–  KİMSİN SEN ?    –  ÖĞRETMEN !  –  ÖĞRETMEN KİM ?

Milenyum çağı ile birlikte teknolojinin hayatımıza girerek bir devrim yarattığı gerçektir. Bu öyle bir devrimdir ki; devletlerin yönetim şeklini,ekonomisini,ordusunu,politikasını yeniden gözden geçirmesine sebep olmuştur. Yeni çağda söz hakkı olmak isteyen yönetimler,ilk atılması gereken adımı “eğitim reformu” olarak belirlemişlerdir. Yöneticiler tarafından, “Okulların Niteliği”, “Eğitimin Kapsamı”, ”Eğitimin Unsurları”, ”Öğretmenlerin Niteliği”, “Öğretmenlerin Görevleri” gibi bir çok konuda çözüm arayışına girilmiştir. Yapılan çalıştaylarda üzerinde en çok durulan husus  “Öğretmenin Rolü” olmuştur. Bizde bu yazımızda elimizden geldiğince “Öğretmen Kimdir ?” ve “Öğretmenlik Nedir/Nasıl olmalıdır ?” sorularını irdelemeye çalışacağız. Gayret bizden takdir Allah’tandır.
Konuya giriş olarak birinci bölümde “Öğretmen kimdir , kime denir ?” suallerine cevap verelim. Dilimizde tarih boyunca bu kavrama ne anlam verilmiş bir bakalım. “Öğretmen” kelimesi hakkında tarih boyunca bir çok fikir ortaya atılmıştır.  “ Günümüzde de kelimenin “öğrenmek” ve ya “düşünmek” anlamına gelen “ö-mek” fiilinden gelip gelmediği konusunda  tartışmalar mevcuttur. Fakat “ög” kelimesinin “akıl, us, zihin” anlamına geldiği konusunda kaynaklarımız hemfikirdir. “Ög” aynı zamanda “anne” anlamındayken (bkz: ögsüz / öksüz), “öge” kelimesi “yaşlı, bilgin kişi” anlamında kullanılmış.

Öz Türkçeden kelimenin anlamı  “öğretmek = akıl-landırmak” ve “öğretim = akıl-landırma işlemi” olarak çevrilmektedir. Bu kelimelere ek olarak öğrenme kelimesi de aynı kökten türemiştir ve onunda anlamı “öğ-renme = akıl edinme” olarak ortaya çıkar. Bu kelimeden türemeler daha sonra “öğretmen = akıllandıran kişi” ve “öğrenci = akıl alan kişi” anlamlarıyla günümüzde kullandığımız kelimelerin kökenlerini oluşturur.

  1.                                                                        Bölüm

Bu bölümde  Alîm olan,  ilmi sonsuz Rabbimizin öğretmek kavramı  ile ilgili Kur’an’ı Kerim’de yer verdiği kullanımlara bakacağız.

Rabbimiz Kerim Kitabında öğretmek/öğretmenlik kavramı yerine Hikmet ” kelimesine yer vermektedir. Hikmet , ilim ve akılla hakka(doğru olana) isabet etmek demektir. Bu kavram Yüce Allah‘ın sıfatı olarak kullanılıyor ise; “onun tarafından eşyayı bilmek ve onların gayet sağlam bir şekilde yaratmasıdır” anlamına gelir. İnsanın için kullanılan hikmeti ise; “varlıkların özelliklerini bilmek , onları tanımak ve onları hayırlı işlerde kullanmak/ kullanılacak hale getirmek” demektir.(*1)

Kur’an-ı Kerim’de Hikmetle davranan kişilerin özelliklerinden bahseden bir çok ayet bulunmaktadır. Bu ayetlerden bir kaçını incelemeye çalışalım.

Bakara Suresi 2/151 : Nitekim içinizden size bir elçi gönderdim. O size ayetlerimizi okur, sizi geliştirir, size Kitab’ı ve hikmeti öğretir, size bilmediğinizi öğretir.

Al-i İmran Suresi 3/159 : Onlara nazik davranman, Allah’ın sana olan iyiliği sebebiyledir. Kaba ve katı yürekli olsan yanından dağılıp giderler. Öyleyse kusurlarına bakma, bağışlanmalarını iste. Her konuda görüşlerini al. Karar verdiğin zaman, yalnız Allah’a güvenip dayan. Allah kendine güvenip dayananları sever.

Nahl Suresi 16/125 : Sen hikmetle ve güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır. Onlarla en güzel şekilde tartış. Senin Rabbin, yolundan sapanları iyi bilir, doğru yolda olanları da iyi bilir.

İsra Suresi 17/39 : Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetler, doğru hükümlerdir. Allah’ın yanında bir başka ilah oluşturma yoksa alçalmış ve kovulmuş olarak Cehennem’e atılırsın.

Sad Suresi 38/20 :  (…) Ona hikmet (doğru karar verme) ve etkili konuşma yeteneği vermiştik.

Zuhruf Suresi 43/63 : İsa, o açık belgelerle gelince şöyle demişti: “Ben size hikmeti getirdim; bir de aranızda anlaşamadığınız bazı şeyleri açıklamaya geldim. Artık Allah’tan çekinin ve sözümü dinleyin.

Yukarıda bulunan ayetlerin altı çizili bölümlerinde hikmetli kişilerin özelliklerini gördük. Bu ayetlerin yanı sıra Kur’an-ı Kerim’de Hikmet kelimesi bir çok yerde Allah (cc)’ın sıfatı olarak da kullanılmaktadır. Allah’ın sıfatı olarak kullanılan hikmet kelimesi genelde “ilim(işin iç yüzünü bilen/bilici) ve affetme” sıfatlarıyla birlikte anılır. (*2)

                                                                       III. Bölüm

             Milenyum çağ olarak adlandırılan 2000li yıllarda dünyada; kültür, sanat, ekonomi, sağlık, teknoloji gibi bir çok alanda önemli değişimler meydana gelmiştir. Bu değişimler yeni meslek gruplarının oluşumuna kapı araladığı gibi var olan mesleklerin zamana uygunluğunu da tartışılır hale gelmiştir.  İnsanlığın teknoloji ile birlikte çağ atlaması, yürütülmekte olan eğitim sistemlerinin gözden geçirilmesini mecburi kılmıştır.

            Yazımızın başında da bahsettiğimiz gibi “Eğitimin Amacı”, “Öğretimin Muhtevası”, “Okulların Rolü”,  “Öğretmenlerin Özellikleri” gibi bir çok konuda uzmanlar tarafından çözüm arayışına gidilmiştir. Araştırmacıların bir kısmı dünyada teknolojinin önde gelen firmalarının Yöneticileri , Ceoları ve Müdürleri ile fikir alış verişinde bulunmuşlardır. Bu bölümde büyük başarılara imza atmış kişilerin eğitim üzerine fikirlerini paylaşacağız.
            Alibaba Group’un kurucusu Çinli İş Adamı Jack Ma

Jack Ma, e-ticaret alanında faaliyet gösteren dünyada bu alanda çığır açan Alibaba Group’un kurucusu ve başkanıdır. Forbes’in Eylül 2015 rakamlarına göre 21.4 milyar dolarlık servetiyle Çin’in ikinci, dünyanın ise 33. en zengin kişisidir. Alkışlanacak bir azim hikayesi ile büyük başarılar yakalayan iş adamı Jack Ma, yeni çağın öğretmen profilini şöyle anlatıyor :

            “ Öğretme biçimimizi değiştirmeliyiz. Çünkü öğrettiklerimiz 200 yıl önceden kalma. Kendimizi ve kavramlarımızı güncellemeliyiz. Kendimizi çağa uygun hale getirmeliyiz. Çocuklarımızı makinelerle rekabet ettiremeyiz. Şu kavramları ki göz ardı etmemeliyiz :
1- Değerler  , 2- İnanmak , 3- Bağımsız düşünme , 4- Ekip çalışması , 5- Başkalarına değer verme .
Onlara insan olduklarını öğretmemiz gerekmektedir. Çocuklarımıza insan olduklarını öğretmek için spor,müzik,resim gibi insani becerileri öğretmeliyiz. İnsanların birbirinden farklı olduğunu göstermek için sanatı öğretmeliyiz. Böylelikle bağımsız ve özgün fikirler üretmelerini sağlayabiliriz.”

Ampulün mucidi Thomas Edison

Thomas Edison’a, Dokuzyüzdoksandokuz  denemeden sonra yaptığı bininci deneyde ampulü bulmasıyla ilgili olarak şöyle bir soru yöneltmişler:

– Dokuzyüzdoksandokuz kez hata yapmanıza rağmen, bininci deneyi yapacak gücü nereden buldunuz?

Edison şu yanıtı vermiş:

– Ampulün icadı bin aşamalı bir süreçti. Hata gibi görünen ilk 999 aşama, bininci ve son aşamaya götüren öğrenmelerle doluydu. 3M firmasının(*3), hatalar nedeniyle bugünlere geldiği anlatılır. Örneğin, ofislerde üzerine küçük notlar yazmak için kullandığımız renkli Post-it’ler bir hata sonucu bulunmuştur.
1900’lerin başında 3M şirketinin yöneticileri, araştırma geliştirme (ar-ge) bölümüne dünyanın en güçlü yapışkanını geliştirme talimatını verirler. Yapılan uzun çalışmalardan sonra bir yapışkan geliştirilir. Ancak buldukları yapışkan, dünyanın en güçlü yapışkanı olmak bir yana, en zayıf yapıştırıcısıdır. Öyle ki, küçük bir bebek bile yapıştırılan nesneyi iki parmağıyla hafifçe çektiğinde nesne kolaylıkla gelmektedir. Bu büyük hayal kırıklığı neticesinde sizce 3M şirketi ne tepki vermiş olabilir ? Şirket, o gün orada hayal kırıklığının neticesinde ar-ge ekibini hatasından dolayı cezalandırsaydı ve ortaya çıkan ürünleri/buluşlarını çöpe atsaydı, bugün 3M firmasını dünyaya açan ve en büyük şirketlerinden birisi yapan Post-it kağıdı olmayacaktı.

Bugün dünya şirketleri, hata yapanları cezalandırmıyor. Tam tersine, hata yapmayanları bünyelerinde barındırmıyorlar. Hata yapmamanın iki nedeni olabilir: Birincisi, iş yapmayanlar hata yapmaz; ikincisi, risk almaktan çekinenler hata yapmaz. Hata yapma pahasına risk alma kültürü, bugünün iş dünyasında yaygınlaşıyor. Ancak hatalara yaklaşımın şu olması gerekir: “Hata yapmaktan korkmayın. Ancak, silginiz kaleminizden önce tükeniyorsa, hatalardan korkmalısınız.”

            Sosyal paylaşım sitesi Facebook’un kurucusu  Mark Zuckerberg

“ İş ve eğitim hayatınızda, kişisel anlamda gelişmenizde en büyük etken kazanmış olduğunuz farklı bakış açılarıdır.”

Microsoft’un kurucusu Bill Gates

“Başarı,  kötü öğretmen gibidir. Akıllı insanları, asla kaybedememe düşüncesine kaptırır. Başarıyı yakalamak diye bir şey yoktur. Başarı bir süreçtir. Ne zaman başardım derseniz o zaman kaybetme korkusu size her şeyi kaybettirir. “

                Fizikçi Yazar Prof Dr  Michio Kaku

İnsan doğuştan bilim adamı olarak doğar. Yeni geldiğimiz dünyada nelerin olduğunu merak ederiz. Güneşi, ışığı, yıldızları, okyanusları, havanın nasıl oluştuğunu merak etmekle başlıyoruz. Bilim insanı olarak doğuyoruz ama ondan sonra ne oluyorsa oluyor. En tehlikeli yaşlara geliyoruz: ortaokul ve lise dönemi. İşte tam olarak o zaman! Merakımızın  ezilmeye başlandığı zaman. Çünkü bütün ayrıntıları, şekilleri ezberlemeyi öğrenmek zorundayız. Ezberlemenin bilim olduğunu düşünüyoruz ve bu kesinlikle doğru değil.

Kızım vaktiyle bir üniversite bursu almak zorundaydı. Bir jeoloji sınavı için, mineral ve kristallerin bütün ayrıntılarını ezberlemek zorundaydı. Ama aslında kızım, jeolojinin kitapta anlatıldığı gibi olduğunu düşünmüyordu. Kızım bıkmış bir halde bana geldi ve “ Baba neden bilim insanı olmak istenir” dedi. İşte tam olarak anlamak istediğim şeyin özeti buydu! İnsanları ezberlemeye zorlarsak, “neden artık bilim insanı yetişmiyor?” sorusunu soramayız. Var olan sınavlar ve sistem yeni neslin merakını yok etmektedir.

SONUÇ

 

Öğretmek, Matematik ve Fen Bilimlerinde formül ezberletmek, Sosyal Bilgiler dersinde tarih ve olay ezberi yaptırmak, Türkçe dersinde dil bilgisi kurallarını anlatıp, “ezberleyin, sınavda çıkacak” demek değildir. Bu saydıklarımız öğretmek demek değilken; öğretmenlik, belirlenmiş saatler arasında dört duvar arasında öğrencilere muhafızlık yapmak demek hiç değildir!

–  Peki nedir ?

Matematik ve Fen Bilimlerinde kullanılan formüllerin bir amacının olduğunu öğrenci bilmelidir. Bu formüllerin nerede / nasıl kullanılacağı gösterilmelidir. Büyük buluşların altında yatan küçük denklemlerin olduğunu  anlatarak öğretim kolaylaştırılmalıdır. Gerekirse sınıfa pazar terazisi getirilmeli çarpım tablosunun mantığı gösterilmelidir. Tarih/Sosyal Bilgiler dersinde tarih ve olay ezberlediğimiz zaman ne öğreniriz? Ne zamana kadar öğreniriz ? Aramızda lise/üniversite sınavına girerken ezberlediği tarihleri hatırlayan kaç kişi var ? Hatırlayanların o aldığı derin nefesin sesi buraya kadar geldi. Hatta , “çok şükür ben hatırlıyorum, hafızam hala güçlü” diyenleriniz oldu. Gerçekten o tarihler sınavdan yüksek not almanın dışında ne işinize yaradı ? Okulun bütün amacı iyi bir lise/üniversite/meslek kazandırmak mı ? Tabi ki de bu olmamalı ! Tarihleri ve olayları körü körüne ezberletmek yerine, tarihte yapılan doğru ve yanlış eylemlerin bize sunulması bize daha çok şey katmaz mıydı?  İşte tam olarak öğretmenlik burada devreye giriyor;  liderlerin , komutanların, askerlerin , halkın yaptığı hataların nelere mal olduğunu görmemiz için öğrenciye ışık olmak …  Kur’an-ı Kerim’de anlatılan Rasüllerin hangisinin doğum/ölüm tarihi ve yaşı hakkında bilgi verilmekte ? Kur’an’da, Uhud savaşının tarihine rast gelen oldu mu? Olmadı ! Ama Uhud savaşında komutanın sözünü dinlemeyen askerlerin yaptığı hatanın nelere sebebiyet verdiğini hatırlıyorsunuzdur.

“Dil bir milletin hafızasıdır” der Cemil Meriç. Dil , toplumların kimliği , tarihi , geleceğidir. Bir millet kendisini en iyi kendi sözcükleriyle anlattır. Dilini unutan milletlerin geçmişi ile bağı kopar ve geleceğine yön verecek dümeni bulamaz ise o millet kendisi olmaktan çıkar. Dolayısıyla dil eğitimi bir millet için olmazsa olmazdır. Bu kanaatler göz önüne alındığında Türk Eğitim Sistemi içerisinde de dil eğitimine önem verilmiştir. Fakat verilen eğitimle ; dili, sadece sınavlarda yüksek kat sayı veren ölçme değerlendirme birimi haline getirmiştir. Asıl amaç öğrenciye yazı dilinin gücünü, kullanılan noktalama ve söz sanatlarının ifadeleri ne kalıplara soktuğunu göstermek olmalıdır. Ne yazık ki sınav bazlı dil öğretimi anlayışın dışında bahsettiğimiz gibi dilin önemini anlatmaya çalışan öğretmenlerimizin de “çalış çalış(,) baban gibi (,) eşek olma “ örneğinden ileri gidemediğini görmekteyiz. – Bu uğurda cefa çeken, gayret gösteren öğretmenlerimizi tenzih ederim–

 

 

İskender’e sormuşlar: “Babanı mı hocanı mı daha çok seversin?”
Şöyle cevap vermiş:
“Hocamı; çünkü babam fani varlığımın nedeni, hocam ise sonsuz hayatımın sebebidir. Babam beni göklerden indirdi, hocam ise yerden göklere çıkaracaktır.”

ÖZET

             Yazımızda en baştan bu yana,  “Çağın gereklerine göre eğitim politikaları belirlenmek ve bu doğrultuda çaba harcamak” konusunu işlemeye çalıştık. Öğretmenlik mesleğini ve öğretme eyleminin neler olması gerektiğini gücümüz yettiğince sizlere sunduk. Hülasa şunlar unutulmamalıdır

    * Öğrencilere kendilerini rahat ifade edebilecekleri ortamlar oluşturulmalı
* Ezberci mantıktan; üretken ve eleştirel düşünen bireyler oluşturmak amaçlanmalı
* Kendisine yönelik yapılan eleştirilerin bizi daha ileriye götüreceğini bilen bireyler yetiştirilmeli                  * Öğretmen seçiminde bir yılda çalışılıp iki saatte kazanılan sınavlar değil, vicdan esasa alınmalı
*Öğrencilerin farklı farklı bireyler olduklarını gösteren çağa uygun müfredat hazırlanmalı
* Farklı bireyler olduğumuzun ispatı Spor,Müzik,Resim gibi derslere önem verilmeli
*Öğrenciler Doktor,Mühendis,Hakim olmaları için değil iyi bir insan olmaları için eğitilmeli
DİPNOT:

*1–  Bknz . Eser : Ragıp El İsfehani – Müfredat

*2–  Bknz. Nisâ Suresi 4/ 24- 26-71-92-111-170  , En’âm Suresi 6/ 73-128 -139 ,Tevbe Suresi 9/15-28-97-106-110,  Yûsuf  Suresi
12/ 6-83,  Hac Suresi 22/ 52 , Nûr Suresi 24/ 18,  Neml Suresi 27/ 6,   Zâriyât Suresi 51/ 30,   Mümtehine Suresi 60 / 10 , Tahrîm
Suresi 66/ 2 , İnsan Suresi 76/ 30
*3 –  3M Company, Amerika Birleşik Devletleri merkezli bir konglomerattır. Şirket, 13 Haziran 1902 tarihinde beş iş adamı tarafından bir madencilik girişimi olarak kurulmuştur.

 

 

Yorum Yapın

Navigate