DOĞU AKDENİZ VE YUNANİSTAN…

Münhasır alanlar…

Türkiye Cumhuriyeti Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta petrol ve doğalgaz aramaları yapıyor. Bunun için gerek Ülkemizin ve gerekse Kıbrıs Türk’ünün bölgedeki menfaatlerini savunmak için Oruç Reis Araştırma Gemisini bölgeye göndermiştir.

Bölgede başka ülkelerin yaptığı araştırmalar sorun olmazken; Türkiye’nin kendi münhasır ekonomik sahasında araştırma yapması, başta Yunanistan olmak üzere Fransa ve batılı devletlere sorun oldu. Yunanistan bütün ikazlara rağmen Oruç Reis Araştırma Gemisini taciz etmek, mümkünse saldırmak için teşebbüste bulundu. Saldırı Kemal Reis isimli savaş gemimiz tarafından engellendi.

Türkiye, Akdeniz’e çıktığı andan itibaren, Hatta Türkiye’nin Libya ile Ekonomik Münhasır Alan için yaptığı anlaşmadan itibaren Yunanistan, kendine folluk arayan tavuk gibi gitmediği, başvurmadığı devlet ve millet kalmadı. Kendisine en yakın ortak olarak da İslam Dünyasından Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ı buldu. Mısırla Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması imzaladı.

Aslanda Yunanistan’ın Mısır ile yaptığı anlaşmanın öncesinin olduğunu konuya ilgisi olanlar bilirler. Anlaşma Kıbrıs Rum kesimi ile Mısır arasında petrol ve doğalgaz araması yapmak üzere yapılmıştı şimdi de Yunanistan ile Mısır arasında genişletilerek yenileniyor.

Türkiye’yi yıldırmak ve vazgeçirmek

Bütün bu davranışların bir tek nedeni vardır. Türkiye’yi yıldırmak ve Anadolu’ya hapsetmek, doğal ve tarihi haklarından, uluslar arası anlaşmalardan doğan haklarından vazgeçirmek.

Dedemiz Kanuni Sultan Süleyman’ın mektupla koruduğu ve yüzyıllarca kapitülasyonlar vasıtası ile büyütüp beslediğimiz Fransa, tamda “Besle kargıyı oysun gözünü” misalinde olduğu gibi en zayıf anlarımızda elleri hep gözümüzün üzerinde olmuştur. Tarih boyunca Ermenileri koruyup kolladığı yetmemiş gibi Miterrand’ın karısı PKK’nın hamisi, hatta anneliğine soyunmuştu. Fransa, her milli meselemizde karşımızda yerini almış, gücümüzün yetmediği zamanlarda ülke topraklarını işgal ederek sömürmekten çekinmemiştir.

Televizyon haberlerine baktığınızda Fransa’nın bölgeye Yunanistan’ı desteklemek için iki adet savaş gemisi gönderdiğini ve Yunanistan ile ortak tatbikat yaptıklarını, ABD’nin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinden vazgeçmesi gerektiğini, Almanya’nın tarafların diyalog içinde olması gerektiğinden bahsediyor. Sadece İngiltere’nin sesinin çıkmadığını ve taraf olmadığını öğreniyoruz. Onunda arkasından kim bilir neler çıkacak yakında göreceğiz.

Müzakerede kazanmak

Türkiye’nin sınırlarından öteye başını çıkarması, bölgesel sınırlarının içinde bile milli meselelerde faaliyet göstermesi dünya kamuoyunun Türkiye’nin aleyhine dönmesine yetiyor. Gerçek olan şu ki, güçlü olduğunuzda, iradenizi icraya kadir olduğunuzda; “İt ürür kervan yürür” diyerek yolunuza devam etmelisiniz ve yapmanız gerekenleri yaparsınız, yapmalısınız.

Sayın Cumhurbaşkanı; “Haklarımızı savunacağız.” derken “diyaloga açık olduğumuzu” da üstüne basarak söylüyor. Hem yüksek perdeden konuşuyor hem de diyalogdan, kimsenin hakkını istemediklerini söylüyor. Dış İşleri Bakanı yine diyalogdan bahisle “kazan-kazan” prensibinden bahsediyor. Biz diyalogdan yanamıyız? Diyalog başladığında Oruç Reis kendi münhasır bölgemizden çağıracak mıyız? Bu güne kadar tarihimizde Yunanistan’la kazandığımız bir müzakere var mıdır? Yunanistan ile yaptığımız bütün anlaşmaların neticesinde Yunanistan, topraklarını on dokuz (19) kat büyütmüştür. Burnumuzun dibindeki adaların ve kanla aldığımız adaların Yunanistan’ın eline nasıl geçti sanıyorsunuz. Güçle mi, Savaşla mı?

Batının arsız çocuğu

Yunanistan tarih boyunca sadece arsız çocuk, yüzsüz insan benzeri bir davranışın içindedir. Oturup istediğini yaptırmak için yeri göğü inleten ve ağlayan, istediğini alana kadar susmayan; “Aman verin şunun istediğini de sussun” denilen çocuk politikasını uygulamaktadır.

Türkiye, Yunan politikalarını iyice bilmeli ve politikalarını ona göre uygulamadır. Dünyanın ne dediğine bakmadan, her milli meselemizde karşımızda duran devletlerin ne dediğine bakmadan milli politikalarımızı hayata geçirmek için gerekli tedbirleri alarak hayata geçirmelidir.

Dostumuz yoktur

Kim ne derse desin batı dünyasından dostumuz yoktur. İslam dünyasından da çok fazla dostumuzun olduğunu söylemek mümkün değildir. Milli meselelerimizde düşmanlarımız siyasal anlamda topyekûn üzerimize saldırıcıklardır. Bugün Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de ve Mağrip’te bayrak göstermesi oy artırmaya dönük değilse eğer, geri adım atmak gibi bir niyetimiz yoksa; politikalarımızı da o hale göre tanzim etmeliyiz.

Doğu Akdeniz’de Fransa’nın işinin olmadığı gibi ABD’nin ve diğerlerinin de bir işi yoktur ve olmamalıdır. Devletin ileri gelenlerinin sıkça diyalogdan bahsetmeleri ve Yunanistan’ı diyaloga davet etmeleri yetmezmiş gibi Dış İşleri Bakanı ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Dominik Cumhuriyetin de görüşmeye gitmesi politik açıdan hiç de uygun değildir.

Diyaloğa hazır olmak veya tavize hazır olmak

Türkiye yapacağını yapması gerekenleri yapacak fakat kimsenin dediklerine aldırmadan fiili durumu oturup konuşacaklardır. Her ortamda anlaşmaya hazır bir politik anlayış tavize hazır bir anlayış olarak algılanır ve doğrusu da budur. Devlet yapısında bu tür anlayışlara meydan vermek zayıflık alametidir. Dikkat edilmelidir.

Türkiye Yunanistan’ın haksız ve arsız politikaları karşısında kararlı, net ve soğukkanlı politikalar üretmeli ve meydana getirdiği bu statüko yani fiili durum üzerinden de bunları gerektiğinde dünyaya anlatmalıdır. Aksi halde arsız ve haksız Yunanistan’ın arsızlığı Türkiye’yi zorlayacaktır.

 

Yorum Yapın

Navigate