1.DÜNYA SAVAŞI ANTLAŞMALARI ve EMPERYALİZM ÇAĞI (1789- )

Hasan ALÇELİK

Kimilerine göre Yakınçağ, kimilerince de Emperyalizm Çağı olarak adlandırılan içinde bulunduğumuz dönem genel görüşe göre 1789 Fransız İhtilali ile başlar. İhtilal ile, İnsan Hakları, Hukukun Üstünlüğü, Kanun Devleti, Emeğin Kutsallığı, Milletin Egemenliği, Milli Bağımsızlık, Vatandaşların Eşitliği, Düşünce ve İfade Özgürlüğü gibi birçok yeni kavram bireyi ve toplumları değiştirmeye başladı. 

Siyasal düzenler, toplum yapısı, ekonomik sistemler değişmeye ve gelişmeye başladı. Basın yayın faaliyetleri gelişti. Vatandaşlar memleket ve devlet işlerine kafa yormaya, görüş beyan etmeye, iktidarı zorlamaya başladı. Derken yeni ideolojiler kitleleri yönlendirdi.

Bilim, sanayi ve teknolojide güzel gelişmeler olurken, özellikle siyasal alanda felaketlere yol açan gelişmeleri barındıran Yakınçağ veya Emperyalizm Döneminde örgütlü az sayıdaki elitler; kitleleri etki altına alırken, liberalizm, kapitalizm, nasyonalizm, sosyalizm ve komünizm gibi sistemlere, savaşlara, egemenlik mücadelelerine ve ekonomik alanda dünyadaki bütün insanların aklını-emeğini sömürmeye yeni bir nitelik kazandırdılar.

Bu değişim ve gelişme Avrupa ile birlikte Kuzey Amerika’da kök saldı, buralardan dünyaya yayıldı. Değişimin mimarı olan milletler ve kurumları dünyayı etkilemeye, emelleri doğrultusunda yönlendirmeye çalıştılar. Önceleri İngiltere ile Fransa’nın öncülük ettiği bu yayılmacı eğilime, daha sonra Almanya, ABD, Japonya, Rusya ve günümüzde Çin katılmıştır.

 

ABD’nin Emperyalist Yarışa Katılması

  1. yüzyılın başlarında İngiltere, Fransa ve Rusya ile Almanya’nın yarıştığı emperyalist çekişmeye ABD müdahil olmuş, I. Dünya Savaşı’ndaki rolünün sonuçlarını devşirmeye çalışmıştır.
  2. Cihan Harbi’nden sonraki siyasi gelişmelerde iki faktörün etkili olduğu söylenir. Bunlardan biri Bolşevik İhtilali, diğeri ise ABD yönetimi tarafından dünyaya ilan edilen Wilson Prensipleri veya 14 Nokta’dır.

Mondros Mütarekesi’nin ardından Osmanlı Devleti’nin toprakları işgale başlanınca, bir taraftan milli direniş ve savunma teşkilatları kurulurken, diğer taraftan da sözde milli hakları korumak -gerçekte ise-işgalcilerin işlerini kolaylaştırıcı etkiler doğuracak olan ve “mandacılar” olarak adlandırılan örgütlenmelerdi. Türkiye kamuoyunda mandacı eğilimlerin etkili olmasında “mandater” olarak adlandırılan himayesi istenen devletin kamuoyunu etkileme siyaseti rol oynamıştır. İşte bu kamuoyu etkileyici siyasi belgelerden en önemlisi olan Wilson İlkeleri…

 

Wilson İlkeleri (14 Nokta): 8 Ocak 1918

ABD yönetimi Cihan Harbi’nin başından itibaren İtilaf Devletlerine her türlü desteği veriyordu. Buna rağmen savaşın uzaması İtilaflar kadar Amerikan ekonomisini de olumsuz etkiliyordu. Üstelik Rusya’da 1917 Martından itibaren giderek egemen olan savaş karşıtı eğilim çarlığı devirmiş, bu durum İtilafların zafer umudunu sarsmıştı.

ABD yönetimi ve iş çevreleri İtilafların düştüğü bu durumu kendileri için fırsata çevirmeyi planladılar. Fiilen savaşa katılacaklar, bunun devamı olarak da hem Almanya’nın üstünlüğüne son verecek, hem de Avrupalıları siyasi ve mali açıdan denetim alına alacaklardı.

1917’nin son aylarında ABD, “Alman donanmasının ticaret ve yolcu gemilerine saldırdığını” bahane edip savaşa girdi. Ardın da “14 Nokta” olarak nam salan ünlü Wilson Prensiplerini ilan etti. Buna göre:

  1. Cihan Harbinin başından beri İtilafların yanında yer alan ABD yönetimi, Almanya’nın yenilmesi ve Avrupa’da tutulması için çalışırken, özellikle Osmanlı Türk Cihan Devleti’nin paylaşılması ve parçalanması için İngiltere’nin yönetimindeki gizli çalışmalara da katılmış, bu girişimin başarıya ulaşması için çaba göstermiştir. Bu amaçla Wilson dış politika danışmanı Albay House’ı görevlendirmiştir. Konunun en dikkat çeken yanı ise ABD yönetiminin Avrupalıların karşı çıkmasına rağmen “İstanbul ve Boğazlar Bölgesi’nin Rusya’ya bırakılması” konusunda ısrarcı olmasıdır. Ve bu konuda daha önce Petrograd Antlaşmasında görüldüğü gibi amacına ulaşmıştır.

Orijinal adı The Fourteen Points (On Dört Nokta) olan Wilson İlkeleri ABD’nin Cihan Harbi’ne giriş gerekçelerini ve savaş sonrası dünya ve Avrupa siyasetine yönelik beklentilerini, stratejik hedeflerini ortaya koymaktadır. ABD Başkanı Woodrow Wilson tarafından savaşa girişten yaklaşık iki ay sonra kongreye gönderilen belgede:

  1. Açık Diplomasi:

Bundan böyle devletler arasında hiçbir özel (gizli) antlaşmaya gidilmemesi ve devletlerarası anlaşmalarda açıklık ilkesine uyulması.

  1. Açık Denizlerde Serbestlik:

Devletlerin karasuları dışında kalan uluslararası sularda, savaşta ve barışta tam bir ulaşım serbestliği sağlanması.

  1. Ekonomik Engellerin Kaldırılması:

Barışı kabul eden ve barışı korumak amacıyla anlaşan devletler arasında tüm ekonomik engellerin kaldırılması, serbest ticaretin eşitlik temelinde sürdürülmesi.

  1. Askeri Güce Sınırlama:

Uluslararası alanda her devlet için silahsızlanma çalışmasının başlatılması. Devletlerin silahlı kuvvetinin iç güvenlik ve asayişi sağlayacak düzeye indirilmesi için yeterli güvencelerin karşılıklı olarak verilmesi.

  1. Sömürgelerin Geleceği:

Sömürgelerden gelen bütün taleplerin serbest, açık görüş ve tarafsızlık esası ile ele alınması. Ancak sorunun çözümünde sömürge halklarının çıkarları ile egemenliği tartışma konusu olan devletin adilane taleplerinin eşit ağırlık ilkesi ile sonuçlandırılması.

  1. Rusya’nın Egemenliği ve Sorunları:

Rusya İmparatorluğu’na ait topraklardaki yabancı askerlerin çekilmesi. Rusya’yı ilgilendiren bütün sorunların, bu devletin ulusal politikalarını bağımsız biçimde belirlenmesine imkân verecek şekilde diğer devletlerin işbirliği ile çözümlenmesi.

  1. Belçika’nın Geleceği:

Tüm yabancı askerlerin Belçika’dan çekilmesi, bu devletin diğer devletler gibi her türlü bağımsızlık ve diğer haklara sahip olması. Bunun için de milletlerin aralarında olan ilişkilerini düzenlemek amacıyla belirledikleri esaslara duydukları güvenin yeniden sağlanmasında büyük rol oynayacaktır. Aradaki ilişkilerin düzeltilmesi yapılmadan uluslararası hukukun yapısı ve geçerliliği zarar görmüş olacaktır.

  1. Fransa’nın Tahliyesi ve Restorasyonu:

Fransa’nın tamamı işgalden kurtarılarak ve bağımsızlığı sağlanmalı. Prusya tarafından Fransa’ya kabul ettirilen 1871 tarihli Alsace-Lorraine Anlaşmasının getirdiği bütün haksızlıkların önüne geçilmeli. Barış herkesin çıkarına yeniden güvence altına alınmalı.

  1. İtalya’nın Sınırları:

İtalya’nın sınırları yeniden belirlenmesi. Bu amaçla sınırların ulus esasına göre net biçimde yeniden belirlenmesi.

  1. Avusturya Macaristan İmparatorluğu:

Avusturya ve Macaristan’ı oluşturan ulusların haklarını, otonom yapılarını korumak için  güvenceye alınması.

  1. Balkanlarda Sınırların Yeniden Çizilmesi:

Romanya, Sırbistan ve Karadağ’daki yabancı askerlerin işgale son vermesi. İşgal edilen yerlerin restore edilmesi. Sırbistan’ın denize serbest ve güvenli biçimde çıkabilmesi. Aralarında tarihsel bağlılık-ulusal sınırlar temelinde olan ulusların dostça dayanışma ve birlikte yaşama yolunun açılması. Balkan devletlerinin siyasi, ekonomik bağımsızlığı ile toprak bütünlüğünün uluslararası güvenceye alınması.

  1. Türkiye’ye Yönelik Sınırlamalar:

Mevcut Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Türk kesimlerine güvenli bir egemenlik güvence altına alınmalıdır. Türk yönetimindeki diğer uluslara ise her türlü kuşkudan uzak yaşam güvenliği, özgür gelişmesi için tam ve kesin bağımsızlık sağlanması. Ayrıca başta Çanakkale Boğazı olmak üzere Boğazların uluslararası teminatlar çerçevesinde ticaret ve yolcu gemilerinin serbestçe geçişine sürekli açık olması.

  1. Bağımsız Polonya:

Polonyalıların yaşadığı topraklarda bağımsız bir Polonya devletinin kurulması. Bu devletin denize serbest ve güvenli ulaşımı sağlanması. Siyasi bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün uluslararası belge ile güvenceye alınması.

  1. Milletler Cemiyeti’nin Kurulması:

Büyük-küçük tüm devletlerin siyasi bağımsızlık ve toprak bütünlüğü konusunda karşılıklı güveni sağlamak amacıyla özel sözleşmelerle bütün milletleri içine alacak bir birlik kurulması.

 

ABD’nin Dünyaya Biçim Verme Zamanının Geldiğine İnanan Wilson ve Ekibi

ABD’nin savaşa girmesi ile harbin seyri değişmiş, İtilaflar kesin bir başarı sağlarken, Almanya, Avusturya, Rusya ve Osmanlı İmparatorlukları dağılmış, siyasi dengeler altüst olmuştu. ABD yönetiminin dünyaya biçim verme zamanının geldiğine inanan Wilson ve ekibi, 1823’ten beri (Monroe Doktrini) savundukları “serbest ticaret”, “açık diplomasi”, “demokrasi” ve “self determination” ilkelerini dış politikada etkin kılma yoluna gitti ki Wilson İlkelerinin dünyaya dayatılması bunun en tipik ispatıdır.

Ayrıca savaşta Avrupalı müttefiklerinin de yıpranmasından yararlanmaya çalışan Wilson ekibi, ABD’nin küresel anlamda ekonomik ve siyasi hâkimiyetini perçinleyecek esasları da kabul ettirmeye çalıştı. Fakat 1920 seçimlerinde Wilson’ın kaybetmesi ABD’nin “dünyayı biçimlendirme rüyasını” İkinci Dünya Savaşı sonrasına ertelemesine neden oldu.

 

Emperyalizmin Algı Yönetimi Vve Osmanlı Kamuoyunu Etki Altına Alma Çabası

Wilson İlkeleri ilgili olarak ders kitaplarımıza yansıtılmayan ve üzerinde tartışılmayan bir noktaya değinmeliyiz: Yukarıdaki metin Amerikan Kamu Enformasyon Komitesi (The Committee of Public Information) tarafından değişik dillerde çoğaltılarak uçaklarla ve basın yolu ile tüm dünyaya ve özellikle Almanya ve Avusturya gibi ülkelere dağıtılmıştı. Böylece hem ABD’nin savaşa girmesi, hem de savaş sonrası ile ilgili önerilerindeki “haklılığını, şeffaflığını, adil tutumunu ve dürüstlüğünü” (!) içeride ve dışarıda kamuoyuna kabul ettirecek psikolojik algı operasyonları yapılmıştır. Bu girişim başta İngiltere olmak üzere İtilaflar tarafından hoş karşılanmadıysa da Wilson’ın Almanya ile doğrudan ikili bir anlaşma yapmasını engellemek için ustaca bir manevra ile kabul edip destekler göründüler. Çünkü ABD desteği olmadan savaştan başarı ile çıkma imkânları kalmamıştı.

 

ABD Mandasını Savunanalar, Wilson Prensipleri Cemiyeti’ni Kurdular!..

ABD Kamu Enformasyon Komitesi’nin yürüttüğü psikolojik algı operasyonu inanç, kültür ve yaşayış açısından milletten kopmuş olan Osmanlı entelleri ve yönetici kadrosu üzerinde de etkili oldu. “Devletlerin sınırlarının self determination (nüfus çoğunluğu) esasına göre belirlenmesi”, “Türklerin çoğunlukta olduğu yerlerin Osmanlı Devleti’ne bırakılması” maddelerine takılan bu kesim Wilson’ı bir kurtarıcı gibi gördü. Bu büyük beklentinin sonucu olarak 4 Ocak 1919’da Wilson Prensipleri Cemiyeti’ni kurdular.

Cemiyetin kurucuları arasında önemli isimler vardı. Bunların başında Halide Edip, Celalettin Muhtar, Ali Kemal (Sabah Gazetesi başyazarı), Refik Halit (Karay, yazar), Ragıp Nurettin, Celal Nuri (İleri, İkdam Gazetesi başyazarı), Necmettin (Sadak, Akşam Gazetesi başyazarı), Cevat (Zaman Gazetesi başyazarı), Mahmut Sadık (Yeni Gazete başyazarı), Ahmet Emin (Yalman, Vatan Gazetesi başyazarı) ve Yunus Nadi (Yeni Gün Gazetesi başyazarı) vardır. Mandacı (bağımsızlıktan feragat edip, güçlünün iradesine ram olmayı tercih eden) Cemiyet farklı siyasi görüşten ve dini anlayıştan insanları bir araya getirebilmiştir. Bu ekip İstanbul’un resmen işgaline kadar geçen süreçte Anadolu’daki hem Kuvay-ı Milliye hareketine, hem de Müdafaa-i Hukuk teşkilatlanmasına karşı mücadelede etkili olmuştu. Hatta Mustafa Kemal’e mektup yazarak (Nutuk’ta okuyabilirsiniz) “Mücadeleden vaz geçmesini, ABD manda ve himayesini kabul etmesini, böylece millete ve insanlığa hizmet etmiş olabileceğini” önermişlerdir.

Yorum Yapın

Navigate