Milli birlik beraberliğimizi bozacak provokasyonlara dikkat

Bayrak Yorum

Ankara Çubuk’ta şehit cenazemizde Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına karşı yaşanan müessif olay milletimizi derinden üzmüştür. Herkesin birlikte saf tuttuğu bir şehit cenazesinde birlik ve dayanışma sergilenmesi, acıların hep beraber paylaşılması, teröre karşı millet olarak yekvücut olunması gerektiği bir anda ülkenin huzuruna kasteden bir saldırganlığın sahne olması çok üzücüdür.

Mahalli seçimler için başlatılan siyasi kampanyalarda siyasilerin milleti kutuplaştırıcı, ötekileştirici nefret söylemleri maalesef söylemlerin eyleme dönüşmesine sebep olmuştur.

Camiler, şehitlikler hiçbir partinin ve kuruluşun tekelinde değildir. Herkes ibadet için istediği camiye gidebilir yine isteyen herkes bu vatan uğruna canını feda eden şehitlerimiz için hazırlanan programlara katılabilirler. Böyle olmasına rağmen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘nun valilere gönderdiğini açıkladığı, “CHP il başkanlarını şehit cenazelerine almayın” talimatını izah edecek bir mantık bulabilir misiniz? Bakanın bu açıklamasını kendisince haklı gören birilerinin yapılan törenler sırasında bunların burada olmaması gerekirdi diye sözlü veya fiziki tepki göstermelerini bakanın yaptığı açıklamalardan müstakil değerlendirebilir misiniz?

Yine şehit cenazelerine katılmayı o bölgede alınan oy ile değerlendiren Bahçeli’nin “Hassasiyetler belli, yüzde 9 oy aldığın bir yere niye gidiyorsun” açıklamasının 12 Eylül öncesi ilan edilen kurtarılmış bölgelerden ne farkı vardır? Herkes kendi oy aldığı bölgelere gidecek diğer yerlere gidemeyecek ise bu anlayış devlet otoritesinin zafiyetini açıkça ilan etmek değil midir?

Siyasilerin olaylara bu yaklaşımları sosyal medyada da kin ve nefret tohumlarının dalga dalga yayılmasına sebep olmaktadır. Kılıçdaroğlu’na saldırı ile ilgili olarak “iyi olmuş, yapanın eline sağlık, sen de şeref ve haysiyet olsa, şehit cenazesine katılmazdın” tweetleri veya facebook paylaşımları toplumsal çatışmanın işaret fişekleri değil midir?

Türkiye ittifakından, birlik ve beraberlikten, kucaklaşmaktan bahsedildiği bir dönemde kucaklaşmanın yumruklaşmaya dönüşmesi hatta bir siyasi liderin linç girişimine muhatap olması telafisi imkansız olayların fitilini ateşlemeye yeter de atar bile. Olay sonrası siyasilerden gelen kınama mesajları ne kadar olumlu ise olay esnasında bir bakanımızın provokatörlere karşı, ‘şuana kadar mesajlarınızı verdiniz, tepkilerinizi gösterdiniz’ demesi, bir genel başkanın Kılıçdaroğlu için ‘orada ne işi vardı, yumruk attıracak ne yaptı bakalım’ açıklaması yapması ancak akıl tutulması ile izah edilebilir. Bir yerde yangın çıktığı zaman önce yangın söndürülür sonra da soğutma çalışması yapılır. Bu çalışma yapılmazsa yangın içinde sönmeyen kıvılcımlar ateşi yeniden alevlendirerek yangının devamını sağlar. Çubukta yaşanan olaylardan sonra da basınımızdan siyasilere, sivil toplum kuruluşlarımızdan vatandaşlarımıza kadar herkes bu yangının söndürülmesinden sorumludur. Fitne ateşinin üzerine benzin ile gidenler ancak millet düşmanlarının emellerine hizmet ederler.

Sevgi yerine nefret, birlik yerine ötekileştirme, barış yerine kavgayı tercih edenler bilerek veya bilmeyerek Türk milletinin geleceğine dinamit koymaktadırlar. Türk milletinin varlık ve bekası ancak birlik beraberliğimizi korumakla mümkün olur. Herkes sorumluluklarının farkında olarak söz ve eylemde bulunsun. Ülkeyi saracak olan fitne ateşini söndürmek için yarın geç olabilir.

 

 

 

 

Yorum Yapın

Navigate