Musul Savaşı

Akram Belkaïd

Irak Başbakanı Haydar El-Abadi, 2014 Eylül ayında IŞİD örgütüne karşı mücadelede Ulusal Birlik Hükümetini kurmak üzere Irak Parlamentosu desteğini alırken şöyle bir açıklama yapmıştı: “Irak ülkesi, Musul şehri özgürlüğüne kavuşuncaya kadar tekrar canlanıp ayakları üstüne durması artık mümkün değil. Musul’un bu amacına ulaşabilmesi için bir an evvel harekete geçmeliyiz.” Bu yönde görülen gecikmeler nedeniyle; IŞİD örgütünün Musul’u Haziran ayında ele geçirmesi üzerinden iki yıldan fazla bir zaman geçti ve Musul halkı da şehri esir alan örgütün elinden kurtarmak üzere “muzaffer olmak” için iki yıldan fazla zamandan beri bekliyor.    
ABD Başkanı Barack Obama da Musul halkının işgalci örgüte karşı “zafer kazanma operasyonuna” katılmak üzere irade beyan etmesini IŞİD örgütü kökünün kazınması hedefi doğrultusunda nihai bir başka adım olduğu şeklinde bir tanımlama getirmişti. Musul’un işgalci örgütten geri alınması, yaşanan savaşlardan dolayı yıkılan (1991), on yıllardan beri ambargo yaptırımlarıyla karşı karşıya kalan (1990-2003) ve de ABD güçlerinin başını çektiği istila operasyonları sonucunda (Mart 2003 – Aralık 2011) virane olan Irak ülkesinin bütünlüğünün restore edilmesine katkı olacak.
Başkan Obama’nın bu açıklaması ABD güçlerinin Ninova Eyaleti konusundaki kaygılarının açığa çıkmasına mani olamaz. (ABD Dış İşleri Bakanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığı) Pentagon stratejistleri Irak ordusunun yakın bir zamanda zafer elde edebileceği konusunda pek emin değiller. Irak ordu güçleri, sayı bakımından üstünlükleri olmalarına rağmen, 2014’te IŞİD örgütü saldırılarına karşı herhangi bir direnç göstermeksizin Musul’daki mevzilerini terk edip, örgütün eline geçen bütün askeri mühimmat ve silahları bıraktılar.
ABD geçen bu iki yıllık zaman zarfında Irak yönetimine kendi ordusunu yeniden yapılandırması ve şehir savaşları yürütebilmesi alanında eğitimli özel birliklerin kurulmasında yardımcı oldu. Başbakan El-Abadi kurulmuş olan birliklerin şehir savaşlarında mücadele etmek üzere gerekli eğitimi aldıklarını ve Irak ordusunun da işgalci örgütten intikam almak üzere istekli olduğunu iddia etti. Ancak, Başkan Obama “Musul cephesinde meydana gelecek savaşın çetin olacağı” uyarısında bulunmuş ve sözlerine şöyle devam etmişti. “Musul cephesinde bazı ilerlemelerin kaydedildiği veya gerilemelerin yaşandığı anlar olacak”. İki yönlü bu stratejide başarı elde edilmeme tehlikesi de var: Şöyle ki; ABD’li askeri danışman ve eğitmenlerin cephede yer almamasının yanı sıra ABD güçlerinin de sahada varlığı olmayacak. Düşman cephesini zayıflatmak üzere yoğun hava saldırılarından faydalanılacak ve IŞİD örgütü komuta zinciri hedef alınacak. Şii milis güçleri ve Kürdistan Demokratik Parti (KDP) Peşmerge güçlerinin de dâhil olduğu destek kuvvetlerinin de yardımıyla Irak ordusu ve polis teşkilatı güçleri öncülüğünde operasyonlar yürütülecek. Söz konusu bu operasyonlarda, İranlı askeri uzmanlar da dâhil, yabancı askeri uzmanlar danışmanlık hizmeti verecek, uluslararası koalisyondan hava desteği alınacak.
Irak ordusunun karşı karşıya kalacağı başka bir yenilgi veya istendiği zamanda hızlı bir şekilde zafer elde edilme yönünde yaşanabilecek bir başarısızlık ihtimali ABD güçlerince kara operasyonlarının devreye sokulması gündeme gelebilecek. Irak ordusunun yenilgi ve başarısızlık yaşama hali başkaca silahlı grupların Musul’da kontrolü sağlama faaliyetlerine neden olacak. ABD yönetiminin Şii milis ve paramiliter grupların Sünni nüfusun çoğunlukta olduğu Musul kentine giren ilk güçlerin olmaması konusunda kararlı olduğu anlaşılıyor. Sünni üçgen alanında yaşanan önceki savaşlarda, IŞİD örgüt güçlerinin ele geçirdiği kasaba ve köylerin geri alınmasında, İran’dan maddi destek alan ve IŞİD militanlarıyla isteyerek savaşmaya hazır Haşdi Şabi de dâhil (perde arkasında İran’ın olduğu kabul edilen Halk Hareketi Güçleri), savaşanların sivil gruplara karşı şiddet kullandığı iddiaları olmuştu. Uluslararası Af Örgütünün elinde, bu Haziran ayında, Felluce’de Sünni halka karşı infazların, işkencelerin yapıldığı ve yasal bir mesnette dayanmayan tutuklamaların olduğuna dair kanıtlar bulunmakta. ABD yönetimi, benzeri şiddet durumlarının Musul’da da yaşanmaması amacıyla, Irak yönetiminden milis güçlerin geri çekilmesini istedi. IŞİD Örgütüne karşı mücadelede başarı kazanma yolunda itirafçı rekabetine dayalı fezleke düzenleme marifetiyle infazların yapılmasından sonra gelebilecek Musul şehrinin IŞİD örgütü elinden kurtarılıp, özgürlüğüne kavuşması, Rusya güçlerinin Halep’te siviller üzerine hava saldırısı düzenleyebildiği bir dönemde ABD pozisyonunda zayıflama yaşanmasına neden olur.
Birleşmiş Milletler Örgütü (BM) Musul’dan kitlesel göç olacağı uyarısında bulunuyor ve yaşanabilecek “en büyük ve en hassas özellikte insani kiriz” ihtimaline karşı hazırlık yapmaya çabalıyor. Irak Kürdistan’ında faaliyetlerde bulunsan Sivil Toplum Kuruluşlarınca (STK) 500.000 ve belki de daha fazla insanın göç etmek zorunda kalacağı hesabı yapılıyor. Ekim ayına kadar, bu amaç doğrultusunda, hizmet verebilecek kamplardan sadece altı tanesinde gerekli düzenleme yapıldı: Diğer kampların düzenlenebilmesi için gerekli fonlar yeterli değildi. Musul’dan gelebilecek mülteciler, Felluce ve Ramadi’de yaşanabilecek şiddetli IŞİD saldırıların kaçıp, sonraki süreçte geri dönmek durumunda kalan Sünni kesim ile aynı kaderi paylaşmak zorunda kalabilirler. Irak Kürdistan’ında sığına bilinecek bir yer veya Türkiye giriş imkânı bulamayan mülteciler Bağdat hükümetinden de herhangi cevap almaksızın, onları barındırabilme kapasitesi olmayan kamplar arasında beyhude yere gidip gelmek zorunda kalabilirler.
ABD yönetimi İran yönetimine Irak üzerinde hala da söz sahibi olduğunu göstermek istiyor: Tahran’ın IŞİD örgütüne karşı verilen savaşta galip gelmesi engellenmeye ve durumdan avantaj sağlamaya çalışmaması gerektiği mesajı veriliyor. İran’ın bölgede ön plana çıkması halinde, Irak’ta ayak basacak sağlam bir zemin bulmasında destek olan Körfez ülkelerinde panik yaşanmasına yol açacak. Geçen aylarda Irak yönetimiyle Suudi Arabistan arasında yükselen tansiyon ABD’li diplomatların bölgede sükûneti sağlamak üzere mekik diplomasisini yürütmek durumunda kalmışlardı.
ABD yönetimi diğer yandan Irak ile Rusya arasında yakınlaşma olmasını engellemeye çalışıyor. Irak Başbakanı El-Abadi Rusya’nın Suriye’ye müdahalesine övgüyle söz ediyor. Rusya Devlet Başkanı Putin, oluşturulan uluslararası koalisyonu savaş suçları işlemekle itham ederek, Musul konusunu, bedelini Batı’nın kendi parasıyla Batıya ödetmek üzere kullanmayı umuyor. Rusya yönetimi, Irak sorununda gerektiğinde ABD’nin yerini almaya hazır olduğunu ima ederek, Irak hükümeti icraatlarında herhangi bir eleştiri getirmekten kaçınıyor ve IŞİD örgütüne karşı savaş vermesinde yardım sunuyor. ABD’nin bu durumu göz ardı edemeyeceği bir konu.
Türkiye ve Irak yönetimleri arasındaki gerginlik durumları ABD’yi yakından ilgilendiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türk Ordusunun özgür Musul’a yardımda bulunmasını istiyor, İran ve Şii milis güçleri karşısında Sünni nüfusa koruyucu kalkan olduğunu göstermek istiyor. Başbakan El-Abadi Irak’ta 3.000 sayıda Türk askeri varlığını kınamıştı; Bağdat hükümetine yakın bazı basın kuruluşları Türkiye’nin (Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olarak) Musul bölgesini ilhak etmeye hazırlanmakla itham etmişti. ABD Savunma Bakanı Ash Carter, NATO’nun ikinci büyük ordusu olan Türk Ordusunun Irak topraklarında varlık göstermesine karşı çıkmaması için Irak Başbakanı El-Abadi’yi ikna etmek üzere Ekim ayında Bağdat’a gitmişti. El-Abadi’in ABD karşısında zayıf kaldığı konusunda itham edilmiş ve Muktada El Sadr’ın da aralarında bulunduğu Şii liderlerin eleştiri saldırısına uğramış ve söz konuş kesimlerce reddedildiği kamuoyuna yansımıştı. Erdoğan’ın müzakere masasında yer almak istediğini, Irak Kürdistanı Peşmerge ve küçük çapta da olsa bazı Sünni güçlerle müttefik Türk Ordusunu Musul savaşında yer almasını istediği gayet açık olarak anlaşılıyor. Bu durum, ABD yönetimi için sorun teşkil edebilecek başka bir konu…
Kaynak: http://mondediplo.com/2016/11/the-battle-for-mosul

Çeviren: Nizamettin Karabenk

Yorum Yapın

Navigate