KIBRIS RÜBAİLERİ[1]

Arif Nihat ASYA

MİSAFİR

Artık ne sefer var, ne zafer talibiyim

Mademki şu hür ülkelerin sahibiyim

Lâkin bana söyleyin çocuklar: kendi

Yurdumda, neden böyle, misafir gibiyim?

MAGOSA

Üstünde uçan, kuş değil… artık yarasa…

Gönlünde bugün ayrı, yarın ayrı tasa…

Taşlar mı, kovuklar mı senin nasibin ey

Zengin Maraş’ın yanında yoksul Magosa

AY

Ay, pencereden bakınca bir komşu gibi

Dursak da, görünsek de, gülüm, uslu gibi

“Kıskandırıp, imrendirelim derdik ayı…”

Kıbrıs kanımızdaydı ılık bir su gibi

KANLIDERE

Gökten sana bir çetin kader verdi veren…

Söyler bunu, Kanlımescit’in, Kanlıdere’n,

Ey Lefkoşe, kan dökülmedik bir kuytun

Kaldıysa eğer söyle, neren; söyle, neren?

RENK

Kıbrıs, sana ey gül, “Hala Sultan” diyecek

Serdarına fethin “Lala Sultan” diyecek

Kirpikle dikip, işleyip ay-yıldızını

Bin rengin içinden “ala” sultan diyecek

AĞABEY

Ey merhamet, alçakta mı, yüksekte misin?

Dönmekte mi ey kurtuluş, ölmekte misin?

Biz, burda neler çekmekteyiz, orda, sen ey

“Ağabey” dediğim, düğünde dernekte misin?

KUĞU

Çıktın yola, ey sevgili, yol vermedi su!

Gördün ki köpükler pusudur, dalga pusu;

Hem kendine ağla şimdi, hem sevdiğine,

Ey Akdeniz’in ellere kalmış Kuğusu!

FAL

Bir gün sana bir falcı kadın gelip ikbâl açar;

Bahtında, bakar ki, mutluluk dal dal açar; “

Gam çekme, der, üç vakte kadar koynunda,

Ey yavru vatan, bütün çiçekler al açar!”

 

[1] A. Nihat ASYA. Kıbrıs Rubaileri, 1976. Şiirler:  s.81-160

Yorum Yapın

Navigate