Ukrayna Üzerinden Yeni Dünya Düzeni mi Kuruluyor?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, öncesi ve sonrası ile değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Kim haklı kim hasız sorusuna verilecek en güzel cevap, ‘yanlış sorunun doğru cevabı olmaz’ olacaktır. Doğru olan, kan ve gözyaşından beslenen emperyalist güçlerin kendi hakimiyet alanlarını genişletmek, ülkelerin kaynaklarını sömürmek için uydurdukları bahanelerle saldırı ve işgalde bulunmaktan çekinmemeleridir.

Rusya Ukrayna’yı işgal ederken Rusya’nın Çarlık Rusya’sını yeniden ihya etmek istediğini görmeden, Kırım’ın işgalini, Gürcistan’da yaşananları dikkate almadan, ABD’nin Balkanlar’da ve Avrupa’da yeni kurduğu üsleri ve askeri yığınakları görmeden bölgede yaşananları sağlıklı değerlendiremeyiz.

Putin Ukrayna’ya yaptığı işgal girişimi sırasında niyetini açık bir şekilde tüm dünyaya açıklamıştı. Demişti ki:

“Bolşevikler, Rus imparatorluğunu yok etti. Lenin, Rus devlet geleneğini yok etti. Rusya tahrip edildi… Ukrayna diye bir ülke yoktu. Ukrayna, Lenin’in eseridir ve varlığını komünizme borçludur. Sovyetler dağılırken komünizm bitti denildi ama asıl şimdi bitiyor… Bolşevikler, Rus Çarlığı toprakları üstünde birçok devlet (özerk cumhuriyet) kurdu. Bu devletler, Rusya’nın kaynakları ve Rusların kanıyla kuruldu. Lenin ve Stalin, tarihsel Rus topraklarını aldı ve başka uluslara verdi. Hukuki temelleri olmayan devletler kuruldu… Üye ülkelere Sovyetlerden ayrılma hakkını vermek birliğin temeline -döşenen bir mayındı…”

Putin bu sözleri ile bölge üzerinde kaybettiği gücünü kazanmak, Rus İmparatorluğunu yeniden inşa edeceğini net bir şekilde beyan etmiştir.

Sovyetler Birliğinin 1991 yılında dağılmasına kadar dünya çift kutuplu iken bu dağılmadan sonra dünya tek kutuplu hale gelmiştir. Tek kutuplu dünya düzenin hakim olduğu 2000’li yılların başı renkli devrimlerin yaşandığı yıllar olmuştu. 2003 yılında Gürcistan’da “Gül Devrimi”, 2004’te Ukrayna’da “Turuncu Devrim” 2005’te Kırgızistan’da “Lale Devrimi” ile yönetimlerde değişiklikler olmuştur. Bölgede güç kaybeden Rusya yaptığı hamlelerle Gürcistan’dan Abhazya ve Güney Osetya’yı kopararak bağımsızlıklarını ilan etmelerini sağlayarak bu özerk yönetimleri tanımıştır. 2014 de ise Kırım, Rusya tarafından işgal edilmiştir. Ukrayna’nın doğusunda Donetsk ve Lugansk’ın kendisine bağlı özerk olmasını sağlamıştır. SSCB her ne kadar dağılmışsa da bu birliğin amiral gemisi konumunda olan Rusya bağımsızlığını ilan eden ülkeler üzerinde söz sahibi olmaya, onları yönlendirmeye devam etmiştir.

Emperyalizm hakimiyet için sınır tanımıyor

Emperyalizm ülkeler üzerinde ABD ve Rusya ile hakimiyet kurma peşindedir. Birbirine düşman olarak görülen bu ülkeler kendi aralarında yaptıkları anlaşmalarla dünyayı kendi nüfuz bölgelerine göre taksim etmektedirler. İki güç de varlıklarını birbirlerine karşı olan düşmanlıklarına borçludurlar. Sovyetler Birliğinin yayılmacı politikasına karşı kurulan NATO, SSCB’nin dağılmasından sonra kendi aralarında da görüş ayrılıkları yaşamaya başlamıştır.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) ABD ile yaşanan sorunlar nedeniyle ‘beyin ölümünün’ gerçekleştiği yorumunu yaparak Avrupa ülkelerini NATO müttefiklerini savunmak için artık ABD’ye güvenemeyeceklerini beyan etmesi dikkatlerden uzak tutulmamalıdır.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali öncesinde ABD ve AB ülkeleri Ukrayna’nın yanında olduğunu ve her türlü desteği vereceğini açıklayarak adeta Putin’i Ukrayna’yı işgal için tahrik etmiş Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski de Rusya’ya karşı kışkırtılmıştır.  ABD ve AB ülkelerine güvenerek Rusya’ya meydan okuyan Zelenski beklenmedik anda Rusya’nın işgali ile karşı karşıya kalmıştır. Bu işgal sonrası NATO ülkeleri kendi aralarında olan görüş ayrılıklarını bırakarak kenetlenmişlerdir. Rusya ise Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de olan hakimiyetini Karadeniz bölgesinde de perçinlemek istemiştir.

Rusya ve ABD Neyin Peşinde?

Rusya, Kendi etki alanı olarak gördüğü söz konusu coğrafyada Rusya’yı dengeleyecek, çevreleyecek ve tehdit edecek bir güç görmek istemiyor. Bunun için ABD, AB ve özellikle NATO’ya diplomatik sahada “buralardan Uzak durun” mesajını veriyor.  

ABD ise; Rusya’yı Ukrayna’dan uzak tutmak, Ukrayna’nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumak gibi görünse de asıl amacı, Rusya’nın tekrar güçlenerek bölgedeki etkin güç olma arzusunu engellemek, Ukrayna’yı NATO ittifakının bir parçası hâline getirerek, Rusya’yı çevrelemek, tehdit olmasını önlemek, Karadeniz’de sınırlamaktır.  ABD’nin asıl derdi Ukrayna değil, Rusya’dır.

ABD, Rusya her ikisi de güç dengelerini anlaşarak korumak peşindedirler. Yoksa ülkelerin bağımsızlığı, toprak bütünlüğü umurlarında değil, her zamanki gibi onlar istismarcı ve en büyük sömürücülerdirler. Taraflar prestijlerini de koruyarak bu durumdan nasıl kârlı çıkarız düşüncesindedirler…

ABD bir taraftan Karadeniz’de Rusya’yı sıkıştırmaya çalışırken diğer taraftan da Balkanlarda ve Avrupa’da üsler kurmaya, askeri yığınak yapmaya devam etmektedir. Yeni dünya düzeninin kurulmasında acaba ABD-Rusya anlaşarak Ukrayna’yı kurban mı ediyorlar sorusu insanın aklına gelmektedir.

Enerji ve tarımda dışa bağımlı olmaktan kurtulmalıyız

Gelecek bizlere neler gösterir bilinmez, ama Rusya Ukrayna arasında yaşanan savaş hali ekonomimiz üzerinde ciddi tahribat yapacaktır. Enerjide ve gıdada dışa bağımlı olmamız ve bunların yüzde doksanının Rusya ve Ukrayna’dan temin edilmesi savaşın uzaması halinde yeni krizler yaşamamıza sebep olabilir. Ülkemiz enerjide, yenilenebilir enerji kaynakları açısından çok şanslı olmasına rağmen maalesef bu alanda yeterli çalışma yapılmamaktadır. Tarımda kendi kendine yeterli bir ülke iken yanlış tarım politikaları ile maalesef her türlü tarım ürünü ithal eden bir ülke haline geldik. Rusya- Ukrayna savaşı inşaallah yöneticilerimiz için ders olur da vakit geçirmeden yenilenebilir enerji kaynaklarına ve tarımda milli bir tarım politikası uygulamaya geçilir.

Türkiye’nin bağımsız dik duruşu milli, güçlü ve egemen bir devlet, Muhteşem Türkiye haline gelmesi uluslararası arenada süper güçlerin olumsuz etkilerini asgariye indirecektir.

Yorum Yapın

Navigate