KIZIL ELMA’DA GÖRÜŞÜRÜZ!

Biz Türkler, ordusu olan bir millet değil, milleti olan bir orduyuz!

Mustafa Kemal Atatürk

Her şeyin sahibi olan Tanrı bir gün ‘‘yukarıda mavi göğü, aşağıda yağız yeri, ikisinin arasında da insanları yaratmıştı. Tüm bunlara rağmen eksik bir şeyler vardı. Sonra en yüce varlık olan insanları yarattı. Tanrı dünyanın bir anlamı, bir düzeni olmasını istiyordu. İnsanları yarattıktan sonra kavimlere ayırdı ve insanların birbirleriyle kaynaşmalarını sağladı. İnsanlar yaşam biçimleri, coğrafya ve iklim şekillerinden etkilenip farkı özelliklere bürünmeye, farklı adlar almaya başladı. İçlerinde öyle bir kavim vardı ki yaratılmış hiçbir kavme benzemiyordu. Yüce Tanrı bu kavmin adını kendi koydu ve hiçbir kavme bahşetmediği özellikleri bu kavme bahşetti. Bu kavim dünyadaki adaletin, ahlakın, dürüstlüğün, incelik ve bilgeliğin temsilcisi oldu. Bu kavim özgürlüğü için yaşamaya ve bunu engellemek isteyenlere karşı savaşmaya başladı. Tanrı bu kavmin başına kendisi tarafından ‘‘kutlanan’’ birini kağan olarak oturttu. Ona ‘‘Tanrıkut’’ dendi. Bu övülmüş kavme Tanrı TÜRK adını verdi. Türk ‘‘güç, kuvvet, erdem ve olgunluk’’ demekti…

Türkler bu ada yakışır biçimde pek çok kağanlık, devlet, imparatorluk kurdu. Dünyanın bugünkü haline gelmesinde rol oynayan nihai etken oldular. İlimde, bilimde, kültürde hep ilerileri hedeflediler. Kimi zaman silah gücüne gerek duymadan gönüller fethederek sınırlarını genişlettiler. Asla at, kılıç, kargı, ok, yay ve savaşçıdan ibaret olmadılar.

Tüm bunlardan yola çıkarak, Tanrı’nın kendilerine yüklemiş olduğu zalimlere karşı güçsüzlerin ve haklıların yanında olma, yeryüzünde Tanrı adına adaletin ve düzenin koruyucuları olma görevini en kutsal görev bilen Türklerin yaratılış amaçlarını; dünyaya hakim olma ve adaleti sağlama olarak açıklarsak yanılmış olmayız. Yüce kültürümüz, zengin dilimiz, atalardan miras töremiz ışığında nice bin yıllar devirdik ve 7 bağımsız Türk devleti olarak varlığımızı sürdürüyoruz. Ne kutlu töredir Türk töresi, ne kutlu dilektir Kızıl Elma!

Türklerin adalet ve güven sağlamak için, yeryüzündeki tüm Türk boylarıyla birleşme dileklerini Kızıl Elma ülküsü olarak tanımlıyoruz. Peki, nereden geliyor bu Kızıl Elma tamlaması? Ne ifade ediyor?

Ülküler önce zihinlerde oluşur, gönüllerde yer edinir. Sonra destanlarla dilden dile aktarılır. Bilinçaltında bir yerlerde sürekli var olan o ülküye varma isteği öyle coşar ki, insanlar o ülkü etrafında toplanırlar ve harekete geçerler. Nihal Atsız’ın dediği gibi, ‘‘ülküsüz topluluk yerinde sayan, ülkülü topluluk yürüyen bir yığındır.’’

Belki Kızıl Elma hiç gidilemeyecek yerlerdedir ancak Kızıl Elma’ya varmak uğruna yollara düşmek oraya varmak kadar onurlu bir davranış değil midir?

Türkler tarihte birkaç kez tek bayrak altında birleşmişlerdir. Türk’ün ülküsü hep daha uzakları arzulamak olmuştur. Kızıl Elma kavramı soyut ve somut olarak iki şekilde tanımlanabilir. Bu iki tanımlama da birbirini tamamlar, destekler niteliktedir. Somut olanı kısaca; askeri, siyasi, hukuki, kültürel, sosyal anlamda bir birliktir. Yani Türklerin aynı vatanda, tek bayrak altında toplanmasıdır. Soyut anlamda ise; Türk boylarının zihinlerde ve gönüllerde birlik sağlamasıdır. Uzakta dahi olsa birbirini kollaması, desteklemesi, birbirinin iyiliğini düşünmesidir. Coğrafi uzaklıkları yakın etmesidir. Bir gün siyasi anlamda birlik sağlanacağına dair inancının olması ve bu yolda çaba göstermesidir Kızıl Elma.

Nitekim Mustafa Kemal Atatürk de; ‘‘Türk Birliği’nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapatacağım. Türk Birliğine inanıyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk Birliği ile açacak, dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türklüğün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek.’’ demiştir.

Kızıl Elma konusunda tarihten birkaç örnek verecek olursak; Kastilyalı elçi Clavijo, Timur’un Saray Otağı’nda hakimiyet sembolü olarak elma ve hilalin birlikte kullanıldığını, otağdaki direklerin ucunda bakır renginde elmalar olduğunu aktarır. Kanuni Sultan Süleyman’ın kışla ziyaretleri sonrası dönerken ‘‘Kızıl Elma’da görüşürüz’’ dediği aktarılmaktadır. Yine Topkapı Sarayı Kütüphane Müzesi’nde sekiz Osmanlı padişahının resmi bulunduğu, bu sekiz padişahın yedisinin elinde birer elma tuttuğunu görmekteyiz. Osmanlı gibi bir imparatorluğa padişahlık eden atalarımızın elindeki bu elmalar tesadüf ya da rastgele ele alınmış değildir. Geçmişten günümüze ‘‘kızıl elma’’ ve ‘‘hilal’’ Türklerde hakimiyet sembolü olarak kullanılagelmiştir. Öyle ki ‘‘yol nereyedir?’’ sorusuna ‘‘Kızıl Elma’ya’’ yanıtı verdiren de yine bu genetik koddur.

Yukarıda 7 bağımsız Türk devleti var demiştik. Elbette ki varlığımız 7 bağımsız Türk devleti ile sınırlı değil. Bir de özerk diye bildiğimiz işgal altındaki Türk toprakları var. Türk’ün ülküsü tüm Türkleri birleştirmeye dayanır.

Bizim Kızıl Elma’mız; Nahçıvan, Kırım, Karakalpakistan, Gagavuzya, Karaçay, Dağıstan, Balkarya’dır.

Tataristan, Başkurdistan, Tuva, Şorya, Yakutistan, Hakasya, Altay, Çuvaşistan’dır.

Güney Türkistan, Güney Azerbaycan, Türkmeneli

Bizim Kızıl Elma’mız Doğu Türkistan’dır!

 Kanuni Sultan Süleyman’ın deyişiyle; Kızıl Elma’da görüşürüz!

Yorum Yapın

Navigate