Sel felaketinden ders alacak mıyız?

Giresun’da yaşanan sel felaketi ile meydana gelen afet millet olarak hepimizi derinden üzmüştür. Afette hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Rabbimizden rahmet yaralı olanlara şifa dilerken geride kalanlara ve milletimize sabrı cemil niyaz ediyoruz.

Her felaket geleceğimiz için bir uyarıdır. Uyarıdan ders alırsak, uyarının verdiği tedbirleri alırsak daha büyük acılar yaşamayız. Yaşadığımız olaylar gösteriyor ki şimdiye kadar gereken dersi almamışız. Ülkemiz bir deprem bölgesi olduğu kadar aynı zamanda bölgesel de olsa sel felaketlerinin de yaşanabileceği bir ülkeyiz. Bu yıl içerisinde gördük ki depremden sel felaketine kadar birçok afet ile karşı karşıya kaldık. Ufak zayiatlarla atlatmamız mümkün olan afetleri maalesef derin acılar yaşayarak atlattık. Devlet mutlaka vatandaşın yardımına koşacaktır ve koşmaktadır. Yaralar ve acılar devletin şefkat elinin uzanması ile bir nebze de olsa sarılmaktadır. Devletin görevi yalnız yara sarmak değil aynı zamanda rehberlik yapmaktır.

Sel felaketinde gördük ki ev ve işyerlerinden yollara varıncaya kadar yıkılmadık tahrip olmadık yer kalmadı. Sorumlu, fazla yağan yağmur mu yoksa suyun akışına engel olan imar politikamız mı? Yapılan inşaatların kontrollerini yapanların, yapı ruhsatı verenlerin inşaatı yapanlar kadar sorumlulukları yok mudur? Türkiye’nin nasıl bir eğitim sorunu, ekonomik sorunu … varsa deprem sorunu, sel baskınları sorunu da vardır. Bu konuda uzmanların görüşü alınarak kentsel ve kırsal yapılaşmanın tüm Türkiye sathında acilen gözden geçirilmesi ve gereken önlemlerin alınması gerekiyor. Dayatmalarla ve siyasi rant kaygıları ile uzman görüşlerini yok sayanlar yaşanan afetlerin vebalinden hiçbir zaman kurtulamazlar.

İnsanlar düşünmeden karada ve denizde fesat çıkarıyorlar. İnsanoğlu yarınını düşünmeden çevresindeki birçok şeyi; imar ile ilgili yapılaşmadan avlanmaya, savaşta kullanılan silahlardan zirai ve ticari üretime kadar düzensiz ve yanlış uygulamalarla bozmakta çevreye ve doğaya zarar vermektedir. Sel yatakları üzerine inşaat yapanlar, sel geldiği zaman binaların gördüğü hasarı sel felaketine bağlayarak sorumlulukları üzerlerinden atmaya çalışıyorlar. Kur’an-ı Kerim, yeryüzündeki denge ve düzeni bozan bu tür şeyleri ifade etmek için “fesat” (kötülük ve bozgunculuk yapmak) kavramını kullanır. Karada ve denizde ortaya çıkan fesadın, bizzat insanın kendi elleriyle işledikleri yüzünden çıktığını hatırlatarak insanları uyarmaktadır. “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” (Rum 30/41) İnsanın görevi nerede olursa olsun fesat çıkarmak, bozgunculuk yapmak değil ıslahtır. İnsanların, toplumların ve çevrenin ıslahı için gayret göstermektir. Islah için gösterilen tüm çabalar, gayretler salih amel olarak değerlendirilir.

Giresun’da yaşadığımız sel felaketinden sonra önce fert olarak kendimizi sonra da toplum olarak eylemlerimizin bir muhasebesini yapalım. Islah mı ediyoruz ifsat mı ediyoruz. İfsat etmeye devam edersek yaşadığımız acılar ne ilk olacak ne de son olacaktır.

 

 

Yorum Yapın

Navigate