İnsanlar, iyi işler/amel-i saliha işlemek için bir araya gelerek güç birliği etmişlerdir tarihin hemen her döneminde. Bunun en güzel örneği Allah Rasülü Muhammed Aleyhisselam’ın iştiraki ile ikame edilen Hılf’ul-Fudul/Erdemliler Cemiyeti’dir. Bizim coğrafyamızda bir zamanlar adalet, erdem ve hırfet/sanat adına hüküm icra eden Ahilik Teşkilatı tarihe mühür basmış. Gün gelmiş, mazlumların yüzlerinin güldüğü bu coğrafyayı zalimler işgale yeltenmiş. Yedi düvelle savaşan bu millet yorulmuş, evlatları coğrafyanın dört bir yanına vatan müdafaası ve i’la-yı kelimetullah için revan olmuş. Sonra düşman/düşmanlar dört bir koldan çullanmışlar yaşadığımız coğrafyaya gözleri dönmüşçesine. Millet yorgun, bitap, dağınık hale düşse de pes etmemiş. Toparlanmalar başlamış Anadolu’da. Adına Müdafa-i Hukuk demişler. Sonra bu toparlanmalar büyümüş büyümüş Anadolu ve Rumeli Mudafa-i Hukuk Cemiyeti olmuş, Kuvva olmuş, Kuva-yı Milliye olmuş, mücadele olmuş, Milli Mücadele olmuş, Türkiye olmuş, Türkiye Cumhuriyeti olmuş.
Yollar inişli çıkışlı devam etmiş. Doğru yaptığımız işler de olmuş, yanıldığımız, doğruluktan sapma gösterdiğimiz de.
Masa başında hakkımızı tahsil ettiğimiz kazanımlarımız da olmuş; 1959 Londra-Zürih Antlaşmaları ile Kıbrıs’ta garantör devlet statüsünü elde etmemiz gibi. Masanın hakkını veremediğimiz de.
Üniversite öğrencileri fikri istikametten yoksun savrulup gidiyor, dünyada esen fikri akımlar onları olumlu olumsuz etkiliyor ve hatta birbirine düşman kılıyormuş.
1960’lı yıllarda Anadolu’nun bağrından bir ses yükselmiş, dost bir ses. İlim, kültür, hikmet, milli kültür, milli tarih, milli ahlak, milli ekonomi, milli sanayi, milli harp sanayii, milli tarım… demiş. Silahlar değil, fikirler konuşsun, demiş. Bu ses ma’kes bulmuş Anadolu’nun dört bir yanında. Anadolu’nun genç insanları, insanlığın dramını kendilerine azık etmiş gönül erleri bu yiğit ve hikmet yüklü ses etrafında bir araya gelmişler. Birleri bin olmuş. Bu heyecan dalgası şaire; “Geliyor arkadan daha yüzbinler.” dizesini ilham etmiş.
Unutulmasın ki; insanın olduğu her yerde doğrular ve yanlışlar vardır. Önemli olan istikametten ayrılmamak, istikamete dönmesini bilmektir. Önemli sapmaları görmezden gelmek ne kadar sakıncalı ise, en ufak bir hatayı dedikodu konusu haline getirip konuyu başka mecralara taşımak da o kadar sakıncalıdır. Kimi zamanlar Nas Suresinde Rabbimizin dikkat çektiği vesvese/vehim; şeytan ve düşmana fırsat bırakmayacak kadar işlevsel bir etkiye sahiptir. Beşinci kol güçleri, bunu “çaktırmadan” manipüle edecek hünere sahiptirler.
Hangi kurtuluş muştusu yoktur ki düşmanı çileden çıkarmış olmasın. Ancak, göz yaşartıcı sevinçlere ve hüzünlere imza atan Yeniden Milli Mücadele, yoluna devam etmesini bilmiştir.
Yeniden Milli Mücadele Hareketinin yürüyüşü dost-düşman herkes tarafından takip edilmektedir. Yeniden Milli Mücadele Hareketi ile ilgili olarak pek çok yayın yapıldı. Bunların içinde indi/sübjektif hatıra türünden olanlar olduğu gibi, gerçekleri zorlama yorumlarla tahrif girişiminde bulunanlar da vardır. Bir kısmı dar bir acıdan konuyu ele almıştır. Konu sınırlaması yaparak objektif bir şekilde değerlendirme gayretinde olanlar da olmuştur. En önemli husus; Yeniden Milli Mücadele Hareketi’nin ilim ciddiyet ve hassasiyetine yaraşır bir titizlikle ele alınması ihtiyacıdır. Hiç kimseden övgü de sövgü de istemiyoruz. Sadece hakikat ve hakkın teslimini istemek, herhalde herkesin hakkı olmalı.
Dikkat edilirse, ayrıntıya girmeden, genel bir değerlendirme ile olması gerekene vurgu yaparak sonlandırdık.
Burada önemli bir hususa vurgu yapmak isterim. O da şudur: Adına ne dersek diyelim, Yeniden Milli Mücadele Hareketi, 1980’li yıllara kadar incelemeye tabi tutulmuştur. Oysa bu hareket, bütün engellemelere ve kıt imkânlara rağmen hep önemli adımlar atmaya devam etmiştir. Kendisini dağıtmış olan bir muharrir hep dağılmaktan söz edip durmuştur. Adeta kendisi dağılınca herkes ve her şey dağılmıştır. Her vesileyle dağılmaktan söz etmiştir. Bir konuda başarılı da olmuştur: Onu referans alanlar da bu dağılmadan etkilenmişler ve “dağılma”dan sonrasına göz atmamışlardır. Bu haliyle dağılma muhipleri millet düşmanlarına adeta fazla bir iş bırakmamışlardır.
Şurası bir gerçektir ki; her önemli hareket; kopmalar, ayrılmalar, küskünler ve yeni yeni katılanlarla yoluna devam etmiştir. “Teşkilat, budana budana gelişir.” Bu, eşyanın tabiatında vardır. Sadece örnek olması bakımından; rahmetli Aliya İzzetbegoviç, Genç Müslümanlar Teşkilatının kuruluşu akamete uğrayınca, kendilerine uygun legal bir yapıda faaliyetlerine devam etmeyi uygun görürken onunla beraber yürümüş insanların bir kısmı bu fikre katılmayarak daha pasif bir yapı arzeden Hidaye adlı kuruluşa kayma girişiminde bulunmuşlar ama bu durum Aliya’yı yolundan alıkoymamıştır. Bunu başka örneklerde de görüyoruz. Her olayı kendi mecrasında değerlendirmek şartıyla bunun kendine has en ilginç örneğini ise Bedir’de görmek mümkündür.
Mücadele Devam Ediyor
Sadece bir fikir vermesi bakımından Yeniden Milli Mücadele Hareketinin 80 sonrası yaptığı etkinliklerden bir kısmını sayalım:
Islahatçı Demokrasi Partisinin/Millet Partisinin kurulması,
Vakıf çalışmaları(*),
Yayın çalışmaları,
Dernek çalışmaları,
91 Milli İttifakı,
Kıbrıs çalışmaları,
Türk Dünyası Kurultayı çalışmaları…
Bunların her biri, kitaplık çapta çalışmayı gerektiren konulardır.
PKK, Kumpas, FETÖ, özelleştirme, GB/AB, Suriye gibi konularda Yeniden Milli Mücadele kadrolarının tezleri müzakere edilmiş olsaydı, devletimiz, imkân ve kabiliyetini şaha kalkmak için kullanma imkân ve fırsatını yakalamış olurdu.
Ayrıca belirtmeliyiz ki Yeniden Milli Mücadele Hareketinin mümtaz lideri büyük dava adamı Aykut Edibali, Hareketin başlangıç aşamasında kaleme aldığı nadide eserlerine 80 sonrası yeni kıymetler eklemeyi sürdürmüştür.
Hemen her entellektüelin okumasını gerekli gördüğümüz Sosyal Sistemlerin Temelleri kitabının basım tarihi 1979’dur. İki baskı yapmıştır.
Birlik Davamız’ın baskı tarihi Mart 1991.
Kur’an’ın Aksiyon Öğretisi isimli muhteşem akademi dizisi eseri 2000 yılında yayınlanmış.
Türkiye’nin Kıbrıs Politikası Ne Olmalıdır?, Ocak 2017’de ikinci baskısını yaptı.
Her millet evladının okuması gereken Millet Davası, Temmuz 2017’de yayınlandı.
Hakikatin İzinde…
Edibali’nin arkadaşlarının da kitapları yayınlanmaya devam etmiş yıllar boyunca. Örnek olması bakımından, Edibali’nin ; “Muhteşem Türkiye” sevdalılarının ve bütün hüsnüniyet sahibi vatandaşlarımın okumasını dilerim. Bizi daha iyi anlamak için bu kitap okunmalı…” dediği Nejat Cebeci’nin Yeniden Milli Mücadele’den Muhteşem Türkiye’ye kitabını söyleyebiliriz.
Son Söz
Yeniden Milli Mücadele Hareketinin zayıflaması ya da sendelemesi sadece düşmana yarar ve düşmanı sevindirir.
Kısa kesmek adına noktalıyorum:
Milletimiz yaşayacak, düşmanları kahrolacaktır.
Zafer; Hakk’ın ve Hakk’a inananlarındır.
(*)Yeniden Milli Mücadele Hareketi’nin kültürel/hayri çalışmalarını sabote girişimleri olmuştur. Rüşvetin belgesinin olmaması, nasıl “Rüşveti alan da veren de Cehennemdedir.” hükmüne engel değilse; gaspın belgesinin olmaması da gasıbın mahkeme-i kübrada muhakemesine engel değildir. Şu Peygamber emrini bildiren cümle Veda Hutbesinden alınmıştır: “Her kime bir emanet verilmiş ise o, emaneti kendisine verene tastamam teslim etsin.”