T.C Hükûmetinin ve TBMM’in cevaplaması gereken soru: TSK’YA KARŞI PSİKLOJİK SAVAŞ MI YAPILIYOR? KİMLER YAPIYOR?

Bayrak Dergisi 1250

Haziran ayı en gergin ay adını hak etti. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un bir süre önce yaptığı aşağıda basına yansıyan haberlerde özetlediğimiz değerlendirmesi gerçekten önemli konulara parmak basıyordu.

Sayın Başbuğ, medya üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı asimetrik bir savaş yapılmaktadır” diyerek Türkiye’nin çok vahim ve hayati bir problemle karşı karşıya geldiğini duyuruyordu.

Böylesine ciddiyeti ve hayatiliği tartışılmaz bir uyarıyı, elbette millet değerlendirecek, milletin duyarlı toplulukları, grupları değerlendirecek…

TSK’YA KARŞI PSİKOLOJİK SAVAŞ TESPİTİNİ KİM, NEREDE DEĞERLENDİRECEK?

Bu çağrı ve uyarı elbette tüm millete yapılmış açık bir çağrıyı, bilgilendirmeyi içeriyor. Ama muhatabı kim dersek, çare aramak, anayasal meşru siyaset kuralları içinde, çözüm üretmek ve uygulamakla sorumlu hükûmetten başka bir makam olamaz.

Yani Genelkurmay Başkanlığı millete Türkiye’nin karşılaştığı bu çok hayati değerlendirmeyi sunarken, bu çok önemli, hayati önemdeki tespit ve değerlendirmenin muhatabı, anayasamıza göre Sayın Başbakan ve Meclis’tir.

Meşru siyasetin geçerli kurallarına göre, Sayın Başbakan ve bakanlar kurulu, bu değerlendirmeyi acilen ve hak ettiği hassasiyet içinde kıymetlendirip çözüm bulmak ve çözüm üretmek mecburiyetindedir.

Sayın Başbakan, Genelkurmay Başkanlığının TSK’ya karşı ASİMETRİK PSİKOLOJİK SAVAŞ TESPİTİNİN GERÇEKLİĞİNİ VE TSK’YA KARŞI PSİKOLOJİK SAVAŞ AÇAN MİHRAKLARIN NE OLDUĞUNU TESPİT MECBURİYETİNDEDİR. Çünkü anayasa bu görevi bakanlar kuruluna yüklemiştir.

Genelkurmay Başkanı Başbuğ basın toplantısında, silahlı kuvvetlere yönelik medya üzerinde asimetrik bir psikolojik harekat yürütüldüğünü vurguladı; fitne fesat oluşturmaya çalışan’ yapının ortaya çıkarılmasını istiyor. TSK’dan elinizi çekin” diyor.

(Cumhuriyet 27 Haziran 2007)(Yeniçağ)

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un açıklaması Hürriyet’te şöyle tekrarlanıyor: “Başbuğ, “Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı medya üzerinden, asimetrik bir psikolojik savaş yürütmeye son verin”

Genelkurmay Başkanı Başbuğ, askeri savcılığın kararından sonra, irtica ile mücadele eylem planı denilen fotokopi belge için kağıt parçası” dedi. Başbuğ savcılardan bunu hazırlayanların bulunmasını istedi.”

(27 Haziran 2007, Hürriyet)

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Komutanı Orgeneral Başbuğ’un bu tespitinin hüsnüniyet sahibi vatandaş çoğunluğunu tarafından çok önemli ve hayati olduğunun kabul edeceğinden eminiz.

 

TSK’YA KARŞI PSİKOLOJİK SAVAŞ MI VAR? VARSA HANGİ GÜÇ?

Altını çize çize Sayın Başbuğ, TSK’ya karşı medya üzerinden asimetrik bir savaş yapıldığını söylüyor. Ve bunu yapanların bulunmasını sivil makamlardan istiyor. Ne demek, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı asimetrik bir savaş yürütülmesi?

Genelkurmay Başkanı yaptığı basın toplantısında Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı medya üzerinden asimetrik psikolojik savaş yapıldığını söylüyor. Bu tespitin büyük bir titizlikle incelenip müzakere edileceği yer, MGK, hükûmet ve Meclis’tir. Sayın Başbuğ’un ortaya koyduğu tespitin hafife alınacak tarafı yoktur. Bu hayati tespit üç önemli unsuru ihtiva etmektedir. Bu üç unsur şudur:

1- TSK’ya karşı bir savaş var!

2- Bu savaş asimetrik bir psikolojik savaştır.

3- Bu asimetrik savaş medya üzerinden yapılmaktadır.

Medya üzerinden yapıldığı söylenen bu savaş, tenkit değil, muhalefet değil, tartışma değil savaştır. Yani TSK’nın bazı işlerini tenkit etmek, yanlışlarını ortaya koymak ve düzeltmek değildir. Savaş düşünce ve davranışlarının hedefi, “düşman silahlı kuvvetlerini imha etmek veya teslim olmaya zorlamak” olarak tarif edildiğine göre burada birileri TSK’ya karşı savaşmaktadır dediğinizde, bir gücün veya merkezin TSK’YI İMHA etmek veya teslim olmaya zorlaması söz konusu. Gerçekten,Psikolojik savaş, düşman halkların ya da düşman ordularının düşünce ve davranışlarının, savaşma isteklerini kıracak, bozacak ya da azaltacak biçimde etkilemeye yönelik her türlü önlemin ve yolun sistematik olarak savaş türü olarak tarif edilmekte.(*)

Psikolojik savaş kime karşı yapılıyor, düşman halka ve düşman silahlı kuvvetlere? Yani Türkiye’ye karşı bazı güçler simetrik olmayan bir savaş açmışlar. Türk Milleti’nin resmi ve meşru gücü TSK, kimler için, hangi güçler için düşman sayılıyor? Hafızanızı yoklayın, mesela Pasok için Türkiye ve TSK düşmandır. Taşnak partisi ve etkisindeki Ermeni örgütleri ve hükûmetleri için de düşman hedeftir. Pkk’yı da bu mihrakları anlamak ve anlatmak için hatırlayabiliriz.

Peki bu savaş nasıl yapılmakta… medya üzerinden yapılmakta. Daha… başka asimetrik savaş yapılmakta.

Sayın Başbakan bu ifadelerin açılmasını ister, bu asimetrik savaşı sürdüren merkezlerin hangi devlet, hangi odak olduğunu, uygun zeminlerde öğrenir, bu savaşın medyada nasıl gerçekleştiğini de sorumlu başbakan olarak öğrenir ve gereğini de yapar.

Gazetelerin manşetlerini ve yazarların zehir zakkum saldırılarını, aşağılamalarını, teker teker ifade etmek istemiyoruz.

TSK’nın kendisine ve kaçınılmaz olarak Türkiye’ye karşı asimetrik bir psikolojik savaş değerlendirilmesi, ‘demokrasiye karşı savaş’ adı altında cevaplanıyor. Yani TSK’nın kendisine karşı bir psikolojik savaş yapıldığını söylemesi, hemen “demokrasiye karşı savaş” olarak algılanıyor. TSK’nın yaptığı bir değerlendirmeyi demokrasiye karşı bir savaş olarak değerlendirmek, TSK’ya ve Clausevitze göre halka karşı açılmış savaşın itirafı olmuyor mu?

 BELGE Mİ KAĞIT MI? HAFTALAR BOYU YAPILAN TARIŞMA

Türkiye bir süreden beri bir belgeyi tartışıyor. Genelkurmay Başkanlığında hazırlandığı belirtilen belge AKP’yi ve Fethullah Gülen cemaatini bitirmeyi amaçlayan ve ‘irtica ile mücadele planı’ adı verildiği öne sürülen bir belge! Bu vahim iddialara yer veren belgenin bir gazetede yayınlanması ile belge gün ışığına çıkmış oluyor.

Yani hukukumuza göre bu belge gerçekse bir suçun da aynı zamanda belgesi bir gazetede yayınlanmış oluyor. Ve bu andan itibaren de Türkiye’nin en önemli meselesi olarak gündemi kilitliyor. Sanki bu belge Türkiye’ye giydirilmiş deli gömleği gibi.

Genelkurmay’da hazırlandığı iddiası ile yayımlanan ve bu yayımı ile aleni hale gelen mefruz veya müsnet suçun bu belgesi tartışılıyor. Karşılıklı ithamlar, savunmalar akılları karıştırıyor. Siyasi partiler, bu belge üzerine konuşuyor. Ve nihayet Sayın Başbakan konuşuyor. Ona göre ‘bu belge gerçek değilse vahim, gerçek ise daha vahim.’

Pek çok vatandaşımızı da ‘olmaz böyle şey, ama ya olduysa’ gibi düşüncelere ve evhama iten böyle bir durumun kabul edilmezliği açıktır.

 DEMOKRATİK HUKUK DÜZENİNİ HEP BİRLİKTE SAVUNMALIYIZ!

Siyasi iktidarda kim bulunuyor olursa olsun, beğenelim beğenmeyelim demokratik yollarla iktidara gelmiş bir siyasi ekibi, hiçbir düşünce ve endişe ile alaşağı etme çabası mazur görülemez, asla taraftar bulamaz.

Türkiye çok partili demokratik hayata yöneldiği 1946 yılından bu yana TSK’ya dayandırılan darbelere ve darbe teşebbüslerine sahne olmuştu. Ancak bu müdahaleleri darbeye teşebbüs edenler bile ülkenin içine sürüklendiği ihtilal ortamı ile izah etmişler, mazeretlerini ifade etmişlerdir.

Söz konusu belgeye dönecek olursak, hangi sebep ve bahane ile olursa olsun, bir iktidarın görevden alınmasını, yani darbe girişimi nereden kaynaklanmış ve hangi bahane ile yapılacak olursa olsun gayri meşrudur. İster demokratik meşruiyet taşıyan bir iktidarı alaşağı etmek gibi vahim anayasal bir suç teşkil eden bir fiili isterse hakkında verilmiş bir yargı kararı bulunmaksızın bir topluluğun gayri meşru olarak cezalandırılmasını ve tasfiyesini amaçlayan çabaları anayasal hukuk nizamı caiz görmez, göremez. Bu temel inanç ve kabullerin partili partisiz veya tarafsız bütün hüsnüniyetli demokrat vatandaşlarımızın samimi kanaati olduğu inancındayız.

 ONBEŞ GÜN BOYU TÜRKİYE’Yİ NASIL MEŞGUL ETTİLER?

Türkiye’nin gündemini günlerdir meşgul eden ve Genelkurmay Başkanlığında hazırlandığı iddia edilen “irtica ile mücadele eylem planı” belgesinin yayınlanmasından itibaren Türkiye bu belgeye kilitlendi, adeta Türkiye felç oldu. Çünkü iddialar gerçekten korkunçtu ve kabul edilemezdi. Türkiye’yi hala etkisi altında tutan bu “irtica ile mücadele eylem planı”nın yayınlanmasının Türkiye’yi nasıl bloke ettiğini ve bu kilitlenmenin hala nasıl devam ettiğini görelim.

Yazılı basında Türkiye siyasetini bloke eden belge 12 Haziran tarihinde Taraf gazetesinde yayınlanmış ve 13 Haziran tarihinde iktibaslarla yayılmağa başlamış ve 25 Haziran tarihine kadar hızı kesilmeden devam etmiş. 13 Haziran tarihinden itibaren, Star gazetesi Taraf gazetesi haberini şöyle yayınlayarak psikolojik savaşı sürdürmüş… “İNANILMAZ PLAN ERGENEKON 2009” başlığı ve takdimi ile yayının sürdürmüş, haberin ayrıntısı ise şöyle olmuş:

 ASLI BULUNMAYAN BİR BELGEYE GÖRE SERVİS EDİLEN YIKICI PLAN

“İNANILMAZ PLAN ERGENEKON 2009, Genelkurmay Harekat Başkanlığı’nın nisan 2009 tarihli planı Ergenekon’un hala aktif olduğunu ortaya çıkardı. Genelkurmay soruşturma başlattı.” Akıl almaz planda, AK partinin zayıflatılması, Ergenekon’un sulandırılması ve Gülen Cemaatinin hedef alınması talimatları veriliyor.

Aynı gün “Star Gazete.com”da yayınlanan internet sitesi haberinde F.Gülen’in konu ile ilgili görüşlerini ve açıklamalarını veriyor. Gülen’den, “Ergenekon andıcına yorum başlığı” ile verilen görüşler ve savunma ve açıklamalar kısaca şöyle. Sayın Gülen özet olarak, Fethullah Gülen Cemaatini bitirmek üzere, şimdiye kadar 30 plan hazırlandığını ifade ediyor, bu planın mevcut olmayan bir varlığın yok edilmesi çabası anlamına geldiğini, bu çabanın ortaya koyduğu eserlerin ve hizmetin Türkiye  insanının gönüllü çabalarının eseri olduğunu beyan ediyor, bir şahsın eseri saymanın haksızlık olduğunu ve bu tür çabaların TSK ile irtibatlandırılmasının TSK’nın korunması gereken imajına aykırı olduğunu ifade ediyor.

 VAHİM VE ŞEYTANİ İRTİCA PLANINDA NELER VARMIŞ?

Plan Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş’ın avukatlığını yaparken tutuklanan emekli yüzbaşı Serdar Öztürk’ün ofisinde bulundu. Albay Dursun Çiçek imzalı plan eski adı Psikolojik Harp Dairesi olan Genelkurmay Harekat Başkanlığında hazırlanmış.

 ERGENEKONCU ASKERLER AKLANACAK

Taraf gazetesinin 12 Haziran tarihinde yayınladığı anlaşılan muhtelif aşamaları olan planda AKP ve Gülen cemaatine karşı alınması tasavvur edilen tedbirler sıralanmış. Bu tedbirler bu tür haberleri yapmakla ünlü gazetede yayınlanan ve fakat aslı şimdiye kadar bulunmayan kağıdın fotokopisine göre şöyle:

“Taraf gazetesinin yayınladığı planda Ergenekon’dan tutuklanan askerlerin masum olduğu ve AKP’nin dini rejim” hedeflediği vurgulanırken, dost basın organlarında askerlerin irtica ile mücadele ettikleri için tutuklandığı “yönünde haberler yapılması emredilecekmiş. Aslı bulunmayan ve bir kısım misyon gazetelerinin, paslaşa paslaşa besleyip besleyip büyüttükleri “irtica ile mücadele, AKP ve Gülen cemaatini bitirmeyi amaçladığı ifade edilen irtica planı 2009 adı verdikleri harekat planı şu emirleri içeriyormuş. Bu kağıda göre yapılması düşünülen hususular şunlarmış:

  1. Dost basın organları kullanılacakmış. 2. AK partide bölünme izlenimi yaratılacakmış. 3. Okulda ibadet haberleri yayınlatılacak. 4. Işık evleri baskınlarında, silah, mühimmat ve plan bulunması sağlanacak. FG grubu Fethullahçı terör örgütü kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askeri yargı kapsamında yürütülecektir. 5. Muhafazakar vatandaşlar bile pes demeli. 6. Hazırda bekletilen hocalar… Evrenosoğlu gibilerine eylemler yaptırılacak… Veren gibi isimlere Tv’lerde istediğimiz gibi açıklamalar yaptırılacak…”

 İKTİDARA DÜŞEN GÖREV, PLANI HAZIRLAYANLAR BULUNSUN!

Bu dehşetengiz, şeytani planı yayınlayan Taraf’a ve bu habere balıklama atlayan propaganda merkezlerine göre, ‘AKP’yi ve Fethullah Gülen cemaatini bitirme planı’ adıyla uygulanacak plan, Genelkurmay Başkanlığında hazırlanmış.

Bu vahim, şeytani ve şerefsiz planın yazılı olduğu söylenen belgenin aslı yok. 12 Haziran’dan 26 Haziran’a kadar Türkiye’yi bloke eden ve TSK’yı da kurum olarak karalama amacı güttüğü apaçık olan bu psikolojik savaş harekatını iktidar durdurmak ve kaynaklarını kurutmak mecburiyetindedir.

Sayın Başbakan, ‘kurumlar arasında güven tamdır, bir fitne karşısındayız’ diyordu. Sayın Başbakanı bu belgenin aslının bulunmasını ve ülkeye karşı girişilen bu psikolojik harekatı püskürtmeye ve sorumluları bulmaya çağırıyoruz.

Demokrasi ve hukukun yanında olan bütün vatandaşlarımızın, millete ve devlete karşı girişilen bu çirkin psikolojik harekatı ve kaynaklarını tespit, teşhir ve suçluların cezalandırılması konusunda iktidarın namus borcu olduğunu hatırlatacaklarına inanıyoruz. Eğer millete karşı açılmış bir psikolojik savaş varsa, ve o milletin silahlı kuvvetlerinin başı, yani TSK Genelkurmay Başkanı tarafından açıklanıyorsa, küçük hesaplara itibar etmeden, sorunun büyük hassasiyetle ele alınacağı yer, TBMM DEĞİL MİDİR?

Meclis’i göreve çağırıyoruz. Bu önemli görevi Meclis’in nasıl yerine getirdiğini bütün millet gözünü kırpmadan ve can kulağı ile izleyecektir. TBMM’ye, Gazi Meclis’in gerçekten halefi olduğunu göstermek için harika bir fırsat ve devasa bir sorumluluk.

BAYRAK

(*) Bkz, Büyük Larus ansiklopedisi 16 cilt, psikolojik, shf; 9604, ayrıca meraklı okuyucular için M. Megret’in Psikolojik Savaş, Varlık Yayınları, I. Dünya Savaşından Alınan Psikolojik Dersler, kitabına bakınız) Ayrıca Savaş sanatı teorisinin kurucularından Carl Von Clausewit’ze göre, savaşta amaç ve araç bölümünde, “Silahlı Kuvvetler her durumda imha edilmelidir yani artık savaşa devam edemeyecek hale getirilmelidir. (Shf, 49, doruk, shf. 2007)

Yorum Yapın

Navigate