Türk Milleti’nin Varlık ve Beka Davasına Adanan MÜSTESNA BİR ÖMÜR:

AYKUT EDİBÂLİ  / (1942 – 2022)

Kâinat ve insan, değişmeyen “yaratılma, devam etme ve yok olma” kanuna tabidir. İnsanın yaratılışından bu tarafa bu kanun değişmeden devam etmektedir. Hz. Adem’den âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimize (sav) kadar tüm peygamberler ve günümüze kadar tüm canlılar bu kanuna tabi olmuşlardır.

14 Ocak 2022 tarihinde siyasetin kutup yıldızı, liderimiz, ağabeyimiz Aykut Edibâli de “Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz.” ayetinde haber verildiği gibi bu kanuna tabi olarak ruhunu teslim ederek Rabbine kavuşmuştur. Rabbimiz rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun inşallah.

Aykut Edibâli; hayatı boyunca ülkemizin, İslâm dünyasının ve insanlığın içinde bulunduğu problemlerin ızdırabını yaşayan, problemlerin çözümü konusunda kafa yoran, gayret gösteren, ülkemiz ve bölgemiz konusunda millet düşmanlarının oynadıkları oyunlara dikkat çekerek, bu oyunlara gelmemek için “Milletim uyan!” diyerek ilmi ve siyasi çalışmalarda bulunan, Muhteşem Türkiye sevdası ile rehberlik yapan bir liderdi. 

Türk İslâm kültür vâdisinin gümrah bir çınarıydı. “Yağcılık yapmayacaksınız. Doğruyu söyleyeceksiniz. Hayırlı olan şeyi göstereceksiniz bu sizin aleyhinize de olsa” diyerek arkadaşlarına devamlı salih ameli tavsiye edendi. Türk İslâm medeniyetinin, İslâm Rönesansı projesinin yerli, mümin, millîyetçi, sentezci, ıslahatçı, inkılapçı, demokratik ve hukukçu bir aksiyon mimarıydı Edibâli. 

Yeniden Millî Mücadele Dergisinin ilk sayısında çıkış amaçlarını şöyle özetlemişti:

“Dünyanın en güçlü sermayeleri ve tekniği karşısında; milletimize hazırlanan hıyanetleri duyurmak, onu teşkilâtlamak ve mücadeleye sevk etmek elbette kolay değildir. İşte «Yeniden Millî MÜCADELE» milletin muhteşem mazisine uygun bir hayat kurmak isteyen, bütün vatanseverlerin, gerçek müminlerin mecmuası olmak için çıkıyor. Elbette bu da kolay değildir. Düşmandan yılmayan, mahrumiyetlerden korkmayan, düşman vaadlerine kanmayan, dünyanın zevkine aldırış etmeyen, eyyamcılığı mahkum eden, ferdî menfaat kaygısını yok eden bir mücadelenin sancağı olmak, elbette kolay değildir. İstismar yolunu kapayarak mü’mini şuurlandırmak, elbette kolay yol değil. Tiraj yükseltmeyi marifet zannederek, hisleri gıcıklayıp parsa toplamak kolay, milletin buhrandan kurtuluş mücadelesinde sağlam rehber, teşkilâtlayıcı, öğretici, uyandırıcı olmak kolay değil. Bütün bu zorluklara rağmen, zor olanı seçeceğiz. Kuvvetimizin büyüklüğünden değil. Milletimizin yaşayabilmesi için, zor olanı seçeceğiz. Bu zor ve fakat şerefli mücadelemizde yardımcımız yalnız Allah, dayanağımız tahkir edilen büyük millettir.”

Tarihi vazifemizi bilelim

“Milletin buhrandan kurtuluş mücadelesi, halkın tümünün uyandırılması ve teşkilâtlandırılması ile zafere ulaşacağına göre; mücadelemizin en büyük zafer şartlarından birincisi MÜCADELENİN MillîLİĞİ’dir.

MÜCADELENİN MillîLİĞİ, Mücadelenin temeli olarak milleti görmek demektir. Bu, aynı zamanda bir şahsın, bir zümrenin kurtarıcılığına inanmanın nasıl bir zavallılık olduğunu gösterir. Ayrıca Millî Mücadele, mücadelenin zafer şartı olarak kendilerini veya hiziplerini gösterenlerin, ne derece iğrenç yalancılar ve mücadele istismarcıları olduğunu da gösterir.

Mücadelemizin Millîliği zaferin temel şartı olarak bilindikten başka, yeniliği unutulmamalıdır. 1683’ten beri bozgun üzerine bozgun girdabına yuvarlanan milletimiz, ne yazık ki bu tarihten itibaren rehberlerinin kifayetsizliğinden, bazen de ihanetleri yüzünden ya harp meydanlarında yenilmiş yahut harp meydanarında zaferi perçinleyen mübarek kanının, karşılığını alamamıştır. Harplerde Mehmetçik daima yenmiş; diplomasi kaybetmiştir. Şu anda Türk Milleti, istiklâl harbimizi başlatan Sütçü İmamların, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin hazırlayıcısı Sarıklı kahramanların, Çelik Alayların kurucusu Şükrü Hocaların, Antep vaizlerinin başlattığı ve bütün milletin ter, göz yaşı ve kan akıtarak devam ettirdiği mücadeleye; dahilî, sosyal, siyasî ve İktisadî neticelerini vermek mecburiyetindedir. Tarih Türk Milletine, bu temel mücadele hedefini göstermektedir. Tarihî vazifemizi bilelim! Ve Millî Mücadele’yi devam ettirelim!”

Bilge lider Edibâli hareketi başlattığından hayatının sonuna kadar Türk Milletinin varlık ve beka davasına inanarak milletimizin tarihin milletler mezarlığına gömülmemesi için gayret göstermiş, Anadolu’nun her tarafında milletin uyanışını sağlayacak Yunuslar yetiştirmeye çalışmıştır.

Sağ sol çatışması ile binlerce genç hayatını kaybederken arkadaşlarını bu kör döğüş içerisine girmesine müsaade etmeden kimsenin burnunu kanatmadan arkadaşlarını koruyan bir lider olmuştur. Ülkemizin ve İslâm dünyasının siyasal tarihinde en önemli kavramlardan olan “İlmi Sağ” kavramını, batılı ideolojilerin saldırılarının hüküm sürdüğü, bilimsel makaleler ile dünya tapıcılığın yüceltildiği zaman diliminde, “Hakk” diyenlerin sesi olmuş, kardeş kanı dökmenin mücadele sanıldığı en çetin zamanlarda arayış içindeki insanların rehberi olmuş, bilgi inhisarcılığına düşmeden tüm milletin istifadesine eserlerine sunan nadide bir alim, çağın kıymetini bilemediği bir lider olmuştur.

“İştirak edemediğimiz bir kuruluş bize sadece, kurtarıcılar, efendiler kazandırır. Kim kendi kurtuluşunu ve kendi kurtuluşunun zaruri şartı, toplumunun, kardeşlerinin kurtuluşunu sırtlanmamışsa, kölelilik zincirini elinde taşıyan, efendi arayan adamdır.” diyerek, Yeniden Millî Mücadele başta olmak üzere neşrettiği tüm yayınlarla fikir hürriyetinin ve demokrasinin, insan haklarının savunucusu olmuş bu amaçla tek yolun demokratik mücadele olacağını ispat eden IDP’yi 1984 yılında kurmuştur.

Millîyetçilerin dağınık olduğu bir dönemde “Millî Cephe” önerisi ile Millîyetçi cephenin fikir babası olmuş, 1991 ittifakı ile de olmaz denilen birliktelik gerçekleşmiş milletin yıllardır özlemle, hasretle beklediği ittifakı gerçekleştirmiş, onun mimarlığında kurulan IDP-MÇP-RP İttifakı sandıktan da başarıyla çıkmıştır. Edibâli siyasette çığır açmış, onun açtığı çığırlar kurumsallaşamadan Millîyetçi Cephe ve İttifakın ruhunu ve önemini anlayamayanların tutum ve davranışları sayesinde maalesef akamete uğramıştır. 

“Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!”

Allah’ın rızasını kazanmak için tüm imkanlarını seferber eden Genel Başkanımız, Aykut ağabeyimiz inanıyoruz ki Cenabı Allah’ın Fussilet suresinde buyurduğu ilahi müjdeye nail olmuşlardır. Alemlerin Rabbi yüce yaratanımız buyuruyor ki;

“Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!”

“Biz dünya hayatında da ahirette de sizin dostlarınızız. Çok bağışlayan ve çok merhametli olan Allah’tan bir ağırlama olarak, orada canlarınızın çektiği her şey var, istediğiniz her şey orada sizin için var.”

Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?”

(Fussılet41/ 30-33)

Zümer suresinde de salih amel işleyenlerin mükafatı şöyle müjdelenmiştir:

“Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedî kalmak üzere buraya girin.”

Onlar şöyle derler: “Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi cennetten dilediğimiz yere konmak üzere bu yurda varis kılan Allah’a mahsustur. Salih amel işleyenlerin mükâfatı ne güzelmiş!”

(Zümer 39/ 72 -74)

Yüzbinlerin hocası, ağabeyi, lideri Aykut Edibâli abimiz imanıyla, inancıyla, amelleri ile dosdoğru olan ve salih amel işleyen örnek alınacak ender şahsiyetlerden biri idi. Kendilerine Allahtan rahmet, âilesine, dâva ve yol arkadaşlarımıza, Türk milletine, Türk ve İslâm dünyasına, sevenlerine sabrı cemil diler, bu dünyadaki birlikteliğimizin ebedi alemde de devam etmesini niyaz ediyoruz. 

Yorum Yapın

Navigate