İKİ YIL BEŞ AYDA DÜNYAYI DEĞİŞTİREN LİDER ÖMER’İN TORUNU ÖMER BİN ABDÜLAZİZ

Tellal çağrıları sokaklarda, halk arasında asırlar önce defalarca duyulmuş, asırlar sonra da duyulacaktır. 717-720 yılları arası… Devleti yöneten O, idareci görevlilerine halk arasında şöyle çağrı yaptırmıştır. “Nerede borçlular?.. Gelsinler borçlarını ödeyelim. Evlenmek isteyenler nerede? Fakirler nerede?… Yetimler, mazlumlar nerede?.. Geliniz ey hak ve ihtiyaç sahipleri, haklarınızı alınız” (1) Ekrem Sağıroğlu, İbn-i Kesir)

O yönetici, o lider, inkılapcı, müctehid, müceddid, ilmiyle amil, ölümden korkmayan, dedesi gibi adil, dürüst ve samimi bir siyasi zeka ve devlet adamı. Sadece ve sadece Emevi Devleti’nin 2 yıl 5 ay Halifelik görevi yapmıştır.

O, doğuda Çin ve Hindistan sınırından batıda İspanya hatta Fransa’ya, kuzeyde Azerbaycan’dan güneyde Kuzey Afrika dahil büyük bir devleti idare ediyordu. Görev yaptığı kısa süre içerisinde Emevi Devleti sınırları içinde fakir, düşkün kalmamış, zekat verilecek kimse bulunamamıştır. 720 yılında zehirlenerek şehit edilmiş, o öldükten sonra 25 yıl daha İslam topraklarında zekat verecek fakir bulunmamıştır. Bahsettiğimiz şahız 2. Hz. Ömer diye anılan, İslam tarihçileri ve İslam Alimleri tarafından 5. Raşid Halife olarak kabul edilen Hz. Ömer’in torunu Ömer Bin Abdülaziz’dir.

 

İslam Topraklarında Zulüm, İşkence ve Haksızlık Kol Geziyor

Son Raşid Halife Hz. Ali şehit edilmiş, kaos, kargaşa ve anarşi Müslümanları ve İslam topraklarını kuşatmış bulunuyordu. Peygamberimizin torunları Hz. Hasan zehirlenerek, Hz. Hüseyin’de Kerbela’da aç, susuz bırakılarak şehit edilmişlerdi. İdareyi Ümeyyeoğulları yani Emevi’ler ele geçirdi. Halifelik bir saltanata dönüştü.

Devleti yönetenler dünyada da bir Cennet oluşturma gayretine giriştiler. Roma Saraylarını örnek aldılar. Hatta onlardan daha gösterişli-görkemli saraylar oluşturdular. Hak, hukuk, adalet, dürüstlük, samimiyet kayboldu. Alimler, ilim adamları susturuldu. İtaat etmeyenler öldürüldü, işkence gördü, sürgün edildi. Adalet, hukuk ve ahlak yok edilince ahlaksızlık, menfaatcılık, ırkçılık, adam kayırma, dünyaya tamah en ön plana çıkartıldı.

Her birinin onlarca, yüzlerce cariyesi hizmetlisi oldu. Devlet hazinesi yalnız Emevi olanlara çalışıyor, esas hak ve zekat alması gerekenler açlık, yoksulluk ve fakirlikten kurtulamıyor; zekat ve yardımları yine zenginler alıyordu. Arap olanlar, olmayanlar diye toplum ayrılmış, Emevi yöneticileri zenginleşmiş; saltanat, safahat hiçbir ahlaki değer tanımadan giderek artmıştı. Kimse ses çıkaramıyor, çıkaranlar da hemen susturuluyordu.

Beytülmal, ümmetin malıdır. Müslümanlar için tasarruf edilir, harcanır. Ancak, bir avuç azınlığın şehevi arzularını tatmin etmek için saltanat sürenler tarafından gasp edilmişti. Emevilerin zulmüyle ünlü Irak valisi Haccac 120 bin Müslüman’ı katletmişti. Kendisi öldüğünde hapishanelerde 80 bin masum insan bulunuyordu.

Emevi Saltanatının hak, adalet, hürriyet hatta Allah’ın emir ve yasaklarını dinlemediğine dair bir örnek; Velid İbn Abdülmelik bir Cuma hutbesini öylesine uzatır ki, ikindinin bile vakti geçmek üzeredir. Cemaatten bir ayağa kalkarak, “Ey Emirül Mü’minin! Zaman sizi beklemiyor. Namazda bu kadar geciktiğinizden dolayı Allah’ın karşısına nasıl bir özürle çıkacaksınız?” der. Velid, “Ey adam, doğru söylüyorsun! Fakat burası doğru konuşanların yeri değildir. Sen nereden çıktın?” cevabını verir. Arkasından bir koruma görevlisi adamın başını oracıkta uçuruverir.” (2) Ahmet Özalp, İhya.org. Saltanat)

Emevi yöneticileri Medine’yi ve Mekke’yi kuşatmış aylarca şehirlere giriş-çıkışı yasaklamış, Kabe’yi mancınıklarla taşlayarak Peygamberimizin hizmetlisini öldürmüşlerdir. İşte, Ömer Bin Abdülaziz böyle bir ortamda 706 yılında Mekke-Medine valisi oldu.

Oraların on alimini toplamış, istişare ekibi kurmuş, üstelik bu ekibe bizzat görev vermiş, fiilen yerine getirmelerini istemiştir. Harameyn bölgesinde adalet, huzur, güven ve İslam kardeşliği yeniden tesis edilmiş, diğer valilerin zulmünden kaçan insanlar, Mekke-Medine’ye sığınmaya başlamışlardı.

 

İki Yıl Beş Ayda Dünyayı Değiştiren Lider: Ömer Bin Abdülaziz

Halife Abdülmelik, Ömer’i Şam’a çağırdı. Onu kızı Fatıma ile evlendirdi. 717 yılında Halife Süleyman vefat etmeden önce Ömer Bin Abdülaziz’i vekil tayin etti. Kabul etmek istemedi. Ancak, Müslümanlar onu adeta zorla Halife seçtiler.

Ömer, zulüm, adaletsizlik, ahlaksızlık ve gayrimeşru iş yapan tüm valileri görevden aldı. Yerlerine hukuk bilgisi, takva sahibi, dürüst olan alimleri atadı. Yani 60 yıllık Emevi Saltanatına adeta 6 günde son verdi.

Ömer Bin Abdülaziz çok zengin bir insandı. Mal, mülk ve paralarının tamamını Beytülmale bağışladı. Sahip olduğu tüm taşınmaz mallarının tüm belgelerini halkın gözü önünde yaktı. Bu malların artık Devlet Hazinesine ait olduğunu ilan etti.

Hanımı Fatıma’ya “Boynundaki ve üzerindeki tüm elmas ve pırlantaları çıkart hepsine Beytülmale bağışla” dedi. Hanımı, “Bunlar benim şahsi mallarım” diye cevap verdi. Ömer, “Olsun, onlar senin üzerinde olduğu müddetçe Allah bizim sözümüzü kimseye dinletmez” dedi. Hanımını ikna etti. O da derhal nesi var nesi yok Beytülmale bağışladı.

Bunları gören, duyan ve bilen Müslümanlar O emrettiği zaman ‘Buyur!..’ dediler. Ömer Bin Abdülaziz öncelikle yeniliği, değişimi yani inkılabı kendisi ve ailesi üzerinde gerçekleştirmiştir. Kendisini Hakka, doğruya, iyiye, güzele ve samimiyete doğru değiştirmeyenlerin dünyayı değiştirmesi mümkün değildir.

 

Hz. Ömer’in (ra) Torunu Ömer İbn-i Abdülaziz Kimdir?

Hz. Ömer halifedir. Medine sokaklarında dolaşırken yorulmuş, bir evin duvar dibine oturmuş dinleniyorken evin avlusundan sesler gelir. Annesi kızına “Kızım şu süte biraz su kat” der, kızı da annesine, “Anne, halife süte su katmayı yasakladı, bilmiyor musun?” der. Annesi, “Halife nereden görecek, bilecek bizim süte su kattığımızı?” Kız da “Halife görmüyor, bilmiyor ama Allah görüyor biliyor.” diye cevap verir.

Hz. Ömer, bu kızı oğlu Asım’la evlendirir. Yıllar sonra Asım’ın o evlilikten bir kızları olur. Adını Leyla koyarlar. İşte, Leyla, Ömer İbn-i Abdülaziz’in annesidir ve Hz. Ömer’in torunudur. Süt meselesini yabana atmayalım önemli ve ciddi bir nesep meselesidir. Öyle değil mi?

Ömer İbn-i Abdülaziz 679 veya 680 yıllarında Medine’de doğar, babası Mısır Valisi Abdülaziz Bin Mervan, annesi Ömer Bin Abdülaziz, küçük yaşta hafız olmuştur. Medine’ye gelerek pek çok alimden ders almış, 25 yaşında Hicaz valisi olmuş, 7 yıl valilik yapmış, Zalim Haccac Halife’ye şikayet etmiş, görevden alınmıştır.

Halife Abdülmelik onu Şam’a çağırmış. Kızı Fatıma ile evlendirmiştir. 717 yılında Halife Süleyman kendisinin 2 oğlu olmasına rağmen, Ömer Bin Abdülaziz’i halifeliğe getirmiştir. Halifeliğe atandığını Cuma günü camide öğrenmiş, halk tarafından seçilmediği için itiraz etmiş, hilafet makamını geri vermiş, ancak büyük bir çoğunluk onu halife olarak tekrar seçmiş, o da kabul etmek zorunda kalmıştır.

 

Altı Günde Gelen Büyük Değişim: İnkılap

Emeviler Ömer Bin Abdülaziz’e biat ettiler. “Halife olduktan sonra şu hutbeyi okudu. ‘Ey insanlar! Bizimle beraber olacak kimseden şu beş şartı sunuyorum. Bunlar: Bize, halini bildiremeyecek olan halkın halini anlatmak, hayırlı işlerde bize yardım etmek, hayra delalet eylemek, kimse hakkında gıybet etmemek ve boş şeylerle meşgul olmamak. Bu şartlar yoksa bize yaklaşmasın.’

Hilafet makamına geçtiği gün, zamanın tanınmış fıkıh alimlerinden Salim Bin Abdullah, Reca Bin Hayve ve Muhammed Bin Ka’ab Kurazf’yi davet edip onlara, ‘Halk her ne kadar bir nimet olarak görüyorsa da, ben bu halifelik makamını, taşıyamayacağım bir yük ve çok ağır bir mesuliyet olarak görüyorum. Ben bu yükün altına girdim. Benim için çare ve tedbir olarak nasihatleriniz nedir?’ Diye sordu. Onlardan bir tanesi ‘Yarın kıyamet günü kurtulmak istersen, Müslümanların ihtiyarlarını baban, gençlerini kardeşin ve küçüklerini evladın bil. O zaman bütün Müslümanlara kendi evindeki ana-baba, kardeş ve evladın gibi muamele etmiş olursun’ dedi” (3) İslam Tarihi Ansiklopedisi)

Böylece, Ömer Bin Abdülaziz, kaybolan istişare ve özellikle Devlet Şurası’nı yeniden tesis etmiştir. Şura’ya danışmadan hiçbir iş yapmamıştır.

Ömer Bin Abdülaziz, halife olur olmaz akşam namazından sonra altı atlı hazırlanması talimatını vermiş, Azerbaycan ve İspanya valileri başta olmak üzere (Endülüs Emevileri) zulmeden, zalim, adaletsiz, ahlaksız, hukuk ve nizam tanımayan tüm valileri altı günde görevden almış; yerlerine adil, dürüst, samimi, ahlaklı, ilmi ve hukuk kariyeri yüksek ehliyet ve liyakat sahibi alim valileri göreve getirmiştir.

“Ömer’in valiliklerine verdiği ilk talimat şu olmuştur. ‘İslam Hukukuna göre alınmayan tüm vergilerin kaldırılması, daha önceki hükümdarlar döneminde zorla ve haksızca alınan vergilerin tespit edilerek sahiplerine iadesi, İslam’a giren hiç kimseden kesinlikle cizye alınmaması’.”(4) A. Ağırakça, s: 109, Şamil İslam Ansiklopedisi)

Daha önceki Emevi yöneticileri bunların tam tersini yapıyor, Beytülmal’ın geliri azalacak diye, adalet, hukuk, ahlak; fakir, zengin tanımıyorlardı. Dünyada oluşturmak istedikleri ‘cennet’i adaletsizliğin, haksızlığın, zulmün, fakir-fukaranın gözyaşının üzerine kurmuşlardı.

 

O, Kamu Mallarını Yetim Malı Gibi Görür, Asla El Uzatmazdı

Ömer Bin Abdülaziz, Beytülmalı yetim malı gibi görür, asla el uzatmaz, el uzatılmasına da göz yummazdı. Halifeliği boyunca sarayda oturmamış, kendi evinden devleti yönetmiş, aynı dedesi Hz. Ömer gibi şahsi işlerinde kendi mumunu, devlet işlerinde devletin mumunu yakmıştır.

Ömer Bin Abdülaziz, talimat vererek Peygamber Efendimizin ve dedesi Hz. Ömer’in neyi, nasıl, niçin, neden yaptıklarını buldurmuş, diğer Raşid Halifeleri de dikkate alarak Özellikle Kur’an-ı Kerim ve sünnetten asla ayrılmamıştır.

Ömer Bin Abdülaziz, tüm valilere talimat vererek siyasi, dini, ilmi, ahlaki, ekonomik, kültürel, tarım-ziraat ve sosyal alanda yenilikler yapmış, talimatlarında kendisinin ne yaptı ise onlarında aynısını yapmasını istemiştir.

İslam topraklarında ve dünyada barış, huzur, güven, saygı, sevgi ve saygı ortamının oturmasını, gelişmesini sağlamış; bazı sapık itikat ve özellikle anarşide çıban başı olan Haricileri ilmi, fikri ve akidede tartışmaya çağırmış, onlara galip gelerek susturmuş, hatta başka yerlere sürgün etmiştir. Onun, 2 yıl 5 ay halifeliği sırasında, İslam toprakları barış, huzur ve güvenliğe kavuşmuştur.

Emevi Hanedanı, Cuma namazlarında okunan çok kötü bir yol açmıştı. Hz. Ali ve Ehl-i Bey’te hutbede ağır küfür ve hakaretler edilirdi. 60 yıla yakın süren bu uygulamayı ilk Cuma hutbesinde kaldırdı, yerine bugün hala okunan Nahl Suresi’nin 90’ıncı ayetini getirdi. Bütün valilere talimat göndererek Hz. Ali ve çocuklarına yapılan küfürleri kaldırmıştır” (5) İbnül Esir, el Kamil Fi’t Tarih, Şamil İslam Ansiklopedisi)

 

Çok Zengindi, Güzel Kokular Kullanırdı, Bir Gömleği Vardı…

Ömer çok zengin bir insandı. Halife olmadan önce bir giydiği elbiseyi bir daha giymez, çok çeşitli kokular kullanırdı, sokaklarda kendine has bir yürüyüşü vardı. Tüm gençler onu taklit etmeye çalışırdı. Halife olur olmaz bu hayatı derhal terk etti. Sahip olduğu köleleri, koku ve elbiselerini 23 bin dinara satmış, parasını ihtiyacı olan kişilere dağıtmıştır. Aynı şeyi hanımı Fatıma da yapmıştır.

Sahibi olduğu 50 bin altını Devlet Hazinesine hibe etti. Emevi yöneticilerinin kim olursa olsun, gayri meşru yollardan kazandıkları tüm mallarını mahkeme yoluyla ellerinden aldı, Beytülmale devretti.

Ömer Bin Abdülaziz sade bir hayat sürdü. Bir gömleği vardı. Cumadan cumaya yıkar, tekrar giyerdi. Beytülmalden maaş almaz, ufak tefek ticari işler yapar kıt kanaat geçinirdi.

Yeniliğe, değişime ve değiştirmeye kendinden ve ailesinden başlamış, devletin her kademesi de onu örnek alarak, değişime ve değiştirmeye ayak uydurmuştur.

Beytülmalı fakirlerin, yoksulların, çocukların, yeni doğmuş bebelerin, yolcuların-yolda kalmışların, mahkum ve yakınlarının, yaşlıların hizmetine açık tuttu. İsrafı önledi. Hatta kendisine kağıt ithal etmek isteyen ve tam kağıda yazı yazıp çoğunu boş bırakan valiyi görevden aldı. Mahkumlara, ölmüş ise yakınlarına yılda bir defa olmak üzere, yeni doğmuş bebekleri maaşa bağladı. Devlet çalışanlarına çok yüksek maaş verdi. Nedeni sorulunca: “Böyle olursa, rüşvet almazlar” diye cevap verdi.

Evlenemeyenlere ve Hacca gidemeyenlere yardım etmiş, yolculara bir, hastalara iki gün konaklamaları için ücretsiz hanlar yaptırmış; fakir, fukara ve evlenemeyenlere sokaklarda tellallar bağırtarak, herkesin gelip haklarını almalarını istemiştir. Tüm borçluların borçlarını kapatmıştır.

 

Din, Dil, Irk ve Soy Ayrımı Yapmamış, Herkese Adil Davranmıştır

Ömer Bin Abdülaziz, kendisinden ayrıcalık isteyen Emevi Hanedanın (Übeyyeoğulları)na, “Bu ümmetin içinde en uzak diyardaki bir Müslüman ile sizin aranızda hiçbir fark görmüyor ve hiç kimseye karşı bir imtiyazınızın olduğunu kabul etmiyorum” diye cevap vermiş, aynı görüş ve düşüncesini kendi ailesi ve çocukları için de uygulamıştır. Adalet, canlı-cansız tüm varlıklara hakkını vermektir. O, hayvanların bile çok çalıştırılmaması gerektiğini, dinlenme hakları olduğunu belirtmiştir. O, bunları yaparken din, dil, ırk ve soy ayrımı yapmamış, her kim olursa olsun, herkese adil davranmıştır.

Herkesin yaptığı iş dışında başka işlerde çalıştırılmasını, angarya işleri yasaklamış; nüfus sayımı yaptırarak devletin sosyal yapısını ortaya çıkarmış; ödül sistemini getirmiştir.

O, cehennemden çok korkar, Allah’ı çok sever, çok ibadet eder, sık sık mezarlıkları ziyarete giderdi. İbadetlerini asla aksatmaz, Allah’a çok yalvarır yakarır, dua ederdi. İri yapısına rağmen bir yıl içinde erimiş, tükenmişti. Ama, hedeflerinden asla vazgeçmemiştir.

Devamlı iyiliği, hayrı, yardımlaşmayı tavsiye eder, kötülüklerden, çirkinliklerden ve zalimliklerden toplumu alıkoymaya çalışırdı. Buna da önce kendisi örnek olurdu. Böylece, tüm ümmeti 180 derece değiştirmiş, hayra, iyiliğe, güzelliğe yol açmış; İslam topraklarında zekat verecek fakir kalmamış, ölümünden 25 yıl sonra da bu durum devam etmiştir.

“Ömer Bin Abdülaziz aynı zamanda müçtehid bir fakih olup, onun içtihadları sonraki fakihler tarafından daha makbul görülerek başkalarına tercih edilmiştir. Ahmed b. Hanbel şöyle demektedir: “Sahabi kavillerinden sonra en geçerli kavil, Tabii’nin kavlidir. Tabiin kavileri arasında da en çok tercih ettiğim, Ömer b. Abdülaziz’in görüşleridir” (6) İbn Kesir, Şamil İslam Ansiklopedisi)

Ömer b. Abdülaziz Peygamber efendimizi çok severdi. Tüm hadisleri toplatarak kitap haline getirilmesini sağlayan odur. İlim ve kültür alanında da gelişmeleri o sağlamıştır.

 

Bin Altın Karşılığı Zehirlendi, O Bin Altını Beytülmale Devretti

Ömer Bin Abdülaziz’in düşmanları çoktu. Başta Hariciler. Dedesi Hz. Ömer’i hançerleyerek, O’nu da zehirleyerek şehit ettiler. Hizmetlisi yemeğine zehir koyar. O da daha ilk lokmada zehirlendiğini anlar. Hizmetli kendisine bin altın verildiği için bu kötü, çirkin işi yaptığını itiraf eder. Hizmetliyi affeder. Aldığı bin altını da Beytülmale teslim eder.

Yirmi gün kadar hasta yatar. Hizmetlisine bunu yaptıran herkesi buldurur. Onlara ağır para cezaları verdirir. Tüm ceza paralarını Beytülmale teslim ettirir. MS 720 yılında vefat ettiğinde henüz 39-40 yaşındaydı.

O, öldüğünde Müslümanlarla birlikte, rahipler ağlamış, O sizden biri değildi neden ağlıyorsun dendiğinde, rahip, “Yeryüzünde bir güneş vardı. Şimdi battı” diye cevap vermiştir.

Bizans İmparatoru 3. Leon bile vefat haberini alınca ağlamış, ona niçin ağladığı sorulduğunda; “Tanrı’ya yemin olsun ki, gerçekten benzersiz bir adaletin sahibi olan bir hükümdar vefat etmiştir. Manastırına kapanıp da Tanrı’ya ibadet eden bir rahip için insanların hayranlık duyması yersizdir. Asıl hayranlık duyulması gereken kişi, bütün dünyanın imkanları elinin altında olduğu halde onlara bir kez olsun dönüp elini uzatmamış olan Halife Ömer b. Abdülaziz’dir.”(7) Devlet Mektebi, 3 Haziran 2018)

 

Zaferin Sırrı Hz. Peygamberin İzini Takip Etmektir

Zekat verecek fakir, düşkün ve yoksul bulunamaması Türk-İslam Devletlerinde çok defa olmuştur. Büyük Selçuklu, Osmanlı ve daha nice Türk Devletlerinde bu gerçekleşmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in deyişi ile “Zaferin sırrı, Hz. Peygamberin izini takip etmektedir.”

Allah’ım!..En başta ülkemize, İslam Devletlerine “Emrolunduğu gibi dosdoğru olan”, yalan söylemeyen, emanete ihanet etmeyen, verdiği sözü tutan, adil, dürüst, samimi ve çalışkan yöneticiler nasip eyle!..

 

….

  1. Ekrem Sağıroğlu, İbn-i Kesir
  2. Ahmet Özalp, İhya.org. Saltanat
  3. İslam Tarihi Ansiklopedisi
  4. A. Ağırakça, s: 109, Şamil İslam Ansiklopedisi
  5. İbnül Esir, el Kamil Fi’t Tarih, Şamil İslam Ansiklopedisi)
  6. İbn Kesir, Şamil İslam Ansiklopedisi)

7.Devlet Mektebi, 3 Haziran 2018

1 Comment

  1. Genel olarak çok fazla öznel yorum katılmış. Ayrıca bazı yerlerde gereksiz mübalağalar yapılmış ve birkaç cümle gerçekdışı.
    Akıcı bir dil ve üslup kullanılmış. Okuyucuyu yormuyor.
    Teşekkür ederiz.

Yorum Yapın

Navigate