KUTLU BİR UĞRAŞTIR İSLAM RÖNESANSI  

ALİ RIZA  

Haydi, Görev Başına

Son yıllarda ve özellikle Ramazan ayında televizyonlarda çıkan ilim adamlarımızın konuştukları ve tartıştıkları konular; “Sakız orucu bozar mı? Oruçluyken sigara içilir mi? Midye yemek günah mı? Kabir azabı var mı yok mu? Sahuru ne zaman yapalım? Âdemden önce başka âdemler var mıydı? Şefaat var mı yok mu? “gibi soyut konular. Israrlı bir şekilde de bu konuları tartışmakta ve gündemde tutmaktalar. Bu konuların sürekli televizyonlarda tekrar edip durmak, daha ciddi ve önemli konuların mevcut olduğu bu ortamda ve zamanda tartışılması hiç de doğru değil. Doğru olmadığı gibi bu konuların bu zamanda konuşulması, tartışılması, zaman ve enerji kaybından başka bir şey değildir.  

 

Neden?

Oysa bugün İslam dünyasına baktığımızda; Dünyanın en büyük yer altı zenginliğinin üstünde İslam ülkeleri var ve burada yaşayan insanlar Allah vergisi bu zenginliklerin üzerinde oturuyorlar. Buna rağmen nüfusun %40’ı yoksulluk içinde. Neden?

İslam dininin öncelikli olarak korunmasını hedeflediği beş temel unsurun başında da can güvenliği gelirken, Müslümanlar bir birlerini boğazlıyorlar. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in 2014 yılında yaptığı açıklamaya göre; “Son yıllarda günde ortalama bin Müslüman katlediliyor. Bunun yüzde 90’u Müslüman tarafından, kardeşi tarafından katlediliyor.” Neden?

Kur’an-ı Kerim’de aklı kullanmakla ilgili yüzlerce ayet varken, yeryüzünde en geri kalmış ülkeler Müslümanlar. Neden?

Tarihimizde robotik alanda El-Cezeri’yi, matematikte Sabit Bin Kurra’yı ve Harezmî’yi, astronomide Ali Kuşçu’yu, coğrafyada İbn-i Batuta’yı, felsefede Farabi’yi ve İbn-i Rüşd’ü, tıp alanında İbn-i Sina’yı yetiştiren İslam dünyası bugün bu derece gerilere düştü. Neden?

İslam coğrafyası dışında kalan medeniyetler, kendi içinde birlik ve beraberlik için çalışırlarken İslam dünyası paramparça. Neden?

Bütün bu problemler varken dünya çapında bir ibadet organizasyonumuz olan Hac ibadetini İslam coğrafyasının problemlerine çözüm üreten bir kongreye dönüştüremiyoruz. Neden?

İslam’ın bir medeniyet projesi olduğunu sürekli ve ısrarlı bir şekilde anlatmıyoruz. Neden?

Bu soruları çoğaltabiliriz. Kendilerini mütefekkir olarak gören (unvanları ve ilimlerine saygı duymakla beraber) İslam âlimlerimiz, ilahiyatçı hocalarımız neden, “sakız çiğnemek, midye yemek, kabir azabı” gibi ağızlarına sakız yapıp tartışıp durdukları konuların dışına çıkmazlar, neden?

 

Aklı Kullanmayı, Doğruluğu, Adaleti Müzakere Etsek Neler Olur?

Mesela şu ayet ve hadisleri sürekli ve ısrarla neden televizyonlarda konuşmazlar?

“Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, hayır işlerinde de birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar iyi insanlardandır.” (Âl-i İmran/ 3: 114)

Resulullah (sav) buyurdular ki: “Nefsimi kudret elinde tutan Zat’a yemin olsun, ya ma’rufu(iyiliği) emreder ve münkerden de (kötülükten) yasaklarsınız veya Allah’ın katından umumi bir bela göndermesi yakındır. O zaman yalvar yakar olursunuz da duanız kabul edilmez.” (Tirmizi, Fiten 9)

“Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider.” (Enfal/ 8: 46)

“Allah, aklını kullanmayanlara kötü bir azap verir ve pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine koyar.” (Yunus/ 10: 100)

“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hud/ 11: 112)

“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar.” (Nahl/ 16: 90)

“Kim, adam öldürmemiş veya ortalığı birbirine katmamış birini öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir hayatı kurtarırsa bütün insanları hayatını kurtarmış gibi olur.” (Maide/ 5: 32)

Bu tür ayet ve hadisleri de çoğaltmamız mümkündür. Neden âlimlerimiz, ilahiyatçılarımız yukarda sorduğumuz soruları her Ramazan ayında tartışmazlar? Ne olur bahsedilen ayetleri de gündeme getirseniz, televizyonlarda konuşsanız, müzakere etseniz… Halkımızın da gündemi birden bire değişir değil mi?

 

Dindarlık Nedir?

Devletimiz, milletimiz, vatanımız, bayrağımız, İslam âlemi, mazlum milletler emperyalist bir saldırıya maruz kalmışken soyut konularla uğraşanlar ne zaman toplumsal problemlerimizi çözen ayet ve hadisleri konuşacaklar. Böyle bir dindarlık anlayışı eksiktir. O nedenle dindarlığı ilahiyatçılarımızın, eğer varsa mütefekkirlerimizin belki oturup yeniden konuşmaları ve tartışmaları gerekir.

Din, hayata dair olmalıdır. Hayatın içinden olmalı ve yaşadığımız hayata bir anlam katmalıdır. Yaşadığımız problemlere çözüm üretmelidir. İslam dini dünya ve ahiret mutluluğunu hedefler. Yüce Allah, Peygamberi vasıtası ile Kur’an gibi bir kılavuzu insanlığa armağan etmiştir. Hayatı bu yüce Kitap’ın prensiplerine göre düzenlersek dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşabiliriz. Bizim kendimize, insanlara, topluma ve Allah’a karşı sorumluluklarımız var. Bu ilahi rehber, akletme, düşünme, fikir üretme gibi prensipleri ile akıl sahibi insanı sorumlulukları ile baş başa bırakıyor. Bu noktada tembellik eden insanın hesaba çekileceğini belirtiyor. Bu hesabı unutarak insanın üzerine düşenleri yapmak yerine tembellik ve beceriksizliğini örtbas edercesine, İslam’ın prensiplerini bir bütün olarak tebliğ etmeyen anlatmayan açıklamayan insan, âlim, mütefekkir büyük bir sorumluluk altındadır.

 

İslam Rönesansı

İslam dini bir hayat dini, ilim-adalet dini, huzur-mutluluk-barış dini, medeniyet dinidir. Bir medeniyet kurma projesidir. İslam dini bu manada anlaşıldığı ve yaşandığı dönemlerde insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en güzel, en muhteşem medeniyetine kaynak olmuş, gerçekleştirmiştir. Buhran içinde çırpınan günümüz insanının sorunlarının doğru çözümü yine bu medeniyettedir. Bu medeniyeti yeniden diriltmeye İslam Rönesans’ı diyebiliriz. Türk dünyasının, İslam dünyasının ve bütün insanlığın rahatı, huzuru, mutluluğu için muhtaç olduğu, insanın yaratılış gayesine uygun yaşayış için uyanış… Fikir, düşünce, bilim, sanayi, teknoloji, çalışma hayatı, hukuk, adalet, sosyo-ekonomik, kültürel, siyasi ve ahlaki problemlere insan fıtratına uygun Allah’ın hoşnut olacağı doğru çözümler üretme projesinin adıdır İslam Rönesansı…

İslam Rönesans’ı, her Müslümanın dünyayı yeni bir barış medeniyetine kavuşturmak için, aşkla, şevkle, kararlılıkla, sabırla durmaksızın çalışmasıdır.

İslam Rönesans’ı, sadece bu asrın sorunlarını çözmekle kalmayıp, bundan sonraki asırların da ihtiyaçlarına cevap verebilecek tek çözüm ve ana hedeftir.

İslam Rönesans’ı, Hz Peygamberi örnek alarak, daha iyi ve daha güvenli bir dünyada yaşamak için, adalet, merhamet, sabır, sosyal, kültürel, ahlaki, bilimsel, ekonomik ve teknolojik kalkınmayı sağlamaktır.

 

Haydi İslam Rönesansı’na Katkı Yapmaya

Millet Partisi Genel Başkanı ve Millet Derneği Kurucu Genel Başkanı Sayın Aykut Edibali, bugün ve gelecekte insanların sorunlarının çözümünün “İslam Rönesansı”ndan geçtiğini vurgulayarak, “İslam Rönesansı” projesini ortaya koymuştur. Türk Dünyası başta olmak üzere İslam Dünyasının ve insanlığın sorunlarını çözmenin ancak “İslam Rönesansı” ile mümkün olacağını ifade etmiştir. İnsanlığın, ilim adamlarımızın, ilahiyatçılarımızın, sosyologlarımızın, ekonomistlerimizin ve dahi bütün Müslümanların bu haklı çağrıya kulak vermesi, duyarlı olması gerekmektedir.

Bilge Lider Aykut Edibali’nin deyimiyle, “İslam Rönesansı, sadece bir alimin, bir düşünürün, bir yazarın, bir aksiyonerin, bir grubun, bir partinin yapabileceği bir iş değildir; topekün bütün bir milletin bu hedef için çalışmasıdır…” İnsanlığın sorunlarına çözüm üretmek isteyen her insan için kutlu bir uğraştır, mükâfatı hayal edilemeyecek kadar büyük bir çabadır, çalışmadır İslam Rönesansı… O zaman haydin, İslam Rönesansı’na katkı yapmaya…

Yorum Yapın

Navigate