydığı şeyleri anlatmaktadır. Devlet yönetiminde görev alacaklarda zeka, bilgi, namuskârlık ve tecrübenin temel nitelikler olduğunu belirtmektedir. Özellikle kamu görevlerine yapılacak atanmalar konusunda çok ısrarlıdır. Ona göre bu gibi görevliler çok dikkatle seçilmeli, görev isteyenler şüpheyle karşılanmalı, en namuslu ve en iyi yetişmiş, tecrübeli kimseler aranmalı ve önemli mevkiler bunlara verilmelidir. Bu hal Osmanlı sisteminde devletin başarı veya başarısızlığının hemen hemen tamamıyla memurların karakterine bağlı bulunduğu gerçeğini tespit etmektedir.
Mehmet Paşa memurlar üzerinde özellikle durmaktadır; çünkü zamanındaki memurların ahlaki kusur ve zaaflarını derinden hissetmiş, bunu Osmanlı İmparatorluğunun XV ve XVI’ıncı yüzyıllarda büyük sultanların yönetimine erişmiş olduğu ihtişamdan sonra gerilemenin başlıca nedenlerinden biri olarak saymıştır.
Defteri Mehmet Paşa’nın “Nesâsyıhu’l-vüzera ve’l-ümera veya Kitab-ı Güldeste” adlı eseri bu düşüncelerin ışığında kaleme alınmıştır.
Gerçekten bu küçük eser bizlere 18. Yüzyılın ilk yarılarında yaşamış bulunan şerefli ve vicdan sahibi bir Osmanlı devlet adamının kaleminden iyi ve kötü politikanın ne olduğunu öğrenmek fırsatını vermektedir.”
Defterdar Mehmet Paşa’nın eserinde yöneticilere yaptığı tavsiyeden bir bölümde şunları yazmıştır;
“Makamları, kayırma, rica veyahut rüşvet ile vermeyeler.
Geçmiş bütün devletlerde vatana ve millete ziyanlıkların, batmanın, karışıklık ve bozuklukların, “Emanetleri ehline veriniz” sözü ile iş görmekte ihmal yüzünden meydana geldiği herkesçe kabul edilmiştir.
Rüşvetle ehliyetsize ve zalimlere devlet hizmeti vermekten çok çekinmek lazımdır.
Bütün kötü adetlerin ve zulümlerin başı ve başlangıcı ve türlü kötülük ve karışıklıkların kökü ve kaynağı; “felaketlerin büyüğü rüşvet”, dedikleri fesat madenidir ki İslam topluluğu için bundan ziyade bela ve din ile devleti kökünden yıkıcı başka kötülük yoktur. Çünkü rüşvet kişinin dinini ve devletini yıkar.
Rüşvetle ehliyetsize devlet hizmeti verilmesi büyük hatadır.
Adaletli bir vezirin bir başka iyi hali olmasa da rüşvetten perhizi yetişir ve bu büyük iyilik herkese yararlı bir dünya değer büyük sevaptır.
Zamanımızda kadılardan nicesi rüşvetin adını “Mahsûl” koyup Allah’ın emirlerini yerine getirmeyüp Allah korusun hangi taraf rüşveti ziyade gösterirse ona hüküm eder. İsterse alacaklıyı borçlu ve müflisi karun çıkarır. Allah rızası için, bu gibileri dahi büyük önemle araştırmakta güç kuvvet harcayalar ve bunları sözü geçen yoldan atıp uzaklaştıralar.
Allah korusun kanuna göre yapılması lazım gelen işleri rüşvet ile geri bırakıp yasaya aykırı kötü bir işi işleme kadar büyük bir günah yoktur. Ve devlet sahiplerine rüşvet hastalığı gibi ilacı müşkil belki ilacı yok bir devasız hastalık yoktur. İyi düşünüp bundan son derece perhiz etmek ve çekinmek lazımdır.”
“Tarihi tekerrürdür diye tarif ediyorlar
Hiç ibret alınsaydı tekerrür eder miydi? ” mısraları ile tarihten ibret almamızı belirten milli şairimiz Akif’in tespiti çok yerindedir. Kendilerine sistem araştıran devletlerin çoğu Osmanlının yükseliş dönemini inceleyerek sistemlerini kurmuşlardır. Defterdar Sarı Mehmet Paşa’nın eserini biz kütüphanelerin tozlu raflarına bıraktığımız, böyle bir eserden haberimiz olmadığı bir zamanda Amerikalı W.L. Wright eseri İngilizceye çevirerek orijinali ile birlikte basmıştır.
Nesâsyıhu’l-vüzera ve’l-ümera veya Kitab-ı Güldeste” yi ilk defa batı diline çevirerek yayınlayan W.L. Wright, bu incelemeyi, Benjamin Davis Shreve’in Princeton Üniversitesi’ne “eski ve modern milletlerin tarihlerinin tetkikiyle bunların gerileme, bozulma ve yok olma nedenlerinin meydana çıkarılması” amacıyla yaptığı bir vakfı imkanlarından yararlanarak meydana getirmiştir.
Devlet yönetiminde sistemimizi yeniden tesis edelim
İktidarlara ve bakanlara göre değişen değil, Türk milletinin asli ihtiyaçlarına, tarihi ve kültürel sorumluluklarına göre belirlenmiş devlet politikamız olmalıdır. Uzağa gitmeye gerek yok. Son 17 yılda Milli Eğitimde sekiz bakan değişti her defasında da Milli Eğitim politikamız değişmiştir. Aynı değişiklikleri ekonomiden dış politikaya kadar her tarafta görmemiz mümkündür. Devlet yönetiminde sistemimizi kurmalıyız. Ehliyet ve liyakatı ön planda tutmalıyız. Yolsuzluk ve suiistimallerin üzerine taviz vermeden gitmeli, çürüyen, kokuşan ve bünyemizi kemiren pislikleri siyasi hayatımızdan temizleyerek ileri, mutlu ve güçlü bir Türkiye yolunda emin adımlarla ilerlemeliyiz. Jeopolitik ve jeostratejik konumumuzdan dolayı güçlenen ve huzurlu olan bir Türkiye’yi istemeyen küresel aktörlerden dolayı içeriden veya dışarıdan gelecek provokasyonlarla zaman zaman krizler yaşanabilir. Krizleri iyi yönetebilirsek krizden daha güçlü olabiliriz. İstanbul’un fethi öncesi 1402- 1413 yılları arası tarih kitaplarında fetret dönemi diye geçer. Unutmayalım ki, bu dönemden kırk yıl sonra çağ açıp çağ kapayan İstanbul fethedilmiştir.
Tarihin milletler mezarlığında yer almak istemiyorsak, sen ben kavgalarını bir kenara bırakarak devlet yönetiminde sistemimizi yeniden tesis edelim.
* Defterdar Sarı Mehmet Paşa, Devlet Adamlarına Öğütler, derleyen ve çeviren H.Ragıp Uğural, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1000 Temel Eser