Bir hafta içerisinde Kırıkkale ve Konya’da işlenen cinayetler toplum olarak nereye gidiyoruz sorusunu akla getirmektedir. Kırıkkale ‘de hunharca işlenen cinayette bir hanım kardeşimiz çocuğunun gözü önünde eski eşi tarafından boğazı kesilerek katledilmiştir. Konya’da ise 3 çocuk annesi çocuklarının gözleri önünde 20 yerinden bıçaklanarak öldürülmüştür. Bir diğer olayda ise doğum yapan kadını eşi hastanede bıçaklayarak yaralamıştır. Son bir ayda 2 kadın ve bir erkek çocuğu boğazlarından kesilerek öldürülmüşlerdir.
Tüylerimizi diken diken eden, toplumda infiale yol açan cinayetler maalesef her geçen yıl artarak devam etmektedir. Dinimiz İnsan hayatını kutsal ve dokunulmaz kılmış, insan hayatını her türlü tecavüzden korumuş, insanların canına kıymayı haram saymıştır.
Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de “Kim bir can karşılığı ya da yeryüzündeki bir fesat sebebiyle olmaksızın bir insanı öldürürse, adeta bütün insanları öldürmüş gibi olur; kim de bir insanı yaşatırsa, o da bütün insanları yaşatmış gibi olur” (Maide 32) buyurarak cana kıymayı bir insanlık suçu olarak belirtmiştir.
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona hıyanet etmez, yalan söylemez ve yardımı terk etmez. Her Müslüman’ın, diğer Müslümana ırzı, malı ve kanı haramdır. Takva buradadır. Bir kimseye şer olarak Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi yeter.”
Böyle bir dine sahip olan insan nasıl oluyor da eşini çocuğunun önünde öldürebiliyor? Doğum yapan eşini hastanede bıçaklayabiliyor?
Allah Rasulü (sav);
“Sizin en hayırlınız eşine karşı en hayırlı olanınızdır” buyurarak hayırlı olabilmek için eşlere karşı davranışlara dikkat etmemizi istemiştir.
“Mümin elinden ve dilinden hiç kimsenin zarar görmediği kişidir” buyurarak mü’minin olmazsa olmaz vasfını belirtmiştir.
Rabbimiz de ; “Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisa 93) buyurarak mü’mini öldürmenin ebedi alemdeki cezasını haber vermiştir.
Mü’minliğimizi mi kaybettik?
Bir İslam toplumunda eşlerin hunharca katledilmesi vahşeti nasıl yaşanabilir? Allah’ın emaneti olarak kabul edilen kadını öldürmek Allah’a ihanet değil midir? Hayrımızı mı yitirdik yoksa Mü’minliğimizi mi kaybettik?
Kitle iletişim araçlarında yer alan haberler toplumumuzda ahlaki, milli ve manevi değerlerde büyük bir yozlaşmanın yaşandığını göstermektedir. Bu yozlaşmanın önüne geçilemediği müddetçe yaşanan bu cinayetler ne ilk ne de son olacaktır.
Manevi yücelişimizi maddi gelişmemiz ile birlikte aynı ölçüde artırmadığımız müddetçe haber bültenlerimiz bu ve benzeri haberlerle devamlı gündeme gelecektir.
Toplum olarak nereden nereye geldik
Yaşanan olaylar ahlaki ve inanç değerlerimizin her geçen gün zedelendiğini göstermektedir. Haberlerde yer alan gerçeklerin toplumumuzu hangi noktaya getirdiğini şöyle özetleyebiliriz;
Markete ekmek almak için giden çocuğa, market sahibinin poşet vermediği iddiası ile çocuğun babası ile market sahibi arasında çıkan tartışmada poşet verirdin vermezdin kavgası ölümle sonuçlanmıştır. Toplum olarak karıncayı ezmekten imtina eden bir anlayıştan, poşet için adam öldüren bir noktaya geldik.
Eti senin kemiği benim diye çocuklarımızı teslim ettiğimiz öğretmenlerden, çocuklara öğretmen taciz iddialarının artmasından dolayı adliye koridorlarında adalet arayan bir toplum haine geldik.
Göçmen kuşların göç esnasında yaralarını sarmak için vakıf kuran, hayvanlara dahi acıyan bir toplumdan, insan kesen bir toplum haline geldik.
Yetimin başını okşamayı Allah’ın rızasını kazanma vesilesi sayan, yetimlere sahip çıkan bir toplumdan, kendi çocuğunu acımadan öldüren veya öldürten bir toplum haline geldik.
Hayvanların diri diri yakılmasından yürekleri sızlayan bir toplumdan, insanları diri diri yakan bir toplum haline geldik.
Karıncaları dahi ezmemek için hassas davran bir toplumdan çocukları önünde eşlerini boğazlarından kesen bir toplum haline geldik.
Cennetin annelerin ayakları altında olduğuna inanan bir toplumdan, anne babalarını öldüren bir toplum haline geldik.
Üstün manevi değerlerle dünyaya örnek olan bir toplumdan, yaşadığımız olaylarla utanılacak bir toplum haline geldik.
Toplumun bu noktaya gelmesi kendiliğinden olmadığına göre herkes konu üzerinde düşünmeli ve nerede hata yaptık sualine cevaplar arayarak tekrar özlenen, örnek alınan mutlu ve huzurlu toplumu oluşturmanın gayreti içerisinde olmalıdır.