Vah Milletim Vah! Aman Dikkat!

“Kursağımızda Kaldı”(!?)

Ülke TV’de 3.5.2020 tarihinde “Arafta Sorular” programına katılan; Sevda Noyan, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili “15 Temmuz kursağımızda kaldı. İstediklerimizi yapamadık. Yanlış anlaşılmasın doğru anlaşılsın. Bizim aile 50 kişiyi götürür. Bu konuda çok donanımlıyız maddi ve manevi olarak. Liderimizin yanındayız ve asla yedirmeyiz bu ülkede, onu söyleyeyim. Ayaklarını denk alsınlar. Bizim sitede hâlâ 3-5 var, benim listem hazır.” Sosyal medyadan gelen tepkiler üzerine ise “Konuşmam niye size dokundu, tekrar darbe yapmayı mı planlıyorsunuz? Bu sefer kaçacak delik bulamazsınız.”

Devletin Güvenliği!

İnsan öldürmek için hazır edilecek donanım nedir? Sevda Noyan kimleri öldürmeyi planlıyor? 15 Temmuzda öldürmek isteyip de öldüremediği insanlar kimler? Niye hevesi kursağında kalmış? Ülkede darbe yapacak olanlar kimler? İktidarın bilgisi ve kontrolü dışında, devletin içinde yapılar mı var?

Devleti korumaya; devletin güvenlik güçlerinin imkânı ve gücü yetmiyor mu ki birileri ihtilal bastırmayı kendisine görev olarak kabul ediyor? Birileri nasıl öldürmek için insanlar liste yapıyor? Reis’i korumak adına liste yapan insanlar hakkında devletin savcıları, adli kolluk güçleri herhangi bir tedbir almayı düşündü mü? Gerçekten ihtilal yapmak derdinde olanlar varsa; yeterli deliller bulunmuşsa yetkililerin bu eylemi önlenmesi ve sorumluları cezalandırması gerekmez mi?

Başkaları da Var Mı?

Kimmiş bu “Sevda Noyan” isimli kadın? Nereden ve hangi kuvvetten izin alır veya kime güvenir de böyle sözler söyler? Bu kadının basındaki isminin altında “Aktivist-Yazar” ifadeleri var. Aktivistliğinin ne olduğunu hayatıyla ilgili basından sorguladığınızda anlaşılıyor zaten.

Çarpık zihniyetli kişileri basında parlatıp, toplumda yer edinmesini temin etmek kimlere ne fayda sağlar anlamak mümkün değil! Bu tür sapık ve çarpık düşünceler ancak toplumda karmaşa çıkarır, barışı bozar. Onun için bu düşünceleri savunanın da, savunulmasına izin verinin de hukuk önünde hesap vermesi gerekir.

Bu anlayıştaki insanlar devletin aynı anda savcısı, hâkimi, celladı mıdır? Böyle sapık düşünce sahipler nasıl olur da devletimizin adına infaz da bulunacağını iddia ediyor? Bu insanlar, devletin bir yetkisine mi sahiptir? Görevlilerse görevlerini hangi kanundan alırlar? Öldürmek istediklerini ama öldüremedikleri kişileri neye göre tespit ediyorlar? Başka kaç tane 50 kişilik ölüm listesi yapılmıştır? Başka kimler liste hazırlıyor? Bu ülkede hukuk ve adalet rafa mı kalkmıştır? Hukuk varsa bu insanların yakasından neden tutmaz? Devlete başkaldıranı da, devleti yıkmak isteyeni de, devlete ve millete karşı suç işleyeni de, devlet adına hareket etmeyi kendine vazife sayanı da hizaya getirmesi gereken güç hukuk değil midir?

İhbar Sayılmalıdır

Bir insan komşularını öldürmek için nasıl liste yapar? Bu insanlar hangi silahlarla donanmışlardır? Bu silahlanma itirafı ile ilgili devletin savcıları her hangi bir soruşturma yapmışlar mıdır veya yapmayı düşünürler mi? Elbette bu tür beyanlar ihbar sayılmalıdır ve gereğini yapmalıdır.

Allah’ım! Ne ara milletimizin içinde bu kadar zalim ve birliğimize kast eden insanlar türedi? Üstelik bunları örnek alan insanlara ne demeli? Bu insanlarla bir kare bile poz veren devlet ricaline ne demeli? Bu insanlar hakkında adalet mekanizmasını işletmeyenlere ne demeli?

Birlik Ama Nasıl Bir Birlik

Muhalif partilerin, siyaset adamlarının bütün birlik ve barış taleplerini cevapsız bırakanların, hatta hakarete varan sözlerle cevap verenlerin; kendilerinin birlik ve beraberlik mesajları vermesini anlamakta güçlük çekiyorum. Sanrım; birliği bütün muhalefet partilerinin kapanarak ve her seçmenin bilâistisna kendi partilerini desteklemesi olarak algılıyorlar. Tıpkı tek parti dönemlerinde olduğu gibi… Kendi partisinden başkasının yaşamasına, idareye talip olmasına tahammülsüzler!

İnsan üzülmeden edemiyor. Komşusunu katleden, komşusunu öldüren insanları biz, Balkanları, Kafkasları kaybederken gördük. Oralarda komşuluk yaptığımız, yüzyıllarca idare ettiğimiz insanların ihanetini Osmanlı Devleti’nin yıkılışında gördük. Yani daha önceleri kaybettiğimiz topraklarda yaşandı bu olaylar… Türkiye Cumhuriyeti tarihinde veya Osmanlı’nın son demlerinde bizler pek çok parti gördük, ismi gereksiz bu partilerin mensupları iktidar uğruna yaptıkları ile kaldılar ve pek çoğu tarih sayfalarında yerlerini aldı. Onlar hakkında hem tarih ve hem de Mahkeme-i Kübra hüküm verecektir.

Nisa Suresi 93 ve Usame!

Nasıl bir Müslüman, başka bir Müslüman kardeşini öldürebilir veya öldürmeyi düşünebilir! Hem de iman ettiğini söylediği Ku’ran’ın ayetleri ve siyeri nebi açık seçik olduğu halde!

“Kim de bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde devamlı kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” Nisa Suresi 93

Hazreti Üsâme hicretin 8. yılı (Haziran 629) Fedek civarında oturan Mürre kabilesi üzerine gönderilen 200 kişilik seriyyede yer aldı. Bu sırada Cüheyne kabilesine mensup Mirdâs b. Nehîk’ı “lâ ilâhe illallah” dediği halde onun gerçekte müslüman olmadığını, ancak can korkusuyla Müslümanlığı kabul ettiğini düşünerek öldürdü. Bunu duyan Resûl-i Ekrem Üsâme’yi çağırıp, “Kalbini yarıp da mı baktın?” diyerek yanlış yaptığını belirtti. Üsâme böyle bir hata yaptığı ve Resûlullah’ı üzdüğü için kendini affedememiş ve “Keşke daha önce değil de bugün müslüman olsaydım” demiştir.[1]

Rol Model Kim?

Efendimizin hayatından ve Kur’an’dan; her hangi bir Müslüman’ı, Allah’ın selamını veren bir insanı öldürmenin veya öldürmeyi düşünmenin, teşebbüs etmenin İslâm ile ilgili olmadığına dair birçok delil bulabilirsiniz. Üstelik insani ve vicdani olanı da barış varsa, barış içinde yaşamak ve adaletten sapmamaktır.

Osmanlı’nın sonunu hazırlayıp onu zayıf kılan; kardeşin kardeşi katlettiği, sadık milletlerin kapı komşularını öldürdüğü bir fetret dönemidir. Tarih unutulmamalıdır. Kur’an’ı ve siyeri okuyan her Müslüman bilir ki; Müslüman barışı bozan, sebepsiz yere insan kanı döken değildir. Müslüman’ın, kendisi gibi düşünmeyen Müslüman’ı katletmek için ölüm listeleri hazırladığı gaflet ve fitne dönemi karanlığına Yahudi, Hristiyan ve müşriki bir arda yaşatan, Efendimizin ortaya koyduğu Medine Anayasası ışık tutmalıdır.

Müslümanlar adına konuşturulan, Müslümanları temsil ettiğini iddia edenlerin kendilerini Kur’an’a ve efendimizin sünnetine göre ıslah etmelerini, tövbe etmelerini tavsiye ederiz. Bu kan düşkünü söylemi savunan zavallılar, bilerek ya da bilmeyerek kime hizmet ettiğini iyi düşünmelidir. Bu kişilerin kan ve katliam söylemleri Türk Milletine, Müslümanlara ve insanlığa ve hatta uğruna ölümü göze aldıklarını iddia ettikleri liderlerine büyük zarar vermektedir.

En güzel örnekleri Kur’an’da, Efendimizin ve onun seçkin sahabelerinin hayatında görmek mümkündür. Örnek almamız gerekenler onlardır.

Ölçü de belli, tartı da belli! İnsanlığa, İslâm dünyasına hizmet etmek isteyene Kitabın ve Sünnetin emrine uymak yakışır.

Devletimizin idare edenler, kendilerinden gözüken ama kendileri hakkında şaibeler çıkmasına sebep olacak bu tür insanlara yüz vermekten kaçınmalıdır. Üstelik milletimizin birliğe ve kardeşliğe her zamankinden çok ihtiyacı vardır. Onun için; vatandaşlar ve yöneticiler toplum içerisindeki bazı kişileri sevmeseler de, onlarla aynı fikirde olmasalar da ülkenin insanı olan herkesle geçinmek ve onlarla ortak paydalarda buluşma zorundadırlar. Ülkemizin ve milletimizin hayrı için oturup konuşmak ve çağımızın Medine Anayasasını ortaya koymak mecburiyetimiz vardır.

[1]– (Buhârî, “Meġāzî”, 45; Müslim, “Îmân”, 158; İbn Sa‘d, II, 119). / ÜSÂME b. ZEYD (Ebû Zeyd, Ebû Abdillâh, Ebû Hârise) (ö. 54/674) TDV İslam Ansiklopedisi s. 361

 

Yorum Yapın

Navigate